Sezon Başlar, Çene Düşer…

Herkese uzuuuun bir aradan sonra merhaba. Bugün-yarın-ha şimdi-akşama vallahi derken yıl geçti doğru düzgün bir şeyler yazmayalı ve ortalıkta görünmeyeli. Siz belki beni görmediniz ama Zeki Müren sizi hep gördü. Tekrardan hepinize merhaba.

Bildiğiniz üzere sezonun ilk iki yarışı koşuldu. İlk yarışın sıkıcılığı bizde adeta soğuk havalarda üste örtülen battaniye etkisiyle uykuya boğarken, ikinci yarışta yaşanan sürprizler kimimizi yeterince uyanık tutarken kimilerimizi ayakta tuttu.

Müsadenizle iki yarıştan sonra takımlar ve pilotlar hakkındaki yorumlarımı sizlerle paylaşmak isterim. Ünlü İngiliz düşünürün de dediği gibi: “Here we go!”

  MERCEDES
Açıkçası takımın bu seneki performansı kimseyi şaşırtmadı. Yine oldukça rahat sıralama turu ve yarış performansı sergiliyorlar. Her ne kadar diğer takımlarla aynı motoru kullandıklarını beyan etseler de kimsenin Mercedes motorunu onlar kadar “verimli” kullanabileceğini düşünmüyorum. Tıpkı geçen sene olduğu gibi bu sene de hiçbir Mercedes motorlu takımın -beklenmedik durumlar dışında-  yarışı Mercedes’in önünde tamamlayabileceğini düşünmüyorum. Ancaaaak Malezya Gp’sindeki yanlış stratejiden sonra Hamilton’un Vettel’i geçememesi takımın geçen seneki kadar baskın olmadığını gösteriyor ki bu biz izleyiciler için güzel bir sezon ümidi doğuruyor.
Hamilton-Rosberg: İkili arasındaki mücadele arasında pek bir farklılık görünmüyor açıkçası. Rosberg sıralama performansında her ne kadar rekabetçi olsa da yarışa geldiğinde Hamilton “Kanks benim arka kanatta ne yazıyo bi bakar mısın?!” edasıyla pistte salınmaya devam ediyor. Rosberg’in bu özgüveni kırması için istikrarlı bir şekilde Hamilton’dan daha iyi pozisyonlarda yarışı bitirmesi gerekiyor.Hamilton artık bir iki tokatla yıkılacak bir pilot değil.  Artık çok çok daha güçlü. İlerleyen dönemde bu özgüven Hamilton’ın başına iş açar mı? Eminim Rosberg bunun için dua ediyordur 🙂

  FERRARİ
  Takım geçen seneye göre çok büyük bir adım atmış. Sadece Mercedes’ten sonra en iyi takım olmayı geçip bir de kafa tutabilecek tek ekip olarak ilerliyorlar şu anda. James Allison’ın “Belki de şurda bi beyin vardır” etkisiyle takımın yıllardır süren tasarım anlamındaki kısırlığını ve gereksiz ısrarını üstünden attıktan sonra Kara At tekrar ayağını yere vurmaya başladı.  Zeki bir hamleyle de beklenenden daha önce bir yarış galibiyetine imza attı. Kocaman bir alkışı hak ediyorlar. 2010 ve 2013’teki gibi saçmalamazlarsa şu anda Mercedes için tek gerçekçi rakip Ferrari olarak görülüyor. Ayrıca Sebastian Vettel’in takıma yeni bir motivasyon getirdiği de bariz ortada. Bunda Schumi külleri de etkili. Araç olarak tabi ki Vettel’in bi etkisi yok bu sene ancak yıllarca süren başarısızlıktan sonra takımda doğan yepyeni ümitler takıma büyük katkı sağlayacaktır.

Vettel-Raikkonen: Birçok arkadaşın beklentisi doğru çıktı ve Vettel mührü bastı :). Şaka bir yana Vettel şu anda sürüş olarak aracıyla uyum sağlamış durumda ve bu adam önüne fırsatı sunduğunuzda genelde es geçmiyor. Köpek balığı gibi kokuyu alınca hedefe doğru uzuyor. İlk iki yarışta eksiksiz performanslar gösterdi ve bunun ödülünü aldı. Şu anda kendisine olan ilginin de farkında ve rüzgarı arkasına almış durumda. Peki ya Raikkonen? Rai ne yapması gerektiğini çok iyi biliyor ve aksiliklerden kurtulduğu anda Vettel’in canını sıkacaktır. Aracın geçen seneye göre çok daha tutarlı ve kendisi için uygun olması sebebiyle güzel performanslar ortaya koyuyor ancak bazı takım ve bazı şahsi hatalar yüzünden bir türlü sonuca ulaşamıyoru. Halbuki sıralama ve yarış performanslarına baktığımızda Vettel’den sadece bir kıl daha iyi olduğunu görüyoruz. Sadece biraz daha Hakan Şükür olması lazım. Doğru zamanda, doğru yerde!

  REDBULL RACING
  Bence bu senenin en büyük hayal kırıklığı Redbull. Geçen seneki bazı performanslardan ve takımın geçmişte neler yaptığını bildiğimizden ötürü bu sene Mercedes’in canını sıkacağını düşünmüştük ama canımızı sıktı. Takımın geçen senelerdeki itici imajı bu sene henüz sezon başında yaptıkları “multi” oha açıklamalarıyla daha da katlandı ve bu konuda şampiyonluğun tartışmasız lideri. Takım yaptığı en iyi şeyi yapmalı…Dehasını kullanmalı ve “takım” olmak ne demek biraz daha üstüne düşünmeli. Alt takım diye adlandırılan Toro Rosso dahi size arka kanat gösteriyorsa hatanın nerede olduğunu biraz daha düşünmeli.
  Ricciardo-Kvyat: Ric’i sanırım sevmeyen yoktur seyirci olarak. Kumaşının ne kadar kaliteli olduğunu tartışmak bence gereksiz. Peki lider karizmasına sahip mi? İşte asıl soru bu! Ric’in geçen seneki şapka çıkartan performansından sonra bu sene yine güzel performanslar ortaya koyacağından şüphem yok ancak takımın lideri olma konusunu bence bu seneden sonra çözecektir gülen Smiley! Kvyat’a gelince… Şu anki duruma bakarsak benim düşüncem şu. Ric’den iyi değil ama altta kalır yanı da yok. Oldukça yakın performans gösteriyor.

WILLIAMS
Geçen seneki başarılarının ardından sevinmeyen yoktur herhalde yadigar takımın geri dönüşüne. Takım tekrar yükseliş dönemine girdi ve eğer Ferrari koca koca adımlar atmamış olsa hala en iyi ikinci takımdı ancak bizim bildiğimiz gibi onlar da biliyorlar ki çıkabilecekleri en iyi yer “en iyi ikincilik”! Bazen patavatsızlıklarla ortam bir bulanıyor ama hepimiz biliyoruz ki şampiyonluk bu sistemde onlar için mucize ve önemli olan zirveye en yakın yerde olmak…Kendi zamanlarını beklemek. Bakalım bu direnç ne zamana kadar sürecek. Baba Williams ve Senna’nın anısına umarım uzun yıllar buralarda olurlar. Takımın geçen seneki en büyük avantajı düzlük hızıydı ancak şu anda bu alanda rakipsiz değiller. Dolayısıyla komple kalkınmaları lazım. Takımın aerosu yapılan değerlendirmelere göre iyi görünüyor. Sanıyorum ki yapılan güncellemeler ve Mercedes’in daha cömert davranması sonucunda -Ferrari tehlikesinden ötürü- takım adım adım daha da güçlenecektir.
Massa-Bottas: Öyle ya da böyle Massa “neredeyse” şampiyon bir pilot. Ferrari’de önce Scumi sonra Rai sonra Alonso’yla yarışma şansına erişti. Açıkçası 2008 yılında dahi Hamilton’la birlikte gerçek bir şampiyon rekabeti göremedik. İki pilotun da çok fazla hata yaptığı bir sezondu. Ancak bu dönemden sonra Massa yapması gereken esas şeyi yapmadı. Ders çıkarmak. Sıralama turlarında başarılı bir pilot ancak yarışta aynısını söyleyemeyiz. Bunca senede benim Massa’da göremediğim şey “gelişim”. İyi bir pilot ancak gelişmemek aynı zamanda geride kalmak demektir. Altında iyi ve rekabetçi olduğu sürece değerli puanlar için aday olacaktır ancak Bottas’ın karşısında bu sene de “bu iş öyle değil böyle yapılır aslanım” gibi bir performans gösterebileceğini sanmıyorum. Bakalım şaşırtacak mı?! Bottas mı?! Fin gibi sürüyor 🙂 Takımın esas işini yine o yapacaktır ancak sıralama konusunda Massa’dan biraz kopya çekmesi gerek diye düşünüyorum.

