Villeneuve, Babasının Ferrari'sini Sürecek

yazar:

kategori:

8 Mayıs tarihi, Gilles Villeneuve’ün 30 sene önce Zolder pistinde öldüğü tarih olduğu için Ferrari bunun anısına bir etkinlik düzenleyecek ve Jacques Villeneuve 1979’daki Ferrari aracı 312 T4’ü Fiorano pistinde sürecek.

Ferrari’den yapılan açıklamada “Ferrari tarihinde her zaman şerefli bir yeri olan adamı anmak tam yerinde olacak.”

“Onun anıları hâlâ canlı ve Maranello’da herkesin aklında.” dedi.

 


Yorumlar

“Villeneuve, Babasının Ferrari'sini Sürecek” için 28 yanıt

  1. sen ve senin gibi anti vettelcilerin bu sitede kökünü kurutmassam bana da rambo demesinler

  2. genellikle yaşı küçük olanlar bu tarz yorumlarda bulunurlar

    doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar
    forza sebastian vettel

  3. Ben ilk defa hiç unutmam 2001 brezilya gp siydi o zamanlar izlemeye başlamıştım hiç fanatik değildim yarışlar denk gelirse izlerdim raikkoneni severdim sempati duyardım hem hamiltondan hem de alonsodan çok farklı bir çizgisi vardı kendine özgü bir sitili vardı
    Sonra sebastian vettel çıktı 2008 monza gp sinden bu yana onun koyu fanatiğiyim vettel üçünden de çok farklı sonra onun en yetenekli ve en hızlı olduğuna karar verdim ayrıca rakım tutmam webberide pek sevdiğim söylenemez özellikle 2010 ingiltere gp te podyum şumi sıçrayışı yapması çok antipadimi çekti sitede fan sayımız az sayılır ama 2 – 3 sene sonra mc larencilerle ferraricileri yakalarız çoğu vettel fanı böyle bi sitenin varlığından habersiz yavaş yavaş çoğalcaz

  4. Favori pilotum Kimi olmuştur her zaman 2003 te ilk hayranı oldum elemanın sonrada fanı olduk.RBR desteklememin tek sebebide daha önce açıkladığım gibi bütün amatör ve profesyonel spor dallarına adamların sponsor olup spora ve sporculara yaptığı katkıdan dolayıdır ve bu yüzden haftada en az 1 defa Red bull alıp içerim

  5. ya bide dikkat ettim sitede benden başka doğrudan sebastian vetteli destekleyen koyu fanı yok gibi hepsi dolaylı olarak vetteli destekliyo ya renocu ya red bullcu yada webberci rakip sitede vettel fan sayısı baya baya fazla yorumlarda başa baş gidiyolar bu sitede neden bu kadar fan sayımız az
    formula 1 tarihinin en genç yaşta en çok başarı elde eden pilotu sebastian vettelin fan sayısının bu kardar az olması hayret verici

  6. ben sadece vetteli savunuyorum yorumlarımda aşırıya kaçmam bu arkadaşların bu kadar çok iğneleyici yorum atmalarından kaynaklanmaktadır sorun onlarda onlar susarsa ben de suscam ne alonsoya nede hamiltona lakap takarım lakabı takan onlar suçlu biz oluyoruz bide bana çocuk diyolar
    asıl siz çocuksunuz böyle kışkırtıcı yorum atan insanlar genelde ergen ve 18 yaş altıdır
    siz ne kadar benim pilotuma küçük düşürücü lakaplarda taksanız ben sizn yaptığınız kalleşlikleri yapmayıp sabredeceğim

  7. Muthişdi Herşey.Geçişlerde Savunmalarda.

  8. Tanımayan ve Bilmeyen arkadaşlar için kopyala yapıştır yaparak buraya yazdım 2007'de yayımlanmıştı kaynak belli fakat bu sitede bir başka sitenin reklamını yada linkini paylaşmak yerine böyle yapmak istedim… bilmeyen arkadaşlar için bu benim kurgulayarak yazdığım yazı değil yaşanmış gerçek olaylardır…

  9. Vettel i sevmem ama artık bu ağlak bebek felan benide iyice sıktı arkadaşlar yeter ya çocukmusunuz.Zamanında Hamilton için kara oğlan,kavruk çocuk,***** yada Alonso için Balanso yada Malanso gibi ifadelerede çok karşı çıkmış ve tepki vermiştim ama iş çığrından çıkıyor artık.Ramboda bu pilotlara eski lakaplarıyla hitap etmesi sizin hoşunuza gidecekmi? bu pilotlara saçma lakap takanlarda benim gözümde çocuktur desem ne diyeceksiniz ozaman.Madem lakap takacaksınız güzel lakap bulun yada olanı söyleyin Rain Man,Ice Man vs. bunlar gibi olsun

    Özellikle Alonso fanatiklerinden okadar tepki varki Vettel e bir türlü anlamıyorum.(Aklıma tek gelen 2010 sezonu son yarış oluyor) oda geçti bitti artık.Şu 2012 gibi harika geçecek yada geçmeye aday sezonu izleyelim beyler…

  10. eline sağlık. bu yazıyı biraz toparlayıp, çeşitli resimlerle süsleyip siteye gönderebilirsin. Sizin Köşeniz bölümüne yayınlasınlar derim. Paragraflara ayırmaya çalış, okurken başım döndü 🙂

  11. bence senin yaşın 8 i geçeli 2-3 yıl oldu kardeşim 8 in yanına 1 i yanlışlıkla yazmışsın heralde

  12. Yazi harika olmus.tabrik ediyorum dostum.tek solukta okudum ve gercekten bilmedigim bir efsaneyle daha sayende tanışmış oldum.bilmedigim o kadar cok şey varmış ki…

  13. "kimse benim pilotum sebastian vettel ağlak bebe tarzı ifade kulllanmazzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzz"

    Yukarıda da gördüğün gibi kullandım 🙂

  14. bak arkadaşım sabrımı iyice zorluyosun kimse benim pilotum sebastian vettel ağlak bebe tarzı ifade kulllanmazzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzz
    biz senin pilotuna karşı bu tarz ifadeler kullanıyomuyuz sen varya anca klavye arkasından ahkam kesersin senin gibileri çok iyi tanırım
    site yönetiminden ricam iğneleyici yorum yapanlar direk banlansın
    sebastian vettele kurban olun sizzzz
    biz mi saldırdık gene hem kendiniz saldırırsınız hemde suçu bize atarsınız

  15. Yorumuna ağlak bebek fanları ortaklaşa saldırmaya başlamışlar yine 🙂

  16. hacı ben bunları gerçekten anlamıyorum ben ne alonso ne de hamilton haberlerine kışkırtıcı yorum atıyom sadece kendi pilotum vettelin haberlerine bakıyorum bana karşı böyle bir tavır almaları çok saçma ağzımla kuş tutsam yaranamam bunlara
    bunu söyleyenin bir kimici olması beni daha çok yaraladı kimiye karşı bi tane kötü sözüm yok

  17. adam ne yazsa sizin gözünüzde mimlenmiş artık:D

  18. benim yaşım 18 i geçeli seneler oldu formula 1 i 2001 yılından beridir takip ederim ben senin pilotuna bi şe diyomuyum arkadaşım sırf vettel fanıyız bu tarz bi yorumda bulunmuşun bence sen liseli bile değilsindir

  19. Artık iletişim çağındayız geçmişe dönüp bakmak çok kolay ve basit.Sizde ileriye bakın kapasitenizi geliştirin biraz yorum yapma şekliniz değişir belki.

  20. Hangi geçmişe döndün? Senin yaşının 15'i geçmediği kanaatindeyim,yok daha fazlaysa senelerini boşa harcamışsın.

  21. işte FERRARI'nin farkı budur geçmişteki pilotlarını hiç bir zaman unutmaz (am o günden bu güne araçlar çok fazla degişmiş) bazı geçici takımlar
    gibi degil

  22. Okuyacak olan arkadaşların çok hoşuna gidecek bir yazı…
    Şu kaçık kanadalı pilot var ya, hayatımda gördüğüm en hızlı adam o…"
    Hikayenin çoğumuz için en önemli kısmı buradan başlıyor. Yani 1977 yılında, geçen yılın F1 şampiyonu olan McLaren pilotu James Hunt ve diğer pek çok F1 pilotunun misafir olarak katıldığı Trois-Rivieres Formula Atlantic yarışından… Gilles Villeneuve çok daha tecrübeli ve isim sahibi pek çok F1 pilotunu arkasına dizerek rahatça galibiyete ulaşır. Özellikle Hunt fena halde etkilenmiştir. Hemen McLaren patronu Teddy Mayer'e ulaşır durum. Marlboro ile görüşmeler yapılır ve Kuzey Amerika'nın bu çılgın, çok sevilen pilotuna F1 kapıları açılır. 5 yarışlık bir anlaşma yapılır. 2 yaşında bir M23 şaşisini kullanacak olan pilot, geçmişte Peter Revson, Mike Hailwood'un üstlendiği üçüncü pilot statüsünde yarışacaktır. Şimdi de kaseti biraz geri saralım… 18 Ocak 1950'de Kanada'nın Quebec bölgesinin Berthierville kasabasında dünyaya geldi Gilles Villeneuve. Pek çok kişiye göre gerçek doğum tarihi 1952. 1970'de çok genç yaşta Joann Barthe ile yaptığı evliliğinden Melanie adında bir kızı ve adını çok sıklıkla duyacağımız Jacques adında bir oğlu var. Hayatı boyunca içinden hiç eksilmeyen yarışma tutkusu, Quebec sokaklarındaki drag yarışlarıyla başladı. "Bana geldi ve 'toparlanalım, gitmek zorundayız' dedi. Sevinçle, 'Peki nereye gidiyoruz?' dedim. 'Bilmiyorum, sadece buradan gitmek zorundayız' diye cevap verdi. Sebebini sorduğumda ise, 'Bir yarış otomobili almak için evi sattım' dedi. Çıldırdığını düşünmüştüm…" Joann Villeneuve'ün bu sözleri, hakkında konuştuğumuz insan hakkındaki ilk ip uçları. Bahsettiği araç, turuncu renkte bir 1967 Ford Mustang idi, yani Gilles'in drag yarışlarında hünerini gösterdiği ilk otomobili. Drag yarışları Gilles'in yarışma sevdasını gideremeyince, meşhur Jim Russell yarış okuluna kayıt olur ve efsanevi Mont Tremblant pistinde lisansını alır. Herkesten 2 yaş eski bir Formula-Ford aracıyla harika bir ilk sezonun ardından katıldığı 10 yarışın 7'sini kazanır ve 1974 yılında Formula Atlantic'te yarışmaya başlar. İlk yıl ağır bir kaza sonucu sakatlanır ancak 1975'te Gimli Park'ta ilk birincilik, bardaktan boşanırcasına yağan altında gelir. Ertesi yıl ise yarışların biri hariç hepsini kazanarak, seriyi domine eder ve bunu 1977'de de tekrarlar.
    "Bu şeyler çok fazla kayıyordu ve birinci sırada değilseniz, saatte 100 mil hızla önünüzdekileri görmeden sürüyordunuz. Bu bana, araç kontrolü ve yağmurlu havalardaki sürüş konusunda çok şey kattı." Aynı zamanda Snowmobile yarışlarını kovalamaktadır, burada kazandığı başarılar Formula Atlantic kariyerinde snowmobile takımının üreticisi tarafından desteklenmesini sağlar. Her genç yarışçının başındaki parasızlık problemi biraz olsun çözülmüş olur böylece. Başarıları, James Hunt tarafından keşfedildiği o güne kadar sürer. Başladığımız yere böylece dönmüş olduk, devam edelim. McLaren ile ilk (ve son) yarışına Silverstone'da çıkar. Takım ile ilk antremanları hayli hareketli geçmiştir. Piste çıktıktan bir süre sonra hızlanmaya ve spinler atmaya,çok kısa bir süre sonra ise aracın limitlerini öğrenmeye ve spinler yerini birbirinden hızlı turlara bırakmaya başlar.
    Kariyeri, Formula1 tarafından bakıldığında onun saygı görmesini sağlamak bir tarafa küçümsenmesine yol açtı. Bugün Champcar'dan F1'e geçecek olan her pilotun muhtemelen başına geleceği gibi, "amerikan tipi cadde yarışçısı" yorumları altında 2 yaşındaki M23'üyle McLaren'in as sürücüsü Jochen Mass'ın M26'sını geride bıraktı. Gridde 9. zamanı yaparak iki fabrika pilotunun arasına girdi. Yarışa hatalı bir hararet göstergesi yüzünden iki tur kaybederek başlamasına rağmen, en hızlı beşinci zamanı kaydetti ve 11. sırada damalı bayrağa ulaştı. Bir anda bakışlar, bu genç Kanadalı'ya döndü. Bütün bu başarı onun McLaren'deki kariyerini garantileyecek gibi gözüküyordu. Ancak durum beklendiği gibi olmadı. Teddy Mayer ve James Hunt'ın tüm çabalarına rağmen para kaynağı Marlboro, uzun kariyeri boyunca hiçbir şey başaramamış Jochen Mass ile devam etme kararı aldı. Muhtemelen Frank Williams'ın 1984 sezonu için Jonathan Palmer'ı Ayrton Senna'ya tercih etmesinin ardından, F1'in en büyük ikinci büyük yöneticilik hatası yapılmış oldu. Ancak Villeneuve için Formula1 macerası henüz yeni başlıyordu. Bir süre sonra kendisini Enzo Ferrari ile tanıştırdılar. Kanadalı pilotun cesareti ve hızını duymuş olan Enzo kendisini takıma dahil etti. Takımın ilgisinin genç pilotlarına kayması zaten şampiyonluğu garantilemiş olan Niki Lauda'nın takımdan ayrılmasının sebeplerinden biri olarak gösterilir. Villeneuve'ün ilk yarışı, Mosport Park'ta kendi seyircisi önünde diğer araçtan dökülen bir yağ birikintisinde kayarak spin atmasıyla erkenden sona erdi. Bir sonraki yarış ise bir trajediye sahne oldu. Bu yıl F1'in geri döndüğü Fuji pistinde geç frenajla Ronnie Peterson'ın 6 tekerlekli Tyrell P34'ünü geçmeye çalışan Villeneuve, tekerlekleri temas edince havalanarak pist dışına doğru taklalar attı. Yasak bölgede yarışı izleyen iki japon seyirci hayatını kaybetti. O zamanki 'layout'uyla ultra-hızlı ve muhteşem Fuji pisti, sonraki 31 yıl boyunca bir daha F1 yarışı göremeyecekti. Ronnie Peterson tarz olarak çok benzediği Gilles'e yüklendi: "Bu genç açıkça tehlikeli." 1978'de Villeneuve, hızı kadar yarış dışı kalma konusundaki üstün becerisini de sergiliyordu. İtalyan gazeteler, Kanadalı pilotun bıçak sırtı gibi sürüş stilini eleştirip değiştirilmesi gerektiği konusunda yorumlar yaptıkça, Enzo Ferrari oğlu gibi sevdiği pilotuna sahip çıktı. Sezon sonuna doğru Formula1'in kar yağışı altında yapılan eşsiz yarışında, bugün adını taşıyan pistteki ilk zaferini kazandı. Pilotlarına karşı takıldığı sert tutumu bilinen Enzo için Gilles'e destek olması hiç beklenmeyen bir gelişmeydi ki, yıllar sonra durumu şöyle izah edecekti: "Bana çok zorladığını söylüyorlardı, ben ise 'bırakın denesin' dedim. Bana o günlerde efsanevi Tazio Nuvolari'yi hatırlatıyordu." 1979'da takıma Wolf Racing'den Jody Scheckter transfer oldu. Gilles'den çok daha tecrübeli olan Jody, Formula1 tarihinin en çirkin aracı 312T4'ün hızı ortaya çıktığında sezonun favorileri arasına adını yazdırmıştı. Ferrari, sezon ortasından itibaren Williams ve Ligier'in güçlenmesiyle dominant statüsünü kaybetse de, iki harika pilotu sayesinde zirvede kalmayı sürdürdü. Gilles, sezon ilerledikçe Formula1'in en popüler, spektaküler ve en sevilen ismi haline gelecekti. Jackie Stewart da kanadalı pilottan etkilenmişti: "Villeneuve'ün gerçekten, çok ama çok iyi olduğunu düşünüyorum. Hala bazı hatalar yapıyor, bazı virajlara yanlış giriyor, kerblerin üzerine sürüyor. Ama gerçekten harika olduğunu düşünüyor ve giderek daha ve daha iyi olacağına inanıyorum." Dijon'a geldiğimizde orada bulunan kalabalık, muhtemelen F1'in 57 yılının en iyi yarışını izleyeceğinden habersizdi. Renault'nun geçtiğimiz yıldan beri kullandığı ancak, turbo boşluğu sebebiyle viraj çıkışlarında gecikmeli gelen 'güç' yüzünden zafer kazanamayan turbo motorları, tam kendi yapılarına uygun bir pist bulmuştu. Yarışın startıyla beraber öne fırlayan Villeneuve'ün Ferrari'si, yarışın sonlarına doğru, tur başına 1.5 saniye hızlı Renault'lar tarafından geçilerek 3. sıraya geriledi. Ancak Gilles, bu noktada, neden bunca sene sonra hatırlanan bir pilot olduğunu gösterecekti. Aracının daha yavaş olduğunu kabul etmiyordu adeta ve mücadeleden kopmayarak 3 tur kala benim gördüğüm en geç frenajla, ikinciliği yakın arkadaşı Rene Arnoux'dan geri aldı. Bir tur sonra Arnoux geçmek için hamle yaptı virajın içinden, Gilles ise viraj dışında kalarak mücadeleyi devam ettirdi. 5-6 viraj boyunca yan yana giden ve tekerlekleri birkaç kez temas eden ikilinin mücadelesinden Gilles Villeneuve galip ayrıldı ve birkaç metreyle finişi ikinci sırada geçti. Tribünleri dolduran kalabalık çılgına dönmüştü. İki yakın arkadaş araçlarından inerek uzun uzun birbirlerine sarıldılar yarıştan sonra. F1'in gördüğü en kıyasıya ve en dürüstçe mücadeleydi. Arnoux'nun sözleriyle, "Bir an pistten dışarı uçacağımı düşündüm, ama herşey muhteşemdi, sportmenceydi."
    Son turlar Villeneueve fırtınası devam ediyordu. Zandvoort'ta, yine görülmüş en harika geçişlerden birini yaptı. Williams pilotu Alan Jones'u Tarzan virajında, neredeyse imkansız bir deneme olan dışarıdan yaptığı atak ile geride bırakarak liderliğe yükseldi. Birkaç tur sonra Gilles'in arka sol lastiği hava kaçırmaya başladı ve spin atarak liderliği bıraktı. Devam eden ve giderek hızlanmaya başlayan Gilles, gösterilen bütün 'pit in' tabelalarını görmezden gelerek, sonuna kadar birinciliği zorlamaya devam etti. Neticede Tarzan'a yaklaşırken arka lastiği parçalanarak spin attı. Herkes diğer pilotlar gibi aracından inmesini beklerken, Gilles, motorun starter butonuna bastı ve aracını hayli uğraşarak kum tuzağından kurtardı. Kıvılcımlar saçarak, sonunda da parçalanan süspansiyonu ile, bazen 2 tekerlekle, olabildiğinde hızlı sürerek pite ulaştı. Tekerleğin yerine takılması konusundaki uzun süreli çabası, Ferrari şefi Mauro Forghieri'nin kendisine aracın arkasının durumunu anlatmasıyla sona erdi. Pisti dolduran kalabalık kederle haykırdı, herkes alkışlamak için ayağa kalkmıştı. Forghieri, hayal kırıklığına uğrayan pilotunu sarılarak kutladı.
    Aynı yıl Watkins Glen'de Gilles, kazanılmış en harika zaferlerden birine imza atıyordu. Sıralama turları, hala kırılamamış bir rekora sahne oldu. Muson yağmurunda yapılan ilk seansta yaşananları Scheckter'dan dinleyelim: "O şartlarda o kadar sağlam sürmem, beni korkutmuştu. Turlarken en hızlı olacağımı düşünmüştüm. Geri döndüm ve Gilles'in zamanını gördüm, bugün hala öyle bir şey nasıl olabildi bilmiyorum. Ben ikinciydim ve aramızdaki fark 11 saniyeydi." Ertesi gün hava kuruyunca 'pole'ü kaybetse de, yarışı epik bir performans ile 49 saniye farkla kazandı. Monza'da avantajlı olan pilot Scheckter'dı. Gilles yarış boyunca, muhtemelen çok daha hızlı olduğu Scheckter'ı 0.4-0.6 saniye aralığında takip etti. F1'in en atak pilotu, tek bir denemede dahi bulunmadı. Bunun takım kararı mı yoksa ikilinin arasındaki bir anlaşmaya mı bağlı olduğu, bugüne dek aile arasındaki bir sır olarak kaldı. Schecket şampiyon oldu, Villeneuve ise sezonu 2. sırada tamamladı. Ertesi sezon, Ferrari'nin alışıldık konservatif tasarım anlayışı yüzünden korkunç geçti. Gilles'in şakayla karışık "büyük kırmızı Cadillac" olarak adlandırdığı 312T5, artık çoğu takımın kullandığı alan-etkisi aero konseptini takip etmiyordu ve Scheckter Kanada'da start alacak 26 araç arasına giremedi. Gilles hiçbir zaman araçtan şikayet etmeme özelliğini sürdürüp, pek çok yarışı iddialı olabilecek konumda sürdürse de sezonu ancak 6 puan ile tamamlayabildi. 1980 Imola'da da, daha sonra adını alacak virajda, kariyerinin en büyük kazalarından birini geçirdi. İkiye bölünen Ferrari'sinin ön parçasında kalan koltuğunda 250 metre sürüklendi, sarsılmıştı ama burnu bile kanamadı şans eseri. Scheckter sezon sonunda emekli olarak, çok başarılı olacağı iş dünyasına atıldı. Yerini, Tyrell'ın genç ve gözü kara pilotu Didier Pironi aldı. "Orada adeta küçük bir aileye sahipti, ama beni güleryüzle karşıladı ve kendimi tüm gece iyi hissetmemi sağladı. Bana her zaman adil davrandı." 1981'deki Ferrari 126CK, çok ilkel şartlarda olsa da alan-etkisi esasına göre tasarlanmıştı ve Ferrari'nin ilk turbo motoruna sahipti. Araç, bırakın şampiyonluğu kovalamayı, yarış kazanmaktan bile çok uzak görünüyordu. Ancak Gilles için daha tarihe geçecek iki imkansız yarış vardı sırada, kazanılacak… 1981'de Gilles, önce Zandvoort sonra da Silverstone'da sebep olduğu zincirleme kazalar yüzünden eleştirilmeye devam ediliyordu. Sonra Turbo motor kullanan takımların kazanmak için değil, puan almak için çıktıkları Monaco pistine gelindi. Ferrari'nin en başarısız olmayı beklediği pistte Villeneuve inanılmaz bir performansla zaferi kazandı. Finişi, sevinçten ağlayan Ferrari mühendislerinin alkışlarıyla geçti. Turbo motorların Monaco'da kazandığı ilk zaferde artık onun adı vardı.
    Hemen ardından İspanya'nın Jarama pistine gelindi. Yarışın ortalarından itibaren, gayet kıvrımlı olan pistte lastik tutunuşunu kaybeden Gilles, insan üstü bir gayretle, her virajdan yan yan çıkarak aracını yolda tutmayı başarabiliyordu. Epik bir yarış daha başladı. Arkasındaki 4 aracı, yarışın yarısı boyunca ne yapıp ne edip arkasında tutmayı başardı. Finişi lider geçtiğinde, grubun en arkasındaki Elio De Angelis ile arasındaki fark sadece 1 saniyeydi. Forghieri'nin, o gün hakkında söylediklerine bakalım: "Bu araç, aslında Williams veya Brabham'ın sahip olduğunun ancak dörtte biri kadar downforce üretebiliyordu. Evet, Cosworth DFV'lere göre bir güç avantajına sahipti ancak, bu gücün aktarımında da muazzam gecikmeler yaşıyordu. Bu şartlarda bana göre saf yetenek anlamında Gilles, diğerlerinden bambaşka bir yerdeydi. Bu iki dar pistte yarışı kazanmak, basitçe bu dünyaya ait olmayan bir şey. Size söylüyorum, o aracın ne kadar kötü olduğunu ben biliyorum." Birincilik mücadelesi yaptığı diğer pilotların da övgüsünü almıştı. Sezonu şampiyon tamamlayacak Nelson Piquet, "Biraz garip biri, ama kesinlikle bir fenomen" derken, Alan Jones, "Her zamanki Gilles gibiydi. Onun asla pes etmeyeceğini biliyorduk" demişti. McLaren pilotu John Watson da övgülere katılıyordu: "O bir şampiyon, buna hiç şüphe yok. Bunu defalarca gösterdi ve benim görüşüme göre dünya şampiyonluğunu hak ediyor."
    1982 sezonunda Gilles, sonunda uzun süredir oturmadığı kadar iyi bir araca sahipti. 126C2 mükemmel bir hıza ve dayanıklılığa sahipti ve bu, Ferrari'yi rahatlıkla şampiyonluk favorisi arasına sokuyordu. Ancak, Enzo artık yaşlanmış ve Ferrari'nin içinde binlerce entrika dönmeye başlamıştı. Ferrari'nin içinde FISA'ya yakın bir grubun açıkça, fransız pilot Didier Pironi'nin çevresinde toplandığı biliniyordu. Henüz yarış kazanamamanın baskısı altındaki Didier'de de değişimler vardı. Önce Gilles, Pironi'nin düğününe davet edilmediğinde her zamanki iyi niyetiyle "Muhtemelen aile arasındadır veya unutmuştur" diye düşünmüştü ve Didier'in iyi niyetine güvenmişti. 1982'de Imola'da yaptıkları anlaşmada Didier'in samimi olduğuna kayıtsızca güvendiği gibi… Sezon görülmemiş derecede milliyetçi (70'lerin başında Matra'nın ve 80'lerde Renault'nun şampiyon olması için yaptığı kural değişikliklerine, 1989'da Senna'dan şampiyonluğu alıp Prost'a vererek devam edecekti) FISA başkanı Jean-Marie Balestre ve FOCA başkanı Bernie Ecclestone'a ait takımlar arasındaki çekişmelerle başladı. FOCA'ya bağlı takımlar bir önceki yarışta Brabham ve Williams'ın diskalifiye edilmesini protesto ederek Imola'ya katılmadılar. Yarış sadece 14 araçla start aldı. Renault'lar kronik turbo probleminden dolayı 3-4 tur içinde kenara çekilince, Ferrari'ler için yapılması gereken tek şey finişe ulaşmaktı. Yarıştan önce pilotlar, aralarında, ilk virajı önde dönenin yarışı kazanması konusunda anlaşmışlardı. Ancak Pironi, son turlara doğru aniden atak yaparak Gilles'i geride bıraktı. Duruma anlam veremeyen Gilles, rakibini bir kez daha geçti. Ancak son turda Pironi hamle yaparak yarışı Gilles'in önünde tamamladı. Gilles aracından berbat bir ruh haliyle indi, podyumda kutlamalara katılmayarak 'motorhome'una döndü. Bu sırada neler olup bittiğini bilmelerine rağmen, çeteleşmiş diyebileceğimiz Ferrari ekibi Didier'i kutlamaktaydı. Gilles'in gururu ihanete uğramıştı: "Yarış boyunca adamın önündeydim, en hızlı tur zamanlamasında 2 saniye daha hızlıydım. Peki fark neredeydi? Ben dolaşıyordum, o ise yarışıyordu. Savaş ilan ediyorum, artık ne istiyorsam onu yapacağım. Bu bir savaş. Kesinlikle bir savaş!" Yarıştan sonra Enzo Ferrari, emsalsiz bir basın açıklaması yaptı ve Didier'i ve takım kurmaylarını sertçe eleştirip, Gilles'e destek çıktı. Ancak kanadalı pilot için hayatını adadığı Ferrari takımı artık bitmişti, yakın çevresine sezon sonunda takımdan ayrılacağını açıkladı. Bir sonraki yarış olan Zolder'a kadar iki hafta boyunca takımdan hiç kimseyle tek bir kelime dahi konuşmadı. Son artık çok yakındı… Zolder'da sıralama seansının son dakikalarıydı ve Didier Pironi 0.116 farkla Gilles'in önünde pole pozisyonundan başlayacak gibi gözüküyordu. Gilles'in, bir şey yapacaksa bitmiş lastikleriyle yapması gerekiyordu ve bu yüzden, konuşmadığı takım kurmaylarıyla bir değerlendirme yapmak zorunda kaldı. Piste girdi ve bütün dikkatiyle takım arkadaşının zamanını geçmeye odaklandı. Pistteki trafik sebebiyle Ferrari pitinden uzatılan 'pit in' tabelasını görmezden gelerek takımın önünden son kez geçti. Şika'nın ardından önünde ilk takım arkadaşı, March pilotu Jochen Mass vardı. Mass, Gilles'in dışarıdan geçeceğini düşünerek yol verdi ancak, yanlış yöne doğru. Tekerlekler temas ederken Ferrari defalarca taklalar attı, Gilles ön koltuğundan fırladı. Pistin karşı tarafındaki tel örgülerin önünde, nüfus kağıdına göre 32, çoğunluğa göre ise 30 yaşında hayatını kaybetti.
    Gilles; senin sonun, efsanenin başlangıcıydı aslında… Olay kısa zamanda duyuldu. Herkes tarafından bıçak sırtı sürüşü bilinen Gilles'in ölümü, belki sürpriz etkisi meydana getirmese de büyük bir üzüntü oluşturdu. Rene Arnoux saatlerce ağlarken, Enzo odasında yalnız kaldı ve takımı yarıştan çekti. Gilles, doğduğu yerde büyük bir katılımla toprağa verildi. Kendisini suçlayan Didier Pironi, bütün isteğine rağmen "katılmamasının daha doğru olacağı" yönünde telkin edildi. Cenaze töreninde konuşmayı, şampiyonluk için kıyasıya mücadele ettiği takım arkadaşı ve yakın dostu Jody Scheckter yaptı: "Onu iki sebepten dolayı çok özleyeceğim. İlk olarak motor sporları dünyasına gelmiş en hızlı pilottu. İkincisi ise, tanıdığım en orijinal insandı. Ama aramızdan ayrılmadı. Yaptıklarının anıları, başardıkları her zaman bizlerle beraber olacak." Gilles'in ölümünden birkaç ay sonra Dider Pironi, ironik bir şekilde aynen eski takım arkadaşı gibi yüksek hızda Alain Prost'a arkadan çarparak, bir daha yarışamayacak derecede sakatlandı, hatta yürümeyi bile güçlükle başarabildi. Hız tutkusunu tatmin ettiği Colibri adlı sürat teknesiyle de, 1987 yılında geçirdiği kazada hayatını kaybetti. Sezonun en hızlı ve iddialı takımı Renault'nun başına akla gelmeyecek problemler ve aksilikler gelince, takım da sezonu şampiyonluktan çok uzakta bitirdi. Sadece bir yarış kazanan Williams pilotu Keke Rosberg şampiyon oldu. Ertesi sezon yerini alan Patrick Tambay, Imola'da kazandığı zaferi Gilles Villeneuve'e hediye etti. Maranello'da Enzo'nun kaldığı eve "27" numara verildi. Imola'da kaza yaptığı viraj onun adını alırken, bugün hala gridde en son start aldığı yerde bir Kanada bayrağı bulunuyor. Zolder'da hayatını kaybettiği viraj bir şikan haline getirildi ve onun adı verildi. Didier Pironi kendisini bu konuda her zaman kötü hissetti, birkaç ay sonra doğan ikiz çocuklarına ise "Gilles" ve "Didier" adını verdi. Radyo kayıtları: http://archives.radio-canada.ca/IDD-0-18-281/personnalites/gilles_villeneuve/ Jacques'ın başarılı kariyeri zaten biliniyor. Oğlu CART'ta geçirdiği 2 yılda babasının yarıştığı 12 ve 27 numaralı araçlarla start aldı. Gilles'ın 67 start alabildiği kısacık kariyeri, çoğunlukla zayıf, rekabetçi olmayan araçlarla aldığı her biri klasik 6 zafer, 2 pole ve 8 en hızlı tur zamanıyla sona erdi. Ancak, aradan geçen 25 yılda hala hatırlanıyor 'the aviator' (pilot) lakabıyla… Niki Lauda, kendisini, "Hayatım boyunca pist üstünde gördüğüm en büyük şeytan. Ancak, bütün bu özelliğine rağmen ılımlı ve sevilebilir bir karakter, eşsiz bir insan doğası" sözleriyle anlatmıştı. 1978'de Clay Regazzoni'nin kaskında bıraktığı lastik izlerinin ardından İsviçreli pilot, durumu, "İmkansız bir yerde geçmeye çalıştı. Bir şekilde tecrübesizlik olduğunu düşünüyorum. Size söylüyorum, orada araç geçmek bir insan için kesinlikle imkansız" diye açıklamıştı. Yazıyı, F1 tarihinin başarılı pilotlarından Jacques Laffite'in özlü açıklamasıyla bitiriyorum: "Ben insanın mucizeler yapacağına inanan biri değilim. Ama Gilles bize bazen sürprizler yapabiliyordu."

    Gilles'i tanımayıp hayran olmayan formula 1 taraftarı var mıdır bilmiyorum… benim scuderia ferrari fanlığını neden bıraktığımı daha öncede anlatmıştım… schumi ve kimi'ye neden gönül bağladığımı şimdi daha iyi anlayacaksınız… bir çok formula 1 taraftarı bu yazı yı okuduktan sonra ayrı bir ilgi duymaya başlayacaktır

  23. aracı görünce bi an geçmişe döndüm yahu bu formula 1 araçları nasıl bu kadar değişti?

  24. resimdeki araç çok güzel görünüyor. resmen safkan bir yarış aracı. şimdikiler gibi emanat durmuyor hiçbir yeri.

  25. bu gilles ile massa ne kadar benziyolar birbirine

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir