Kimi Raikkonen 2015 F1 sezonun geride kalan 12 yarışının ardından 92 puanla sürücüler klasmanının beşinci basamağında yer alıyor. 2007 şampiyonu Fin pilot için bu tablo elbette ideal değil. Özellikle takım arkadaşıyla arasında 86 puanlık bir fark oluşmuşken… Eğer başına gelenler daha detaylı incelenirse bu tablo daha farklı yorumlanabilir ve emin olun bunlar ‘bahane’lerden öte.
Avusturalya; yerine oturtulamamış lastik, Malezya; lastik patlaması, İspanya; lastik battaniyesi kusuru, Kanada; tork haritalama, Avusturya; kaza, İngiltere; hatalı pit çağrısı, Macaristan; MGU-K hatası, Belçika; yağ basıncı, İtalya; stop önleyici. Bunlar bu sezonun 3/4’ünde Kimi’nin başına gelenler. 9 farklı yarış, 9 farklı sorun… Ama beklentiler hala yüksek.
Formula 1 kariyeri boyunca Kimi ne kadar yetenekli olduğunu defalarca kanıtladı. 2003 yılında Schumi’yle harika bir şampiyonluk mücadelesine girişti. 2005 Suzuka’nın son turunda Fisichella’ya yaptığı atak F1 tarihinin en iyilerinden ve o anın hafızalarınızdaki yeri eminim hala çok tazedir. 2007’nin son yarışı Interlagos’ta elde ettiği ilk şampiyonluğu ise ‘Iceman’ için gecikmiş bir ünvandan başka bir şey değildi.
https://www.youtube.com/watch?v=yr4qnHotwGw
Her Koşula Uyum Sağlamalı. Mı?
Ferrari’deki ikinci dönemi Raikkonen için pek parlak geçmiyor. 2014 ve 2015 yıllarında kokpitine geçtiği araçlar temelde stiline uygun olmamalarıyla kendisine epey zorluk çıkardı. Bu noktada kendimi, Kimi’nin yeteneklerinin ve tecrübesinin bu zorlukların altından kalkmaya yetip yetmeyeceği konusunda şüpheye düşmüşken buldum. Sonuçta F1’dekiler dünyanın en iyi pilotlarıydı ve her koşula uyum sağlayabilmelilerdi. Fakat bir süre sonra gerçekten ‘bu böyle mi?’, yani ‘her koşula uyum sağlamak zorundalar mı?’ ya da sağlayamıyorlarsa, ‘bu onları kötü bir pilot mu yapar?’ diye düşünmeye başladım ve bu soruların beni getirdiği yerden durum şöyle görünüyor:
Geçmişte farklı örneklere rastlamak mümkün olsa da F1’in modern çağında başarılı örneklerin hemen hemen hepsinde; şampiyon pilotlar, temelde kendi tarzlarına uygun şekilde üretilmiş araçlarla başarıya ulaştılar. Temelde diyorum, zira her pilot araç üstünde kendi stiline, piste göre ayarlamalar yapabiliyor. Ancak temel bileşenlere müdehale şansı bulunmuyor. Örneğin; bu yılın İspanya yarışında Kimi’nin, Ferrari’nin güncellenmiş paketini kullanmaması gibi. Bu tercih sonucunda Seb’den tur başına ortalama 1sn kadar yavaş kaldığını da hatırlatayım.
Sezonun başında Arrivabene’nin, Kimi’ye daha uygun bir araç üretilmesi konusunda takıma direktif verdiğini biliyoruz. Fin pilot geçtiğimiz sezona göre araç içinde kendini daha rahat hissediyor. Ama hala O’nun için yapılabilecek bir şeyler var. Ferrari’nin Schumacher’le domine ettiği yıllarda araç tamamen Michael’e göreydi. Sonuç; üst üste 6 markalar, 5 pilotlar şampiyonluğu. 2005 ve 2006 yıllarında Renault, Alonso etrafında kurulmuş bir takıma dönüşmüştü ve sonuç; 2 markalar ve pilotlar şampiyonluğu. Ferrari 2007’de Kimi Raikkonen’e dayanıklılık sorunu yaşamayacağı hızlı bir araç verdi (Schumi’nin ayrılışından sonra kimse Massa’nın ‘1. pilot’ olacağını düşünmemişti herhalde). Sonuç; markalar ve pilotlar şampiyonluğu. Pilot ayrımı yapmadığını her fırsatta dile getiren takımlardan biri olsa da McLaren’in 2008’de pilotlar şampiyonluğunu kazanabilmesinin yegane sebebi ‘Hamilton projesi’ydi. 2009 belki bu örneklerin biraz dışında kalabilir. Ama bir İngiliz birlikteliğinin de payı olması kâfi. Brawn GP’de Button takıma çifte şampiyonluğu getirdi. 2010-13 yıllarında ise RedBull Vettel’le şampiyonluklara ambargo koydu. Onlar da pilotları arasında ayrım yapmadıklarını hep ifade ettiler ama yapmayın! Hepimiz durumun farkındaydık. 2014’te Vettel, takıma yeni katılan Ricciardo’ya geçildi (yeni kurallar, pilota uygunluk?!!). 2014 ve büyük olasılıkla 2015’teki Mercedes-Hamilton şampiyonlukları ise tamamen farklı. Tüm rakiplerine ciddi güç farkı atan Mercedes’te, özetle; Lewis, Rosberg’den daha iyi.
‘Artık 10 Yaşında Değilim’
Her koşula uyum sağlamak zorundalar mı? Artık sorunun cevabına gelelim: Hayır. Her koşul, onlara uydurulmalı! Elbette bir takım koşullarda onlar da yeteneklerini sergilemeliler ama bunlar yukarıda bahsettiğimiz konunun dışında. Roger Federer Wimbeldon’da başarılı olduğu kadar Roland Garos’ta neden başarılı olamadı? Meraklıları bilir: Kendisini, ‘tek el back-hand’inin özellikle toprak kortta zayıf kalması nedeniyle eleştirenler vardı ve ‘çift el back-hand’ kullanması gerektiğini söylüyorlardı. Ekselanslarının bu eleştiriye verdiği cevap aslında yukarıda anlatılmak istenen onca şeye tercüman oluyor; ‘Artık 10 yaşında değilim ve stilimi değiştiremem’.
Kimi A+ Bir Pilot
F1 pilotlarını yeteneklerine göre şahsen şöyle sınıflandırıyorum; A+, A, B, C ve D. Örneğin; A+: Michael Schumacher, Mika Hakkinen, Fernando Alonso, Lewis Hamilton… A: Sebastian Vettel, Nico Rosberg, Robert Kubica, B: Jenson Button, Felipe Massa, Nick Heidfeld,… C: Roman Grosjean, Sergio Perez, Pastor Maldonado… D: çaylaklar. Kimi Raikkonen de kesinlikle A+ bir pilot ve ‘yeni F1’in bu durumu tek başına değiştirebileceğine inanmıyorum. ‘Iceman’in yetenekleriyle alakalı şüphe etmekle de en fazla O’na haksızlık etmiş oluruz.
Gelecek yarış Singapur’da ve sezonun geri kalanında başarılar Kimi!.. Bol şans!..
Bir yanıt yazın