Red Bull Avrupa Semalarında…

İmparatorluklar şehri İstanbul’ da geçilen sezonun 4. yarışı, uzak kıtanın ardından gerçek sezon başlangıcı olarak görülen Avrupa yarışlarının açılışı oldu ve Red Bull’ un gövde gösterisi ile sona erdi. Pirelli’ nin piste yakın sayılabilecek olan İzmit’ te ürettiği sezonun asıl kahramanı lastikler ile teknolojik devrim niteliğindeki KERS ve DRS’ nin katılımı İstanbul Park’ da bizlere mükemmel bir yarış izletti. Sezon başından bu yana İstanbul Grand Prix’ ini ve elbette bu büyük heyecanı bir daha ülkemizde göremeyeceğimizin belirsizliği ve üzüntüsü ile başladığımız hafta sonu, yine akıllarda kalacak bir mücadele eşliğinde Red Bull Racing Team’ in dublesi ile sona erdi.

 

Bir teknoloji ve hız yarışı olan Formula 1, günümüz şartları ve teknolojik gelişimler düşünüldüğünde altın çağlarını yaşıyor. Ulaşılan bu noktada ise, damalı bayrağı ilk sırada geçmek her şeyden önemli bir hal alıyor. Çünkü kazanabilmek için, olağanüstü bir ekip çalışmasına ve çelik gibi sinirlere sahip, kazanmaktan başka bir şey istemeyen bir pilota sahip olmak gerekiyor.

S. Vettel, işte tüm bu düşüncelerin ve çalışmaların odak noktasındaki adam. Geçen yılın şampiyonu Vettel, başka bir takımda olsa böyle hızlı bir ivmelenme içerisine girer miydi bilinmez; ancak gerçek olan, takım arkadaşını her zaman geride bırakması ve damalı bayrağı ilk geçen kişi olması, onu özel kılan en büyük sebep. Eğer kazanmazsanız sizi kimse hatırlamaz. Red Bull Racing Team ve S. Vettel, uzun süre hatırlanacak işler yapmaya devam ediyorlar. Cumartesi günkü sıralama turlarının ardından aslında senaryo biraz ortaya çıkmış gibiydi. Vettel, startla birlikte öne fırlayacak, arkasındaki pilotların yer kapma ve geçiş savaşları sırasında en hızlı turlarla kazanacağı saniyeleri, yarış geneline yayacak ve damalı bayrağı geçecek. DRS ve KERS in teknik katılımı, Pirelli’ nin heyecanı hep üst seviyede tutan lastikleri, bizleri bilinmezlere sürüklese de, eğer ilk cepten start alıyorsan ve Red Bull aracı kullanıyorsan, çok büyük bir aksilik olmadığı sürece yarışı kazanırsın.

M. Webber kalkış anlarında genellikle bir hatalar zinciri içerisinde oluyor. Konsantrasyon kaybı mıdır bilmiyorum ancak, genel olarak iyi kalkış yapamıyor. Yarış içerisinde, bu handikabını toparlamaya çalıştığından birincilik mücadelesi için atılacak turu kalmıyor. Ama yine de yarış kariyerinin sonlarına gelmiş bir pilotun, geç de olsa yıldızını parlatma çabası alkış alıyor.

 

Kırmızılar nihayet F. Alonso ile podyumla tanıştı. Yarış pilotu olarak çok iyi bulduğum bir isim F. Alonso. Yüksek konsantrasyonu, inatçı kişiliği, gaza sonuna kadar basarak mücadeleyi hiçbir zaman bırakmaması, gerçek bir yarış pilotunda bulunması gereken başlıca özellikler. Bunları ve daha fazlasını taşıyan Alonso, gelişim süreçlerini her zaman iyi tamamlayan Scuderia Ferrari ile İstanbul’dan mutlu ve umutlu ayrıldı. Takım arkadaşı İstanbul’ un Kralı, F. Massa ise pit stoplarda gaza basamadığı her saniye gerilere düştü. Bugün pistte damalı bayrağı ilk sırada geçebilecek iki takım vardı. Red Bull ve Ferrari. Ferrari, Avrupa’ da ve bir sonraki yarış olan Barselona Grand prixi öncesinde yapacağı güncellemeler ile varlığını ortaya koyacak ve yarış kazanacaktır.

 

Mercedes Gp, saygı duyulacak işler yapıyor. Uzun yıllar şampiyonluklara ambargo koymuş Scuderia Ferrari, son iki yıldır yarış pistinde  uçuş denemeleri yapan Red Bull Racing Team, iki dünya şampiyonu pilotla yarışan, saf hızın efendisi Mc Laren gibi yıllardır bu sporun ve atmosferin içinde olan titanlarla yarış içindeler. Öyle ki Mercedes Gp ve özellikle Schumacher fanları, sorunlu yarışların ardından üzülüyorlar. Beklentinin yüksek olduğu bir takım olan Mercedes Gp, Formula 1’ e girdiği günden bu yana, gelişim çalışmalarını ve hatta testlerini yarışırken yapan bir takım. Geçtiğimiz yılın tamamını araçlarını geliştirmek için harcadılar. Sumi, hayatı boyunca pistlerde olmuş bir yarışçı, bir profesyonel. Formula 1 otomobilleri 90’ lı yıllardan bu yana gelişirken, o, direksiyonda virajları alıyordu.  Dolayısı ile takımdaki varlığının Mercedes Gp için çok önemli olduğunu düşünüyorum. Genç takım arkadaşı Rosberg, geleceğinin ‘Grand prix zaferleri’ ile geçecek olduğunu hisseden bir düşünce ile yarışıyor. Hep daha önde olma isteği sadece takım arkadaşını geçmek amaçlı değil. O şampiyon olmak ve kazanmak istiyor. M. Schumacher’ in zaferlerle dolu geçmişi, ulaşılması zor 7 dünya şampiyonluğu, aldığı binlerce viraj ve kat ettiği onca kilometre, eminim ona bir çok şey katmıştır. Doğasında kazanmak olan bir şampiyon, belki de artık Mercedes gibi dev bir markanın, teknolojisine ve gelişimine yön veriyordur.  Mercedes Gp ne kadar eleştirilere maruz kalsa da, onların çok iyi çalıştıklarına ve iyi bir iş yaptıklarına inanıyorum. Formula 1 2011 sezonunda 4. takım olma yolundalar. Gelecek yarışlarda çok daha hızlı günler yaşayacaklardır. Onları daha iyi yarışlar sonucunda podyumda görmek, heyecanın daha da artması adına, biz Formula 1 severlerin dileğidir. Sezon içerisinde Renault ile takımlar şampiyonası için çekişecekleri çok açık. Çok çalışmak ve kazanmak için zamanları var.

 

Mc Laren, sezon öncesinden beri bazı sorunlar yaşıyor. Yenilikçi ve önder bir markanın, geçirebileceği günlerden. Saf hız konusunda markanın dünya üzerindeki karizması, finansal güçleri ve birbirinden çok farklı iki dünya şampiyonu pilotu ile, şimdilik Red Bull’ u takip ediyorlar. İlerleyen Grand Prix lerde kazanmak için süreceklerdir. S. Vettel gibi, L. Hamilton’ da agresif tarzı ile lastiklerini iyi kullanamıyor. Daha zevkli yarışlar felsefesi ile yola çıkan Pirelli’ nin bu sene ürettiği lastikler için, pek uygun olmayan bir sürüş tarzı. Lastiklerin ilk yılı olması, her pistin ilk kez geçilmesi, hava, nem, ısı gibi çok önemli etkenler ile, anlık sürüş ve ayar değişikliklerini  birlikte düşündüğümde, en zor kısmın lastikler olduğunu söyleyebilirim. Bir an çok iyi ve hızlıyken, bir iki tur içinde geride kalmak hesaplanması zor bir durum. Yarış gününe  iyi lastik seti seçimi yapan takım, onları iyi kullanan bir pilot kazanmaya yakın olacaktır.

J. Button yarış içinde kopukluklar yaşıyor. Daha çok konsantre olması onu yukarılara taşır.

 

Yeni bir renkle sezona giren Renault, yeni otomobili ile de kameralara daha çok gözüküyor. V. Petrov çaylak olarak yarıştığı ilk yılın ardından, daha rahat ve istikrarlı bir görüntü çiziyor. Yarış içerisinde takım arkadaşı N. Heilfeld ile ciddi mücadeleye girişen rus pilot takımın ilerleyen günlerde daha rekabetçi olacağı ile ilgili sinyaller verdi.

 

İstanbul Park’ ın bu yılki adamı ise tartışmasız Kamui  Kobayashi oldu. Yarış günü gridin en gerisinden kalkan Sauber pilotu, yarış genelinde pek görünmese de, çok iyi bir start ve performans ile yarışı 10. sırada tamamlayarak 1 puanı hanesine yazdırdı. Bu bir puanın elbette rakam olarak pek bir önemi yok. Ancak pistlerde agresif ve heyecan dolu stili ile gazlayan Kobayashi için çok anlamlı olduğuna eminim.

 

Türkiye Grand prixi ile başlayan Avrupa sezonu, her zaman olduğu gibi rekabetin kızışacağı konusundaki fikirlerimizi doğrularcasına, bol geçişli ve heyecanlı bir yarış oldu. Öyle ki bir Formula 1 yarışında geçiş sayısı adına rekor kırıldı. F1 organizasyonu, kıtalar arası seyahatleri uzun yıllardır yapıyor. Ancak pilotlardan takımlara, izleyicilerden organizasyon çalışanlarına kadar herkesin bildiği gibi, gerçek sezon yeni start alıyor. Efsanelerin doğduğu pistlerde, yeni zaferler elde etmek ve şampiyonluk için sürmek oldukça heyecanlı olacak. Heyecanın bir sonraki adresi ise İspanya. Catalunya Grand Prixi, hesap karmaşasından iyi planlama ve strateji yapan takımın avantaj sağlayacağı bir ortamda geçilecek. Bizlere de düşüncesi ve heyecanı bol  ve pit stoplarla dolu 66 turluk bir zevk yaşamak kalıyor.

 

 Start anının tam gaz heyecanında görüşmek dileği ile.


Volkan Başer

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir