Yeniden doğan Renault takımında Pastor Maldonado’nun yerini alan Kevin Magnussen Formula 1 pilotları için nadir görülen bir mucize ile karşılaştığı için mutlu olmalı: ikinci bir şans.
Üst sıralardaki takımlar sizi çiğneyip tükürdüklerinde geri dönmek genellikle çok zordur ve Magnussen’in F1 kariyeri McLaren’ın kendisini geçtiğimiz Ekim ayının 23’ünde, doğum gününde sadece bir e-posta ile takımdan ayırmasıyla bitmiş olarak görülüyordu.
Danimarkalı pilot Ron Dennis’in takımındaki yedek pilotluk rolünü de GP2 yıldızı Stoffel Vandoorne’a kaptırdı.
F1’de böyle bir şey olduğunda sürücüler genel olarak hiç de duygusal olmayan şekilde sepetlenirler. Bazen bunu hak eder, bazen etmezler, sık sık da bu pist üzeri performanslar sebebiyle değil de politika veya maddi durum sebebiyle olur.
Magnussen’e de olan buydu, 2014’teki çaylak sezonunun ardından McLaren için işi bittiği söylendi ve takım Jenson Button’ın, kendisini kanıtlamış bir İngiliz dünya şampiyonunun onun yerine yarışmasını tercih etti.
McLaren’ın kararı ne olursa, ister politik, ister performans, isterse maddi olsun, saf performans açısından kesinlikle doğru bir karardı.
Button 2014’te Magnussen’den açık şekilde daha iyiydi. McLaren’ın puanlarının çoğunu o toplamıştı ve 2015’te Honda motor tedarikçisi olarak geri dönerken Button’ın deneyimi ve Japonlarla çalışma geçmişi ona koltuk avantajı verdi.
McLaren Magnussen hakkında haklı şüphelere sahipti, öncelikle Pirelli’nin lastiklerini doğru şekilde anladığından emin olamadılar ve düşünce yapısını değiştirebileceğinden veya kendisini geliştirme kapasitesinden şüphe ettiler.
Daha sonra şanssızlık ve kötü yönetim geliyor. McLaren yedek pilotları için bir yarış programı hazırlamakta çok geç kaldı. Magnussen’in son dakika IndyCar anlaşması da Alonso’nun yerine Avustralya GP’sine katılmasının gerekmesi sebebiyle mümkün olamadı.
Magnussen sezonun geri kalanı boyunca hiçbir şey yapamadı ve sadece brifinglerde oturup bilgi alabildi. Eksikliklerini gidermesi için hiçbir şans verilmedi ve Vandoorne’un GP2’den uçarak yükselmesiyle birlikte iyice gölgede kaldı.
Alonso takım için hasılat demekti, Button da çok gerisinde değildi ve Vandoorne da en iyi yetenek olarak görülüyordu. McLaren’ın Magnussen hakkında ne hissettiğini görmek oldukça kolaydı. F1 dünyasında artık ona yer yoktu ve gitti.
Bu onu birilerinin gözünden düşürdü, ancak McLaren için yanlış kişi olması F1 için yeterli olmadığı anlamına gelmiyor. Sonuçta ilk F1 yarışını podyumda tamamlamış bir pilot az bulunur bir şey.
McLaren aslında 2014’te Magnussen’in saf hızından etkilenmişti. Sıralamalarda Button’dan ortalama olarak yüzde 0.183 daha hızlıydı ve onu takım içi bir savaşa itti. 10-9 kaybettiği bu savaşta Magnussen’in motor sorunu yaşadığı İspanya GP’sini saymazsanız durum 9-9 oluyordu.
Bu bir çaylak için oldukça etkileyici bir performanstı, başka bir yıl, farklı bir takım arkadaşı karşısında olsaydı koltuğunu koruyabilirdi.
Magnussen Button’ı yenmek için çok fazla odaklandığını ve Alonso’nun gelmesi ile baskının artması ile birlikte sıkıntılar yaşadığını kabul etmişti.
Üzücü olan ise aldığı dersleri gösterebileceği bir şansının hiç olmamasıydı. Renault için yarışmak ona bunu sağlayacaktır.
Magnussen F1’in kariyerleri politika veya maddi sıkıntılar sebebiyle nasıl etkileyebileceğini öğrenmişti ve Maldonado’nun yerini alarak bu öğrendiklerinden fayda sağlayacak.
Maldonado gününde olduğunda yetenekli bir pilot, unutsak da bir yarış galibiyeti var, ancak daha çok kaza yapmayı seven paralı pilot olarak görüldü. Venezuela’nın petrol dolarları olmayınca da kapıda kaldı.
Renault Maldonado’nun deneyimini ve bütçesinde devasa bir geliri kaybetti, ancak bunun karşılığında aç ve yetenekli bir genç sürücü kazandı.
Fabrika takımlarının F1’de paradan çok yetenekle ilgileniyor gibi görünmesi önemlidir. Böyle bir davranış onları taraftarlar karşısında daha büyük yapar.
Magnussen’i, yani Formula Renault 3.5 şampiyonu ve McLaren’ın genç pilot programının ürünü yetenekli bir pilotu Maldonado’ya tercih etmek F1’de yeteneğin yerine paranın tercih edildiğinin üzerini örten iyi bir hareket oldu.
Maldonado’nun da bir şeyleri hak ettiğini söylemek doğru olur, GP2 şampiyonu ve beş yıl boyunca iki önemli takımda (Williams ve Lotus) F1’de yer aldı. Bu her açıdan önemli bir kariyer demek, ancak içinde saklı büyük potansiyeli ortaya çıkarabileceği yönünde hiçbir adım atamadı, sadece doğru fırsatı bekledi.
Magnussen ise tamamen farklı yaklaşıyor. Onun ne kadar iyi olduğunu veya olacağını göreceğiz. Maldonado da çok kötü değildi ancak Magnussen gelecekte kazanan isim olabilir.
Burası vahşi bir dünya. Para Formula 1’de her zaman yeteneği yener, ancak bittiği an işler tersine döner. Bu durumda da aynısı oldu. Bir kapı Maldonado için kapanırken diğeri Magnussen için açıldı.
Bir yanıt yazın