Kimi Raikkonen harikulade bir yarış pilotu ve 32 pilotluk şampiyonlar kulübünün de çok değerli bir üyesi. Hatta belki de gridin en gözde pilotu.
Ancak Raikkonen’in eşsiz karakteri ve sevilen anti-karizma özelliği arasında çelişki var. Kendisinden kolayca demeç alınacak kadar konuşkan biri değil. Aynı zamanda Formula 1 dünyasında Twitter kullanımına ayak direyen nadir kişilerden. Ancak çevresinde oldukça orijinal bir etki bırakmakta.
Bazıları, hatta birçokları, yavan bir mükemmelliği istemez. Bugün Sebastian Vettel’in aldığı bir zafer çok büyük ilgiyle karşılanmaz ama Alman pilot yine de harika bir pilottur. Hızını övgüye layık çalışma ahlakı ve cana yakın kişiliği ile birleştiren, kendisini şeytani bir dahi olarak niteleyen karikatürlere konu olmuş bir pilot.
Raikkonen ise çok farklı. Vettel her yolu deneyen, çalmadık kapı bırakmayan, takımında her detaya verdiği önem nedeniyle sevilen biriyken, Raikkonen göstereceği çabalarda daha seçicidir, amaca uygun hareket eder. Bu bazen yanlış bir şekilde tembellik olaran nitelendirilse de, aslında daha çok elindekinin en iyisini çıkarmaya yönelik düzenli ve odaklanmış bir yaklaşımdır.
Medyaya verdiği röportajlarda da böyledir. Ben Raikkonen’i her zaman sorulara istekli ve detaylı cevaplar veren biri olarak görmüşümdür. Ancak kendisine dedikoduları ya da hep aynı soruları yöneltirseniz, o da sizin sorunuza pek önem vermez, onu yok sayar. Ya da geçen sene Brezilya’da medya brifinginde yaptığı gibi telefonunu eline alıp, görüşme yapmaya başlar (Oysa telefonun öbür ucunda hiçkimse yoktur).
Raikkonen’in Abu Dhabi’deki telsiz mesajı büyük ilgi toplamıştı
Raikkonen’in kişiliği, olaylarla kolay başa çıkmasını sağlıyor. Geçen sene Abu Dhabi’de lafını esirgemeden telsizden söylediklerini düşünün. Oysa Lotus’un Pist Kenarı Operasyonları Sorumlusu Alan Permane’in anlattığı gibi, yarış içinde söz konusu görüşme yaşanırken Raikkonen’in lastik basıncı düşmekteydi. Eğer bu tepkiyi veren pilot diyelim ki Paul di Resta olsaydı, kendisi dobra olmaktan çok kaba olarak addedilirdi. İşte Raikkonen gibi bir kişiliğe sahip olmanın avantajı da bu. Yaptğınız her şey kişiliğinizin sınırları içinde değerlendiriliyor.
Bir defasında Raikkonen’e taraftarlar arasında nasıl bu kadar popüler olduğu konusunda bir soru yöneltmiştim. Her zamanki gibi cevapladı.
“Bilmiyorum, bunu onlara sormalısın. Ben kendi işimi elimden geldiğince iyi yapmayı tercih ederim, bazen olur bazen olmaz. Mutlu olduğum sürece benim için önemli olan budur. Başkalarını memnun etmeye çalışmam.”
“Kendin mutsuz değilken, diğerlerini memnun etmeye çalışmanın bir anlamı yok. Eğer inanlar bundan hoşlanıyorsa bu iyi, ama hoşlanmayan da birçok insan var.”
“Ben insanları memnun etmek için burada değilim. İşimi yapmak, mutlu olmak ve sonunda iyi sonuçlar elde etmek için burdayım. Önemli olan bu.”
Baktığınızda oldukça yüeysel bir cevaptı ama basitçe bu şekilde özetlenebilir. Raikkonen hem ne isterse yapan, hem de çevresinde ne isterse onu yapıyormuş hissini uyandıran bir pilot. Eğer goril kostümüyle tekne etkinliğine katılmak istiyorsa, bunu yapıyor. Aslında eğlenceli bir pilot.
Raikkonen’in kendi zamanının ötesinde biri olduğu sıklıkla söylenir. Geçen yıl Monaco GP’sinde kaskında ismini taşıdığı ve çoğu zaman hareketleriyle ona benzediği düşünülen James Hunt’ın dönemi olan 1970’lere ait olduğu. Oysa onu zamanda 40 yıl geriye gönderseniz, muhtemelen en sıkıcı pilotlardan biri olarak görülecektir. Ama yine pek muhtemel, o dönemde yaşam felsefesini ve farklı duruşunu yansıtma konusunda daha başarılı olacaktır.
Raikkonen’in en ilgi çekici özelliklerinden biri de üzerinde bulundurduğu gizem. Halka ilişkiler çalışmalarına karşı çektiği kalkan oldukça başarılı. Oysa onu iyi taıyan ve birlikte çalıştığı insanlara sorun, hepsi Raikkonen’in karizmatik ve çenesi düşük biri olduğunu söyleyecektir. Ancak gerçekte olduğu kişi ve oluşturduğu gizem farklı boyutlarda. Raikkonen’in popüler olması ve sevilmesi de işte bu gizemden kaynaklanıyor.
Raikkonen, işini basit ve eski usullere göre halleder. Bu birçok insanın yaşamak istediği hayat aslında. Burada Raikkonen’e uyumulu bir çevre oluşturmak için çok uğraşan Lotus’un da hakkını vermek gerek.
Raikkonen bu kişiliğinin reklamını bile yaptı. Yeni çıkan renault Megane reklamına bir bakın, Raikkonen reklamda sadece yedi kelime ediyor ve bunların dördünde “hayır” diyor.
Peki Formula 1 ondan neler öğrenebilir? En önemlisi; ne kadar ciddiye alırsanız alın bu spor bir noktaya kadar tam bir tiyatro. İnanılmaz bir standardı yakalayan teknolojik gelişmelerin sürdürülebilmesi için Formula 1 popülerliğini korumak zorunda. Pilotların korunaklı kozaları içinde yaşadığı, ayırt edilmemeleri amacıyla kask tasarımlarının bile birbirine benzer olduğu bir Formula 1 oldukça soğuk görünecektir.
Raikkonen bir istisna. Aslında ‘Buzadam’ olarak tanımlansa da, böyle teknolojik bir sporun merkezinde ironik bir şekilde sıcacık bir kalbi var. İşte onu bu kadar popüler ve sevilen biri yapan şey de bu.
Bazen halkla ilişkiler görevlilerinin pilotlara sorulan sorularda araya girdiği ya da bu soruları engellemeye çalıştığı zamanlar olur (çoğunlukla hukuki konularda). Ama pilotlar söyleyeceklerinin farkındadırlar, ya da bazen yanlış şeyi söylemekten endişe duyarlar. Konular hakkında çoğunlukla daha fazla fikirleri vardır ya da söyleyecek daha ilginç şey bulurlar ama bunu sadece onlarla özel olarak konuştuğunuzda yaparlar. Raikkonen ise bu durumlardan hiçbir şey söylemeden kurtulur. Ama bazen öyle bir şey söyler ki taraftarları sonuca kendisi varır.
Raikkonen popüler bir isim çünkü bir istisna. Aynı zamanda, bazen özellikle sıralamalarda elindekinin maksimumunu veremeyerek saniyenin onda biri ya da ikisi kadar geride kalsa da, yarış içinde herkes kadar iyi olan harikulade bir yarış pilotu. Bu eleştiri konusunda, cumartesi günleri de oldukça hızlı olan ama asıl yeteneğini yarış içinde sergileyen Fernando Alonso için de benzer şey söylenebilir.
Raikkonen’in apolitik duruşu da saygı topluyor. Ne yazık ki, siyaset her iki şekilde de işleyebiliyor. Sadece takım içindeki öncelikler konusunda yürütülen acımasız savaş değil, aynı zamanda takım içinde tehlikeye düşen pozisyonunu garantiye almak için bir savunma mekanizması da geliştirilebiliyor. Belki de %10 daha politik bir Raikkonen çok daha başarılı olabilirdi, ne dersiniz?
Raikkonen, geri döndüğünden bu yana spora pozitif bir değer kattı. Geri dönmeye karar verdiğinde, özellikle de Lotus takımının bir önceki sezonda yaşadığı sorunlar nedeniyle, insanlarda hak verilebilir bazı şüpheler vardı. Ancak o klasıyla parladı ve Formula 1’in zirve listesinin değerli bir üyesi oldu.
Vettel gibilerini oldukça başarılı kılan bir artan değer arayışında olmasa ne çıkar? O hâlâ gridin en klas pilotlarından biri ve onu izlemek bir ayrıcalık.
Raikkonen neyse o. Böyle olmayı kendisi mümkün kılıyor. Herkes de onun öyle olmasını istiyor.
Edd Straw
Bir yanıt yazın