McLaren genç sürücü yetiştirme programına 13 yaşındayken dahil edilen Lewis Hamilton, böylece sonunda F1′e de ulaşmasını sağlayan böylesi bir anlaşmayı imzalayan en genç sürücü olma unvanına da sahip olur. Formula Renault, Formula 3 ve nihayet GP2′de yarışan Hamilton, Vettel onun elinden alana kadar da en genç dünya şampiyonu unvanını alacağı Formula 1′e 2007 yılında giriş yapar.
On yaşında, Ron Dennis’ten imza alırken ona, “İngiltere şampiyonluğunu kazandım ve bir gün sizin araçlarınızı sürmek istiyorum,” der. Dennis de ona, “Tamam, dokuz yıl sonra beni ara, bir şeyler ayarlarız,” diyerek yanıt verir. Ancak Dennis, dokuz yıl değil üç yıl sonra Lewis Hamilton’ı arar ve onunla bir anlaşma imzalar. McLaren genç sürücü yetiştirme programına 13 yaşındayken dahil edilen Lewis Hamilton, böylece sonunda F1′e de ulaşmasını sağlayan böylesi bir anlaşmayı imzalayan en genç sürücü olma unvanına da sahip olur. Formula Renault, Formula 3 ve nihayet GP2′de yarışan Hamilton, Vettel onun elinden alana kadar da en genç dünya şampiyonu unvanını alacağı Formula 1′e 2007 yılında giriş yapar.
Hamilton’ın 10 yıla yayılan bu rüya gibi yolculuğunun neredeyse çaylak olduğu sezonda zirveye varabilecek düzeye gelmesi, Lewis Hamilton’ın, daha ilk yılında Formula 1′i sarsan müthiş yeteneğinin de altını çiziyor. Frank Williams’ın, yakında zamanda Peter Windsor’ın The Flying Lap programında söyledikleri, Hamilton’ın düzeyini de çok net bir şekilde bizlere anlatıyor. Takımında hangi sürücüye sahip olmak istediği sorulduğunda Hamilton’ı göstererek, “Onda bir şey var, diğerlerinin hepsinden fazla. Sihir gibi,” diyor. Daha önce Villeneuve’de gördüğümüz ışığa benzer bu duygu, Formula 1′de aslında çok da fazla deneyimlenmeyen bir durum. Senna, Schumacher, Raikkonen ve Alonso düzeyindeki yetenekler her yıl gelmediği için Hamilton’ın da 2007 yılında Formula 1 girişi, onun adının bu listeye çıkmaz harflerle kazınmasını sağlamaya yetti.
Kendisine her zaman Senna’yı örnek alan ve kask renginin seçiminde de bunu açıkça belli eden Hamilton, kısa kariyeri boyunca hem müthiş yarışlara ve başarılara imza attı hem de çok büyük yüklerin altına girdi. 2007 Kanada, 2007 Japonya, 2008 Monaco, 2008 İngiltere, 2008 Türkiye, 2008 Çin, 2009 Sinpapur yarışları, Hamilton’ın ilk aklıma gelen büyüleyici performansları. Bazı sürücüler gibi yalnızca yarışa pol pozisyonunda başladığında değil, geriden gelip de yarış kazanabilecek, sollama yapabilecek yeteneğe sahip olan Hamilton, 2010 yılının başlarında da bu yeteneğini bize defalarca göstermişti. İçlerinde iki dünya şampiyonun da olduğu takım arkadaşlarının tümünü geride bırakmayı başaran Hamilton, Senna’ya atfedilen özelliklerin -en azından pistte- tümüne sahip görünüyor. “Alonso benim Proust’um,” diyerek bir anlamda bu karşılaştırmayı da kendisi yapan İngiliz pilot, kendisini de ister istemez Senna’nın yerine koyuyor. Profesör lakabıyla ünlenen ve gereksiz risk almadan, kendisine gerekli olan hangi pozisyonsa o pozisyon için yarışan ve sonunda da istediğini elde eden Proust, bu anlamda Alonso’ya oldukça benziyor. Öte yandan, kazanmaktan başka bir şey düşünmeyen ve bu sebeple belki kendini hayatını da bu uğurda feda eden Senna’nın inatçı, hırslı ve ödün vermez yapısı da Hamilton’da vücut buluyor. Geçen yılki Monza ve Singapur GP’leri, 2009 yılındaki Monza GP’sinin son turlarında attığı spin, Hamilton’ın da bu “değer”e sahip olduğunu gösteriyor.
Başarılarının yanı sıra tartışmalı konularda da Hamilton’ın adını sık sık anmak zorunda kaldık. İlk olarak 2007 Macaristan GP’sinde, takım emirlerine uymayıp Ron Dennis’e telsizden küfretmesiyle McLaren takım patronunu çıldırtan Hamilton, Alonso’yu da sinirlendirmiş ve sıralama turlarında onu engellemesine neden olmuştu. Aynı yıl Japonya GP’sinde güvenlik aracının arkasındayken aşırı yavaşlaması sonucunda Vettel’in Webber’e arkadan çarpmasına ve ikisinin de yarış dışı kalmasına neden olmuştu. Hakkında soruşturma açılmış, ancak Hamilton ceza almamıştı. O yarıştan sonra, güvenlik aracını takip eden araçlarla ilgili yeni kural getirilmişti. 2008 sezonunda, Hamilton’ın agresif sürüşünden şikayet eden sürücüler, Çin GP’si öncesindeki basın toplantısında Hamilton’a karşı sözler etmişlerdi. Özellikle Vettel’in kazandığı Monza GP’sinde Hamilton’ın, diğer rakiplerine tehlikeye atan sürüşü birçok kişi tarafından eleştirildi. 2009 Avustralya GP’sinde isse hakemlere yalan söylediği için hem yarıştan diskalifiye edilmiş, hem de bir sonraki yarışta bir basın toplantısı yaparak tüm takımdan özür dilemişti. 2010′a da bu “formu”nu koruyarak başlayan Hamilton, Avustralya GP’si sırasında özel aracıyla trafikte “donut” yaptığı için polislerce durduruldu ve ceza aldı. Malezya GP’sinde Petrov’u savunurken yaptığı dalgalanma hareketi de birçok kişinin tepkisini çekmişti. Hamilton, bu sebeple ceza almamış, ancak yine FiA’nın yeni bir kural koymasına neden olmuştu.
Lewis Hamilton ve Nicole Scherzinger
2010′da, otomobili Red Bull’lara göre daha yavaş olsa da şampiyonluğu kazanabilmek için oldukça şanslı bir durumda olabilecekken, iki yarış üst üste kendi hatası sebebiyle yarış dışı kalınca umudunu tamamen kaybetti. Japonya GP’sinde de yeni aracını antrenman turlarında harap ederek, şaşırtıcı bir performans düşüşünün içine girmişti. Ne olmuştu Hamilton’a? Kız arkadaşı Nicole Scherzinger’la arasındaki ilişkinin dalgalı olması ve sürekli New York’a yaptığı yolculukların, performansına etkili olduğu söylendi. Babası ile geçen yıl yollarını ayırması da, ikisinin arasına soğukluk girdiği söylentilerine yol açmıştı ve Hamilton, uzun bir süre menajeri olmadan yarışlara devam etmişti. İşte şimdi, Hamilton’ın yaşamında yeni bir dönem başlıyor. Tweet’leriyle, aksanıyla (1:15), sakalıyla ve sevgilisiyle artık daha çok “Amerikalı” bir havaya bürünen Hamilton, bu halkayı, yeni menajeriyle taçlandırıyor: Tüm dünyada Alaturka benzeri şarkı yarışmalarının atası olan American Idol’un yaratıcısı, David Beckham’ı evrensel bir marka hâline getiren Simon Fuller, artık Lewis Hamilton’ın menajerliğini de üstlenecek. Lewis Hamilton’ı, birkaç yıl içinde bir markaya döndürmesine kesin gözle bakılan Fuller’ın, Lewis’ten yeni bir David yaratıp yaratamayacağını zaman içinde göreceğiz. Peki bu, Hamilton’ın yarış mantalitesine nasıl yansıyacak sizce? James Allen‘ın bu konuda söylediklerine kulak verelim:
Hamilton’ın, Simon Fuller’i menajer olarak seçme kararından bir parça endişe duyuyorum. Hamilton F1′e geldiğinde, aklı fikri sadece yarışmaktı ve babasının katı disiplini de bunun gerçekleşmesini sağladı. Sonra babasıyla ayrıldı, pop yıldızı sevgilisiyle birlikte Los Angeles tarzı hayata girdi ve şimdi de Fuller, onu bir marka hâline getirecek. Bu menajerlik anlaşması imzalandığından beri, onu bu spora kazandıran takım içinde bazı huzursuzluklar var. Takımla Hamilton arasındaki ilişki değişiyor.
Senna ve Schumacher, yalnızca kendilerini zorlamakla kalmıyorlardı, tüm takımı, mekanikerleri, mühendisleri ve yöneticileri de dahil olmak üzere herkesi, aracın, bir yarış önce olduğundan daha hızlı hale gelmesi için zorluyorlardı. Bir problem varsa bunun ne olduğunu öğrenene ve anlayana kadar aracın yanından ayrılmıyorlar, test yapıyorlar ve gecelere kadar mühendislerle birlikte çalışıyorlardı. İkisini, tarihteki diğer sürücülerden bir üst basamağa çıkaran şey de, ayrıntıya ve elbette işlerine duydukları bu müthiş kendini adama oldu. İlk yarışlarını yağmurda kazanan bu üç önemli pilot arasında Hamilton’ın, kendini nereye yerleştireceğini görmek benim için gerçekten, önümüzdeki birkaç yıl içinde dikkatimi celbedeceğim en önemli nokta olacak. Yeterince hızlı olmazsa McLaren’den ayrılabilir mi? Amerika’daki yaşam ve marka olmanın getireceği ek yük, Hamilton’ın konsantrasyonunu, 2010′un son yarışlarında olduğu gibi dağıtabilir mi? Böyle bir yetenek, kendisini, Villeneuve gibi harcama yoluna gidebilir mi? Şu anda Red Bull; Vettel ve Newey ile birlikte geleceğin rüya takımını oluşturmakla uğraşıyorken; Alonso, Ferrari’de kendi takımını yaratıyorken; Renault, Kubica’nın etrafında yeniden kenetleniyorken ve Mercedes de yeniden yapılanma süreciyle 2013 sonrasındaki Formula 1′de kendini konumlandırmaya hazırlanıyorken, Lewis Hamilton’ın kendini nereye yerleştireceği benim için önemli sorulardan biri olacak.
Lewis Hamilton, Karting günleri
Ali Ünal
Bir yanıt yazın