Vettel’in bu şampiyonluğu kuşkusuz Formula 1’in büyük bölümünü son 3 senede olduğu gibi memnun etmedi. Geçmişten gelen Formula 1’in büyük takımları ve doğal olarak onların büyük taraftar kitleleri, bir kez daha şampiyonluğun resmen ilan edilmesiyle üzüldüler. Dile kolay bacak kadar çocuk ve takım, son 4 seneyi kasıp kavurdu, dört dörtlük bir dönem geçirdi. Hem Vettel’i hem de Red Bull’u tebrik ediyorum.
Geçmişte Michael Schumacher döneminde yaşadığımız sıkıntıyı aynı şekilde yaşıyoruz. Ferrari de 2000 ve 2004 seneleri arasında 5 kez art arda şampiyonluk yaşadığında bazı senelerde çok üstün olurken bazı senelerde rakipleri onlara daha yakın olmuşlardı. Son 4 seneye baktığımızda aynısını Red Bull ve Vettel ikilisi ile yaşadık. Zaman zaman Ferrari ve Fernando Alonso’nun üstün performansları şampiyonluk mücadelesinin son yarışa kalmasını sağlasa da sonuçta Red Bull ve Vettel şampiyon olmayı başardı.
Tabi Red Bull taraftarı olmayanları en çok yaralayan durum ise çok baskın araçların yarıştaki heyecanı yok etmesi. Özellikle bu sene, sezonun ikinci yarısından itibaren başlayan dominantlık hat safhaya ulaştı. Red Bull öyle ya da böyle yarışta olumsuz durumla karşılaşsa da akıllı stratejileriyle yarışı kendi lehine çevirmeyi başarıyor. Dünkü yarışta Vettel’in hemen pite girip önü nispeten boş olarak piste çıkarılması bu akıllı stratejilerden birisiydi.
Red Bull’un yeni kuralların başladığı dönemden bu yana üstün olması kesinlikle şans eseri değil. Evet, kendileri ne bir otomobil şirketi ne de mühendislik şirketi. Ancak geriye dönüp baktığımızda yapılan yatırımların ve takip edilen yolun ne kadar başarılı olduğu ortada. Herkese hakkını vermek lazım. Her ne kadar yarışlarda ve sezon içerisinde Red Bull başarıları ile sıkılıyor olsak da Christian Horner yönetiminde, Adrian Newey teknik patronluğundaki bu takım zaman zaman zayıf kalsa da her şeyi doğru yapmayı başarıyor. İyi bir araçla başladığı yeni kural döneminde, radikal değişikliklerden kaçınarak sürekli olarak eksiklerini kapatarak bu başarılar elde edildi. Aslında onlar istikrarlı bir şekilde geliştiler ve ulaşılamayacak yerde değiller. Geçen seneki Mercedes’in bu seneki ve özellikle ilk yarıdaki hızına bakarsak, Red Bull’un rakiplerinden çok uzakta olduğunu ve ulaşılamayacak konumda olduğunu söyleyemeyiz. Geçenlerde kendilerinin de söyledikleri gibi, istikrarlı olmaları ve sürekli olarak gerilemeden ve hata yapmadan, yapsalar bile kısa sürede bu durumu düzeltecek durumda olmalarından dolayı hep önde oldular. Bu yüzden geride kalan 4 şampiyonlukta Red Bull’un başarılı olması kadar rakip takımların başarısızlıkları ve hatalarının da payı büyük.
Teknolojinin zirvesi dediğimiz Formula 1’de Ferrari ve Mclaren gibi büyük takımların rüzgar tünellerinde yaşanan sıkıntılar, gelişen teknolojinin takımların ekipmanlarına yansımamasından kaynaklanıyor. Adrian Newey gibi bir isme sahip olmamak ya da ellerindeki teknik kadroyu güçlendirmemek de diğer takımların eksikliklerinden birisi oldu. Ancak ben tek bir isimle bu işin olacağını düşünmüyorum. Nitekim Stefano Domenicali’nin dediği gibi Ferrari, şampiyonluğa çok yaklaştığı 2010 ve 2012’de başarılı olabilseydi bugün belki Vettel ve Red Bull’un 4 şampiyonluğundan değil, 2 ya da 3. şampiyonluğundan bahsediyor olacaktık. Ancak ekip olarak Red Bull bunu başardı ve bu büyük başarıdan, istikrarlarından dolayı çok büyük tebriği hak ediyorlar.
Bu yüzden herkese hakkını vermemiz lazım. Sürekli olarak yorumlarda Sebastian Vettel’in Ayrton Senna, Michael Schumacher ya da diğer büyük isimlerle anılamayacağı; hatta Kimi Raikkonen ve Fernando Alonso’nun bile yanına yaklaşamayacağı söyleniyor. Ben ne Vettel’ciyim ne de başka bir takım ya da sürücüyü destekliyorum. Ama hakkı olana hakkının verilmemesi üzücü bir durum. Hiç birimiz uzun yıllardır Formula 1’i takip eden isimler değiliz. Uzun yıllar derken bundan 20 – 30 sene öncesinden bahsediyorum 🙂 Yabancı forumlarda takip ederken 70 – 80’li yıllardan bahsedenleri gördükçe imreniyorum açıkçası. Günümüz sürücülerini eski yıllardaki sürücülerle kıyaslamak pek mantıklı gelmiyor. Herkesi kendi dönemi içerisinde değerlendirmek lazım. Nasıl 1950’lerde Fangio, 1980’lerde Prost ve Senna, 2000’lerde Schumacher üstün olduysa 2010+ dönemine Vettel damgasını vurdu. Hepsi kendi dönemlerinin kralı oldular.
Vettel’in yaşı daha 26 ve 4 şampiyonluk kazandı. Michael Schumacher’in kırılamaz gibi görünen 7 dünya şampiyonluğu rekoru artık o kadar güvende değil. Vettel genç yaşına rağmen bu başarıları ile her türlü övgüyü hak ediyor. Azmi, istikrarı, sürekli olarak başarılı olma hırsı ve disiplini nedeniyle Vettel kesinlikle döneminin en iyi sürücülerinden birisi. Vettel’in başarılarında tabi ki Red Bull’un üstün araçlarının etkisi olsa da Vettel’in payı azımsanamaz. Son 4 yılı kıyasladığımızda Vettel’in hata oranını çok aza indirgediğini görüyoruz. Öyle ki ayda yılda bir kere pist dışına çıktığında “İşte Vettel, baskıyı kaldıramıyor” diyoruz ancak bu çok nadir oluyor ve ufak tefek hatalara kulp takabiliyoruz. Sıralamalarda pole pozisyonunu kazanmasından sonraki parmak işareti, yarış bittikten sonra “Yes baby” şeklindeki telsiz konuşması ya da yarış içerisinde canlı dereceleri takip edenler için sürekli olarak sektörlerde mor yanması ve lider gitmesine rağmen hızlı tur atmaya çalışması… Takımın sürekli olarak belli sıkıntılar olduğunu söyleyerek yavaşlamasını istemesine rağmen onun sürekli olarak hızlı gitmek istemesi… Ve galibiyetin ardından her zaman bunun kolay olmadığını söylemesi… Hepsi bizi sevmeyenlerinin gözüne batıyor olsa da şu an için tek bir gerçek var. Bu ikilinin gerçekten disiplinli bir şekilde çalışıyor olması. Dışarıdan baktığımızda bize çok kolay gözüküyor olsa da, arka planda o galibiyetler için yapılan çalışmaların boyutunu bilmiyoruz. Özellikle diğer Red Bull aracının sorunlarını dikkate alırsak onların endişelenmelerinde ne kadar haklı olduklarını görürüz.
Malezya’daki Multi 21 skandalının ardından kendisini sevmeyenlere yenilerini katmasına rağmen Vettel, pist üstündeki hırsı, politik oyunlara girmemesi, sürekli olarak başarılı olma isteği, sürekli olarak gelişmek için çabalaması ve bunun yanında pist üstündeki istatistikleriyle kuşkusuz genç yaşında Formula 1 tarihinde önemli bir yere ulaştı. Her büyük pilotun kariyerinde temiz olmayan anıları vardır. Vettel de onlardan farklı durumda değil. Bundan yıllar sonra geriye dönüp baktığımızda belki de geçmişe imrenerek bakacağız ve Formula 1’in en iyilerinden birisi olan Vettel’i izlediğimiz için mutlu olacağız. Formula 1’in büyükleri daha çok kirli anılarıyla değil rakamlarla hatırlanıyorlar.
Peki ya Vettel günümüzde efsaneler arasında nerede yer alıyor ve gelecekte nerede yer alacak? Fernando Alonso’nun da söylediği gibi bunun hiç bir zaman kesin cevabı olmayacak. Günümüzde Senna mı, Schumacher mi sorularına net cevap bulamazken gelecekte bu seçeneklerin arasına belki de Vettel de eklenecek. Ama ne olursa olsun kesin bir cevap asla olmayacak.
Sevsek de sevmesek de Vettel ve Red Bull geride kalan dönemde dört dörtlük 4 şampiyonluk kazandılar. Gelecek sene her şey sıfırdan başlıyor olsa da Red Bull’un Renault’nun fabrika takımı gibi destek alıyor olması ve zaten şu anda iyi konumda olması kendileri için bir avantaj olacak. Ancak yine de neler olacağına dair net bir şey söylemek zor.
Vettel ve Red Bull’un tüm başarılarını takdir ediyor olmama rağmen olaya duygusal açıdan yaklaşıyor ve artık oyunun daha genele yayılmasını, en azından bu sene ilk yarıda olduğu gibi bir çok sürücü ve takımın mücadelenin içerisinde yer almasını umuyorum. Spordan daha fazla kopmamamız için olması gerekenlerden birisi de bu…
Abdullah Çelik
Bir yanıt yazın