McLAREN
Birçok kişiyi Beşiktaş taraftarı durumuna düşüren McLaren! Bence en doğru ve en cesur şeyi yaptı. Hatta geç bile kaldı. Alında bu hamleyi geçen sene yapmalıydı. Honda birlikteliği meyvesini elbet verecektir ancak bunun için biraz zamana ve sabra ihtiyaçları var. Bilirsiniz Alonso takım seçme konusunda başarısız olsa da ( 🙂 ) takımın yeri konusunda isabetli tahmin ve söylemlerde bulunan biri. Eğer Haziran diyorsa vardır bir bildiği. McLaren hedefini en başta koydu. Şampiyon olmak. Williams’ın aksine daha azını kabul etmeyen takım şu anda olmasa dahi ilerleyen zamanda Ferrari ile birlikte Mercedes’e rakip olabilecek tek takım bence. Şu an sabırla gelen eleştirilere göğüs gerebilmelerinin sebebi de bunun farkında olmaları. Şu an tüm takım (Redbull ve Renault’un öğreneceği çok şey var bu ekipten!) yöneticiler, pilotlar, mühendisler o an için ellerini ovuşturuyor. Yarışlarda da güzel güzel adımlar atıyorlar ve şasi olarak gerçekten büyük bir gelecek vaat ediyorlar. Ron Dennis’in sırıtarak “Oynatalım Uğurcum!” dediği zamanlar gelecektir. Honda+McLaren+Prodromou+Alonso! Hafife almayın derim.
Alonso-Button: Old Boys! Vay be zaman ne çabuk geçiyor. Kazanın ardından Alonso biz daha ölmedik diye kendini hemen göstermeye başladı. Bu adamın azmi bence çok nadir bulunan türden. Button’la ikisi rekabetçi bir araçla bir çok insanı şaşırtacak şeyler yapacaktır. Ron ve Fer birbirlerinin kara kaşı kara gözü için bir araya gelmediler. İkisini bir araya getiren şey açlık! Karınlarını doyurmak için ellerinden geleni yapacaklardır. Button? İyi bir yardımcı olacaktır. Aynı zamanda takımda her zaman güvenebileceğiniz birinin olması herkesi rahatlatacaktır. (Performans anlamında) Uyum içinde çalışacaklarını ve  McLaren taraftarlarını sevindireceklerini düşünüyorum.

TORO ROSSO-LOTUS-SAUBER-FORCE INDIA-MANOR
Toro Rosso her sene tasarım anlamında bence başarılı işler ortaya koyuyor. Eminim Redbull’un alt takımı sıfatından kurtuldukları anda çok daha iyi sonuçlar alacaklardır. Takım bu sene Redbull’dan çok daha iyi performans gösteriyor. Bir süre daha bunun süreceğini düşünüyorum. Max-Sainz ikilisi ise uzun zamandan sonra gerçekten heyecan verici yetenekli çaylaklar. Gelecekte bu çocuklardan çok bahsedeceğiz.
Lotus geçen seneye göre tabi ki daha iyi çünkü motor değişikliği oldu. Araç tasarımı da Mercedes’e benzerliği yüzünden bir acaba mı diye sordurmadı değil ancak şu ana kadar beklentinin altında kaldı. Grosjean’a üzülüyorum açıkçası. Bahtsız bir çocuk ancak bence yetenekli. Maldonado…Maldonado!
Sauber Ferrari motorunun güçlenmesiyle ileri yönde bir adım attılar ancak şasi anlamında hala önlerinde çok yol var. Gelişim yarışında geride kalmamaları lazım çünkü 2012 hariç son senelerde piyasada yoklar. Felipe Nasr-Ericsson…Good job boyz! Good job!
Force India’nın açıkçası daha iyi bir yerde olmasını bekliyordum sorunsuz testlerden ötürü ama olmadı. Olmayınca olmuyor. Hulk harcanıyor, Perez hak ettiğini buluyor. Sauberle birlikte tehlike çanlarının çaldığı takımlardan. F1 bu felsefeyle devam ederse de malesef yitireceğimiz değerlerden. Bunca yıl burada bence güzel tutunuyorlar ve can-ı gönülden kalmalarını isterim.
Manor’a gelince Alonso’nun takım olmuş hali 🙂 . Bu ne azim kardeşim?! Gerçekten takdir edilmesi gerek. Caterham gibi para toplayıp sonra hadi bize eyvallah demediler. Pilotları hakkında şu anda yapılabilecek bir yorum yok bende 🙂 Ama şunu demezsem olmaz #ForzaJules!

Gönül isterdi ki fotolu bir yazı olsun ama nasıl yapacağımı bilemedim. Kendimi gittikçe emekli amcalar gibi hissediyorum :S Umarım sıkılmamışsınızdır. Şunu söylemeden geçmeyeyim: Taraftarı olduğunuz pilotunun ya da takımın iyi olması için diğerlerinin kötü olmasına gerek yok. Burada tüm takım ve pilotlar birbirinden değerli. Gereksiz taramalardan ve gömmelerden kaçının lütfen. Bunun bir SPOR olduğunu unutmayın. Hepinize hümanist taraftarlıklar diliyor coşkunuzun V12, agresifliğinizin v6 sesi gibi olmasını diliyorum.

Tekrar görüşmek üzere…

 


Yorumlar

“Sezon Başlar, Çene Düşer…” için 7 yanıt

  1. Eline sağlık. Uzun zamandır görünmüyordun. Arada yorumlara da bekleriz 😉

  2. Eline Sağlık,çok güzel bir yazı…

  3. yagmurdenizsolmaz avatarı
    yagmurdenizsolmaz

    Aklına yüreğine sağlık espoir(Al10so) kardeş. Çok güzel özetlemişsin.

  4. Ooooo espoir. Biz seni en son Monte Carlo caddelerinde bırakmıştık 🙂

  5. cobriatti44 avatarı

    vay be zaman gerçekten çok çabuk geçiyormuş; Alonso ve Button’la ilgili makalede old boys demişsiniz halbuki bu iki pilotun F1e ilk adım attıkları günü dün gibi hatırlıyorum. ve daha sonra fark ettimki griddeki bütün pilotların F1e gelişini hatırlıyorum. çok hızlı geçiyor zaman çok…

  6. Yazı için elinize sağlık. Sezonun başında, henüz daha iki yarış yapılmışken yerinde ve güzel bir derleme, yarışları bir şekilde kaçırmışlar için de yardımcı bir kaynak olmuş. Ama asıl değinmek ve tebrik etmek istediğim yer son paragraf, ki ben de bu düşüncedeyim. Elbette bir takımı ya da pilotu desteklemek güzel bir şey ama bunları yaparken fanatikliğin bataklığına düşüp kaybolmak akabinde kendimizi kaybetmek iyi sonuçlar vermiyor hiçbir zaman. Buradaki her pilotun, her takımın kendimize göre kötü yönlerini eleştirdiğimiz gibi iyi yönlerini de görebilmeliyiz. Bir Fernando hayranı olmak o kimseyi Kimi düşmanı yapmamalı ya da tersi ve benzeri durumlar için de aynı şey geçerli. Saf ama yararsız bir bağlılıktan ziyade spor sevgisi de önem kazanmalı. Bu adamları, bu takımları bu kadar sevmemizin sebebi sadece kara kaşları kara gözleri değil bu sporun onları var etmesidir. Elbette benim de desteklediğim pilotlar, takımlar var ama bu Formula 1’in bütününden aldığım zevki gölgelememeli. Bu bir bütün bence, nasıl ki Alonso’nun meyve sıkarmış gibi aracın potansiyelini gösteren sürüşünden, Kimi’nin saf hızından ya da Hamilton’ın agresifliğinden zevk alıyorsam, McLaren’in F-Duct’ından, Renault F1’in radikal önden çıkışlı egzozundan, ya da Red Bull’un sınırları zorlayarak esneyen ön kanatlarından da zevk alıyorum. Elbette buradaki herkesin bir hikayesi vardır, kimi küçükken ekran başında Kırmızıların zaferleriyle büyümüştür, kimi uçan bir Fin’in büyüsüne kapılmıştır veya başka başka örnekler… ama bu sporun ülkemizde hatta öncelikle çevremizde gelişmesini istiyorsak yapmamız gereken şey önce kendimize bu sporu sevdirmektir. Bu da bence bu sporu bütünüyle, her şeyiyle kabullenmekten geçiyor. Önce kendimiz sevelim ki sonra onu paylaşabilelim.

    Neyse ne için başladım yoruma, nerelere geldim. Ama içimdekileri de dökmüş ve paylaşmış oldum. Yazı için tekrar elinize sağlık. Sonda söyledikleriniz için de tekrardan teşekkür ederim.

  7. Murat Aksoy avatarı

    Güzel yazı tebrikler. Ron ve Fernando nun tek derdi açlık değil aynı zamanda başka gerçekçi alternatiflere de sahip olmayışları.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir