F1 Nerede Hata Yaptı?

 

FIA şimdiden 2013 için pek çok kapsamlı kural değişikliğine hazırlanıyor ve motorlar dahil otomobillerde pek çok farklılık olacak. Peki ama bu kural değişiklikleri niçin yapılıyor, niye her yıl kafamızı karıştıran bir sürü detayla uğraşıyoruz, niye her yıl takım teknik adamları kafalarını o kalın kural kitabına gömüp kural boşluğu aramakla vakit öldürüyorlar?

Son 6 yılda sıkça duyduğumuz senaryo; “bu yıl ki kural değişiklikleri…” diye başlayan yüzlerce haber okuyoruz, yarışın yarısı boyunca spikerler kuralları anlatıyor. Kural değişiklerine neden ihtiyaç var, F1 eğlenceli değil mi?

   Aslında F1 eğlenceli değil, eski izleyicilerin çoğunun söylediği cümle; “Yarışta uyumuşum, ne oldu yarışta?” Buna bende dahilim ne yazık ki. Peki ama nerede yanlış yaptık?

Şimdi bu sorunun kaynağına dönmek gerekiyor; 2004 yılında Ferrari takımı marjinal bir otomobil yarattı ve sezonu domine etti. Ürettikleri araç o kadar hızlıydı ki, Ferrari ile yarışabilecek tek araç diğer Ferrari’ydi. Michael, son 5 yılda pilotlar şampiyonluğunu almış, Ferrari ardı ardına 6. şampiyonluğunu kutluyordu ve bu otoritelere göre bir kabustu. Yarışların izlenme oranları düşmüştü ve artık kimsenin yarışı izlemesine gerek yoktu, yarışı Ferrari kazanacaktı. Bu durum, Ferrari’nin önlenemez yükselişini engellemek için bir şeyler yapılması gerektiğini hissettirmişti FIA’ya. FIA kurallarda değişiklikler yapılması halinde, önde olan takım ile diğerleri arasındaki farkı azaltıp, şampiyonluk mücadelesinin daha heyecanlı olabilmesi için düğmeye bastı ve olaylar birbirini izlemeye devam etti, bugüne kadar olan süreç o gün başladı.

90’lı yılların sonlarında çok önemli bir isimle karşılaşıyoruz; Michael Schumacher, 97 sezonunda şampiyonluk mücadelesi başa baş giderken Schumi’nin yaptığı hata tüm puanlarının silinmesine neden olurken, Villeneuve ilk ve son şampiyonluğunun tadı çıkarıyordu. 98 yılında Schumi yine şampiyonluk için yarışıyordu ama yine başarısız olmuştu, şampiyon olan isim bu sefer Hill oldu. Ama Schumi her geçen gün daha fazla direndi, daha çok çalıştı. 99 yılında Silverstone’da ciddi bir kaza geçirdi. Bacağında kırıklar vardı ve 6 yarışa mal olan bu kaza büyük bir ihtimalle Schumi’nin başka bir şampiyonluğunu daha elinden almıştı. Ancak onun yokluğunda iyi işler çıkaran Irvine son yarışa şampiyonluk şansıyla girdi. Pilotlar klasmanında şampiyonluk gelmese bile, Ferrari 83 yılından sonra ilk defa takımlar şampiyonu oluyordu. Ferrari’nin 96 yılında Schumi’nin ve Benetton’dan getirdiği ekibinin –Rose Brawn, Rory Bryne gibi önemli isimlerde bu listeye dahil- katılmasıyla büyük yükselişi devam etti ve kural değişikleri serisinin başlangıcına neden oldu.

90’lı yıllarda büyük rekabetler yaşandığı ve farklı pilotların şampiyonluklar yaşadığını görüyoruz, aslında son yıllarda da buna benzer şeyler oluyor, peki o zaman heyecan olmamasının nedeni ne? Demek ki şampiyonluğun son yarışa kalmasının herhangi bir getirisi yok, yada son yarışta 5 şampiyon adayı olmasının bir mantığı yok. Ne eksik?

Bir çok kişi eksik olan şeyin geçişler olduğunu iddia ediyor. Peki öyleyse son 3 yılın grafiklerine baktığımızda, her yıl geçiş sayısının artmış olduğunu görüyoruz. 2010 sezonu için en iyi sezonlardan birisi olduğu iddia edildi ama bana sorarsanız kesinlikle berbat yıldı. Eski F1 izleyicileri de bana bu konuda katılıyorlar, peki ama istatisliklere göre geçişlerin de artmasına karşın, neden hala heyecan yok. Çünkü yanlış yerde arıyoruz. Gerçektende heyecan olmamasının nedeni geçişler, ama bir HRT pilotunun bir Virgin aracını geçmesi izleyici için çok da önemli bir olay değil. Eksik olan mücadele ön sıralarda.

80 ve 90’lı yıllarda seyir keyfi olmasının en büyük nedenlerinden biri, ön sıralarda yaşanan kıyasıya rekabetti. Kafa kafaya yarışan birinci sınıf pilotlar, birincilik için birbirine atak yapan araçlar artık F1’de yok. Senna ve Prost arasında yaşanan gerilim, Schumacher’in şampiyonluk için Villeneuve’ün üzerine direksiyonu kırması ya da Hakkinen’in Schumacher’i tur bindirme esnasındaki muhteşem geçişi artık sadece güzel anılardan ibaret. Bu yıl en büyük rekabet Alonso-Webber- Vettel arasında yaşandı, peki ama bu 3 pilotu ne zaman pist üzerinde birbiriyle boğuşurken gördük? İstanbul’da Webber-Vettel kazası yaşanmasının haricinde aklıma gelen tek bir mücadele dahi yok. Pit stoplara kadar ayrı sırada, hatta aynı zaman aralıklarında giden araçları kim izlemek ister ki? Yada kim uyumadan izleyebilir.

