McLaren ve Spor Otomobiller Dünyası

Son günlerde McLaren’in yeni otomobilinin bazı görselleri ve fiyat teklifleri sızdı, buradan da aslında biraz konusu açıldı bunun. Yarın Bahreyn testleri başlamadan önce ben de bu konuda bir yazı yazmak, McLaren’in spor otomobiller pazarına girişini kendimce değerlendirmek istedim. Testler öncesi son gün başka türlü geçmeyecekti çünkü. McLaren’in ilk aracı F1 zamanının en harika aracı olarak karşımıza çıktı ve F40’ı o dönem için mağlup etmişti. F1 zamanına göre çok daha fazla şey sunuyordu ve çıtayı çok yükseğe koydu diyebiliriz. Ancak F1 projesi sadece ikonik bir projeydi, McLaren spor otomobil piyasasına girmedi. Ellerindeki teknolojiyle neler yapabileceklerini göstermek istediler ve markanın prestiji için yapılan bir projeydi. Daha sonrasında ise Mercedes’in SLR modelinde McLaren bazı kısımları tasarladı ancak hem bu araç bir McLaren olmaktan çok uzaktı, hem de berbat olması sebebiyle McLaren’e zaten yakışmıyordu. McLaren’in pazara girişi aslında MP4-12C ile oldu ve son gelen modelle de McLaren’in spor otomobil pazarında büyük hedefleri olduğunu net olarak görüyoruz. Peki McLaren bu pazara ne derece doğru bir girişi yaptı, neleri doğru, neleri yanlış öngördü, bu projenin amacı ne, bunlara teker teker cevap arayalım bu yazıyla.

McLaren MP4-12C ile iddialı bir giriş yaptı, bunu yadırgayamayız ancak asıl iddianın ne olduğunu görmek için otomobil medyasına göz atmak gerekiyor. Araçtan beklenilen F1’in çıtasının üstüne çıkmasıydı, medya yıllar sonra McLaren’den bir spor otomobil daha geleceğini öğrendiğinde doğal olarak onu ilk olarak F1 ile kıyaslamak istedi. McLaren aslında F1 ile kıyaslanacak bir araç hedeflememişti, daha fazla satış yapabileceği, supersport değil de sport car diyebileceğimiz bir araçla piyasaya girecekti. McLaren sanırım ilk aracının F1 ile kıyaslanacağının farkına varamadı ve eskisi gibi bir supersport yapmalarının beklendiğini göremedi. Üstelik aracın tanıtımı ve piyasaya çıkışı Ferrari ile beraber olacaktı. Sonuç mu, araç doğal olarak 458 ile kıyaslandı ve bu McLaren için iyi bir başlangıç olmadı. McLaren neden böyle bir başlangıç yaptı derseniz aslında bunun bir cevabı var, bir sektöre en vurucu girişlerden biri de piyasanın lideri ile duelloya girişmektir. Eğer siz kazanırsanız piyasaya girer girmez saygıyı elde edersiniz. Bunun en iyi örneklerinden biri de Lamborghini sanırım. Ferrari patronu Enzo Ferrari’yle olan tartışması sonrası spor otomobil tasarlayan Feruccio Lamborghini belki ilk aracıyla Ferrari’yi mağlup etmemişse de, hemen sonrasında Miura ile çok önemli bir noktaya ulaştı. Miura hala Lamborghini’nin efsane modelleri arasında yer alıyor ve hiç bir zaman da Ferrari’yi nasıl alt ettiği hikayesi unutulmayacak. McLaren de bir duelloya girişmiş gibi görünüyordu ancak modern dünyada artık işlerin eskisi gibi olmadığını söylemek gerekiyor. Feruccio’nun zamanında teknoloji bu kadar gelişmiş değildi ve yeni şeyler bulmanız daha olasıydı, bugün ise farklar artık çok daha küçük. Ayrıca McLaren’in en son aracını ürettiği 80’lerden bu yana spor otomobiller ve beklentiler çok daha farklılaştı. McLaren bazı şeyleri gözden kaçırdı. Peki MP4-12C kötü bir araç mı derseniz, hayır kötü bir araç değil, hatta piyasaya çok çok iyi bir başlangıç yapabilecek harika bir araçtı diyebilirim, bazı açılardan böyleydi ancak potansiyelini kullanamadı. İlk olarak bu araç bir spor araç değil, bir yarış aracı karakteri taşıyor, bunu söyleyen onlarca önemli otomobil yazarı var ve zaten başarısızlığın da altında yatan sebep bu. Aracın ilk testlerinden birini Eski Top Gear, şimdilerde ise Fifth Gear programını yapan dünyaca ünlü Tiff Neddle yapmıştı. İki aracı da aynı anda aynı pistte kullandı ve sonuç şuydu; İki araç da gayet iyi ancak kağıt üzerinde baktığımızda MP4-12C bir adım önde gözüküyor. Ne var ki, bu aracı kullanmak imkansız, çok fazla boğuşuyorsunuz, çok fazla sizinle mücadele ediyor ve ne yapacağı hiç belli değil. O yüzden kazanan net olarak 458 oluyor.

458 modern spor otomobillerin ikonlarından biri olacak bir konumdaydı, McLaren aslında kendine çok çetin bir rakip seçmişti. Ferrari yıllardır bu sektörün içinde ve spor araç dinamiklerini çok yakından biliyor. McLaren ise bu sektörden çok uzak kaldı ve gelir gelmez 458’den daha iyi bir araç yapmaları zaten hayal olurdu. Peki o harika F1’i yaratan McLaren neyi unuttu, yada bunca zaman içinde neler değişti, kısaca bunlara da bakmadan durumu anlamak zor. 80’li yıllar ve 90’ların ortasına kadar spor otomobillerden beklenilen şeyler aslında bugünden çok farklıydı. Bir spor otomobilin en büyük farkı hızlı olmasında yatıyor ve o yıllarda bir aracın başarısı aslında maksimum hızında ve hızlanma verilerinde gizliydi. Bütün şirketler bunu biliyor ve daha hızlı araçlar üretme derdindeydiler. Hızlı olanın kazandığı bir sektörde F1 çığıraçan bir araç olabildi ancak bugüne geldiğimizde artık beklentiler çok farklı. 90’ların ortalarına geldiğimizde artık araçların 300 km/h hızın üzerine çıkması çok zor değildi ve daha da yukarıya çıkmanın bir anlamı yoktu. Çünkü 500 km/h hızla gidebilen bir araç yapsanız bile hiç bir zaman o hıza çıkılamayacağını anlamıştı herkes. Artık tüm spor otomobiller 300 km/h üzerinde hızlara sahip olduğu için müşteriler farklı beklentilere yöneldiler. Aracın artık daha konforlu, daha çekici bir görünüşü olmasını, daha fazla heyecan vermesini istiyorlardı. Artık araçların içi F40 gibi sade ve rahatsız olmak yerine oldukça lüks ve görünüşü keyif veren bir hale geldi, sonrasında ise sürüş dinamikleri farklılaştı, artık şehir içinde kullanılması daha kolay araçlar haline dönüştüler. Önemli olan artık hız yada hızlanma değil, aracı kullanırken size ne kadar geribildirimde bulunduğu, size ne kadar tepki süresi verdiği, aracın nasıl yanlayarak size heyecan yaşattığı gibi konulardı. 458’i isterseniz hafifçe yanlatıp yolunuza devam edebiliyorsunuz ve bunu çok güvenli bir şekilde yapabiliyorsunuz. Bunu yapabilmek milyon dolarlar ödeyen işadamları için eğlence demek. Elbette bu bir yarış otomobili için zaman kaybı demek ancak zaten önemli olan unsur da spor otomobillerin yarış otomobili olmamasıydı. McLaren yıllardır yarış otomobilleriyle uğraşmış bir takım ve doğal olarak ortaya koydukları araç da bir yarış aracı tepkilerine sahipti. Ne var ki, piyasayı elinde tutan işadamları ve otomobil gazetecileri böyle bir araç istemiyordu. Bu da McLaren’e puan kaybettirdi. McLaren bunun üzerine araçlarını tekrar fabrikaya çağırdı ve araçlarda bazı modifikasyonlar yapıldıktan sonra gerçekten 458’e rakip olabilecek kadar iyi bir araç ortaya çıktı. Ancak savaş bitmiş, McLaren kaybetmişti. Yeni aracın bir çok sorunu çözülmesine rağmen bazı yorumcular hala ikna olmadı. Onlar hala sürüşün çok fazla yarış aracı gibi olmasından yakınıyordu; “Araç gerçekten çok iyi hızlanıyor ve bunu kontrol altına almak zor. Bir an çok sevip, bir an nefret ediyorsunuz. Biraz hızlanmaya başlıyorsunuz, keyfi yavaş yavaş almaya başlıyorsunuz ve bir de bakıyorsunuz ki hız sınırlarını aşmışsınız. Tekrar yavaşlamak zorunda olmaktan nefret ediyorsunuz” Araç çok hızlıydı ve düşük hızlarda hiç keyfi yoktu. Hızlandığınızda ise malum trafik kuralları… Böyle bir araçtan keyif almanın tek yolu onu bir pistte kullanmaktı ancak bu araç yol için üretilmişti.

McLaren’in diğer bir hatası ise yukarıdak bahsettiğim testle alakalıydı. Tiff aracın sürülemiyor olmasından şikayetçi oldu, aracı defalarca pist dışına çıkarken çektiler ve programda yayınladılar. Bir kaç ay sonra Tiff dergideki köşesinde bu konuyu yazdı. McLaren artık test etmesi için hiç bir aracını onlara göndermeyeceğini bildirmişti. McLaren yenilmiş ve bunu hazmedememişti. Tiff bunu açık seçik yazınca da piyasada McLaren bir puan daha kaybetti. McLaren tekrar bir duello peşine düştü, P1. Ferrari bildiğiniz üzere her 10 yıllık periyotta bir supersport çıkarır. F40, F50, Enzo… Sıradaki araç LaFerrari oldu ve McLaren yine tanıtım tarihini aynı zamana denk getirdi. Şu an bu rövanş maçı hala tam olarak belli değil ancak medyadakilere bakarsak McLaren yine aynı hatayı yapmış gözüküyor, modern zamanın kuralları. Bugün aracın ne kadar hızlı olduğu değil, ne kadar iyi hissettirdiği ile alakalı olan bir sektör var ve McLaren turbo seçimiyle burada da mağlup oldu. Bir çok otomobilsever modern dünyanın az yakıt harcayan ve anlamsız konforlu araçlarından kaçmak için spor araçlarda çareyi ararken spor araçların da aynı şekilde ruhsuz olmasını istemez. Bu yüzden atmosferik motorun doğal gücü bile McLaren’in ultra teknolojik P1’ini zor duruma soktu. McLaren hep mi yenildi, aslında bir maç kazandı, MP4-12C Spider. 458 Spider’a karşı bir parça daha iyi olduğunu düşündü tüm otomobil medyası, bunun da sebebi şasinin tasarlanırken hem coupe hem de spider ağırlık dağılımları gözününe alınmasıydı, Ferrari ise 458’i tasarlarken coupe modeli baz aldı ve spider modelinde performansını bir parça kaybetmişti. Ayrıca güncellenmiş olan yeni MP4-12C’nin de arayı kapattığını unutmamak lazım.

Ferrari yakın zamanda 458 Speciale’yi piyasaya sürdü ve McLaren yine bir duello peşinde, yeni aracın görselleri basına sızdı. Araç P1 ve MP4-12C karışımı bir tasarıma sahip. Speciale ile karşılaştırılacağı kesin gibi, eğer böyle bir şey olursa McLaren’in bir darbe daha alması olası. Şimdi buraya kadar olan kısımdan McLaren’in çok başarısız olduğu çıkarımları da yapanlar olacaktır, hiç öyle bir şeye girişmesinler. McLaren kötü araçlar üretmedi, aksine oldukça iyi araçlar üretti. Piyasada aynı sınıf içinde alabileceğiniz en iyi seçenekler arasında kesinlikle MP4-12C ve P1’i yazarım. McLaren sadece yanlış pazarlama stratejisinde ısrar etti. Piyasayı en iyi bilen ve en deneyimli şirket Ferrari. Spor otomobiller ile bağdaşlaşmış bir marka var karşınızda ve bu kadar kolay yenilemeyecekleri ortada. Örneğimiz super sportlardan verirsek; Pagani yada Konigsegg kendi sınıfında en mükemmel araçlardan ikisi ancak onlar LaFerrari ile aynı zamanda araç tanıtmazlar, araçları daha iyi olsa bile bu karşılaştırmadan uzak kalmayı tercih ederler. Lamborghini gibi bir marka bile o karşılaştırmaya Venono’yu soktu, sadece 3 tane satılacak bir ürünü yani. Bu tür bir karışılaştırmadan herkes kaçmaya çalışırken McLaren rakibiyle duelloya kalkıştı, bu çok yanlıştı. McLaren araçlarını farklı zamanlarda tanıtsaydı bu karşılaştırma hiç olmayacaktı ve bu puan kayıplarını hiç yaşamayacaktı. Çünkü yorumlara baktığınızda sürekli 458’e karşı yaşadığı mağlubiyeti göreceksiniz. Bir kısım ise McLaren araçlarını farklı araçlarla kıyaslamış ve McLaren piyasadaki bir çok firmayı silip süpürebiliyor. Bu aslında şuna benziyor; bir F1 takımı kuruyorsunuz, hiç F1 tecrübeniz yok, ama ilk yılınızda şampiyonluk istiyorsunuz. Böyle bir şey mümkün değil. McLaren elindeki imkanlarla bu işi yapmaya kalkıştı, belki spor otomobillerden anlayan mühendisler tasarımcılarla daha fazla çalışması gerekiyordu ama elindekilere güvendi. Tüm bunlara rağmen McLaren piyasanın en iyi araçlarından olacak araçlar üretti, ancak bu elbette onlara şampiyonluk getirecek kadar iyi olamazdı.

McLaren’in artık bu çekişmeden biraz uzaklaşması gerekiyor. 650S tam olarak Speciale ile aynı anda piyasaya çıkmadı ve aslında bu iyi bir gelişme diyebilirim. Bu şekilde belki karşılaştırmadan uzak kalabilirler, biraz daha aracın geciktirilmesi gerekiyor bence. McLaren gerçekten iyi iş çıkarıyor, şimdiden büyük yol katetti ancak hala deneyime ihtiyaçları var. Yeterli deneyimi kazandıklarında Ferrari’ye meydan okuyabilirler ancak bunun için çok erken davranıldığında neler olduğunu çok iyi görmüş olmalılar.

Onur Ömer Öztürk

 


Yorumlar

“McLaren ve Spor Otomobiller Dünyası” için 46 yanıt

  1. LaFerrari ile Mclaren P1 fren performanslarını merak ediyorum..
    Örneğin ;
    100-0 km/h ,
    200-0 km/h ,
    300-0 km/h gibi..

    Ayrıca çok faydalı bir konu paylaşılmış , teşekkür ediyorum.

  2. Çok kaliteli bir yazı ve üstüne üstlük tadından yenmeye kıyılamayacak yorumlar uzun süre sonra özlenen bir TRF1.net sayfası…

  3. Chris Harris’in yeni yayınlanan Dubaide testinden sonraki yorumu “wholeee new thing” :)) “The P1 is the bestest, fastest, most exciting car sports/super/hypercar I’ve driven. Nothing else comes close”

    İncelemede burda taze taze yeni yayınlandı 🙂

    http://www.youtube.com/watch?v=Kb8tGX-HPQE

  4. Onur Ömer Öztürk avatarı
    Onur Ömer Öztürk

    Şu otomobilin ruhu muhabbeti çıktı yine, hep sorarlar hiç de cevabı verilemez :))

    Net bir veri yok ancak aslında çok da soyut bir kavram olduğunu düşünmüyorum. Daha çok sürüş stiliyle bağdaştırmak mümkün. Aracın verdiği tepkiler, aracın dengesi gibi özelliklerin büyük etkisi olduğunu düşünüyorum. Hani bazen bir araç kullanırsınız, Ferrari ruhu var dersiniz, yada Porsche ruhu var dersiniz, işte o aslında bu markaların artık oturmuş temel tepkilerine benzer tepkilerle karşılaşmak oluyor gibi bence. Mesela bir Porsche arkayı bırakmıyorsa yada çok keskin tepkiler vermiyorsa, onu kullanan kişi bunda Porsche ruhu yok der, son 911’de de yaşanan buydu. Araçta en çok tepki toplayan yumuşak tepkileri ve iyi yol tutuşu oldu, bunlar başka bir araçta övgü sayılabilecekken, bir Porsche’de negatif etkenler. Çünkü Porsche böyledir.

    Elbette tek etken sürüş karakteri değil, bunun içine malzeme kalitesinden estetiğe, diğer tasarım öğelerine, hatta sürüş pozisyonu bile bunun içinde belli bir yer kaplar. Bunlar da otomobilin ruhunu etkiler, değiştirir. İllaki çok pahalı veya çok hızlı araçların karakter sahibi olacağı diye de bir kural yok, Mazda MX-5 Miata gibi bir aracın bile kendine özgü çok özel bir karakteri olabilir, yada bazılarımız için Nissan 240SX hala çok özel bir yerdedir. Ruh işi bir çeşit paket, içinde bir çok özelliği barındırıyor, ama soyut bir şey değil, kesinlikle aracın üzerinde duran somut bir şey.

  5. Onur Ömer Öztürk avatarı
    Onur Ömer Öztürk

    Herkese çok teşekkür ediyorum, belli ki herkesin aslında bu konuda konuşacağı yazacağı varmış, bu muhabbete vesile olduysam ne mutlu. Özellikle M1chael ve MclEren çok teşekkür ediyorum, konuyu biraz daha genişletmişsiniz, konunun tadı da artmış :))

    Beklemediğim konu SLR’ın bu kadar konuşulması oldu, meğer ne çok seveni varmış. Neden berbat bir araç dedim diye soranlara; M1chael’in de dediği gibi araç bir supersport olarak lanse edildi ve o araç bir supersport olmanın yanından bile geçemezdi. Konu sadece yanlış sınıflandırılması değil, krononik denge problemleri de cabası, aracın aşırı understeer özelliği pek de sevilmedi. Spor araçların biraz atik olması istenir ama viraja girmeye çalıştığınızda aracın burnu düz gitme eğilimine girince hiç bir anlamı kalmıyordu malum. Bunun da sebebi zaten motorun önde olması. McLaren’in motoru ortada konumlandırmak istemesinin yanında aslında tasarımda bir çok şeyi kendileri yapmak istediler, Mercedes izin vermedi. Okuyanlar bilir, o dönem iki taraf arasında çok şiddetli tartışmalar oldu. McLaren kendi markasını kullanacaksa bunu ancak kendi tasarladığı bir araçla yapacağını söyledi, Mercedes ise bunun kendi araçları olduğunu ve tüm yetkilerin kendilerinde olması gerektiğini savundu. McLaren kendi markasının kullanılmaması kararını aldı, buna karşılık Mercedes F1 takımına motor vermemekle tehdit etti. Sonunda McLaren boyun eğdi. Mercedes neden kendi üretmedi de McLaren’i bu kadar zorladı diye soranlara; Mercedes’in o dönem üretim bandında o araç için yer ayırması çok zordu, zaten tam kapasite çalışıyorlardı. O araç için bir bandı kapatmak ciddi zarar anlamına geliyordu, bu yüzden araç Woking’de üretilsin istediler, öyle de oldu. Aracın tasarımının %80’i Mercedes tarafından yapıldı ancak dünya kadar sorunu olan bir araç ortaya çıktı. McLaren de sorunları çözmek istemedi, çünkü zaten içinde bulunmayı istemedikleri bir projeydi. Zorla yapılan işten de bu kadar hayır gelirdi zaten. Siz sevebilirsiniz, nesini seversiniz, görünüşünü sesini seversiniz, saygı duyarım. Ancak aracı süren çok önemli bir adamın sözlerine yer veririsek; Jethro Bovington 2010 Car Temmuz-Ağustos sayısında Supercar dünya kupası bölümünde henüz kullanmadıkları McLaren MP4-12C sorulduğunda McLaren hakkında şöyle diyor; “SLR büyük ihtimalle kullandığım en kötü superspor deneyimiydi. F1’in de yıldızı şasisi değildi, yürüyen aksamı, konsepti ve boyutlarıydı.” Bu çeviriyi yaptığı için ayrıca Berk Sarıoğlu’nu da anmadan geçmeyelim :))

    Peki P1 LaFerrari’den daha iyi çıkabilir mi derseniz, neden olmasın derim, ama şu an ibre Ferrari’den yana. Ayrıca ben araçların tur sürelerini de çok ciddiye alan biri değilimdir. Nurburgring’de en hızlı olmanın benim için hiç bir anlamı yok çünkü bu araçları kullananlar gidip Nurburgring’de kullanmıyorlar, normal yollarda kullanıyorlar. Öyleyse bu araçlar için yol testlerine bakmak lazım. Mesela MP4-12C hakkında da çok güzel bir izlenim aktarayım size; tam olarak kimin yorumu hatırlamıyorum ama EVO testlerinden birinde olması lazım; “Uzun yol yapılacak belki de tek sportcar” diyorlar. Nedeni basit, araç keyif almalık değil, heyecan yaşamalık değil belki ama çok iyi yol tutuyor ve yormuyor. Çok teknik bir sürüşü var bu özelliği de yarışçı genlerinden geliyor. Bu kadar teknik olduğu için de bir sportcardan öte daha çok GT araçmış gibi hisler yaşatıyor kaçınılmaz olarak.

    Kaldı ki zaten sonrasında okuduğum bir yazıdan alıntı da yapmak isterim; Yazı Harry Metcalfe’nin yazısı, Porsche’nin Nurburgring başarısı üzerine yazılmış eski bir yazı. “VW ve Porsche’nin maksimum hız takıntısını bazen anlayamıyorum. Çok meraklı oldukları Nordschleife zamanlarından da buna gerek olmadığını anlamıyorlar mı? Ring’in 8 dakika civarında dönüldüğünü hesap ederseniz, ortalama hızın 156 km/h olduğunu hesaplarsınız. Çok iddialı tur zamanları için, şanzıman oranlarının bu hızlar etrafında yoğunlaşması gereklidir ve İngiliz yolları için de geçerli olan süratten yüksek bir değer. Bir de Ferrari’ye bakın, Nordschleife’yi sıkça ziyaret etmezler, tüm modellerini Fiorano’da test ederler. Bu pisti bir 458 İtalia 1 dk 25 sn’de ortalama 127 km/h ile dönüyor ve bu değer gerçeğe daha yakın.
    Bun nedenle bir dahaki sefere hangi otomobili satın almak gerek sorusuna, acaba şanzıman oranları Nordschleife’ye mi yoksa B660 (ingiliz otoyollarından biri) için mi ayarlanmış, onu araştırın. Daha sonra daha çok nerede kullanmak istiyorsunuz, onu düşünün. Ferrari ve Jaguar bunu yapmışlar ve sonuç olarak ikisi de yolda kullanımı daha zevkli otomobiller ortaya koymuşlar. Bir spor otomobilden beklediğimiz de bu değil mi zaten? Sanırım evet.”

    Bu yazı da aslında pist verilerinin bazen gereksiz olduğunu anlatıyor bize. Araç testlerinde o yüzden temel aldığım nokta her zaman aracın karakteristiği üzerine kuruludur. Araç pist için üretilmediyse, o zaman yol testlerinden ne çıkmış ona bakarım.

    Bir de atladığım son iki şeyi ekleyeyim; SLR mı, C63 AMG Black Series mi derseniz, C63 net olarak çok daha iyi bir araç derim. Neden, çünkü SLR gibi ağırlığını çok hissetmiyorsunuz. Yine ağır bir araç ancak sahip olduğu güçle bir şekilde başa çıkmayı biliyor ve şaşırtıcı şekilde atak davranıyor. SLR ise çok ağır kalıyor, tepki sürelerinde de gecikme yaşayan bir araç olduğu için çileye dönüşüyor.

    Ayrıca McLaren MP4-12C’nin motorunda McLaren yazıyor ama şunu da unutmayın ki; McLaren’in motor bölümü yok, sizce o motoru kim üretti? :))

    1. Gayet güzel izahlar ve alıntılar.
      🙂

    2. Ricardo üretti 😛

      o değilde ben Porsche ve Nurburgring olayıyla alakalı bir şey söylemek istiyorum. Bizzat Porsche’un araç dinamiği konusunda çalışan (yüksek kademe de, üniversitede ders verebilecek altyapıya sahip) bir mühendis ile bu konuda diyalog kurma şansı elde etmiştim, anladığım kadarıyla adamlar nordschleife’a takmış durumdalar çünkü bu piste göre aracı geliştirip, bunun meyvelerini de motorsporlarında topluyorlar 🙂 Ders notlarında Norschleife ile alakalı bilgiler vardı o kadar olaya önem veriyorlar. Yol otomobillerinde ki performanslarına da gelince, son 5 yılın en az 3 ünde Porsche 911’ler en iyi sürücü otomobili olarak seçilmiştir senin bahsettiğin EVO tarzı otomobil dergileri tarafından 🙂 sorum şu ki, madem 911’ler sürüş olarak o kadar eğlenceli değil, neden bu dergiler bu aracı seçiyor durmadan ? yada senin alıntı yaptığın kişinin subjektif bir yorumu mu söz konusu ? Belki de sürüş zevki olayını bir kalıba sokmamak gerek, kimin neyden zevk alacağını kestirmek zor 🙂

      1. Onur Ömer Öztürk avatarı
        Onur Ömer Öztürk

        Bu aslında yazarın kendi görüşü. Porscheleri ben de severim çünkü oturmuş bir Porsche karakteri var ve size vaadettiği şey çok açık ve istenileni de veriyor. Porsche kullanmak da ayrıca keyifli bir şey, macera sunan araçlar. Ancak o yazıdaki fark da işte bu ayrımda; Günlük kullanım olarak alanlar ne kadar tadını çıkarabilir? Otomobilleri alıyorlar, pistlerde test edip en iyi seçiyorlar, ama yolda aynı araçtan daha fazla şey çıkarabilecekken neden Nordschleife, temel ayrım da burada yatıyor zaten. Bu aslında bir çeşit paradoksa dönüşüyor düşündükçe. Eğer araçlar pistte test edilecekse, neden yol otomobili olarak üretiliyorlar. Yok eğer yol için üreteceksek nasıl en iyi araç ödülüne aday olacağız, işte üretici de bu açmazda kalıyor. Sonuçta medyanın da kendi içinde çok farklı düşünenleri var, burada örnek verdiğim benim gibi düşünen birinin yazısıydı.

        1. biz sürüş özelliği vs. diye konuşuyoruz belki ama, bu araçları alabilecek pozisyonda olan insanların %75’i biraz kaba bir tabir olacak ama, hangisi ile daha çok kız düşürürüm, yada daha fazla hava atarım onun derdinde… o yüzden biz böyle kendi aramızda kendi dünyamızda tartışmaya devam edelim :)))

          1. Onur Ömer Öztürk avatarı
            Onur Ömer Öztürk

            Ne yazık ki öyle Türkiye gibi bir çok ülkede öyle. Bu işin meraklıları var başta İngiltere olmak üzere. 15 günde bir pist kapatan spor araç meraklısı zenginler var, ama bizde zor. Bizim kültürlü zenginimiz olmadı ne yazık ki. Aslında tam da bu konuda bir yazım vardı; http://lolipopadam.blogspot.com.tr/2013/03/otomobilleri-neden-sevmiyoruz.html

          2. Onur Ömer Öztürk avatarı
            Onur Ömer Öztürk

            Galiba yanlış yazının linkini göndermişim ama diğer konudan bahsettiğim yazı hangisi bulamadım, olsun bu yazı da iyidir :))

      2. Bir anektod olsun Nord’da 4 saat üzeri yarışlarda yarışanlar toplansa liste haline getirilse büyük ihtimalle başı Porsche çeker sonrada bmw ler felan gibileri dizilir gider. Motorsporlarının sınıflarına göre belki de en ucuz ve mantıklı seçimleridir Porsche modelleri.

        Bir cümlede diğer şeye ucundan yazayım. Kastedilenler net ifade edilmezse iyi sürücü otomobili ile sürüşü eğlenceli otomobil aynı kapıya çıkmayabiliyor.

        Mesela 1-2 amerikan sportu eğlence noktasında neredeyse çılgınlık noktasındayken kesinlikle en iyi sürücü aracı değiller. Bu çok uç bir örnekti. Hafif sporlara kadar gerileyen şekilde eğlenceden kastedilen dinamikleri anlatan kişinin temel bakışları ile tekrar dinlemek gerekebilir. En iyi sürücü otomobilleri ekseriyetle en net hızlı tepkileri en kolay şekilde verebilen araçlara atfedilir burada müdahalede ki zorlayıcılık yani bir örneği ile adrenalin pek aranmaz.

        Başka bir ek. Mesela ben Chris gibi o durumda bir F12 bulsaydım eğlence namına bile kesinlikle öyle bir sürüş gerçekleştirmezdim. O şartlar yakalanmışken zevk çizginin en uç noktaları ile zorlayarak akıcı bir timetrial ile aracın durumunu anlama üzerine olurdu. Yol testlerinde otoban da onun orada yaptıklarını boşluk bulduğum her virajda dener yorumlardım zaten.

        İşte otomotiv konusunda sosyal hayat gibi kavramlar karmaşıklığa doğru sevk oluyor bu gidişat ile.

        1. Onur Ömer Öztürk avatarı
          Onur Ömer Öztürk

          Araçtan beklentilere göre eğlence mutlaka değişir. Araçların da sunduğu eğlenceler birbirine göre farklıdır. Dediğin gibi bir Porsche’nin sunduğu şey başkadır, F12’nin sunduğu şey başkadı. Her aracın ne vaadettiği bilerek ondan keyif almasını bilmek gerekiyor. Bir Porsche’de stabil bir sürüş beklememek gerekirken, bir F12’den de hareket beklemek hata olur. Porsche’nin sunduğu bolca arkayı bırakmadır ama toplamak için yeterli zamanı da verir, böylece sürücü çok güzel kontralarla aracı kontrol altında tutmanın keyfini sürer. F12 ise bu tür eğlenceler yerine daha stabil ama daha akıcı bir sürüş verir, onun da yolda süzülüyor gibi gidişine vurulursun. Bütün iş aracı tanımakta ve onun vaadettiklerinin tadını çıkarmakta. Amerikanlar mı, benden uzak dursunlar, sadece klasik Corvette Stingray’ı severim :))

  6. McLaren ve formula 1 e bakınca İngilizler’in algı yönetimi ve kitle yönetimi konusunda ne denli başarılı olduklarını daha net görebiliyorum. Madalyonun göstermek istedikleri tarafını belki de gerçeğinden çok farklı olan kendi istedikleri şekilde gösteriyorlar. Ve tabi ki onlar her zaman haklıdır !

  7. Harika bir yazı, eline sağlık. Durum aynen anlattığın şekilde. Trilyonlarım olsa ve oyuncak istesem neden sadece pist üzerinde hızlı bir şey alayım ki? Can apaçilik yapmak ister ve Ferrariler onu yapabilir.

    Haa trilyonlarım yok, ama yine de bunları yapabilirim. Bir Camaro veya hallicesi Corvette almama bakar. Pist istersem Corvette, apaçilik istersem Camaro gibisi yok. Mercedes’in de SLS veya SLR’daki amacı da arkadaşların da dediği gibi apaçilik yapmalık muscle cardı bence.

  8. Mercedes-Benz SLR Mclaren konusunda Onur ile aynı fikir düzeyinde olduğumdan ifadesi bana garip gelmemişti. Birkaç kelam edersek; bende yıllardır sportif dünya için SLR berbat ile nitelendiririm. Aracın aslında bazı tasarım ve aerodinamik uygulamaların ve woking de toplanmasının dışında Mclaren ile bir alakası yok arkadaşlar. Zaten, ticari gelir harici Mclaren çok üstüne düşmedi kendi namına çok öne çıkarmadı bunu. İkinci ağızlar ile de küçük tartışmalar konusu olduğunu da duymadık değil. Projeyi herşeyiyle yöneten ve yönlendiren ürün gereğiyle de Mercedes’in kendisiydi. Model aslında 90’ların ilk-orta döneminde SLK ile başlayan taslağın 90’lar sonunda şekillenen prototip sınıfı ile üzerinde epey revizyon edilmesi ile oluşmuş birşeydir. Neredeyse bütün ana hatlar Mclaren’in eline gelmişti zaten. Yıllardır devamlı söylerim Mclaren zaten bu performans düzeyi, sürüş dinamikleri, sportif çizgide birşey üretmezdi, üretip kendisine hakaret etmezdi. Bunu da 12C ile başlayan ürünlerinin düzeyi bize ispatlamış durumdadır basitçe.
    Mclaren’in stiline uyabilecek bir araç değildi. Dediğimiz gibi ekledi çıkardı istediği herşeyi uygulayamadı tüm yürüyeni ve parçalarının çoğunluğu kendisine nakledildi ve topladı üstüne de ismini bastı. Bu aracın çıktığı dönem itibariyle çok eleştirilmesinin 2 sebebi vardır. 1’i o zamanın herhangi bir SL Mercedes gibi sürüş dinamiklerine sahip olup da Mclaren ismiyle sunulması diğeri ise supercar ifadeleri ile basında felan darbeli anlatılması. FMR olan bir aracı zaten fiyat etiketi ile sırf Mercedes markası ve standart üretimlerinin dışında olmasıyla amiyane tabirle supercar diye ittirdiler piyasaya. Kendi rakiplerinden pahalı kalıyordu çok daha fazla birşey sunamamasına göre. Bu da fiyat rakipleriyle insanların onu kıyaslamasına sebep oldu işte “berbat” ifadeleri de gelirse buradan gelebilir. Ne çok iyi bir düzlük makinesi oldu nede idare eder dahi bir pist makinesi.
    Yukarıda ki ifademi size kullanan tanıdığım insanların ağzından tekrarlayabilirim. Gerçekten bunlar yüklü bir SL den farklı bir yürüyen his sunmuyor arkadaş bu. Ne sportif gaz tepkisi, vites atma keyfi var nede viraj kabiliyeti dediler açık olarak…..
    Açıkça Mercedes, ismi malumlar sportif kervanına nispetle bu işi beceremiyordu o zaman. Açıkça söyleyebilirim ki halen çok farklı değil. Şu kadar ki çok daha iyi bir çalışma olan SLS’nin ilk serisinde dahi aynı düşsel kırıklık üzerine ifadeleri duyduk. Sonra zamanla biraz daha birşeyler değişmeye başladı. Yani bu özellikle “ben bunu elde etmeliyim” diyenlere Mercedes fanatiklerine ve severlerine hitap etmekten fazla bir global etkiye ulaşamadı. 599’lara Aston Martin’lere göre iyiydi ancak o safta kalmadı. Supercar dediler tekraren elde patlattı insanlar. Bu kastettiğim insanlar da pist görmüş makine nedir bilen insanlar. Makinelerin dünyasına resimler ile hayran hayran bakan ve bu havuzdan babam çıksa yerim diyen kısıtlı kitle değil bilinmesini isterim. Mercedes halen kendi halinde, konfor anlayışından vazgeçemeyen vazgeçemeyen bir profil çiziyor. Bu ise her bu işin kaymağında dahi kalan zengini açmayabiliyor. Ne Corvette gibi hırçın, kullanımı zor. Ne Ferrari gibi hisli, akışkan nede Porsche gibi tatminkar ve stabil olabiliyordu kendi halinde bir sınıf neredeyse.
    O günün şartlarında uzunca bir dönem Porsche GT ile benzer fiyatlara sattılar insanlara ben özel birşey bile olsa kakaladılar diyorum açıkçası doğal bir FWD olan GT nin herşeyiyle gerisinde kaldı tabi ki.
    Başka bir örnekle aslında yarış modeline hayran olduğum CLK-GTR’nin de o az sayıda ki yol versiyonunda halin biraz buna yakın olduğunu öğrendiğimde epey hayal kırıklığına uğramıştım. Mercedes törpülemeyi, zorlamakdan daha fazla seviyor malesef.

    Mclaren’in bu işin nasıl yapılacağını öğretmesi de bir yönüyle Mercedes’e yönelik oldu derim rahatlıkla. AMG’leri ile SLS’nin nasıl birşey olduğunu övmeye devam etsin dursun pahalı olmasının da etkisi ile bu işin piyasası 12C’nin rakibi olarak görmüyorlar kesinlikle.

    P1 için ise erken hareket etmeyin derim. Mclaren da biraz heyecanlı ve temkinli olduğundan olacak ki ispatlı sürelerini henüz paylaşmıyor. Rakiplerini görmek istiyor anlaşılan. Söylentiler olmasına elde net veriler olmamasına rağmen LaFerrari’de sorunlar yaşandığı gecikmeden sebeple anlaşılabilir. Sonuçta P1 daha fazla insana teslim edilmiş durumda. Tabi gerekli görüldüğünde anlaşmalara imza atan bu insanlardan ses çıkmıyor. Bu bakarak anlaşılması mümkün olmasa bile P1’in aero yönüyle epey avantajlı olacağını düşündürmüyor değil. Ferrari’nin güç farkı bunu kapatmaya yeterli olur mu bilemeyiz sonuçta bu dünya sınıfında süreler konuşur sahiplerinin çoğunluğu çıkamasa bile pist herşeydir bu makineler için. Scuderia belki de Nord’a çıkmayı hiç düşünmüyordu çıkmamak için de diretecek ama Mclaren, Pagani’ler çıkacağı için istemsiz çıkmak zorunda kalacak belkide.
    Kısaca roll ve 1 mile de LaFerrari’nin alabileceğini düşünüyorum ama pistte işi epey zor. Ferrari ilk defa şu kadar downforce ürettik diye şişkin cümleler ile piyasa yapmıyor.:)

    Uzaktan, elde edilemeden de olsa heyecanlı işler ve önümüzde ki dönem 2018’lere kadar Supercar, sport coupe dünyası ile epey hareketli geçeceğini söyleyebilirim F1’in şu geriye gidiş hevesine rağmen. Lotus’undan Jaguar’larına kadar yeni yeni heyecanlar dökülecek yollara.

    1. Zaten motor konumu sürüş stilini değiştirmiyor mu? FMR olan bir araç ne kadar supercar olabilir ki? Öyle olup biraz iş başarabilen bi Corvette var sanırım. Supercar denilenler RMR yapısında. Malum atalet.

      1. Sadece sürüş stilini değil herşeyi, aracın tüm varlığını değiştiriyor. Tabi ki de olamaz ancak öyle lanse ettiler o zamanlarda bilinen dünyaya karşı gözlerini kapatıp sadece söyledi durdular ve SLR yönüyle rezil oldular da diyebilirim rahatlıkla.:) Mesela F12’ye de çokları, bu basın oyuncuları supercar der en azından benim için değil GT’ler arasında olağanca üst düzeyliğine rağmen yapı ve temel dinamikleri ile supercar’ların yanından geçmiyor. Tabi burada tecrübeler ve gelenekler üzere oluşmuş ancak birçoklarına göre belirsiz Supercar ifadesinin de farklı kullanım etkisi var.
        Pahalı exclusive GT’lerin temeli olan FMR olup da iyi hatta acayip işler yapan sport makinelerde var. Ancak Supercar dünyası bir başka arkadaş 🙂 satın alınabilecek yarış makinelerine en yakın dinamikleri sunan şeyler bunlar. Corvette, sport coupe’dir. 458 ile aynı sport sınıflandırmasında yer alıyor.
        Aynen dediğin gibi arkadan yada bugün doğrusuyla ortadan motor, arkadan çekiş, hafifletilmiş özel güvenlik kafesi ve homolog şasi den oluşan ki karoser denmiyor artık bu düzeye olabilen en pahalı ve hafif mekanik, alaşımların kullanıldığı, sürüş pozisyonu yere olabildiğince yakın ve rahatsız araçlar oluyorlar Supercar’lar dunden bugüne gelişen uygulamaları ile. Ve bir örnekle slide, drift yapmanın en zor olduğu makinelerdir supercar’lar tutunmak için oluşturulurlar.
        Yani Corvette rulez Günay 🙂

        1. Onur Ömer Öztürk avatarı
          Onur Ömer Öztürk

          Hocam GT’lere gireceksek benim için olay DBS, gerisi hikaye. Aston bu işi cidden çok güzel yapıyor, hem işçilikleri olsun, hem performansları, tam olarak GT karakterini ortaya koyuyor, üstelik konforu da cabası :))

          1. Segmentin hakkını vereceksek benim için de öyle gelenekçi tasarımı ve konfor özellikleriyle. Tabi sportif, güç hissiyattından epey kısılmış olarak bakmamız gerektiğini de not düşmek lazım.
            Ancak F12 çıtayı bam başka bir noktaya taşıdı. Bu sınıfta aero ve fizik dengesi bu kadar önemli görülmüyordu rahatlıkla çığır açtı denilebilir ancak yalnız kalmaya mahkum fiyat ve bakım düzeyiylede. 599 böyle sükse yapamamıştı çok doğal bir GT idi.
            Aston’lar Bentley gibi yüksek makam taşımacılığı seviyesinden “ben kullanayım” toplantılarıma giderken düzeyini oluşturan sahip neredeyse.

  9. SLR serisine berbat demek haksızlık olur. Akselerasyonu ve sürüş zevki enfes bir otomobil. Avrupa usulü bir muscle car aslında. P1 ise şu anda açık ara önde giden ultra bir otomobil. Komple bir paket. Zaten Nurburgring rekorunuda bir önceki rekorun sahibi Proche 918’in 6,57’lik rekorunu 6,33′ lük açık ara bir farkla kırdı. LaFerrari’nin pistte ki şansını pek iyi görmüyorum P1 karşısında.

    Ufak bir hatırlatma 2011 yılında SLR’ın MLaren Edition modeli çıktı 🙂

  10. bu arada Mclaren F1 ve SLR Mclaren, idolüm olan Gordon Murray tarafından tasarlanmış otomobiller…

    ben nedense Mp4-12c yi bu araçtan daha çok beğendim…

    1. ‘bu’ derken 650s ten bahsediyorum

  11. Öncelikle yazı için elinize sağlık. Üzerine konuşmakta istediğim bi konuydu bende kısaca tek tek üstünden geçmek istiyorum.

    Öncelikle F1’den başlamak lazım . Benim gönlümün gelmiş geçmiş en iyi yol otomobili, zamanının çok ilerisinde bir mühendislik harikası. Zannedersem ilk tanıtımı 1991 yılında yapılmıştı, ben hatırlamıyorum o dönemi ama 1991 diyorum arkadaşlar. Açın şöyle bakın bir fotoğraflarına, tasarımı 2014 yılında olmamıza rağmen asla yadırganamayacak kadar güzel asla yadırganmayacak kadar modern . Piste koysanız şu anki büyük toplardan geri kalmayacak kadar hızlı ve tekrar diyorum bu araç 1991’de yapılıyor. Kim ne derse desin Mclaren F1, her zaman hatırlanacak müthiş bir araç.

    SLR Mclaren’ın Woking’teki fabrikasında yapılmış olsada ona Mclaren demek yazıda belirtildiği gibi pek doğru değil. Hatta bu konuda meşhur bi muhabbet vardır. Araç yapılırken Mclaren motorun arkada olması gerektiğini, spor otomobillerin gerekliliğinin bu olduğunu savunur. Ancak sonuçta SLR bi Mercedes’tir ve motor ön kısma konulur :d

    MP4-12C ile ilgili uzun zamandır okuduğu en mantıklı yazıydı. 458 Italia şöyle yendi, yok böyle ezdi, yok fena madara etti gibi yazılardan bıkmıştım gördüğüm yerlerde. Evet Ferrari daha iyi bir araçtı ama iyi bi araçtan kasıt daha hızlı daha gelişmiş daha über bir araç olmadı hiçbir zaman. Test eden çoğu gazetecinin söylediği şey yukarıda belirtildiği gibi aracın biraz sinirli olması dahada önemlisi sürüş hissinin fazla elektronik, fazla yapay olmasıydı. Keza yine bahsedildiği üzere Mclaren yıllar sonra bir araç yapıp piyasaya girerken karşılaştırıldığı araç bu işin artık kaşarı olmuş Ferrari idi. Sonra çıkarılan Spyder modeli tüm kesimler tarafından oldukça beğenildi, işte bu sefer olmuş denildi. Piyasadaki en iyi spor araçlardan birisi haline getirilmişti araç kısa bir süre içerisinde.

    Gelelim yeni göz bebeğimiz P1’a. Mclaren tarafı araç çıkmadan önce büyük vaatler sundu. 680kg downforce gibi rakamlardan söz edildi. Araç piyasaya çıkmasa da neredeyse 1 yıldır bir çok yerde görüldü, test edildi. Peki test edenler ne diyor ? Şu ana kadar 4 ya da 5 inceleme okumuş veya izlemişimdir. Herkesin söylediği şey aynı: Bu şey bildiğimiz araçlardan çok daha öte, otomobil dünyasında yeni bir sayfa. Top Gear’da aracı inceleyen Jeremy Clarkson, diğer elemanla Porche’un daha hızlı olabilme ihtimalini tartışırken, bunun imkansız olduğunu söyleyip, P1’ın hızı hakkında : “Korkunç derecede vahşi, inanılmazın ötesinde.” betimlemesinde bulunuyor. Hatta daha da ileri gidip Top Gear pistinde Porche 918’in P1’ı geçmesi durumunda adını Jennifer olarak değiştireceğini söylüyor :d. Ferrari LaFerrari şu an en büyük potansiyel rakip olarak gözükse de birkaç ay önce araçta ciddi sorunlar olduğunu okumuştum. Eğer varsa elbet düzeltilcektir bu sorunlar ancak biraz geciktiler gibi. P1 ile aynı fuarda tanıtılmasına rağmen P1 çok daha erken atıldı maceraya. Araçla ilgili birçok inceleme-test çoktan yapıldı, reklam çekimleri, tanıtımlarda bulunmalar felan derken çok daha göz önündeydi. Bu süre zarfında LaFerrari Maranello’dan dışarı çıkmadı pek. 375 adet üretilen Mclaren P1’ın tanıtımı yapıldıktan kısa bir süre tamamiyle tükendiğini belirterek 650s’e geçiyim.

    Benim için büyük bir hayal kırıklığı oldu nedense. 458 Italia Special tarzı bişi hedeflendiyse. adını MP4-12c bilmemne koyun ama farklı bir isim vermeyin. Yeni bir araç yapılcaksa da bunun adı tembelliktir başka bişi değildir. MP4-12C zaten çok güzel bir araç değilken, bu hepten çirkin gözüküyor. Tasarımı yapanlar Woking’te tualete gelip giderken hiçmi F1’ı görmüryolar merak konusu.

    Mclaren’ın otomobil macerasına ve ticari kaygılara gelirsek. Bugüne kadar sponsor desteğiyle yarışan bir F1 takımından bugünlere gelmek takdir edilesi bir durum. MP4-12C’nin satış rakamları ya da karlılık oranları hakkında pek bilgim yok açıkçası ama Mclaren’ın şirket olarak bundan 10 yıl önceki halinden çok ileride olduğu bir gerçek. Ferrari Mclaren’ın girmeye çalıştığı pastada en büyük pastayı alan şirket, bunun yanında bu iki büyük isim arasında pistlerden gelen ve şu anki yol otomobili pazarına yansıyan ciddi bir rekabet olduğunu da düşünüyorum. Mclaren’ın Ferrari’ye karşılık verircesine otomobil çıkarması da bu sebepten doğan bir durum olabilir. Sonuç olarak Mclaren bu pazarda büyüyor evet, ancak bu pastada bir Porsche bir Lamborghini en önemlisi bir Ferrari olması için, bizden bir deyimle, 40 fırın ekmek yemesi lazım.

  12. McLaren Forever avatarı
    McLaren Forever

    her markanın sürüş özellikleri kendine has nitelikler taşır, bunu beğenirsiniz veya beğenmezsiniz, seçimlerinizi kendi zevkinize göre yaparsınız.mesela bazılarıda amerikan muscle tarzı kullanımı zor araçları sever. burda McLaren yarışçı özellikler taşıyan araç üretmişse ve bundan hoşlanmıyorsanız almazsınız, kötülemeye gerek yok. dünyada belli bir markayı gözü kapalı savunacak tipler olduğu sürece en muhteşem aracı yapsanız yine bir kulp takarlar. işin birde psikolojik boyutu var.

  13. Teşekkürler ve tebrikler Onur. Şuana kadar gördüğüm 458 ve 12C hakkında ki türkçe en derli toplu değerlendirme olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.
    Başından sonuna yada geçmişten bugüne gitmek gerekirse Mclaren, F1’de en zirve aracı yapmak arzusuyla yola çıkmıştı. Belirli serilerde yarışmak istiyordu bunun için de homolog edebileceği bir makineye ihtiyacı vardı. Belki de planladığından çok daha üst seviye bir motora sahip oldu BMW sayesinde. Ve aynen planladığı gibi sektörü etkilemenin, çığır açmanın dışında pistlerde de rüzgar gibi esti. Bay Enzo ise farklı düşünceler ile yola çıkmıştı F40 ile o günlük bir yarış aracı hissiyatlı tatminkar bir araç istiyordu. Ellerinde hazırda V12 üniteler olmasına rağmen kullandıkları konfigürasyon da bu farklı arzuyu güzel ifade ediyordu. Şansızdılar F1 gibi bir harika ürün ile karşılaştılar aynı şansızlığı pistlerde de yaşadılar GTE ürünleri harika olmasına rağmen toplum da pasifize edilmiş bir etki ancak oluşturabildi. Neyse bu kısmı biraz uzatmışız fark etmeden.
    Mclaren bugün ise sport sektöründe tutunmaya, bu alanda önemli oyuncu olmaya çalışıyor. F1’in halefi olacağını hiç söylemediler ancak insanlar onlardan hep bunu bekledi. Yaptıklarımız yapacaklarımızın teminatıdır hani ancak hedefler çok başka artık. Bu beklentiyi de aslında yanar döner basının dışında önemli performans makineleri yorumcu, gazetecilerini hariç tutarak, genç insanlar oluşturdu diyebiliriz. Çünkü Mclaren’in ne yapmaya çalıştığını bilen biliyordu.
    12C ile ürün haline gelmiş projenin geçmişi 6-7 seneden fazladır aslında ancak birçok defa değişime uğradı. Anladığım kadarıyla da bir dönem Supercar (P1 ile resmedilen sınıf)’ı önce mi çıkarsak acaba düşüncesine de daldılar. Sonuç olarak 12C büyük beklentiler oluşturmasına rağmen asıl beklenen P1 ile ortaya çıkandı. Ben de sanıyorum ki bazı seçimler ile bu biraz söndü.
    12C ile ilgili çıkış durumunu gayet güzel resmetmişsin üzerine birşey demek boş. Sonuçta araç neredeyse 1 ana bir de performans revizyonundan geçmek zorunda kalınan ilk tanıtımlar sonrasında bir ürün haline dönüştü. Müşterilerinden geri toplandı ücretsiz güncellendi verildi.:)
    Elektronik altyapısında yollar için hata yaptığını çok geç anladı malesef Mclaren ve neredeyse yürüyen setup’ının tamamı değişti teorik olarak müthiş görünen fren teknolojisi kısıtlanarak dönüştürülmek zorunda kalındı. Öyle yada böyle çok satmaya başlayan bir ürün haline dönüştü. Algıda çok önemli olan hatalar yapmasıyla birlikte misyonunu tamamladı yada başlattı diyebiliriz. Misyon neydi diye hatırlamak gerekirse Pagani, Koenig. gibilerin dışında Lambo, Ferrari, Porsche gibi bir sektör oyuncusu haline dönüşmekti.
    Başlangıçta en büyük hatayı ise P1 ile yaptı malesef Mclaren. Bu sınıfta bir ürün ile yola çıkıyorsan kesinlikle V10 üzeri ünite ile pazarlamaya başlarsın. Charge’layacaksan illa bunu yükle. Ancak Mclaren bu konuda yolun başında olmanın getirisiyle bir çaresizliği de yaşıyor belki diyebiliriz. Kendisi üretmeyince V12 ünite almada Mercedes gibi birkaç alternatifi vardı sadece bu noktada da aralarında ki ilişki artık net birşekilde biliniyor. Amerika kıtasından da artık V12 üniteler pek çıkmıyor. Belki yine BMW’ye başvurma olabilirdi japonlar böyle şeyler hazırlamaz Mclaren’a çünkü.:)
    Bu da pek mümkün olmadı sanıyorum ve bu sefer daha fazla BMW gölgesinde kalma durumu olabilirdi BMW’nin de aslında bir V12 üniteye ihtiyacı var ve Lemans da yer almayı planlıyorlardı eski günlerden buyana. Neyse sonucunda daha fazla güç barındıran ve etkileşim dinamizmi daha yüksek seviyede ERS ünitesi kullanmasına rağmen spec’ler yönüyle etkisi biraz zayıf algılanan bir Supercar’ları oldu. Mclaren yine Aerodinamiye çalışmış görünüyor ancak senin de ifade ettiğin gibi yollarda yer alacaklarını, pek pist bilmeyen zengin oyuncağı olacaklarını unutuyorlar malesef. FXX gibi projelerde uyguladığı şekilde Ferrari’de daha fazla aero gücü ile yollara çıkmasını biliyor ancak görünüm ve sadelikten de vaz geçmek istemiyor. Hatları belirli bir kitle potansiyeli üzerine tecrübeleri ile çiziyorlar. Mclaren sanırım Zonda Revolucion’ın çizeceği aero seviyesini hedefliyordu 🙂 ancak yine unutuyor Revo street legal bir makine değil. Sonucuyla Ferrari ile aralarında tatlı sert bir rekabetin olacağı Ferrari’nin davranışlarının da değişmesi, duraksamasından belli oluyor.
    Zira bu isim büyüklemesi karşısında Ferrari ile baş edebilecek ise yine o isim Mclaren olurdu öyle olmasını da diliyoruz. Porsche maddi durumlar ile silindi gitti. GT serilerinde 458’leri inletiyorlar tabi.:)
    Lamborghini ise çok satan daha uygun oyuncaklar yapma hedefiyle ve maddi gücüyle de baş edemeyeceğini anlayalı epey zaman oluyor.
    Son olarak Mclaren’in 650 sinde yaptığı en büyük hata ise ön aydınlatma grubu ve bazı çizgilerinde zirve oyuncusu dediği modelden birebir taşıma ve benzerlik çizmesi oldu. Milyon dolarlara sayısı belli makineler satacaksınız ancak bunların nadir sahiplerine işin psikolojik büyüsünü bozacak şekilde çok daha ucuz bir ürün ile benzerlik çiziyorsunuz malesef. Bu bana göre affedilebilecek birşey değil. Ferrari’ye göre bu sınıflarda kurumsal zihniyeti halen oturmuş değil malesef anlaşılan daha da epey vakit alacak. Yazmadan söyleyeyim Ferrari modellerinin farları olabildiğince bir genel tasarım anlayışı ile birbirine benzemesine rağmen en uç ürün ibaresiyle yola çıktıklarında bunun farklılaştığını göreceksiniz. İşte zenginlerin algıları böyle küçük görülen şeylerde saklıdır.
    Mclaren ayrı bir son ile mutlaka kendi motor departmanına sahip olmalı yoksa hep birşeyleri eksik kalacak. Honda, Mclaren’in yıllar boyu ihtiyaçlarını görebilmekten uzak bir firma malesef ki gidişatın da böyle bir teslimiyete doğru yol aldığı anlaşılıyor. Sorsan forumlarda ki meraklı gençlere 12C’nin motorunun kimin olduğunu bilmez ancak birçok daha meraklı kitle ise Mclaren’in kendi ünitesi olmadığını bilir. Evet pahalı bir uğraş ancak ünitenin senin olması özgürlük ve etkileşimde güç demektir.

    1. uzun zaman olmuştu be abi. yeni dönemde hiç yorumunu görmemiştik. hoşgeldin.

      1. Eyvallah kardeşim. Gitmedik ki bi yere sadece F1’in şu dönüştürüldüğü hal artık iyice makinelerin kalbi gibi benim kalbimde ki RPM’i de düşürüyor istemsiz malesef. Hararet yapmadan rolanti devrimi arttırmaya çalışıyorum.
        🙂

        1. abi zaten kıt kanaat senin gibi insanlar var bildiklerini paylaşan, ara sıra yaz da bilgilerimize bilgi katalım 🙂

        2. Estafirullah Abdullah kardeşim.
          O sizin hüsnü zannınız.
          Bulunmaya yer almaya çalışıyorum yukarıda dediğim gibi şevkimi alevlendirmeye çalışır hale dönüştürdüler bizi malesef. Sim oynamak hiç yoksa F1’den daha keyifli geliyor artık.:)
          Site artık daha güzel. Arkadaşlarda güzel takip edilecek dinlenecek yaş da almamız ile hep beraber çok daha fazla insan var artık. Sadece yeni arkadaşlar bazen gereksiz eleştirilere giriyor onlar da zamanla anlar inşallah.

    2. Onur Ömer Öztürk avatarı
      Onur Ömer Öztürk

      Bu arada yukarıda tümden yazacaktım atlamışım. F40 o döneme göre McLaren’e yenilmiş olarak kabul edilir. Ancak bugün baktığımızda bir çok otomobil yazarına gelmiş geçmiş en iyi araç diye sorarsak F40 diyorlar. O dönemin kıstasları ile bugünün kıstasları değişti çünkü, değeri bugün daha iyi anlaşılan bir araç. Benim için de ayrı yeri vardır. Çok küçükken İsviçre’den eniştemin yolladığı güzelim F40 model aracıyla oyuncak niyetine kullanmış kırmışım, şimdi arıyorum ama o kadar detaylı bir modelini bulmak çok zor. F40 pişmanlıktır :))

      1. Benim en en en en sevdiğim makinedir 🙂 rahatlıkla anlaşılacağı üzere.
        Oyuncaklarımı da halen saklarım.
        1 hakkın var deseler sahip olmaya düşünmeden söyleyebileceğin tek makinedir. Yıllardır rüyalara giriyor. 2 yakın arkadaş gerçekten düzeyini ve keyfini çok merak ediyoruz. Birgün almanya yada italyada mümkün olacak umarım. Tabi o rahatlığa erecek zamana epey yaşlanırız herhalde. Benim yeteneğim de yetmez dosta göre.:)

    3. pek pist bilmeyen zengin oyuncağı olacaklarını

      Kilit nokta. Aşağıdaki yanlama sorusunun cevabı. Ağzına sağlık.

      Sorsan forumlarda ki meraklı gençlere 12C’nin motorunun kimin olduğunu bilmez ancak birçok daha meraklı kitle ise Mclaren’in kendi ünitesi olmadığını bilir.

      Sadece forumlardaki insanlar mı, ben türkiyenin otomobil dergilerinin ağababasını yazarım diyen adamla bunu tartıştım. Bilirsin, bu adamlar gerçek testçiden öte markaların basın bültenlerinin papağanlarıdır. Hiçbir şeyden haberleri yok ve çok iddialılar 😀

      1. Eyvallah.

        0dan 100e Saffet 3ncü abiye sorulsa bilir.:) Diğer hemen hemen herkesi ben dikkate almıyorum zaten onlar arabacı bünyeler. Makinelerin dünyası başka arkadaş.

        Benim orada bir kastım yada asıl diyelim kendi ünitesi olmadığını bilirler ama kimin ünitesi olduğunu bilmezler şeklindeydi. 🙂 anladın sen.

        Size şu kadar söyleyeyim koleksiyonu, elinde ki makineleri ile türkiyede tek ve dünyada ilk 5 yada 10’a giren adamın porsche cup’da parasıyla yarışan abilerimizin yarısı kadar yeteneği yok he bugün ihtiyar bir amcamız tabi ki. Tanıdığımız bazı insanlara göre ise çeyrek pist algısı, yeteneği yok defalarca ipark’ı kapatıp durmasına rağmen.

  14. canbundy (spa2000) avatarı
    canbundy (spa2000)

    3.8 L v8 motorlu aracın (P1) 6.3 L v12 motorlu bir araçla (LaFerrari) çekişmesi ve yenecek olması…….

    1. farketmez… saydığın araçlardan biri Ferrari, mp4-12c de 458 Italia’dan hızlı turlar atabilir muhtemelen… peki sonuç ?

      birinin ruhu var, öteki ise fazlasıyla yapay (bana göre tabi)

      bir de neyin ne olduğunu biliyorsun, boşu boşuna v12 v8 muhebbeti yapmaya gerek yok, bu iki motor birbirinden çok farklı, ve o V12 nin sesi bile hasta adamı iyileştirir :)))

      1. Yukarıdaki yorumumda Top Gear’daki incelemeden bahsetmiştim, yorumun oradan bir parçayı getirdi aklıma paylaşmak istedim.

        Spa’da Jeremy Clarkson P1’ı sürerken ” Bu araçta Ferrari’de bulunan ruh veya tutkunun olmadığını söyleyebilirsiniz, muhtemelen bende size katılırım. Fakat bide şu taraftan bakın. İtalya’daki eğik Pisa kulesini inşa eden de aynı ruh ve tutkuydu. Bunun yanında, dimdik bir şekilde duran Westminster Abbey kilisesini inşa eden ise sade İngiliz mühendisliğiydi.”

        Demeye çalıştığım belki de Mclaren’ın tarzı bu, ve hiç bir zaman Ferrari’ araçlarının sahip olduğu ruha sahip olamayacak. Ama bu ruhun, bu tutkunun “iyi” olup olmaması göreceli bir kavram.

        1. Jeremy bu kadar net ve güzel ifade edebiliyormuymuş mu yav 🙂 nasıl olduysa gerçekten özlü söylemiş.
          Kendisini pek sevmem de.
          Ruh işi gerçekten de göreceli bir kavram. Aslında ruh da denmez belki dinamikler ve hisler dense daha doğru olabilir. Ruh biraz da insanların ondan derlediği duygular bileşkesi nede olsa.

        2. aynen öyle, göreceli, o yüzden parantez içinde ‘bana göre tabi’ yazmıştım yorumumda…

          Bu araçlar performans için üretilmiş olsa da, gerçekten bu araçları alan insanlar piste çıkıp tampon tampona yarışmayacaklar… hatta bu araçların sahiplerinin çoğu bu araçları limitlerinin yakınına bile yaklaştırmakta zorlanacak insanlar 🙂 şurada kaç kişiyiz, izlerken kolay geliyor ama, hangimiz Chris Harris gibi bu araçları bir oraya bir buraya savurup sonra hiç bir şey olmamış gibi yola devam edebilir? sayılı insan yapabilir:)

          ruh olayına tekrar değinirsem, Ferrari’nin o kırmızı rengi, tasarımı, tarihi, yarışlarla o kadar içli dışlı olması ve belki de italyanların da millet olarak görece tutkulu olmaları, Ferrari araçlarını benim gözümde ayrı bir yere koyuyor. Mclaren ise F1 takımından tutun yol araçlarına kadar, ciddi ve kabul edelim biraz ingiliz soğukluğuna sahip 🙂 ama bunu sevenlerde vardır, ben yol otomobillerini beğeniyorum gibi, ama alabilecek param olsa Ferrari’den şaşmam 🙂

          Jeremy abimize de yazı ekibi iyi replik hazırlamış, cuk diye oturuyor. Ne kadar eğlenceli programlar yapsalarda, otomobillerle alakalı bir programdan ziyade talk show programı edasında devam eden Top Gear a ise artık eskisi kadar saygı gösteremiyorum maalesef 🙂 tabi bu fırsat buldukça izlemiyorum anlamına gelmiyor 😛

  15. Herşey iyi güzel de iki konuda sıkıntı var.

    1 SLR a iğrenç bir araç demişsin. Çok garip Ben gördüklerim üzere araca fiyatından başka eksi puan vereni görmedim. Hatta o zamanlar 599 piyasada çok tutulmuştu ve şöyle birşey vardı bu kadar çok para verip SLR alınacağına daha azını verip 599 alınır gibisinden laflar vardı. Çok normal di bence bu. Başarısız bir proje değildi. Müthiş görünümlü bir araçtı ki 599 da böyle birşey yoktu.

    2 P1 kaybetti demişsin LaFerrari ye. Eğer bunu söyleyen biri varsa o bu işden anlamıyordur kesin garanti. Düşünce değil bu. Çünkü bunu sadece şuan resimlere bakıpda değerlendirebilirler. Bu konu hakkında daha sonra birşeyler daha yazacam. Bazı ayrıntıları bekliyorum.

    Birde bu arada Tiffle ilgili yazdığın doğru ama bir şey eksik. McLaren son olarak o yılın aracı seçimlerinden sonra EVO dergisinin, Tiffe fifth gear da Spider verdiler yanlasın diye. Hatta yanına bizim test pilotunu verdiler doğrusunu gösterdi. Çok komediydi gerçekten. Ama bir 458 gibi yanlayamıyor hala malesef bizim araç direk alıyor virajı yarış aracı gibi. Bu da aracın alt yapısından kaynaklanan birşey. Belkide işi bilenler 50 defa söylemiştir. İşi bilmeyenler hala yanlamıyor demeye devam etsin.

    Son olarak McLaren ben doğru olanı yaptığını düşünüyorum. Bir karakteristlik otutturdu kendine has teknolojisiyle piyasaya. Böylece diğer piyasada ki rakipleri ezdi geçti Ferrari hariç. Artık hiç biri Ferrari ile anımıyor farkındaysanız. Ne Lambo ne de Porsche anılıyor. Artık sadece McLaren ve Ferrari var. Diğerleri 3 ve 4 ler. Buda altını çizerek söylüyorum BAŞARIDIR!

    Yanlız ben marka olarak bahsedeiyorum araç olarak değil yanlış anlaşıma olmasın. Yani kimse bir Porsche GT3 den daha iyi bir araç var demesin.. Zatende yılın aracı seçildi herkesce.

    Birşey daha demeden geçemeyeceğim. Şu piyasanın yüzde 90 ı aracın yanlamasına göre araç alıyorsa ben ismimi değiştiriirm. Eğer o 458 sadece Ferrari olduğu için satmıyorsa yada o yüzde 90 lık kısım onu bu yüzde almıyorsa ben daha bir şey yazmam buraya. Diğer o kalan kısımı da o dergilerde ki adamlar. Yani çok bilmiş.

    Türkiye kaç Ferrari kullanıcısı var ve kaç tanesi pistte çıktı. Sorarım. Hadi Türkiye de imkan yok anlarım peki dünyada. Orda pistte çıkıyorlar iyi güzel kaç tanesi Tiff gibi yanlıyarak alıyor o milyonluk Ferrari lerle bir söyle. Yüzde 10 bile değildir belkide.

    Ben mi çok gerçekçiyim bilmiyorum ama. Adamlar belli kalıplaşmış düşüncelerle araç değerlendiriyorlar. Bu da çok saçma bence. Ha 458 daha başarılı araç bu doğru. Sesi bile aldırır onu. Ama McLaren yanlamıyor diye gelmeyin saçma laflarla. İnanmayın böyle şeylere. Kendiniz değerlendirin bazı şeyleri. Yanlayan yanlar bence ki örnekleride var.

    Kimse 350Z ile yanlamak varken 458 e milyon lar vermez iş sadece yanlamaksa. Hadi hayırlı alşamlar.

    1. Onur Ömer Öztürk avatarı
      Onur Ömer Öztürk

      İlyas biraz olsun beni tanımış olmanı beklerdim, bu tür çıkışlara prim vermem biliyorsun. Argümanlarını destekleyen hiç bir dayanağın yok, ben araçları kullanmadım ama en azından medyayı takip ediyor, araçların karakteristik özelliklerini anlamaya çalışıyorum, hiç olmazsa dayanak noktam medyada yazılanlar. Hem Türkiye’de hem dünyada bu işi yapan adamları yakından takip ederim, sen ise kalkmış diyorsun ki; “P1 kaybetti demişsin LaFerrari ye. Eğer bunu söyleyen biri varsa o bu işden anlamıyordur kesin garanti.” Böyle bir şey söyleyeni nasıl ciddiye almamı bekliyorsun ki, sen belli ki araçları kullanmışsın, o da yetmemiş her nasıl yaptıysan öyle olduğunu ispatlamışsın, aksini söyleyene de bu işten anlamıyor diyorsun. Ben özellikle kesin bir şey demedim, sonucu belli olmayan bir karşılaşma dedim, çünkü LaFerrari hakkında net bir bilgi yok, belli yazarlar aslında aracı denedi ama yazmıyorlar, yarım ağız bir şeyler geveliyorlar sadece, ama sen maşallah her şeyi biliyorsun. İlber hocama havale ediyorum seni :))

      1. Bazı şeyleri bekliyorum dedim ya bak onlardan biri de buydu.
        http://youtu.be/Kb8tGX-HPQE

        Ben dediğim doğrudur gibi konuştuysam bazı kalıplaşmış eleştirilere duyduğum kızgınlıktan olmuştur o. Yoksa her daim yazdığım yorumlarda görülmüştür bu benim düşüncemdir diye eklemeyi.

        Ama çok merak ediyorum bu sefer ne bulacaklar da yine eleştirecekler :))

        1. Onur Ömer Öztürk avatarı
          Onur Ömer Öztürk

          Ben zaten yazıda MP4-12C kötü bir araç demedim, ilk çıktığında araçta sorunlar vardı, eleştirildi. Araçlar fabrikaya geri çağrıldı ve sorunları çözdüler, sonrasında gayet iyi bir araçtı. Benim zaten yanlış bulduğum, McLaren Formula1’de Ferrari ile yıllarca kıyasıya yarışmış olabilir ancak spor otomobiller konusunda aynı deneyime sahip değildi. Bu deneyimi kazanmadan bu şekilde bir savaşa girişmek için çok erkendi. Başka bir dönemde araçlar lanse edilse daha etkili olabilirdi. P1 eleştriler alır mı, alır. Her aracın olumlu yada olumsuz yönleri vardır, bazı yönlerden överler, bazı yönlerden eleştirirler. 458 her yönden muhteşem dememişlerdi, onun da eleştirilen yanları olmuştu, hatırlatırım. Ayrıca her eleştiriyi de olumsuz karşılamamak lazım, o eleştiriler olmasa McLaren araçları geri çağırıp sorunu çözmezdi, eminim o eleştiriler sayesinde McLaren çok şey öğrendi ve kendini geliştirdi

  16. slr bir başka. bana kalırsa gelmiş geçmiş en karizmatik otomobil. koleksiyonerlik seviyesinde olmasa da her versiyonunun modeli mevcut bende.

    ondan sonraki saf mclaren araçları, onun karizmasının yanına bile yaklaşamadı maalesef.

    1. SLR muhteşem bir otomobildi.Keşke şimdiki 5.5 turbo ve 7 ileri otomatik ile üretilmiş olsaydı.Bu zırvaların aksine bir ruhu vardı.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir