Acar: "Formula 1'in Kıymetini Bilemedik"

yazar:

kategori:

İTO Başkanı Murat Yalçıntaş’ın “Formula 1 seneye ülkemizde olmayabilir” söylemlerinden sonra olayın vahamiyeti anlaşılmış ve F1 sevenler bu haberle sarsılmıştı.

Herkesin aklındaki soru işaretlerine cevap bulabilmek, durumu en yetkili kişilerden öğrenebilmek için TOSFED’in kapılarını çaldım. 

O heyecan dolu yarışlara sesiyle can veren kişi, TOSFED’in sportif direktörü Serhan Acar ile Formula 1’deki Türkiye’nin akıbetini konuştuk.

Acar, Formula 1 patronu Bernie Eccleston’un anlaşma için istediği rakamı değerlendirirken, nasıl yarışı kaybetme noktasına  geldiğimizi  ve bu dev arenada neden ülkemizi temsil edecek bir pilotun olmadığını anlattı.

İşte 6-8 Mayıs düzenlenecek İstanbul Grand Prix öncesinde Formula 1’e ilişkin her şeyi öğrenebileceğiniz, motor sporlarına doyacağınız röportaj;

/_np/7000/13317000.jpg
– Öncelikle Serhan Acar kimdir? Sizi tanıyalım.

Çocuk yaşlarımdan beri otomobil sevgim vardı. Hemen hemen her erkek çocuğunun otomobile düşkünlüğü olur ama benimki çok aşırı boyutlardaydı. 11 yaşında, İngilizce bilmediğim zamanlardan beri her bulduğum gazete, dergi, uydu yayınından Formula 1’i takip ediyordum. Bu bir hastalıktı bende. Aslında ailede otomobile düşkün biri de yok. Nerden başladı ben de bilmiyorum yani. Hobinin çok ötesinde tutku bende Formula 1.

– Elektrik mühendisliği okudunuz, ama mesleğinizi yapmıyorsunuz. Bu mesleğe nasıl geçiş yaptınız?

Evet, elektrik mühendisliği okudum 1999’da mezun oldum. 2000 yılında master yaparken federasyonun gönüllü hakemleri gözetmenlerinden (yarış hakemi) oldum.  Daha sonra federasyondan part time iş teklifi geldi seve seve kabul ettim ve şimdi buralardayım. Daha sonrasında F1 Racing  Dergisi açıldı, Eurosport’un Türkçesi açıldı yarış anlatacak birisini istemişlerdi ben gittim. Doğru zamanda doğru yerde oldum aslında. Babamın bir lafı vardır “şans hazır olana gelir” diye çok severim bu lafı. Bana şans geldiğinde televizyona çıkıp bir şeyler anlatabilecek bilgi birikimine sahiptim. 2000’den beri Formula 1’in Türkiye’ye gelmesi için çalışıyorum.

-Peki neler yapıyorsunuz?

TOSFED’de sportif direktörüm, F1 Racing’e yazıyorum. Ama asıl işim federasyon. İnsanlar CNN Türk veya TRT’de çalışıyor sanıyorlar ama ben 11 senedir TOSFED’de çalışıyorum. Televizyon yayınlarına da 2000 senesinde Eurosport’ta başladım. Sonra 2002’de CNN Türk’te MotoGP anlattım. O zamanlar diyorduk “Formula 1 Türkiye’ye gelse ve anlatsak” diye. Çünkü benim en büyük hayalimdi Formula 1 anlatmak. Daha sonra yayın hakları CNN Türk’e geçince beni aradılar ve bu teklif beni mutlu etti çok gururlandım. 2005-2008 arası CNN Türk’te F1 anlattım. Ve 2009’dan beri de dilim döndüğünce TRT’te yarışları anlatıyorum.


FORMULA 1 TÜRKİYE’DE BEKLENEN İLGİYİ GÖREMEDİ

– İTO Başkanı Murat Yalçıntaş Formula 1’in seneye ülkemizde büyük ihtimalle olmayacağını söyledi. Siz bu konuyla ilgili neler söylemek istersiniz?