Aerodinamik geliştirmeler Ferrari ile gerçekten büyük bir ivme kazanmış ve araçları geçmek zorlaşmış olabilir ama görünen o ki, çalışmalar yetersiz. Bir zamanlar arkasında fan olan tasarımlar da gördük, yada zemin etekleri, vs. Aerodinamik gelişimler F1 tarihi boyunca her zaman oldu, FIA rekabeti sağlamak ve araçların birbiriyle mücadele edebilmesi için gerekli yasaklamaları her zaman uyguladı ve rekabet korundu. Ama son yıllara baktığımızda FIA’nin gerçekten başarısız olduğunu görüyoruz. Her kural değişikliği, yeni kural açıklarına neden oldu ve sonuçta yeni teknolojilerle tanıştık ve rekabet asla eskisi gibi olamadı. Çift katmanlı difüzör, F-kanal vs. Ama artık kuralların özüne dönmesi gerekiyor.

Öncelikle rekabeti azaltan etkinin ne olduğuna bakılmalı, aero en önemli etken tabii ki ama araçların birbirini neden geçemediğini, hangi parçaların buna neden olduğunu yada otomobil yapısı yada her neyse, onun yasaklanması gerektiğini anlamalılar. FIA’nın bunu yapabilicek bir teknoloji araştırma merkezi mevcut.

Takım harcamalarının sınırlandırılması ise ayrı bir mevzu. F1’de rekabet istiyorsanız, konu para ile ilgili değildir. Toyota en çok para harcayan takım olmasına rağmen şampiyon olamadı. Büyük takımlar çok para harcadıkları için büyük değiller, F1 her zaman pahalı olmuştur ve F1’e para harcamak istemeyen iş adamları ve otomobil üreticilerinin burada ne işi var? F1’de gelişimler serbest olmazsa, F1 ruhu diye bir şey kalmayacak. Ancak bu gelişimler, öndeki aracı geçmek yerine, arkandaki aracın seni geçmesini engellemek için yapılıyorsa –ki çift katmanlı difüzör, arkadan gelen araca temiz hava ulaşmasını engelleyen ve bir türbülans oluşmasına sebep olan bir sistem- bu yasaklanmalıdır. FIA sağlıklı kararlar vermek yerine her zaman hatayı yanlış şeylerde aradı ve buna devam ediyor.

Şimdi de 4 silindirli motorlardan bahsediliyor. Aklım almıyor bazen, düşünsenize bir çok spor araç bile V6, V8 motora sahip, Ferrari’nin ürettiği araçlarda V8 ve V10 motolar görmekteyken F1 aracında 4 silindirli 1,6 motor yer alacak, yani Ferrari’nin ürettiği en küçük motor F1 aracındaki motor olacak! Tamamen saçmalıktan ibaret.

Peki ya F1’e giren otomobil üreticileri ve bunu bir yatırım olarak gören iş adamlarına ne demeli? Gride baktığımda 3 tane takım var; Williams, McLaren ve Ferrari. Zorlarsak bir de Sauber. Diğerleri neredeler? Honda, Toyota, Renault, Mercedes, BMW… Otomobil satmak için reklam yapmaktan başka hiçbir işe yaramayan adamlar. Zaten bunlardan sadece biri artık F1’de ve o da henüz yeni geldi zaten, ama 4-5 yıl içinde yeterli reklamı yaptuklarına inandıkları zaman maliyetleri bahane edip onlarda gideceklerdir.

Peki o zaman neye ihtiyaç var? Öncelikle F1’de gerçekten yarışmak için varolan adamlar olmalı, gerçekten F1 takımı olanlar; Jordan, Prost ve hatta Minardi. David Richards gibi, ya da Eddie Jordan gibi adamlar  gerekli F1 için, yarışmak için kurulmuş takımlar gerekli, Virgin’e ihtiyacımız yok. Red Bull için belki bir şey söylemek zor, çünkü onların bir çok spor dalında ne kadar aktif olduklarını biliyorum, F1’de de gerçekten yarışmak için varolduklarına inanıyorum, ama Mercedes, HRT, Virgin, yada bunun gibi para babalarının sadece reklam peşinde oldukları bir dünyada F1 varolamaz.

F1’de önemli olan şeyin yarışmak olduğunu aklınızdan çıkarmayın. Birinci olmak için mücadele edemiyorsanız, yada yarışıp yarışamamak para babalarının eline kaldıysa, o artık bir yarış değildir. Frank Williams ve Patrick Head, Eddie Jordan, David Richards, Peter Sauber, Giancarlo Minardi ve Paul Stoddart ve de tüm McLaren ve Ferrari camiasına saygılarımla, bu sporu bana sevdiren adamlar hepinize teşekkürler. McLaren, Ferrari, Williams ve Sauber’i bu koşullarda hala yarışmayı başardıkları için tebrik etmek gerekir.

 

Onur Ömer Öztürk

 


Yorumlar

  1. Az önce çok saygı duyduğum bir arkadaşla tartışırken "Haklısın" diyip konuyu kapattım. Sana da "Haklısın" diyeyim ama bir yer hariç. O da şu;

    …1950 ingiltere GP'den bu yana her yarışa katılmış tek takım Ferrari oldu…

    demişsin. Ama Ferrari 1950 İngiltere'ye katılmadı. Hatta şöyle söyleyeyim Ferrari, 1950 İngiltere, 1959 İngiltere, 1960 ABD, 1962 Güney Afrika, 1966 Meksika, 1967 Güney Afrika, 1968 Monako, 1976 Avusturya yarışlarına da katılmadı.

    Yanlış anlamazsan şu link'e tıklamanı öneririm;

    http://www.trf1.net/etiketler/ansiklopedi

    Burada 1965 yılına kadar sezon özetlerini, kısaca yarışların anlatımını, yarışların çok çok kısa özet videolarını bulabilirsin.

  2. Onur Ömer Öztürk avatarı
    Onur Ömer Öztürk

    Neyse arkadaşım, sen dilediğine inan. Hangi dönem hangi takım başarılıysa, o takım hakkında iddialar ortaya atılmıştır her zaman; Renault şampiyon olduğu yıl Elektronik kontrol sistemleri illegaldi, bu yıl Red Bull'un süspansiyonu illegal dendi. Ferrari'nin iyi olduğu yıllarda da bu böyle oldu, hala da konuşuluyor işte. Ama değişen ne peki? Ben buraya bu yazıyı F1'in ruhunun ölmeye başladığını anlatmak için yazdım ama kalkmış şu şöyle mi, bu böyle mi diyoruz. Benim derdim Ferrari hakkında ne söylediğin değil, bunları sorgulamadan bunlara inanıyor olman. Biz her duyduğumuza inandığımız sürece bu iş olmaz. F1 ne halde diye sorguluyorum çünkü buna ihtiyaç var artık, her duyduğun, her okuduğun habere inanma diyorum ben sana, elinde kanıt varsa, resmi açıklama varsa kabul, ama şu şöyle dedi bu böyle dediyle bu işler yürümez, bunu anlatmaya çalışıyorum. Gördüğüm kadarıyla McLaren tarftarısın, yarın öbür gün McLaren'le ilgili bir haber yapılsa inanacak mısın? Şimdi bir de benim açımdan bak olaya; benim için tüm takımların F1'de önemli bir yeri var, en azından Ferrari, McLaren, Williams ve Sauber başta geliyor. Bu takımlar hakkında kanıt gösterilmeden iddialar ortaya atılıyor ve insanlar buna inanıyor, ama bu takımlar tüm maddi zorluklar ve bu baskılara rağmen hala F1'de yarışmak için canla başla çalışıyor, şu an gridde olması gereken bir sürü takım çoktan F1'den ayrılmış ve yerine para babaları gelmiş. Ben bu takımların bu şekilde daha fazla yıpranmasına göz yumamam, sen Ferrari şöyle ya da böyle de, ama o takım F1 için senden daha çok emek veriyor, bunu unutma. Sevmeyebilirsin ama F1'in en köklü takımına saygı duymak zorundasın, 1950 ingiltere GP'den bu yana her yarışa katılmış tek takım Ferrari oldu, bunu bir kenara atamazsın

  3. Adaş şimdi çözdüm, Ferrari'ye iftira attığım düşüncesindesin. Ama şunu da söyleyeyim, hani ilk yazımın başında demişim ya, "Bu sayfalarda kırk sefer yazdığım şeyleri kırkbirinci kez yazacağım…", heh işte bu kırk seferin arasında '88 sezonunun da normal bir sezon olmadığını söylemiştim. İstersen sitenin arşivinden araştırabilirsin.

    Belki şimdi bunları anlatmamdaki tek nedenin, bir tarafın (hangi taraf olduğu önemli değil) korunup kollandığı hatta bunlarla da yetinmeyip diğer tarafın hedef tahtası haline geldiği dönemi özellikle yeni yetişmekte olan genç F1 taraftarlarına öğretmek olduğunu anlamışsındır.

  4. Onur Ömer Öztürk avatarı
    Onur Ömer Öztürk

    Bak sana bir örnek vereyim, popüler bir Türk F1 sitesinin 25 Aralık 2010 günü yaptığı haberde şöyle diyor;

    Mosley, "Benim planım, (bütçe sınırlaması uygulamasını), seriden ayrılma tehdidinde bulunan Ferrari ve diğer takımlarla birlikte hayata geçirmek yönündeydi. Bunu yapma şansım vardı, çünkü hepimiz biliyorduk ki, Ferrari gerçekten ayrılmayacaktı" dedi.

    Mosley, "Fakat daha sonra News of the World ile olanmesele ortaya çıktı. Ferrari, bize sadık kalan tek takım oldu. O yüzden onlara karşı böyle birşeyi yapamazdım" itirafında bulundu.

    Eğer Mosley Ferrari’nin ayrılmayacağından eminse, Ferrari’ye ödenen para ve illegal parça iddiası tamamen yalandır.

    Ferrari’nin News of the World olayında Mosley tarafında yer alması yüzünden Mosley bütçe kısıtlamasına gitmediyse, olay Ferrari’nin veto etmesi değil demektir, acaba gerçekten Ferrari’nin veto hakkı var mıdır, bu da ayrı bir soru.

    Bu haber tamamen söylediklerinle çelişiyor. Sen bir haber okuyup buna inanmışsın ve doğru olduğunu söylüyorsun ama aslında sen de doğru olup olmadığını bilmiyorsun. Çünkü elinde kanıt yok, sadece inanıyorsun.

    Bilmek için kanıt gerekir, eğer dediğin olayda kanıt olsaydı, diğer takımlar Ferrari hakkında kurallara uygunsuzluktan, Mosley’e ise görevi kötüye kullanmadan dava açarlardı. Gerçeği kimse bilmiyor, ne sen ne de ben.

    Söylediklerin yanlış demiyorum, ben de bilemem, ama doğruluğundan eminmiş gibi konuşamazsın, çünkü bilmiyorsun. Özgür her birey dilediğine inanmakta özgürdür, ama inandığın, doğru olup olmadığını dahi bilmediğin bir şeyi başkalarına kabullendirmeye çalışma derim

  5. Interesting for me//
    /

  6. Sevgili Adaşım; 2008 sonu 2009 başındaki FIA-FOTA savaşını bir kez daha hatırlatırım. FOTA Başkanı sıfatıyla Montezemolo esti, gürledi. Hatta yağmak üzereydi. Ferrari'nin 'teknik veto hakkı' olduğunu kendisi söylemedi mi? Bu hakka dayanarak da "Mahkemeye gidiyorum" demedi mi? Buna cevap olarak Bay E eteğindeki taşları döküp içeriğinde, her sene ekstra 80 milyon dolar, teknik veto hakkı ve diğer ekstra şeyler olan bir 'gizli anlaşma'yı açıklamadı mı? Bu açıklamadan bir süre sonra Sapık Max, bu dönemde Ferrari'nin illegal parçalar kullandığını söylemedi mi? Bu anlattıklarımı eminim sen de okumuşsundur.

    Şimdi gelelim bu anlatılanların komplo olduğuna. O halde Ferrari neden bu iki ihtiyarı mahkemeye vermedi? "Bana iftira var ve bu asılsız iftira benim itibarımı düşürüyor" diyerek, afedersin ama kıçlarındaki donu dahi alabilirdi. Ama Ferrari buna yanaşmadı. Buna yanaşmaması da olayın gerçekliği hakkındaki düşünceyi güçlendirmiyor mu? Ayrıca bu iki ihtiyarın ne anasının gözü olduğunu tüm dünya biliyor. 'Böyle bir yalan atarsak Ferrari ikimizi de öper' diye düşünüp bu açıklamayı hiç yapmayabilirlerdi. Demek ki ellerinde belge (imzalanmış anlaşma) var ki olay mahkemeye de gitse rahatlar. Ha denilebilir ki "Ferrari bu sözleri sallamadı". O sıralardaki gergin havada Ferrari'nin bu sözlere kulaklarını tıkamasını düşünmek pek akıllı işi değil.

    Hadi bir an için bu anlaşmanın olmadığını düşünelim. Montoya'ya yapılanlar neydi? Peki ya Renault ve Alonso'ya?… Bunlar nasıl açıklanacak?

    Hatırlatma; Bay E, Ferrari FOTA üyesi olduğu için yapılan anlaşmanın düştüğünü belirtmişti. Anlaşmanın yapıldığı zamana baktığımızda o zamanlar FOTA veya muadili bir organizasyon yoktu. Tüm takımlar davranış ve sözlerle birbirlerine bağlanmışlardı. Bay E ve Sapık Max, yine müthiş politik zekalarını kullanıp bu gizli anlaşmayla kulenin en sağlam taşını çekip almışlardı.

    Adaş, sanırım kural değişikliğini ben tam anlatamadım. Yapılan tüm kural değişikliklerinin nedeni bu gizli anlaşma değildir. Daha önce de dediğim gibi asıl neden 'maliyetleri kısmak'tır. Ancak Ferrari'nin elinde de teknik veto kartı var. Yani FIA düşünüp taşınıp bir kural oluşturuyor ve kuralın onaylanması için Ferrari'nin 'olur'una sunuluyor. Başka türlü teknik veto hakkı nasıl açıklanabilir?

    En tepedeki insanların, birinci ağızdan çıkardıklarını söylüyorum. Ne dedi kodu ne de gazetecilerin işi değil.

    Ben şimdi, "2002'de Fiat'ın elinden çıkardığı hisselerin %12'si Lehman Brothers aracılığıyla Bay E'ye devredildi" desem…

    Neyse… Aslında daha anlatılacak o kadar çok şey var ki…

  7. Onur Ömer Öztürk avatarı
    Onur Ömer Öztürk

    Onur, öncelikle yorum için teşekkürler, uzun olması önemsediğin anlamına gelir, F1’i ciddiye alan insanlara ihtiyaç var bu ülkede, çok sağol.
    İlk önce gizli anlamaşlar ve maddeler demişsin, bu konudan başlamak istiyorum. Kural değişiklerini gizli anlaşmalara dayandırmışsın ancak bu tür söylentileri F1’de sık sık duyarız. F1’de politika ve komplo teorileri oldukça sık karşımıza çıkıyor ve beni artık şaşırtmamaya başladı bu.
    McLaren takımının casusluk skandalı patladığı yıl FIA şöyle bir açıklama yapmıştı; önümüzdeki yıl McLaren aracında Ferrari’ye ait bir tasarıma rastlanırsa takım 2 yıl spordan men cezası alacaktır. Bazı kaynaklar ertesi yıl bazı FIA yazışmalarını ortaya çıkardı. FIA’nın yaptığı incelemede McLaren’de Ferrari’ye ait parçalar vardı ve FIA ceza vermek yerine takıma bunun düzeltilmesi için bir yazı gönderdi. Takım tekrar yapılan incelemede bir parça hariç parçaları değiştirmişti. FIA tekrar ceza vermekten vazgeçip yeniden yazı yolladı ve 3. incelemede araç temiz çıkınca yarışmasına izin verildi.
    Ama şimdi iyi düşünelim, senin bahsettiğin ya da McLaren olayındaki belgelerin ifşa olması durumunda, ya da belgelerin gerçek olması durumunda şu an Mosley, Bay E ve bahsi geçen takımlar hakkında pek çok dava sürüyor olurdu. Hele ki bu açıklamayı Mosley’in yaptığını söylemişsin, kimse kendi suçunu açıklamaz, geçmişte bile olsa çok ağır cezalarla yargılanıyor olacaklarını bilirler. Bu yüzden bu komplo teorilerini çok kafana takmamanı öneririm.
    Bu kural değişikliklerinin izlenme oranlarıyla alakası vardı sadece, çünkü F1’in yayın hakları Bay E’nin şirketinde ve izlenme oranları düşerse Bay E para kaybedecekti, yani tüm yapılan değişikler para için yapıldı, Bay E cebini doldursun diye.
    Tarftar gömleği demişsin, ama beni tanımadığın için bunu söylemen normal. Vettel’i BMW’deki test sürüşünden beri takip ediyorum, konu sadece Vettel’de değil, bu yıl başında açıklanan Lotus kadrosu bile beni heyecanlandırmaya yetti ancak gözden kaçırdığın bir nokta var. Yıllardır süren ve motorsporları için çok önemli bir yeri olan McLaren-Ferrari mücadelesi. Hangi takım olursa olsun aralarındaki mücadele bu iki takımınki kadar tatmin edici olmayacak. Sen yada ben yeni takımların yükselişinden yada yeni pilotların yeteneklerinden etkilensek bile, F1 izleyicilerinin çoğu için bu yetersiz, onlar birbirleriyle yarışan, birbirini geçen McLaren ve Ferrari’ler istiyor. Konu sadece bu takımlar değil elbet, keşke 90’lardaki Williams-Renault ya da Benetton Renault’da bu yarışta olsa, kim hayır diyebilir ki, ama birbirlerini sadece takip eden araçlar istemiyorum, sanırım ne demek istediğimi anlatabildim.
    Çift katman difüzöre gelirsek, evet söylediğin şey doğru ben yanlış ifade ettim biraz sanırım. Her takım ilk önce kendi performansını arttırma amaçlı olarak kullanıyor su sistemi ancak bu sistem aynı zamanda geçişleri imkansız hale getiren bir sistem, bunu göardı etmemek gerekir. Sistemin havayı nasıl tahliye ettiğini ve arkadaki aracın üzerindeki etkilerine bakarsak, sistem kesinlikle arkadaki aracın aero etkinliğini düşürdüğünü görürüz. Bu yüzden bu sistemin kullanılmasının yasaklanmasını haklı buluyorum.
    Takdir edersin ki yazıda birden çok konuya değinmek istediğimden, bazı konularda derdimi tam olarak anlatamamış olduğumu sanıyorum. Umarım yeterince açıklayıcı olmuşumdur. Aslında yarış sayılarının artması vs gibi pek çok konu var konuşulacak ve yazılacak ama bu yazıyı daha fazla uzatmak istemedim, ekleyecek konuların olursa sevinirim.

  8. Makalenin ilk kısmında Ferrari'nin 1999'dan itibaren gücünü gösterip en son 2004'ü domine ettiği ve FIA'nın bu durumu engellemek için yeni kurallar getirdiğinden bahsedilmiş. Evet, Ferrari 200-2004 arası yanına kimseyi yaklaştırmadı, bu doğru, ama FIA bu duruma karşı bir davranışta bulunmadı.

    Bu sayfalarda kırk sefer yazdığım şeyleri kırkbirinci kez yazacağım. Gerekirse yüzkırk kere de yazarım, yüzkırkbir kere de. Çünkü yazdıklarımın yalan olmadığı 2009'da ortaya çıktı.

    2002 sezonu sona ermiş Ferrari müthiş bir yılı geride bırakmıştı. Montezemolo yine bir Maranello ziyaretinde artık alıştığımız sözleri söyledi; "Para, para, para." ve yine bildiğimiz şekilde devam etti; "Ayrılırız!". Bir tek Ferrari değil, tüm diğer takımlar gelirlerden daha fazla pay istiyordu ve zamanın süper takımı Ferrari, rakiplerinin öncülüğünü yapıyor ve en çok bağıran da Ferrari oluyordu.

    Derken 2003 sezonu maddi anlamda hiç bir değişiklik olmadan başladı. F1 izleyicileri "Ne oldu, ne bitti? Değişen bir şey yok." diye kendi kendine düşündü ve "Neyse, ortalık yatıştı ya…" diyip 2003 sezonunu izlemeye koyuldu. Yalnız F1 taraftarlarının aklının bir köşesinde Bay E'nin sarfettiği bir cümle kalmıştı; "Ferrari'yi satın aldık".

    "Ne demek şimdi bu?" diye düşünürken sezon ilerledikçe ne olduğunu başta McLaren ve Williams taraftarları artık anlamıştı. McLaren, zaten kendi derdine düşmüş (berilyumun yasaklanmasıyla patlak veren motor problemlerini hatırlayalım) kafasını kaldıramıyordu ama Raikkonen elindeki ihtiyar MP4-17D'den fazlasını çıkarıyordu ve son yarışa şampiyonluk ihtimaliyle gidiyordu. Ancak McLaren (daha doğrusu Kimi) başaramamıştı. ("Daha doğrusu Kimi" dememdeki maksat şampiyonluk yarışını takımdan çok Kimi'nin vermesidir.) Williams ise müthiş güçlü BMW motoruna ve F1 izleyicisinin büyük beyenisini kazanmış sürücüsü Montoya'ya rağmen sezon sonu başarısız olmuştu. Peki yalnızca takım ve pilot performansı mı yenilmişti Ferrari ve Schumacher'e?

    2004 sezonunda Ferrari, 2002'de elde ettiği başarıları da geçmişti. 2004'de McLaren dayanıklılık problemleri ve performans eksikliği yaşadı. Williams'ın dayanıklılığında sorun yoktu ama performans hiç iç açıcı değildi. Pek çok F1 izleyicisi gibi Ferrari takımı da artık yenilmez olduklarını düşünüyorlardı.

    2004 sonunda FIA artık F1'de maliyetleri azaltma dönemine girildiğini, her sezon maliyetleri azaltıcı kurallar koyacağını açıkladı.

    2005 sezonuna maliyetleri azaltmak için iki önemli kural değişikliğiyle başlandı; bir motor iki yarış haftasonu çıkaracak ve pit stop'larda lastikler değiştirilmeyecekti. Sezon başladı ve Ferrari bekleneni veremedi. Hatta silik bir sezon geçirdi. Ferrari'nin düşük performansının sebebi bulundu, Bridgestone lastikleri.

    2006'ya gelirken FIA yine maliyetleri azaltmak adına bir kural daha getirdi; 3 litrelik V10'lara "Gülegüle" derken 2,4 L V8 'lere "Merhaba" dedik. Bu arada şaşırtıcı şekilde pit stop'larda lastik değiştirme yasağı kalkmıştı. Nedendir bilmiyorum kimse dönüpte "Maliyetleri azaltmak için getirilen lastik kuralı ne için kalktı?" demedi. Sezon ilerledikçe Renault ve Alonso taraftarları da Bay E'nin "Ferrari'yi satın aldık" sözünün manasını anlıyordu. 2003'de Montoya'ya gelen komik cezalardan sonra bu sefer 2006'da Alonso'ya abuk subuk cezalar geliyordu. (Alonso'nun 2006 İtalya sıralama turlarında Massa'yı engellediği için (!) sıralamaların son bölümünde elde ettiği derecesinin silinme cezası aklıma geldikçe gülerim 🙂 )

    2003'de yarışın içinde olan McLaren ve Williams taraftarları, 2006'da ise Renault ve Alonso taraftarları artık dönen dolaptan emindi. Ama bu durumu ne zaman dile getirseler karşı taraf onları 'aptal', 'salak', 'gerizekalı', 'F1'den anlamayan' hatta hatta 'Ferrari ve Schumacher düşmanı' ilan ediyordu.

    2006 İtalya sıralamaları sonrası rezalete dikkat çekmek için Renault bir basın toplantısı düzenledi. Bu toplantıda o sezon -bana göre- son yılların en değerli şampiyonluğunu elde edecek olan Alonso "F1 artık spor değil" diyordu. Briatore de bir açıklamasında "McLaren'le yarışırken sorun yoktur ama Ferrari'yle yarışırsanız sizinle uğraşırlar" demişti. Briatore haksız değildi. 2005'den beri kullandıkları kütle amortisör, hava akımıyla teması olmamasına rağmen 2006'da hareketli aerodinamik parça ilan edilmiş ve yasaklanmıştı.

    Artık herkes herşeyi biliyordu ve bağıra bağıra söylüyordu, bir taraf hariç.

    2007'de McLaren'in casusluk skandalıyla darbe alması ibreyi yine Kırmızılar'ın tarafına çeviriyordu. McLaren ultra cezayı ödemiş olmasına rağmen o kadar çaresiz, o kadar köşeye sıkıştırılmış durumdaydı ki son yarışta yakıt ısıları belirtilen değerlerde olmayan BMW'ler ve Rosberg'in aracına yapılan itiraz da para etmedi.

    2008'in başlarında McLaren aracını geliştirmek deveye hendek atlatmaktan zor hale gelmişti. Mühendislerin araca performans ve dayanıklılık katmak için bulacağı çözümlerin eşi benzeri olmamalıydı ki FIA, "Bu Ferrari'den çalıntı" demesin. Bu şekilde sezona başlayan McLaren'e FIA'nın bir de Spa'da sürprizi olacaktı. Lewis'in galibiyeti elinden alınmış, şampiyonluktaki en büyük rakibi Massa'ya verilmişti. Tüm olanlara rağmen 2006 Alonso'dan sonra 2008 Lewis'in şampiyonluğu son yılların iki en değerli şampiyonluğu olacaktı.

    2009'a gelindiğinde ortalık bu sefer toz duman olmuştu. FIA kuralları sil baştan yapmıştı. FOTA – FIA savaşı başlamış ve çok hızlı bir şekilde ilerliyordu. Dönemin FOTA Başkanı Montezemolo sesi en gür çıkan isimdi. Taraflar birbirlerini suçlayıp kendilerinin haklı olduğundan bahsediyorlardı. Montezemolo işi büyütmüş, olayı mahkemeye taşımıştı. Montezemolo, kural değişikliğinin Ferrari'nin onayı olmadan uygulanamayacağını zira ellerinde veto haklarının olduğunu söylemişti. Sonra…

    Sonra Bay E "Öyle olmaz, böyle olur" dercesine geçmişte yapılan gizli bir anlaşmayı açıkladı. 2002'nin sonunda imzalanan bu anlaşmaya göre Ferrari'ye bir takım imtiyazlar sağlanmıştı. Karşılığında Ferrari 'F1'den çekilirim' tehdidinden vaz geçecekti.

    Bay E'nin açıkladığına göre bu anlaşmayla Ferrari'ye her sene fazladan 80 milyon dolar ödeniyordu (meblağyı yıl ile çarpın, ortaya çıkan parayı görün).

    Diğer madde ise 'teknik veto hakkı'ydı. Bu maddenin önemini kavrayamayanlara kısaca açıklayalım; araç yapısıyla ilgili bir kuralın değişmesi için Ferrari'nin onayı gerekiyor. Yani Ferrari V8 motor kuralını onaylamamış olsa araçlarda hala V10'lar olacaktı. Ben buradan şunu da çıkarıyorum; Ferrari işine geldiği, yapabileceğine inandığı veyahut rakiplerinin yapmakta zorlanacağı kuralları onaylayıp kanunlaştırıyor, dezavantajına olacak kuralları es geçip kuralın çıkmamasını sağlıyordu. Bu anlattıklarım bağlamında akıllara şu soru gelebilir; "Öyleyse 2005'deki lastik kuralı neden çıktı?". (Burada aktaracaklarım gördüklerim ve okuduklarım ışığında kendi düşüncelerimdir) O yıllarda iki lastik üreticisi vardı ve lastik savaşları almış başını gidiyordu. Ferrari'ye daha önce, başta McLaren ve Williams olmak üzere rakiplerinin lastik datalarını ulaştıran ajan partneri Bridgestone, bu durumun başarıyla üstesinden geleceğini ve lastik savaşında rakibine bir üstünlük daha kuracağını düşündüğü için Ferrari'ye yeşil ışık yaktı. Ferrari'de bu değişikliğe onay verdi. Zaten maliyet düşürmek için gelen bu kuralın bir sene sonra maliyetler hiçe sayılarak iptal edilmesi düşüncemi kuvvetlendiriyor.

    Gizli anlaşmanın Bay E tarafından açıklanan bir diğer maddesi de şu; 'diğer ekstra şeyler'. İşte bu madde 2003'de Montoya'nın, 2006'da Alonso'nun, 2007'de McLaren'in ve 2008'de Lewis'in başına gelenleri açıklayan maddedir.

    Bay E'den sonra Sapık Max da konuştu. O'nun açıklaması ise Ferrari'nin bu gizli anlaşma döneminde illegal parçalarla (dolayısıyla illegal araçlarla) yarıştığıydı. (Bilinen son örnek 2007 Avustralya'dır.)

    FIA – FOTA savaşı F1 izleyicilerinin, takımların daha doğrusu tüm F1 camiasının canını sıkmıştı ama kirli oyunu da gün yüzüne çıkarmış oldu.

    Diğer konu eski heyecanın olmaması. Aslında ben de '98, '99, '00 sezonlarındaki heyecanı yaşayamıyordum. Ta ki 2009 sezonuna kadar. 2009'da taraftarı olduğum McLaren ve en değerli rakibi Ferrari geride kalınca yarışlara yaklaşım şeklim değişikliğe uğradı. Şöyle söyleyeyim; 14. sıradaki Lewis önündeki rakibine atak yapınca da hoşuma gidiyordu, 8. sıradaki Rosberg de… Daha genç olduğu için Vettel'in şampiyonluğunu istiyordum ama yıllar sonra en iyi araca oturan Button'ın da kazanması moralimi bozmuyordu. Rubens kazandıkça "Helal olsun ihtiyar" diyordum. Kimi Belçika'yı kazanınca da "Yine yaptı yapacağını"… Demek istediğim, taraftarlık gömleğini sıkısıkıya giymek yarışlardan alınan heyecanı azaltıyor.

    Aero etkinliklerin önemine katılıyorum. Araçlar 2008 yılının sonunda tam bir aero canavarına dönüşmüşlerdi. Önlerinde 'fil kulağı', motor kapaklarında 'boynuz'lar vardı. Araçların bu karmaşık şekilleri göz yorucu hale gelmişti. 2009 kuralları hepsini söküp attı. Başta komik ve çirkin görünen kanatlara da alışmamız çok da uzun sürmedi. Ayrıca düz karoser izleyicinin gözünü yormamaya başladı. Peki bu yeterli mi? Kesinlikle değil. Makalede de bahsedildiği gibi çok katmanlı difüzörler sayesinde aero etki yine ön planda. Neyseki 2011'den itibaren yasaklandı. FIA'nın çok çok çok ivedi bir şekilde mekanik tutunmayı ön plana çıkarıcak kural değişikliklerine gitmesi araç takibini daha kolay hale getirecektir. Böylece 80'ler ve 90'lardaki çekişme tekrar canlanacaktır.

    Harcamaların düşürülmesine ben de karşıyım. Benim param varsa istediğim gibi harcamalıyım, yukarısı bana "Şu kadar harcayacaksın" dememeli.

    Adaşım;

    çift katmanlı difüzör, arkadan gelen araca temiz hava ulaşmasını engelleyen ve bir türbülans oluşmasına sebep olan bir sistem

    demişsin. Evet, çok katmanlı difüzör havayı bozuyor ama asıl amaç rakibi zora düşürmekten çok kendine yüksek yerebasma gücü sağlaması. Yanlış anlamazsan sana bu konuda aşağıdaki linkte bulunan yazıyı okumanı tavsiye edebilirim. Ben 98'den beri F1 izlememe rağmen Abdullah Çelik'in bu yazısı sayesinde difüzörü öğrendim diyebilirim.
    http://www.trf1.net/ozel-icerik/sizin-koseniz/7855-difuzor-nedir-bu-tartismalar-ne-icin.html

    2013 için planlanan motorların küçülmesi konusunda paniğe gerek olmadığını düşünüyorum. Nasıl ki büyük motorlardan (3L/V10) yüksek güç üretiliyorsa küçük motorlardan da yüksek güç üretilecek. He arada fark olmayacak mı? Mutlaka olacak ama bu farkı televizyon başındaki izleyicilerin pek anlayacağını sanmıyorum. Ayrıca küçük motorla yüksek güç üretmek, büyük motorla yüksek güç üretmekten daha iyidir. Zor durumdan en yüksek faydayı çıkarmaya çalışacak takımlar.

    Gride baktığımda 3 tane takım var; Williams, McLaren ve Ferrari. Zorlarsak bir de Sauber.

    Burada sonuna kadar haklısın. F1 tarihindeki diğer takımları çıkararak F1'i anlayabilir ve anlatabiliriz ama Ferrari, -tarihi- Lotus, McLaren ve Williams'ın herhangi birini çıkararak okur veya anlatırsak F1 tarihini eksik anlamış ve anlatmış oluruz.

    -Özellikle ilk bölümü- Elimden geldiğince kısa tutmaya çalıştım ama uzadıkça uzadı. Uzadığı için yazım hatalarım olmuş olabilir, kusura bakmayın.

  9. Onur Ömer Öztürk avatarı
    Onur Ömer Öztürk

    Pardon, benim hatam. Tamamen haklısın, sanırım bir anlık dalgınlık 🙂

  10. Berkhan Oğulcan Akçay avatarı
    Berkhan Oğulcan Akçay

    Evet 1998 Şampiyonu Mika Hakkinen'dir. Damon Hill 1996 Şampiyonu'dur. Ufak bir hata olmuş. Ama yazı çok güzel.

  11. Berkhan Oğulcan Akçay avatarı
    Berkhan Oğulcan Akçay

    Yazıyı yazan arkadaşı tebrik ediyorum. Hem yazım açısından hem de düşünce açısından çok doğru bir metin. Şimdiki mücadele puan tablosunda. Evet 5 pilot şampiyonluk için yarıştı da ne oldu? Hiçbiri pist üzerinde birbiriyle yarışmadı. Evet Ferrari'nin F1'i domine ettiği dönemde kimin kazanacağı az çok belliydi ama ben yarışlarda sıkılmıyordum. Çünkü o dönemlerde en arkada yarışan Minardi bile F1'e güzellik, keyif katıyordu. Çünkü arkadaşın yazdığı gibi "yarışmak için yarışan insanlar" vardı. Maliyetleri kısmak dediler o da hikaye. Maliyetler arttı yeni kurallar yüzünden. Pistte mücadele bırakmadılar. Sonra da "şampiyonluk yolunda müthiş bir puan tablosu" falan filan. Neye yarar ki? Birbirlerinde dokunmadan puanlar topluyorlar sonra o puanlar birbirleriyle mücadele ediyor. İddia ediyorum yakında yakıt ikmali de geri dönecek. Tek pit-stopluk standart yarışlar insanları çıldırttı artık. Yumuşakla başla, hızlı turlar atmaya çalış, tabi full benzinle start verildiği için kısa sürede aşınsın, pite girip sert hamuru tak, yarışı bitir.. Pff..

  12. Adaşım, sanırım aramıza yeni katıldın, o sebeple öncelikle hoş geldin diyeyim. Makalen için emeğine sağlık, boş bir anımda yorum kısmına birşeyler karalayacağım. Şimdilik şunu belirteyim;

    98 yılında Schumi yine şampiyonluk için yarışıyordu ama yine başarısız olmuştu, şampiyon olan isim bu sefer Hill oldu.

    Burada yanlışlık var. Damon Hill '96 şampiyonudur. '98 şampiyonu ise Mika Hakkinen'dir.

  13. rocco junior avatarı

    Fia malesef maliyet kısıtlama adına rekabete aykırı kurallar getirdi zaman zaman,üstelik her sezon silbaştan kurallar yüzünden yeni harcamalar ve büyük sistemler otaya çıktı buda ekstra maliyet demek.Yani kimsenin aslında bütçe olayını taktığı yok bugün Redbull un 2 takımı var kaynaklarına istediği gibi el atıp daha fazla harcama için takımlardan izin istediğide ortada.F1 kuralları en azından 2-3sezon stabil kalsa bu periyotlarda değişse kimse şikayet etmez hem tasarrufta sağlanır.Ancak son sezonlarda görüyoruz ki bir önceki sezon yasak olan tekrar spora dönyor.Aslında takımlar işlerine ne gelirse Fiaya onu sunuyorlar ve Fia bunu abartarak benim dediğim olur bu sporun teknik kontrolü bende hsabı yazıyor çiziyor kurallar yapboza dönüyor.Bu durumda özellikle Mclaren ve Ferrari gibi hem dev bütçeli hem de zirvedeki takımların sürekli kazanmasını engelleyip yeni rakipler yaratmak.Bunda başarılı oldu Fia.Son zamanlarda çekişme daha faza;1den fazla takım çekişiyor bazen 3 oluyor pilotlar için 4-5 pilotun çekiştiği bir sezon.Son 2 senede 2 yeni şampiyon.
    Sonuç olarak kurallar herkes için değişiyor ve aynı.Ama Mosley ağızı ile dediği bir laf var onları durdurmak zorundaydık diye.Aynısını Fia nın başına geçtiği ilk yıllarda Schumiye sık sık yaptı.Tam o farkı açıp gidicek Benetton-Renault zamanlarını kasetediyorum,aracında fazla parça var,kurallara aykırı,yok sen ısınma turunda rakibini geçtin diskalifiye diye diye şampiyonluk yarışını böyle son yarışlara kadar kızıştırdı.Yani bu zihniyet yanlıştır bence.
    Ama son 1-2 sezon kurallar iyi çok oynanmadan bu çekişmenin devam etmesini diliyorum.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir