Çalkantılı 2009 sezonundan sonra Formula 1′de son bir buçuk sezondur yaşadığımız kavgasız, gürültüsüz, politikasız ve çekişmesiz günler yakında geride kalacak. Şimdiden kaynamaya başlayan kazanın altında ufak ufak palazlanmakta olan iki önemli köz var: Konkordato Anlaşması ve 2013′teki büyük kural değişiklikleri. 2009 yılında ayrı bir serinin oluşmasına bile neden olan Konkordato Anlaşması görüşmeleri, FiA’nın sabit bütçe inadından geri dönmesiyle nihayet mutlu sonla ulaşmış ve 2013 yılına kadar sporun ticari ve pazarlama şartlarını belirleyen anlaşmayla sona ermişti. Bunun bir başka anlamı da, 2012′de bitecek olan anlaşmanın yenilenmesi sürecinde benzer çatışmalar ve mevzilenmeler yaşanacaktı. Şimdiden ufak ufak yaşanmaya başlayan bu konumlanma çabalarına bir de tuz biber eken gelişme de, 2010′un son aylarında Jean Todt yönetimi tarafından getirilen yeni 2013 motor ve şasi kuralları. Hepsini aynı kaba koyduğumuzda, 2013 sezonunun şimdiden Formula 1′in geleceğini şekillendiren bir hamur hâline geldiğini görebiliyorsunuz.
Formula 1′in 60 yıllık tarihinde kullanılan V12, V10, V8, sıralı, turboşarjlı, süperşarjlı, normal emişli ve cebri emişli motorlar, 2013 yılından itibaren tarihe gömülecek ve yerini, daha önce bu pistlerde hiç görmemiş olduğumuz sıralı 4 silindirli, 1,6 litrelik turbo motorlara bırakacak. Günümüzün en büyük ve en önemli imaj faaliyetlerinden biri olan çevreci görünme saiki, Formula 1′de kendini daha çok hissettirmeye başlayacak. Honda’nın 2007′deki My Earth Dream konseptli otomobili, Bridgestone’un 2008 Japonya GP’sinde kullandığı ucube lastikleri ve yine Bridgestone’un 2009 sezonunda opsiyon lastiklerini yeşil çizgiyle boyama hevesi bu yürüyüşün başlangıç adımlarıydı. KERS, bu çerçevede öne sürülen ilk ve en büyük değişiklik olurken, 2013 sezonundaki motor değişiklikleri tüm F1 özünü tersyüz edip bambaşka bir siluete büründürecek.
Sıralı 4 silindirlerden oluşacak bu motorlar, 12.000 devirde en fazla 500 beygir güç üretebilecekler. Ağırlıkları, seleflerine göre yaklaşık 20kg daha az olacak ve seleflerinden %35 oranında daha az yakıt kullanacak. Güç ve hız anlamında V8′lere eşit olabilmeleri için bu yeni motorlarda KERS’in etkinliği artırılacak. Şu anda 7 saniye boyunca 80 beygir güç üreten KERS, 2013 yılından itibaren bir turda 30 saniye ya da 1 dakika boyunca, 250-300 beygire yakın güç üreterek motorun toplam beygirini şu andaki motorların gücüne eşitlemeye çalışacak. Yakıt tüketiminin azalmasına ek olarak tüm takımlara eşit miktarda yakıt verilecek. Böylece takımlar, bu yakıt miktarını tüm hafta sonu boyunca en verimli şekilde kullanmak zorunda kalacaklar. Böylelikle Formula 1′in karbon izini azaltmaya çalışacaklar. Formula 1′in ürettiği karbon izinin, yalnızca %3′ü pistlerde üretildiği gerçeğinden hareket edersek, gerçek anlamda yeşil bir spor meydana getirmek için takımların, başka yerlere bakmaları gerektiğini görebiliriz. Böylece bu kural değişikliklerini, spor araç sektöründeki rekabet ve kârlılık hedeflerini artırmanın yanı sıra kamuoyundaki imajlarını kırmızıdan yeşile döndürme yönünde bir girişim olarak görebiliriz.
Tarihi boyunca 4 silindirli bir spor otomobil üretmemiş olan Ferrari’nin, bu kural değişikliklerine en çok itiraz eden takım olduğunu söylemeye gerek yok sanırım. 2010 yılında toplam sekiz kez taslağı hazırlanan 2013 motor kural değişikliklerini bir türlü içine sindiremeyen İtalyan takım, bu süreçte 1,8 litre V6 motorların kullanılabileceğini ya da mevcut V8 motorların daha da iyileştirilerek bu şartlara getirilebileceğini önerdi, ancak bu önerilerin hepsi reddedildi. Mercedes, Ferrari, Renault ve Cosworth’ün yer aldığı bu kurulda, Mercedes’in de bu yöndeki değişikliğe pek yanaşmadığı biliniyor, ancak sonunda varılan karar da hepsinin de istemeseler de onayı var. McLaren’in, MP4-12C ile lüks spor otomobil sektörüne giriş yapması, kendi motorunu üretmeye başlayacağının da bir işareti olarak algılanabilir, ancak Brawn GP’nin Mercedes tarafından satın alınması sırasında McLaren ile Mercedes arasındaki motor anlaşması da 2015 sezonu sonuna kadar uzatıldığı için şu anda 2013 kuralları bağlamında McLaren’in ortada bir tavuğu yok. Yeşil teknoloji olmazsa biz de yokuz, diyen Volkswagen grubu, bu değişikliklerle birlikte Audi markasıyla 2013′te gridlerde yerini alabilir. Aynı şekilde Hyundai ve Honda’nın da F1′e girmesi söz konusu olabilir. Bunu yanı sıra, Mecachrome ile ortaklaşa bir girişim başlatan eski BAR takımı (sonra sırasıyla Honda, Brawn ve Mercedes) kurucusu Craig Pollock, PURE adı altında bir marka yaratarak şu anda 2013 motorlarıyla ilgili çalışmalara başladığını duyurdu. Her ne kadar çatlak sesler hâlâ çıkıyor olsa da Todt’un açık ve seçik belirttiği için bu motor değişikliğinden geri dönüş yok.
Çok büyük kural değişikliklerinin, ancak 2 yıl önceden bildirilerek yapılabileceği gerçeğinden hareketle, 2010′un son günlerinde bu değişiklikleri WMSC’den geçiren FiA yönetimi, sadece motorlar konusunda teknik değişikliklere gitmedi. Şasi ve sportif anlamda önemli değişiklikler yapıldı. Örneğin 2013 sezonundan itibaren takımlar artık bir sezon boyunca sadece 5 motor kullanabilecekler. Bu sezondan sonra ad bu sayı 4′e düşürülecek. Yakıt tüketiminin azaltılması amacıyla motorların tam gaz gidilme süresi azaltılacak ve F1 otomobillerinin sürüşü daha da zorlaştırılacak. Bunun için de belli başlı şasi değişiklikleri getirildi. İlk öne sürülen değişiklikte yaklaşık otuz yıldır yasak olan “ground effect” ve tünelli tabanlar da vardı. Ancak Türkiye GP’sinde toplanan FOTA, bu değişikliklerin hem çok pahalı hem de sonuçları kestirilemez olduğunu, istenen yere basma gücü değerlerine mevcut şasi kurallarını değiştirerek de erişilebileceğini söyledi. Böylece mevcut araç tabanları bu şekliyle kalırken, yere basma seviyesini Monza’daki ayarlara çekecek olan bir dizi önlem alınacak. Bunları sıralarsak:
- Otomobillerin hava direnci katsayısı, şu andaki 0,9Cd seviyesinden 0,7Cd seviyesine çekilecek. FiA’nın ilk isteği 0,5Cd seviyesiydi.
- Ön kanat genişliği azaltılacak.
- Tıpkı Monza’da kullanılan arka kanatlara benzer, daha sade arka kanatlar kullanılacak.
- Araçların burunları ciddi biçimde yere yakın olacak.
- DRS (hava direncini azaltan sistem), 2013 sezonunda da kullanılacak.
- Sidepod’lardan çıkan tüm aerodinamik parçalar yasaklanacak.
- Şu anda oldukça karmaşık tasarımlara sahip olan ön kanat yan plakaları sadeleştirilecek.
Bir de ek olarak Pirelli lastikleri var. 2013 yılının sonuna kadar Formula 1′in tek lastik sağlayıcısı olan Pirelli, büyük kural değişikliklerinin yaşanacağı sezonda Formula 1′deki son yılını geçiriyor olacak. Dolayısıyla sporda kalıp kalmayacağına da karar vermesi gerekecek. Burada İtalyan takımını ikileme düşürecek bir kural değişikliği söz konusu. Bridgestone’un F1′den ayrılmasından sonra, takımların, spor araç sektörüne daha yakın olma heveslerinden kaynaklanan bir istekleri olmuştu: Şu anda kullanılan geniş profilli 13 inç cantlardan, dar profilli 18 inç cantlara geçiş. Ancak lastik tedarikçisinin belirlenmesinde epey geç kalındığı için, profil değişikliğinin ortaya çıkaracağı büyük tasarım yükünün altına girilemeyeceğinden bu değişiklik es geçildi. Ancak 2013 kurallarında, kesin olmasa da dar profillere geçiş konusunda bir girişim olabilir. Pirelli, son yılında böyle bir değişiklik için yatırım yapma konusunda pek hevesli olmayacaktır, ancak takımlar da, neredeyse bütün araç konseptini değiştirip amaçlarına bir adım daha yaklaşmışken, lastik profillerinde eski tür cantları kullanarak bir nevi “yamalı” otomobil kullanma konusunda çekingen olacaklardır. Dolayısıyla bu noktada Pirelli’nin, F1′de kalıp kalmayacağı, 2013 kural değişikliklerinin son hâlinin ne olacağı çok önem taşıyor.
Kural değişiklikleri bağlamında durum bu iken, asıl önemli mesele Formula 1′in ticari geleceği. Yani Konkordato Anlaşması. Sporun düzenleyici kurumu olan FiA, sporun ticari haklarını bundan uzun yıllar önce Bernie Ecclestone’a kiralamıştı. O da sporu, uğraşa didine bu hâline getirdi ve bundan birkaç yıl önce de CVC denen bir şirkete, Formula 1′in tüm ticari haklarını sattı. Kendisi de CVC’de bir yönetici olarak hâlâ işinin başında. Dolayısıyla Formula 1 takımları (FOTA) ile anlaşması gereken kurum Ecclestone değil, CVC. 2009 yılında oldukça sancılı geçen süreçten sonra 2012 yılının sonuna kadar takımları Formula 1′e bağlayan imza atılmıştı ancak 2013 sezonu şu an için boşlukta. Yani hiçbir takım, FiA’ye ve CVC’ye, 2013 sezonunda yarışacağına dair taahhüt vermiş değil. Bu taahhütü vermek için masaya oturup şartlar konusunda anlaşmaya varmaları gerekiyor. Biliyorsunuz FOTA takımları, F1′den elde edilen gelirlerin %50′sini bünyesinde topluyor. Ancak bu rakam, sporun ve şovun neredeyse tümünü yaratan takımlara yetmiyor. Sadece organizatör kimliğindeki CVC’nin %50 alması, komisyon tanrıları tarafından pek hoş karşılanmıyor. İşte en büyük çatışma da bu cephede yaşanacak. Takımlar, bu yüzdenin kendileri lehine %75′e çıkmasını istiyorlar. Bu konuda da oldukça kararlılar.
Tarafların, anlaşma masasına oturmadan önce yavaş yavaş konumlanmaya başladıklarını da görebiliyoruz. Bunlardan ilki, medya devi Rupert Murdoch’ın sahip olduğu News Corp ile Fiat’ın %30 hissesini elinde tutan özel aile yatırım şirketi Exor’un oluşturdukları konsorsiyumun, F1′in haklarını satın almak için yaptıkları girişim oldu. CVC’nin ve Ecclestone’un, üstüne basa basa F1′in satılık olmadığını söylemelerine rağmen yapılan bu girişim, birkaç nedenden ötürü çok da masum bir hamle olarak görülmeyebilir zira Exor’un hissesini elinde tuttuğu Fiat, Ferrari’yi kontrol eden şirket. Konkordato Anlaşması görüşmelerinin başlayacağı şu günlerde yapılan bu görüşmenin zamanlaması, di Montezemolo’nun birkaç gün önce yaptığı açıklamalar da göz önünde tutulduğunda, hmm ne derler, “mânidar.” Diyor ki hazret: “2012 yılı sonunda elimizde üç seçenek olacak: 1) CVC ile devam etmek, 2) NBA’in yaptığı ve çok da başarılı olduğu gibi kendi şirketimizi kurmak (yani yeni bir seri) ve 3) Başka bir ortak bulmak.” İkinci madde 2009 yılı görüşmeleri sırasında da gündeme gelmişti. Şimdi Ferrari, News Corp/Exor konsorsiyumunu da işin içine dahil ederek üçüncü maddeye de ağırlık ve gerçeklik kazandırmış olabilir. FOTA’nın Türkiye GP’sinde yaptığı toplantıdan sonra başkan Whitmarsh, News Corp/Exor’u dinlemeye hazır olduklarını, F1′in geleceğinin sürdürülebilir bir modelde olması gerektiğini ve takımların, bu modelde hisse sahibi olmayı düşündüklerini belirtti. Dolayısıyla, bir hafta içinde yapılan bu iki açıklama, CVC’yi bir anlamda köşeye sıkıştırmak ve eli güçlendirmek olarak da yorumlanabilir.
2013 sezonuna geldiğimizde, hem ticari hem de sportif anlamda oldukça farklı bir Formula 1 izleyeceğimiz neredeyse kesin. Motor sesinin, şimdiki gibi olup olmayacağı, F1 otomobillerinin nasıl görüneceği ve kârın nasıl pay edileceği en çok merak edilen başlıklardan birisi olacak. Yeşil Formula 1 gibi oksimoron bir ifadenin peşinden sadece imaj kaygısıyla koşan kapitalist ahmakların, F1 yarışlarındaki zevki ve karmaşıklığı biz seyircilerden almamalarını umuyorum. Bu konuda, bu sezon süresince yazdığım ilk yazı olmayacağından adım gibi eminim. Kazan yavaş yavaş kaynamaya başlıyor zira.
Ali Ünal
Bir yanıt yazın