Formula 1 Türkiye’ye çok kolay gelmedi. Uzun yıllar bu bir hayaldi. Formula 1 ve Türkiye markaları apayrı düşünülmesine rağmen 2005’te ilk yarışımızı organize ettik. Burada önemli adımlar atıldı Formula 1’de bizden daha gelişmiş ülkelerin önüne geçildi. Ama açık konuşmak gerekirse Formula 1 Türkiye’de beklenen ilgiyi göremedi. Ülke bu işe çok sahip çıkmadı. İlk düzenlendiği sene heyecan yaşandı, yer gök Formula 1 oldu. Maalesef bizim kültürümüzde bir spor müsabakasına gidip para vererek izlemek yok.  Halbuki şampiyonanın en ucuz biletleri bir bizde bir de Malezya’da. Bizim piste 3 gün girdiğiniz bir biletle Avrupa’da Cuma günü zar zor girersiniz. Tabi ülkemizin gelir seviyesi Avrupa’nın çok altında bunu ben de biliyorum. Bu işin de sonuçta ederi var. CNN Türk ve TRT 7 yıl boyunca çok emek sarfettiler. TRT özellikle çok emek harcıyor. Canlı yayın ekibini gönderiyor, hafta sonu 6 saat canlı yayın yapıyor. CNN Türk iyi şeyler yaptı, TRT üstüne birçok şey koydu, çıtayı çok daha yukarı taşıdı özellikle son 2 yılda. Televizyonları bir yana koyuyorum biz ülke olarak bu işin kıymetini bilemedik, sahiplenemedik.

DEVLETİMİZ BU ZAMANA KADAR SAHİP ÇIKTI AMA…

– Formula 1 patronunun anlaşma için 26 milyon dolar istemesini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Ecclestone’un istediği paralar çok yüksek rakamlarmış gibi geliyor kulağa ama piyasaya bakınca aslında hakikaten düşük bir bedel. Belki de yapamayacağı yarış için aynı yarışa 40 milyon dolar veren ülkeler var. Onlarda ilgi çok fazla, devlet destek veriyor.  Bizim devletimiz bu zaman kadar sahip çıktı ama bundan sonrada gereken desteği vermesi  gereken bir proje. Ülkemizin reklamını bu kadar ucuza yapma şansınız yok aslında. Türkiye 20 milyon dolar verecek bu yarışa ama 200 milyon dolarlık tanıtım eşdeğeri var.
Binlerce yabancı turisti ağırlıyorsunuz, Türkiye’nin organizasyon düzenleyebildiğini bütün dünyaya gösteriyorsunuz. Söylenen parayı da bir sivil toplum örgütünün bir şirketin çıkarıp vermesi söz konusu değil. Devletimizin destek vermediği, devam ettirme düşüncesi olmadığı takdirde ülkemizde düzenlenebilmesi söz konusu değil. Yalçıntaş’ın sözleri son bir çağrı oldu. Ve bayağı ses getirdi. “Çıkmadık candan ümit kesilmez” derler ya o durum işte. Biz de çalışıyoruz bir yandan başkanımız Mümtaz Bey Formula 1 başkanıyla yazışmalar yapıyor devletimiz adına, hükümetimizle görüşmeler yapmaya çalışıyoruz. Murat Yalçıntaş ise son bir uyarıda bulundu iyi de oldu.

-GSGM Müdürü Yunus Akgül’ün Ecclestone’a karşı söylemlerine ne diyorsunuz?

Bu tür pazarlıklar, her ülkeyle yapılıyor, keza Ecclestone kendi ülkesi olan İngiltere’ye kök söktürdü.
Takvime giren ve takvimde kalmak isteyen ülkeler bu pazarlığı yapıyor. Sayın Genel Müdür’ün fikrine saygı gösteriyorum ama Türkiye’nin Formula 1, MotoGP gibi organizasyonları yapmaya her zaman ihtiyacı var. Bunların hepsi ülkenin değerini arttıran organizasyonlardır. Eğer şimdi yarışı elimizden kaybedersek yaptığımız tesis de cazibesini yitirecek. Sonuçta oranın etiketi Formula 1 pisti olması. Formula 1 giderse yarış pisti haline dönüşecek. Köy pazarlığı her ülkeyle yapılıyor keza Ecclestone kendi ülkesi olan İngiltere’ye kök söktürdü.

Biz 7 senede bu serüvenin biteceğini düşünmüyorduk ama gidişat onu gösteriyor. Tabiki kötü oldu.

TAKVİMDEN ÇIKARSAK BİR DAHA GİRMEMİZ ÇOK ZOR

-Peki, bu belirsizlik ne zaman belli olacak?

FIA’nın konseyinden sonra belli olacak. Mayıs sonu Haziran başı gibi seneye ülkemizde Formula 1’in olup olmayacağı belirlenecek.  Dikkat ettiyseniz Formula 1 yönetimi de yapılmayacak demedi açık kapı bıraktı. Tabiki  tüm dileğimiz yarışların ülkemizde devam etmesi. Yarış takviminden çıktığımız zaman da emin olun bir daha girmemiz çok zor. Amerika takvimden çıkartıldı 5 yıl sonra yeni bir pist, yeni bir şehir kurarak geri döndü Formula 1’e. Eğer devam ettiremezsek bu paranın 2 katını vererek yarışa girmemiz gerekecek.

ÜLKEMİZDE SPORCU YETİŞTİRME PROJESİ YOK

-Neden Formula 1 pilotumuz yok? Neden bu spor ülkemizde gelişmiyor?

Formula 1 pilotu çıkarmak çok uzun bir proje. Dünyada binlerce F1 pilotu vardır ama sadece 24’ü yarışabiliyor şampiyonada. Bunları yapabilmek için bizim sporcularımızın 7-8 yaşında bu spora emek vermeye başlayıp kendilerine bir destek bulup, her geçen sene üstüne katarak daha üst serilere çıkarak, hummalı bir çalışmayla binlerce adayın arasına girmesi lazım. Ne yazık ki Türkiye’de devletimizin sağlayacağı bu kadar uzun soluklu bir sporcu yetiştirme projesi yok. Bu spor bireysel olduğu için bir sporcunun 10 sene boyunca peşinden gidebilecek devletin bir firmanın destek vermesi lazım. Rus pilot Petrov’u Moskova Belediyesi destekledi mesela. Sporcunun çok yetenekli olması da yetmiyor.  Örneğin Kaan Önder diye bir sporcumuz var geçen sene Doğu Avrupa Gençler Kategorisinde  Şampiyon oldu. Şu anda yurt dışında kendisi  biraz babasının  maddi desteğiyle yarışıyor. İtalya’da 70-80 sürücünün arasından Ayhan Can Güven gibi çocuklarımız ilk 3’e 4’e oynuyor. Aslında bu yetenekte sporcularımız var ama bu çocukları 8-10 sene sahiplenecek firmalar yok. Halk bir kahramanın peşinden koşar kendisinden biri orada olduğu zaman o spora ilgi gösterir. Nasıl ki Elvan koşarken hepimiz atletizme ilgi gösterdik, 12 Dev Adam ile basketbola merak saldık, Kenan Sofuoğlu’yla motosikleti sevdik, Formula 1’de de bunun benzerini yaratmalıydık. Kendi sporcumuzu yetiştirip Formula 1’e ulaştırmak çok zor. Bizim gibi bu sporun yeni yeni oturan ülkelerde milli kahramana kesinlikle ihtiyaç var.

İLK SENE 110 BİN KİŞİ BİZİ YANILTTI

-İlk sene Formula 1’e çok ilgi vardı, ilgi seneden seneye düştü. Bilet fiyatları mı acaba insanları gelmemesine sebep oldu?

Gerçekten bu sporu sevenler için bilet fiyatlarının çok yüksek olduğuna inanmıyorum. Rakamları ortaya koyunca öyle olmadığı da gözüküyor. Her şeyin bir ederi vardır. Her hafta yapılan bir maç değil bu. Bu sporu gerçekten seven biri 70 TL’yi bir şekilde bulur biriktirir. Ulaşım sorunu var diyorlar; İETT ücretsiz servis kaldırıyor Bostancı’dan Kadıköy’den Taksim’den ben kendi gözlerimle o otobüsten 3 kişinin indiğini gördüm. İlk sene bu Formula 1 nasıl bir şey diye merak edildi, trend haline geldi. Yeni bir aktivite olduğu için  110 bin kişi geldi ilk sene. Belki de o seyircinin fazlalığı bizi yanılttı. Kısacası biz ülke olarak bu işi sahiplenemedik. Pazarlaması iyi yapılamadı, tanıtımı iyi yapılamadı.

ŞU AN ÇOK GEÇ KALMIŞ DURUMDAYIZ

– Nerede yanlışlık yapıldı?

Şu anda pisti Ecclestone’un firması işletiyor, 2007’den sonra. Bu ilk başta ilgiyi arttırır gibi geldi ama  fazla tanıtım bütçesi ayırmadıkları için ve ne yazık ki Bernie Ecclestone’un İstanbul Park’tan kazanacağı paraya ihtiyacı olmadığı için  belki de çok büyük tanıtım yapmıyor. Aslında çok fazla tanıtım yapılması lazımdı. Ben eminim ki Türkiye’deki yarışın 8 Mayıs’ta olacağını bir çok kişi bilmiyordur bu röportajla öğreneceklerdir. 7 yıla baktığımızda biz sportif basınını çok iyi yaptık TOSFED olarak. Biz bu işi baştan iyi yönetebilseydik, tribünleri doldurabilseydik belki bu anlaşma 2 yıl önce 5-10 yıl uzayacaktı. Şu anda zaten çok çok çok geç kalınmış bir aşamadayız. Son 2 yıldır TOSFED olarak çok çaba sarf ediyoruz.

-Peki devletin desteği ne durumda?

F1 projesini sahiplendiler. Bu 13,5 milyon dolarları zamanından önce hep ödediler. Sayın Başbakanımız, Cumhurbaşkanımız, Meclis Başkanımız yarışlara geldiler. Devlet aslında ağırlığını koydu. Bu 7 yıllık dönemde üstüne düşeni yaptılar. Belki de Formula 1’in Türkiye için ne kadar önemli olduğunu biz anlatamadık. Biz insanlara sadece arabaların dönüp durması olmadığını anlatmaya çalışıyoruz.

Sürekli gündemde olması, çalışıyor, işliyor olması lazım ki insanlar burayı unutmasın, akıllarında yer etsin İstanbul Park diye bir yer vardı diye. Ama buradaki organizasyon sayısı azaldıkça gelir azalınca tanıtım bütçesi azalıyor, tanıtım bütçesi kısılınca da insanlara duyuramıyorsunuz, duyuramayınca insanlar gelmiyor. Birbirine bağlı şeyler yani. Kişisel olarak kesinlikle suçlamıyorum kimseyi. Bana sorsanız niye bu durumdayız diye çıkarımlarla böyle bir açıklama yaparım. TOSFED elinden geleni yapıyor, İstanbul Park’taki arkadaşlar elinden geleni yapıyor,  ama demek ki bir yerde bir şeyler eksik yapılıyor ki biz bu yarışı kaybetme noktasına geldik.

PİSTİMİZİN SEYİR ZEVKİ ÇOK YÜKSEK DEĞİL

– İstanbul Park’ın avantajları dezavantajları nelerdir?

İstanbul Park’tan çok daha şehir dışında pistleri olan ülkelerde var. Buna karşılık Avustralya, Monaco gibi şehrin göbeğinde olan pistlerde var. Bu bir tercih meselesi. Pistin konumunu seçerken iyi düşünülmesi gerekiyor. Bizim pistimizin bulunduğu Kurtköy’de çok gelişti aslında. Ben İstanbul Park’ın konumunun yanlış olduğunu düşünmüyorum. Bir defa Sabiha Gökçen Havalimanı’na 6 kilometre uzağında. Bu çok büyük bir kolaylık. Ulaşım açısından ise sürekli bir ulaşımın olmaması bir eleştiri olabilir.Yarış organizasyonlarında İETT destek veriyor. Sportif olarak bizim pistimiz çok iyi. Sıra dışı, pilotları zorlayan ve akılda kalan bir pist. Formula 1 pilotlarına sorun en iyi virajları, kesinlikle İstanbul Park’ın 8. Virajını sayacaklardır. Pistten daha ünlü virajdır zaten. Sportif anlamda iyi pistlerden birisi pistimiz. Eleştirilecek başka bir yön daha, belki 125 bin kişilik pist yapılırken bize göre çok büyük bir pistti. 125 bin kişilik tribüne 50 bin kişi getirdiğinizde bile bomboş gözüküyor. Ama 75 bin kişilik tribüne 50 bin kişi getirdiğinizde “aa ne kadar dolu” derler. Ana tribüne, bir Ali Sami Yen Stadı kadar seyirci geliyor ama yine boş gözüküyor. Biz tribün kapasitesi konusunda yanlışlık yaptık. İlk sene bütün pist doldu ama insanlar meraktan geldiler, ülkeyi yanılttı bu rakam belki de.

Eleştirilebilecek başka bir konu ise, bizim pistimizin seyir zevki çok yüksek değil.  Çok inişli çıkışlı olduğu için, seyirci piste oturduğu zaman kısıtlı bir yeri görüyor. Yeni yapılan pistlere gittiğinizde yaklaşık olarak  1 dakika yarışı izleyebiliyorsunuz. Bizim pistimizde çok iniş çıkış olduğu için araziden dolayı  tribünlerin görüş açısı çok kısıtlı. Bu sebep seyircilerin gelmesini engelliyor olabilir.Yarışa hakim olamıyorsunuz, dev ekran var önünüzde ama insan yarışa gittiğinde canlı canlı izlemek istiyor.

KENAN’IN YAPTIĞI ÇOK BÜYÜK BİR BAŞARI

-Ülkemizi başarıyla temsil eden Kenan Sofuoğlu ile ilgili neler söylemek istersiniz?

Kenan’ın hikayesini çok ciddi incelemek lazım. Kenan, Sinan ve Bahattin kardeşlerin yarıştığı birçok yarışta görev aldım. Bazen anlattım bazen direktörlük yaptım. Aileyi 10 yıl öncesinden tanıyorum. Burdan çıkıp Almanya’ya gidip, yavaş yavaş başarı basamaklarını çıkması, Supersport’ta dünya şampiyonu olması gerçekten çok büyük ve zor bir şey. Supersport’ta yapabileceği her şeyi yaptı 2 defa şampiyon oldu. Bundan sonraki umudumuz onu MotoGP’de görmek. Bu sene Moto2’yi yakından takip edeceğiz. Hakikaten Türkiye’de bu tür şeyleri başarmak çok zor.  Bu açıdan Kenan ‘ın yaptığı çok büyük bir şey.

– Ülkemizde hangi motor sporları seviliyor, gelişiyor?

Bizde en eski branş ralli olarak gözüküyor. Gelişen branşlarımızdan ise karting var.

– Yapılan yarışlar sonrasında en beğendiğiniz yarış hangisiydi?

Çin’i çok beğendim, Avustralya yeniliklerle beraber beklendiği kadar heyecanlı geçmedi. Malezya çok karışık bir yarıştı. Çin‘de ise  her şey kararındaydı, daha anlaşılabilir bir yarıştı. Çok keyifli ve heyecanlıydı. En güzeli Çin yarışıydı bence.

– Hafta sonu ülkemizde düzenlenecek olan yarış nasıl olacak sizce?

Avrupa’daki ilk yarış olacak. Takımlar lastikleri henüz çözemediler. Herkes optimum yolu aramaya çalışıyor. Burda da Red Bull McLaren savaşı göreceğiz.

– Kimi destekliyorsunuz?

Kimseyi desteklemiyorum.  Çok eskilerden olan Ayrton Senna’yı çok seviyordum, tutuyordum. Mika Hakkinen’i seviyordum. Ne Hamilton kazanınca deliler gibi seviniyorm ne de Vettel motor patlatınca üzülüyorum. Aynı tepkileri vermeye çalışıyorum. Ama içim çok rahat objektif davranıyorum çünkü.

 

Funda AYAZ / hurriyet.com.tr


Yorumlar

“Acar: "Formula 1'in Kıymetini Bilemedik"” için 5 yanıt

  1. inanın adamların umrunda değil f1 türkiyede kalmış kalmamış,ilk zamanlar yeni hükümet olmanın verdiği şevkle yaptılar bunu daaha sonrada artık meydan bizim nede olsa her istediğimiz oluyor f1 ne gerek war diyorlardır.Tabi en önemlisi gerçektende işletemedik pisti ama bunda motor sporları çok hatalı televizyona ilan vern gazeteye verin sokak sokak dolaşın allah aşkına.Birde halk inanın bu sporu bilmiyor türkiyedeokdar zengin war çocukları gelse yeter ama onlarında umurunda değill…

  2. fazla söze gerek yok.eğri oturup doğru konuşalım.f1 in kıymeini bilemedik doğru.daha acısıda biz millet olarak çok şeyin kıymetini bilemiyoruz maalesef.

  3. pist pist üstü mücadele ve teknik olmak anlamında çok güzel olsa da, maalesef kabul etmeliyiz ki, seyir zevki açısından vasat. yukarıda da yazdığı gibi, iniş çıkışlar çok fazla. araçlar görünmez bir tepenin ardından geliyor ve görünmez bir uçuruma gidiyor hissi yaratıyor. izleme süresi çok az. pistin belki de en güzel seyir yeri olan arka düzlüğün sonundaki tribün ve açık alan ise, seyircilere kapatılmış durumda son 2-3 yıldır. kala kala ana tribün kalıyor yarışı ağız tadıyla izlemek için, orası da elbette çok pahalı. zaten bizim yarım akıllılar, ana tribünün dolacağı hayaliyle arka düzlükteki tribünü iptal etmediler mi? açık alanların çoğunu bu nedenle kapatmadılar mı? ha, ne oldu, tabi ki evdeki hesap çarşıya uymadı. pirince giderken evdeki bugurdan da oldular, bu kapatılan tribün ve açık alanlarda izleyen insanlar, zoraki emrivakiyi kabullenmediler ve bu sefer yarışa hiç gelmemeyi tercih ettiler. aklı sıra kurnazlık yapanlar, şimdi turşusunu kursunlar koca pistin.

    uzun lafın kısası, pistin yapısı yarışın ambiyansını hissettiremiyor seyirciye. bunda elbette tribünlerin konuşlandırıldığı yerlerin saçma sapan uzaklıkta olmasının da payı var. senelerce pistin farklı farklı yerlerinde yarışı izlemiş biri olarak gönül rahatlığıyla söyleyebilirim ki, yarışı hakkıyla izleyip konforla takip etmenin en güzel ve tek adresi TV başıdır. eğri oturup doğru konuşalım, bunlar da bizim pistin zayıf karnı.

  4. Acı gerçek avatarı

    Malesef……halkımızı cahil.Kıbrıs'ın,Japonya'Nın yerini bilmeyen,dünyanın hiç bir ülkesini merak etmeyen hatta dahada ileri gideyim saygı göstermeyen bir halkımız var.Okumamış görmemiş…ama en önemlisi kendini eğitmemiş.

    Bazı değer yargıları var.Tabuları var.Onlara dokunulmasın dünya umurunda değil.

    Şimdi desen son hafta futbolda şampiyon belli olacak,okumaz yemez içmez o maça gider.O yüzden bu kesim için f1 arabalar dönüyor spordur.

    Peki bizler ne yaparız?diaz deriz carl deriz kasıtlı küçük yazarızki karşımızdaki kırılsın.Onu kızdıralım.Karşımızdaki grup dediğimizde 20 kişidir.Önce grup isteye küser.Diğerleride f1'e.sonra da pist ülkemize.Birgün gider pistin önünden geçeriz.Bomboş…tozlu pistin….

  5. Şu kısım mühim:

    "Eleştirilecek başka bir yön daha, belki 125 bin kişilik pist yapılırken bize göre çok büyük bir pistti. 125 bin kişilik tribüne 50 bin kişi getirdiğinizde bile bomboş gözüküyor. Ama 75 bin kişilik tribüne 50 bin kişi getirdiğinizde "aa ne kadar dolu" derler. Ana tribüne, bir Ali Sami Yen Stadı kadar seyirci geliyor ama yine boş gözüküyor. Biz tribün kapasitesi konusunda yanlışlık yaptık. İlk sene bütün pist doldu ama insanlar meraktan geldiler, ülkeyi yanılttı bu rakam belki de.

    Eleştirilebilecek başka bir konu ise, bizim pistimizin seyir zevki çok yüksek değil. Çok inişli çıkışlı olduğu için, seyirci piste oturduğu zaman kısıtlı bir yeri görüyor. Yeni yapılan pistlere gittiğinizde yaklaşık olarak 1 dakika yarışı izleyebiliyorsunuz. Bizim pistimizde çok iniş çıkış olduğu için araziden dolayı tribünlerin görüş açısı çok kısıtlı. Bu sebep seyircilerin gelmesini engelliyor olabilir.Yarışa hakim olamıyorsunuz, dev ekran var önünüzde ama insan yarışa gittiğinde canlı canlı izlemek istiyor."

    Bu kısım, pistin neden dolmadığını açıklamaya yeter sanırım. Tribünler pistten o kadar uzak ki. 2006 avustralya yarışında, seyircilerden biri Klien'in kazasını çekmiş el kamerasıyla. Araç bulunduğu yere geldiği vakit o dahil herkes geriye kaçışıyor. O kadar yakınlar piste. Bizde doğru düzgün görebilmek için dürbün lazım. Millet niye gitsin. O bronz tribünler niye var? Ana tribün niye 20 küsür bin kişilik?(Barcelona 6 bin kişilikken). Açıkçası F1 tutkunları hariç, kimse birden fazla kez gitmez piste. Bir şey anlamazlar çünkü. Bizim pist daha dar, kaçış alanları daha küçük olmalıydı.

    Ayrıca iett'nin bedava servis yaptığını da ilk kez duydum. Geçen sene 5 lira veriyorduk avrupa yakasından gelmek için. Ücretsiz servis yoktu.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir