Hep merak etmişimdir: Acaba hangi sürüş tarzı daha fazla takdire şayan? Hangisini gerçekleştirmek için pilotlar daha fazla efor harcarlar va hangisi pilotlara daha fazla yarar getirir? Virajlarda yılan gibi kayarcasına yumuşak sürüş tarzı mı yoksa virajlara sırtlan gibi saldırırcasına agresif olanı mı? Button ve Raikkonen gibi sürücüler ilk gruba girerken, Alonso ve bir nebze Hamilton gibi sürücüler ikinci gruptalar. Virajlara nispeten daha erken ve yumuşak bir direksiyon hareketiyle giren yılan tarzlı sürücüler viraj çıkışlarında ise gaz pedalını mümkün olan en hassas şekilde kullanarak özellikle arka lastiklere aşırı yük binmesine engel olurken, virajlara bir miktar geç ve sert direksiyon hareketleri ile giren ikinci gruptaki pilotlar viraj çıkışlarında gaz pedalını daha agresif kullanarak lastiklerin daha erken ufalanmasına neden olmakta. Yarış süresince hangi sürüş tarzının pilota daha fazla getirisi olur bilinmez. Her iki tarzın da avantajları olduğu gibi dezavantajları da var.
Yakıt ikmalinin serbest olduğu önceki senelerde yumuşak sürüş tarzının ve lastikleri koruma becerisinin kıymeti pek ön plana çıkmıyordu sanki. Kısa periyodlarda sürücüler lastiklerine şimdiki kadar özen göstermemekte, gösterseler bile bunun faydalarından tam anlamıyla yararlanamamaktalardı. Önceki senelerde yumuşak sürüş tarzından yüzde yüz yararlananlar, bu sürüş tarzının en uç limitinde optimum performanstan istifade eden Raikkonen gibi, bu tarzın erbabı olan sürücülerdi. Çünkü saniyenin yüzde birlik dilimlerinin hesap edildiği bir yarışta hem diğer sürücülerden hızlı olmak ve hem de bunu yaparken lastiklere nazik davranabilmek olağan üstü bir hassaslık ve yetenek gerektirir. Pilot, lastiklerini korumak için Button’ın bu sene Bahreyn’de yaptığı gibi ne çok muhafazakar davranmalı, ne de çok hızlı olmak için Hamilton gibi Avustralya’da yakarış durumlarına düşmeli. Yani o tatlı ayarı yakalamalı. Aynı Button, sanırım o hassas noktaya Avustralya’da biraz daha yaklaştı.
Tabi ki insanların gözüne agresif sürüş, seyredilmesi daha hoş gelir, daha çok heyecan verir. Çünkü gözler için daha çok görsellik sunar. Ancak hayatın her alanında olduğu gibi burda da sadece göze hoş geleni takdir etmemek, iç güzelliklerin de farkına varmak gerekir.
Yasin Madenoğlu
Bir yanıt yazın