Ferrari: Yeni Bir Fetret Devri mi?

yazar:

kategori:

Formula 1′in hayata geçtiği 1950 yılından bu yana her yarışa katılan tek takım olan Ferrari, 60 yıllık serüvenini geçen hafta sonunda yapılan Türkiye GP’sindeki 800. yarışıyla taçlandırdı. Bu 800 yarışın 211′ini kazanan, 203′ünde pole pozisyonunu alan ve 220’sinde de en hızlı tura imzasını atan Ferrari, hemen tüm istatistik kategorilerinde hiç kuşku yok ki ilk sırada. Formula 1′de yarışmış ya da yarışmayı düşleyen her pilotun yarışmak istediği takımda, F1′in ilk şampiyonu Giuseppe Farina, Alberto Ascari, en çok şampiyonluk olan sürücülerden Michael Schumacher (7), Juan Manuel Fangio (5), Alain Prost (4); Jody Scheckter, Nigel Mansell, efsane Gilles Villeneuve, Kimi Raikkonen ve Fernando Alonso gibi pilotlar boy gösterdi. Son 15 sezonun 13′ünde ya 1. ya da 2. olan Ferrari’nin, ne yazık ki son iki yıldır gösterdiği performans, taraftarlarının aklına, 1990′lı yılların başındaki Ferrari’yi getiriyor. 1990 ile 1994 arasında toplam 58 yarış boyunca 1.’lik alamayan Ferrari, bu kötü gidişe dur demek için 1995 yılından itibaren çok çok önemli bir karar alarak, Formula 1 tarihinin görmüş olabileceği en uzun soluklu ve en başarılı kadroyu kurmuştu: Jean Todt, Ross Brawn, Rory Byrne ve Michael Schumacher.

Schumacher’in, 1994 ve 1995 yıllarında Benetton’da yaşadığı şampiyonluğun mimarlarından Brawn ve Byrne, Ferrari’nin yeniden yapılandırılması sürecinde Schumacher ile birlikte Maranello’ya taşındılar. Öyle ki Byrne, emekliliğini ilan edip Güney Afrika’ya yerleşmişti. Ferrari’den gelen çağrıyla birlikte şasi bölümünün başına geçen Byrne, Formula 1′in en başarılı tasarımcılarından olan Newey ile çok uzun yıllar sürecek olan kapışmayı da başlatmış oluyordu. Newey’nin, Williams ve McLaren’de kazandığı başarılara karşın Brawn ve Byrne da Benetton’da Briatore önderliğinde Adrian Newey’ye kafa tutabiliyorlardı. 1996 yılından sonra bu kapışma içine artık Ferrari de dahil edilmek zorundaydı çünkü takım, tarihinin en kötü dönemini unutmak ve yeniden podyumun en tepesine çıkmak istiyordu. Tüm gridin daha hafif ve tasarruflu olan V10′a döndüğü bu yıllarda Ferrari’nin ağır V12’sinin değişmesi gerekiyordu. Todt’un önderliğinde kurulan takım, kaderinin değiştiği 1996 yılından itibaren kendi V10 motoruna da geçiş yapıyordu ve bir tarih, yazılmaya başlıyordu.

Motor gücünün, yarışlardaki asıl belirleyici etmen olduğu yıllardan, aerodinaminin “formula”ya dahil olduğu 70′li yılların sonuna doğru özellikle İngiliz takımları, gelişmiş havacılık sanayiinden elde ettikleri know how ile birlikte Formula 1′de de bu alanda sözü geçen ülke hâline gelmeye başlamışlardı. Colin Chapman, Adrian Newey, Gordon Murray, Rory Byrne (son ikisi Güney Afrikalı olmasına rağmen, kariyerlerinin büyük çoğunluğu İngiltere’de geçirmişlerdir) gibi isimlerle, aerodinami alanında büyük bir hegemonya kuran İngilizler, F1′in son 30 yılının üreticiler veya sürücüler şampiyonluğunu kazanan takımlarındaki araçların %95′ini tasarladılar. 80′li ve 90′lı yıllarda Williams ve McLaren, 2000′li yıllarda da Rory Byrne ile Ferrari, 2005 ve 2006′da Bob Bell ile Renault, İngiliz aerodinamik bilgi ve deneyiminin meyvelerini topladılar. İşte 1996 yılında Ferrari’nin yapmayı başardığı şey, sahip olduğu sermaye kudretiyle F1′in bu en önemli alanına yatırım yapmak oldu. Kendisi de bir aerodinamisist olan Ross Brawn (bu videoyu mutlaka görmelisiniz), Rory Byrne ile birlikte Formula 1′in en başarılı takımının temellerini attılar. İtalyan sermayesinin biraraya getirdiği Alman disiplini ve iş etiği (Schumacher), İngiliz bilgisi (Brawn ve Byrne) ve Fransız kararlılığı (Todt), Formula 1′in en kozmopolit ve en verimli ekibini oluşturdu. O rüya takım, taraftarları ve tüm F1 dünyasını kendine hayran bırakan rüya ekip, 2006 yılıyla birlikte yerini, ilk başlarda bu etkiyi aratmayan ancak son iki yıldır teklemeye başlayan genç ve İtalyan bir ekibe bıraktı. Ferrari’nin şu andaki patronu Stefano Domenicalli, teknik direktörü (uzun yıllar Byrne’in asistanlığını yapmış olan) Aldo Costa, motor bölümü başkanı Luca Marmorini ve sportif direktörü Massimo Rivola, İtalyalı. Baş tasarımcısı Nikolas Tombazis de, uzun yıllar Ferrari’de çalıştıktan sonra iki yıllık bir McLaren deneyiminin ardından yeniden Ferrari’ye dönen, İngiltere’de eğitim görmüş Yunanlı bir havacılık mühendisi. Massa’nın yarış mühendisi Rob Smedley ve Ferrari’nin pist mühendisi, uzun yıllar Schmacher’e yarış mühendisliği yapan Chris Dyer da birer İngiliz.

2006 yılında önce Michael Schumacher, Ross Brawn ve Rory Byrne’ı, 2007 yılında da Jean Todt’u kaybeden Ferrari’nin şu andaki ekibinin, bu benzersiz başarıyı tekrarlayıp tekrarlayamayacakları henüz kuşkulu. 2007′de her iki şampiyonluğu kazanan, 2008′de de sürücüler şampiyonasını son saniyede kaybedip üreticiler şampiyonasını kazanarak, aslında aldıkları mirası oldukça başarılı bir şekilde devam ettiklerini gösterdiler ancak, iki yıldır süregelen formsuzluğu nihai bir başarısızlığa bağlamak için erkense, bu iki yıl boyunca gelen başarıları da, gelecek yılların aydınlık olacağına dair bir vaat olarak almak o kadar erken olacaktır. Byrne’in takımı bırakmasına rağmen, tıpkı Schumacher gibi 2 yıl daha danışman sıfatıyla kadroda tutulduğunu hatırlatmak gerekiyor. Öyle ki Schumacher, testlerin azaltılmasından önce, Raikkonen ve Massa Ferrari’nin pilotlarlarıyken, piste çıkıp Ferrari aracını test etmişti. Ferrari’nin, aracın geliştirilmesi konusunda hâlâ Schumacher’in ve Byrne’in deneyimine ihtiyaç duyması, işleri henüz yeni ekibe tam güvenle teslim etmedeki çekinikliğinin de altını çiziyor aslında. 2009 yılında Schumacher’in ve Byrne’in sözleşmlerinin sona ermesiyle, bu danışmanlık statüsü de bir anlamda tarihteki yerini alıyordu ve Formula 1, daha önce hiç girmediği bir alana doğru giriş yapıyordu: Uzun bir aradan sonra geri dönen oluksuz lastiklerle birlikte getirilen kapsamlı aerodinamik değişiklikler, pist üzerindeki testlerin, maliyet gerekçeleriyle kısıtlandığı bir döneme denk geliyordu. Bu da, takımların, simülasyon ve rüzgar tüneli verimliliklerinin test edileceği yeni bir çağ demek oluyordu. Ferrari buradan sağ çıkabilecek miydi?

2008 yılının son yarışına kadar şampiyonayı kovalayan iki takım olan McLaren ve Ferrari, 2009 yılında hiçbir işlerine yaramayacak olan Ar-Ge faaliyetlerine hem büyük bir zaman hem de büyük bir kaynak (insan gücü ve maddi anlamda) ayırmışlardı. Bunu fırsat bilen rakipleri, 2009′daki kural değişikliklerinden olabildiğince faydalanmak için çalışmalarını çok önceden başlatmışlar ve bu iki takım, 2008′deki şampiyonluğa odaklanmışken, onlar arpa boyundan daha uzun bir yol almayı başarmışlardı. 2009′un hemen başında ortaya çıkan tablo da, McLaren ve Ferrari’nin, 2008′in acısını çıkardıklarını ispatlıyordu. Özellikle McLaren’in yaşadığı büyük şok, yalnızca takımda değil tüm dünyada da büyük bir şaşkınlığa neden olmuştu. Gridin en hızlı aracından 2,5s yavaş olan MP4-24, sezon ortasına doğru yarış kazanan bir araca evrilerek, başka türlü bir şaşkınlığı da yaratmayı başarıyordu. Ferrari ise, sezona McLaren’den çok daha iyi başlamış olmasına rağmen, Ar-Ge faaliyetlerini yeteri kadar yürütemediği için, istikrarlı bir şekilde ön gruptan kopmuş ve sezon ortasında da, tüm kaynaklarını 2010 aracına ayırmaya karar vermişti. Ferrari’nin, 2005 yılından bu yana geçirdiği (ki o yıldaki kötü performansın büyük bir yüzdesi Bridgestone’a aitti) en kötü sezon olan 2009 yılı, Raikkonen’in müthiş performansı sayesinde en azından bir yarış galibiyetiyle tamamlanabilmişti. Peki, o zaman Ferrari taraftarlarının, 2009 yılını kayıp yıl ilan edip 2010′a hazırlanan takımlarından, bu sezonda başarılı bir performans beklemeye hakları var mıydı? Hem de sonuna kadar.

Her şey iyi başlamıştı 2010 sezonunda. Her ne kadar F10′un burnu, 2009′un RB5′nin burnuna çok benzese de, sezon öncesi testlerde Ferrari’nin performansı umut vericiydi. 2009 sezonunun başlangıcında da Ferrari benzer bir şekilde umut veriyordu ancak sezona başlarken, diğer takımların çok çok gerisinde kalmıştı. 2010 sezonunun başlangıcında böyle olmadı. Red Bull’un, en hızlı takım olduğunun anlaşıldığı Bahreyn’de, ondan sonra gelen takım Ferrari’ydi. Red Bull’dan 0,1s geride olan kırmızılar, en yakın rakibi McLaren’den de 1s daha hızlıydı. Red Bull’un ve elbette Newey’nin aşil topuğu olan dayanıklılık problemi sayesinde, sezonun ilk yarışını kazanmayı bile başardılar. Ardından gelen Avustralya’da Red Bull’un bu kez 0,2s gerisine düşen takım, McLaren’in de bu kez 0,8s önündeydi. Malezya’da yağmur altında yaptıkları stratejik hata nedeniyle yarışa geriden başlamak zorunda kaldılar. Kuru zeminde yapılan Çin GP’si sıralama turlarında ise Red Bull’larla aralarındaki fark bu kez 0,4 saniyeye kadar çıkmış, Mercedes ve McLaren’den de yalnızca ~0,1s kadar hızlı olabilmişlerdi. 4 yarış önce 1 saniye önünde oldukları takıma, geliştirme aşamasında 0,9s vermişlerdi bile. Bunun nedenini, McLaren’in, her yarışa bir geliştirme paketiyle gelmesinde ve Ferrari’nin de Avrupa için özel ve kapsamlı bir paket hazırlamasında arayabiliriz. O zaman,dengeli bir sonuca erişmek için hemen Avrupa’daki ilk yarışa bakalım: İspanya GP’si: pole pozisyonu Red Bull’un ve artık ikinci takım, Ferrari değil McLaren! Hamilton, her ne kadar Red Bull’ların ~1s kadar gerisinde olsa da, Alonso’nun 0,1s önünde olmayı başarmıştı. Ferrari’nin getirdiği büyük paket, istedikleri etkiyi yapmamışa benziyordu. Sezona, 1 saniye avantajla başlayan bir takım, 5. yarış sonundaki geliştirme aşamasında rakibine 1,1s vermiş oluyordu böylece. Müthiş bir fark.

7. yarışı da tamamlamış bulunuyoruz. Türkiye GP’sinin sıralama turlarına baktığımızda Ferrari, Red Bull ve McLaren’in ~0,8s, Mercedes’in ~0,3 saniye gerisinde, Renault ile 4.’lük 5.’lik mücadelesi yapan bir takıma dönüşmüş durumda. 2009′un yarısında, tüm kaynaklarını 2010′a ayıran ve Red Bull’un burun ve Brawn’ın difüzör konseptlerini taban alıp araç geliştiren Ferrari’nin, araç tasarım ve geliştirme aşamasında büyük bir problemi olduğu çok açık. Formula 1′de milyonlarca doları harcayıp yılda 100 otomobil üretmezsiniz. Tek yapmanız gereken 1 otomobil üretmek ve onu olabildiğince hızlı hale getirmektir. Bu da, hassas mühendislik gerektirir. Pist testlerinin olmadığı bir dönemde, sağlam bir simülatör ve iyi bir rüzgâr tüneli şarttır. Her şeyin ötesinde, belki de asla satın alınamayacak olan, hiçbir sermayenin yetmeyeceği bir şey: know how. Şimdi size ilginç bir istatistik vereceğim:

Son 10 yılda Formula 1′de yapılan toplam 681 test gününde en fazla kilometre yapan takım Ferrari. Atılan 3.055.829 km’lik turun 453.899 km’sini atan kırmızı takım, McLaren’den yaklaşık 100.000 km daha fazla tur atmış. Hemen her yıl, Honda ve Toyota ile birlikte testlere büyük bir bütçe ayıran Ferrari, geliştirme/tasarım çalışmalarını da, doğrudan pistten aldığı verilere göre yaptı. Kendi pistine sahip olan bir takımın, Schumacher gibi tüm zamanını araç geliştirmeye ayıran bir pilotla yapacağı en mantıklı iş de test yapmaktı elbette, ancak bu durum, maliyetlerin kısılmaya başlandığı ve Schumacher’in etkisinin kaybolmaya başladığı 2009 yılından itibaren Ferrari’nin dezavantajına işlemeye başladı. Özellikle rakipleri McLaren’in, yazılım ve simülasyon alanında attığı adımların fersah fersah gerisinde kalan Ferrari, buna karşın ilk adımını 2009′un son aylarında, yeni simülatörünü açarak attı. Pist üzerinde test yaparak araç geliştirme aşamasında ilerleme kaydetmek artık çok zor. Özellikle aerodinamik kuralların tamamen değiştiği 2009 yılından sonra, önceki yıllara ait pist verilerini kullanmak da güçleşiyor, anlamsızlaşıyor. Takımlar, simülasyonlarına ve rüzgâr tünellerindeki verilere güvenmek zorundalar. Ferrari’nin, uzun yıllar testlere dayanan Ar-Ge prensibi, bugünün koşullarında artık bir işe yaramıyor. Yeni bir çağı yeni bir yaklaşımla karşılamak zorundalar ve bu elbette sancılı geçecek bir sürecin de ifadesi anlamına geliyor.

Bu süreçte Alonso’nun takıma kazandırılması, belki de Ferrari taraftarlarının yüreğine su serpecek çok önemli bir gelişme oldu. İyi işleyen bir otomobilde, gridin belki de en yeteneklisi ve hızlısı olan Raikkonen’in yerine, Schumacher-vari bir içgüdüsü ve çalışma etiği olan Alonso, Ferrari’nin bu yeni döneminde ihtiyaç duyacağı en önemli teknik ayrıntıdır bana kalırsa, pilotluğundan önce. Ferrari’nin, çünkü, pilot sıkıntısı çekmek gibi bir derdi olmadı, olmaz da. Maranello’nun şu anda en önemli açığı, pist testlerine bağımlı bir takım olmaktan çıkmak. İtalya’nın havacılık sektörünün, İngiltere’ye oranla neredeyse gelişmemiş olması, aerodinami anlamında Ferrari’nin ve İtalya’nın, hâlâ İngiliz bilgi ve deneyimine ihtiyaç duyabileceğini gösteriyor. Geçenlerde di Montezemolo’nun yaptığı, takım içindeki teknik kadroda değişiklik olacağı açıklaması, belki de böyle bir ihtiyaca yönelik adımları kapsayabilir. Göreceğiz. Ferrari’nin, 1990′lu yılların başındaki felakete dönme niyeti olmadığı aşikâr. Bunu ne kadar başarabileceklerini zaman ve bence Alonso gösterecek. Ferrari’nin belki de en büyük şansı, en büyük umudu Alonso.

 

Ali Ünal

http://www.ali-unal.net/f1/

 

Duyuru: Ali Ünal’ın kendi sitesinde yazmış olduğu yazılar eş zamanlı olarak sitemizde de yer alıyor. Kendisinin kişisel bir uğraş olarak gördüğü bu yazılar düzenli bir periyotta eklenmemektedir ve bizim sitemiz adına yazılmamaktadır. Bu konuda sizleri bilgilendirmek istiyoruz. Bizi kırmayıp yazılarının sitemizde yayınlanması isteğimizi geri çevirmediği için de kendisine teşekkür ediyoruz.


Yorumlar

  1. hile komplo suikast acaba kime mahsuz sayın meşrubatçı fanı

    geçen sene kanatları değiştiren,pisti yarış bitirme adına göremeyen,ve her fırsatta vettel efendi etrafında dünyayı döndürmeye çalışan ve akla gelmeyen yöntemlerle yakıt tasarrufu adı altında webbere yapılan numaraları herhalde biz yapmadık keza bu yıl yine öyle..

    siz dürüstlükten bahsederken o marko paşa ve horner efendiye bir bakın bakalım

    sicilinize bir bakın sonra başkasına laf edin.

    at gözlüklerini çıkarın redbul içerek değil.

  2. Ferrarinin fetret devrine girdiği bir gerçek schumi takımdan gittikten sonra ruh kalmadı onun için bazı takımlardan ruh alma içerisine bile girdiler.Raikonen bir ara o ruhu geri getirecek gibi oldu ama oda erken bıraktı daha sonra da adı hilelere komploloara suikastlere karışan bir pilotu başlarına getirdiler sempatisi sadece kendi taraflarlarında olan diğer insanlar tarafından antipatik ve istenmeyen bir kişi ile yola devam ederek bu süreci bitiremezler ne diyelim ruh önemli bundan kurtulmak için alosonun bu takımdan gönderilmesi gerekli.

  3. Ali kardeşimi tebrik ederim. Çoğunlukla olduğu gibi yine güzel bir yazı kaleme almış.

    Yazıda Ferrari'nin 1950 sezonundan itibaren her yarışa katıldığı yazılmış ama 1950'nin açılış yarışı olan Büyük Britanya GP gibi katılmadığı yarışlar da olmuştur. He bu katılmadığı yarışlar McLaren veya Williams kadar çok değildir, ama az da olsa vardır.

    Araç gelişiminde Ferrari ve McLaren ayrımını aylar önce yazmıştım, kısaca tekraralamak gerekirse; yaklaşık son 10 – 12 sezondur Ferrari McLaren'e oranla daha hazır bir araçla sezona başlar. Sezon içerisinde geliştirelecek bölümler McLaren'e oranla daha kısıtlıdır. McLaren ise daha yalın araçla başlayıp, parmak ısırtacak bir performans ile rakibini yakalar. İşte McLaren'in 'gelişim şampiyonu' olarak görülmesinin nedenlerinden biri de budur.

    Sürücülerin gelişime katkısı konusunda da buralara bolca yorum yapmış ve diğer arkadaşlarla bolca da tartışmıştım. O zamanlar demiştim ki; pilot araca atlat, pistte turlarını atar. Garaja döndüğünde mühendislerine sıralar, "Hızlanmada söyle, firenajda böyle, düzlükte şöyle, virajda böyle, virj çıkışında ön şöyle arka böyle… Hâlâ da aynı düşüncedeyim. Eğer aracı pilot geliştirecekse ne gerek var similatöre, tünele hatta mühendise. Ayrıca aracı pilotun geliştirdiğini söylemek mühendise küfür etmek değilmidir? Bundan 20 sene önce olsa tamam, pilotun aracı iyi okuması gerektiğini söylerim ama 2000'lerin teknolojisinde aracın neredeyse her santimetrekaresinde garaja müthiş veriler sunan mikroişlemciler mevcut. "Pilot araç geliştirir" diyenlere; Alonso araç geliştirmeden anlıyordu, 2009'da niye geliştiremedi? 2009'da Lewis henüz üçüncü sezonu olmasına rağmen müthiş araç geliştiren bir pilot mu oldu?

    Diğer bir konu; 2009'u Ferrari çöpe attı da McLaren niye zorladı. Ferrari bence mantıklı bir karar aldı. Baktılar yetişmenin imkanı yok, "2010'a odaklanalım şu an Brawn'ın yaptığını biz 2010'da yapalım" dediler. En azından şu ana kadar evdeki hesap çarşıya uymamış gibi görünüyor ama o zaman için mantıklı olan karar buydu.

    McLaren peki ne diye bu kararı almadı? Alamadı da ondan. Nasıl yani? Şöyle; takımın başına yeni bir patron gelmiş, Martin Amca. Kendisini takıma ve üstlerine kanıtlaması lazım. Diğer konu, başta Vodafone olmak üzere sponsorlar. Onları tatmin etmesi gerekiyordu. Diğer konu, Mercedes. Onları takımda tutması gerekiyordu. Diğer konu, Lewis ve babası. Onların olası homurdanmalarını önlemesi gerekiyordu. McLaren 2009'a asılmak için iki tane de kılıf buldu. Biri sezonu Ferrari'nin önünde bitirmek (Ferrari sezonu 9. sırada biterecek olsa McLaren 4. bitirecek olsa bu sefer sezonu X Takımının önünde bitirmek denilecekti), diğeri 2009 gelişmelerinin 2010'a aktarılacağı, 2010 aracına temel olacağı idi. İlk öne sürülen gerekçenin üstünde durmanın dahi anlamı yok benim için ama ikinci gerekçe her ne kadar mantıklı gelmese de insanların çenesinin kapanmasına yardımcı oldu. Ama gel gör ki MP4-25'in lansmanında McLaren taraftarları geçen senenin aracından çok çok farklı bir araçla karşılaştı. Tabi aracın yırtıcı görüntüsüne kapılıp kimsenin aklına "Hani geçen seneki çalışmalar bu araca aktarılacaktı?" sorusu gelmedi.

    Daha sezonun ortasına gelmedik ve her yarış lider değişebiliyor. O sebeple Ferrari'den ümidi kesmek için çok çok erken.

    Burak kardeşim, Mosley o sözü neden söyledi? Kendi eliyle yukarıya çıkarttığı takımın F1'e ekonomik olarak zarar verdiğini gördü de söyledi. Yanlış mıyım?

  4. Fotoğrafta da Brawn'ın gözlüklerine de diyecek yok, Cem Yılmaz'ın dediği gibi caminin minareye kaynak yapacak kadar büyük 🙂

  5. burak bocek avatarı

    Yazıya gelecek olursak Ali Ünal eline sağlık hep yaz lütfen sitede imrenerek okuyorum.Çok doğru ve çok güzel bilgiler veriyosun bence.Güzel tespitler ancak unutmamal lazım ki Ferrari o dönemlerde kurallarında yardımıyla büyük bir hanedanlık kurdu.Yani o sınırsız kurallar ile zaten kaynaklar birleşince Ferrari'nin başarısız olması imkansızdı.2 tane pist suni kar bile yağdırabiliyorlar,sabahtan akşama kadar test,sınırsız devirler ve Ferrari'nin gücü burda ortaya çıkıyor +her yarışa motor.Yani Ferrari,belli bir tarihten 2008e kadar Fia onları tüm takımlara karşı yanına alıp kuralları belirlemiştir.Buda o ekibin dönemine denk gelmiştir.Emin olun aynı adamları tekrar getirsek şu kurallarda biraz adha başarılı olabiliriz ancak kesin şampiyon oluruz yada 5-6 tane üst üste alırız diyemem.Neticede baştan yaratıldı adeta Schumi ve ekibi takıma gelince ancak bundaki en büyük etken tabiki kurallar.Daha sonraları işler biraz değişti hiç rekabet olmayan ortama rekabete aykırı kurallar zorunlu olarak girdi.Seyirci sayısı azalmış ve f1in seyir zevkide düşüyordu,Mosley ağızıyla: "Ferrariyi durdurmamız gerekiyordu" dedi.Sonrasını biliyoruz yap boz gibi değişen bir sürü yeni kural,format…Ferrari hep bi bocalama dönemi yaşadı bunlara uymakta.2005 te aynı ekiple lastikler yüzünden ortada hiç yok tek galibiyet oa boykottan o zaman 2009da daha başarılıydı takım diyebiliriz.Çünkü hakkıyla galibiyet aldı ve araç gelişiminden çok kerse para yatırdılar.Şimdi büyük umtualrla sezona başladın açıkçası ilk yarışlar araç bekleneni verdi ve bizi tatmin etmişti.Bildiğiniz üzre harika bir duble ile sezona başladık.Ancak şu an içinde bulunduğumuz gelişim sıkıntısının nedeni bence tam olarak ekip değil uğratığımız konudur.Kendi çözümlerimize yönelmek yerine başkasının kaybettiren sistemine yöneldik.2009da kerse yapılan yatırımdan farkı yok.Ancak bu tkaım geri gelecektir.Yeni ekip bazen işleri yüzüne gözüne bulaştırsada bazen bizi verem etsede düzelicektir.Bu ekiptekiler o efsane dönemdekilerin öğrencisi.Ferrari ve mühendisleri artık onlar olmadan da başarılı olmalı,ayakları üzerine basmalı.Her zaman anne babamız arkamızda olmaz onlardan öğrendiklerimizi aktarmamız ve başarılı olmamız lazım.Son olarak şunu demek istiyorum;evet takım ciddi bir İtalyanlaşmaya gidiyor ancak bunda bile onları anlayabiliyorum.Ben bir Türk olarak kendi takımım olsa yıllarca büyük başarıla imza atsam ve kadrom hep yabancı olsa artık yavaştan o ekipte stajer isimlere şans verip yükselmelerini yani kendi vatandaşımında kendisini ispat etmesini isterdim

  6. burak bocek avatarı

    Ferrari-Schumi = Mclaren + Mercedes tmm mı Cun Bundy daha öncede yazdım bu sana yeterli cevap olmuştur umarım.Ortamı germek adına yazılan ve sürekli aşağılama içeren bu adamın ve bu adam gibi yazan diğer arkadaşların yorumlarına daha ne kadar izin vericeksiniz?Size şikayet maili atıyoruz tenezzül edip cevap bilie atmıyorsunuz.Admin yada editör sen ne yapıyorsun kardeşim ne işe yarıyorsunuz siz.İlla papaz mı olucaz sizinle.O kadar yazılan yorumlar için kural koymuşsunuz ama ne hikmetse uymayanlar hep aynı kişiler.Yeter artık şu sitenin seviyesini düşürmeyin.İlla bunu yazmak mı lazım Allah Allah

  7. Ben olayın milliyetlere bağlanmasını çok doğru bulmuyorum açıkçası. Sonuçta işin temeline bakarsanız bu güçlü markayı yaratan uzun yıllar verdiği mücadeleyle de bir efsaneye dönüştüren isim yine bir İtalyan, Enzo Ferrari.
    2000′li yıllarda Ferrari’de bulunan ekip bir efsaneydi, bunu herkes kabul ediyor ancak o ekip zaten çok uzun yıllar devam etmişti ve hepsi de başarıya o kadar doymuştu ki artık konumları onları tatmin etmiyordu. Nitekim Jean Todt FIA başkanı oldu, Ross Brawn kendi takımını kurdu, Schumacher ise 3 yıl ara verdikten sonra başka bir takımda yeniden şampiyon olmak için yeni bir mücadeleye başladı. Ayrıca bu isimler Ferrari’yi bıraktıktan sonra yeni isimler bulup onlarla sıfırdan başlamak da inanın başarı açısından çok daha uzun zaman alırdı. Nitekim şu anda Ferrari kiminle yolunu ayırırsa ben eminim ki rakipler o kişiyi havada kapacaklardır. Örnek olarak F60′ın başarısızlığından dolayı görevine son verilen John İley’i verebiliriz. Eğer bu adam o kadar kötüyse neden McLaren hemen anlaştı adamla? Newey’in dehasından kimsenin şüphesi yok ancak onun bile Red Bull’a geldikten sonra çok iyi bir araba yapması birkaç yıl sürdü. Bu işler tek adamla yapılabilecek işler değil, Newey ekibi olmazsa bence bu kadar başarılı olamazdı. Ferrari sıfırdan bir ekipte kurabilirdi ama o ekibin başarı elde etmesi de en az birkaç yıl sürerdi, üstelik başarı garanti de olmazdı ki ferrari o sürede 2 takımlar birde pilotlar şampiyonluğu kazandı.
    Ben Ferrari’nin şu anda ki nispeten başarısızlığını çalışanlarından çok, çalışma şekline bağlanabileceğini düşünüyorum. Burda kendine ait iki tane pisti olan bir takımdan bahsediyoruz. Eskiden test yasakları da olmadığı için Ferrari bütün araç gelişim felsefesini yaptığı testler üzerine kurmuştu. Barrichello’nun “Fiorano’da karanlık çökene kadar test yaptığımı bilirim” dediğni çok iyi hatırlıyorum. Test yasakları geldiğinde ferrari buna diğer takımlar kadar uyum sağlayamadı. McLaren’in sezon içi gelişimde bu kadar iyi olması da yeni kurallara ne kadar iyi uyum sağladığını ve aracı test etmeden de simülasyonlar yoluyla geliştirebilmesinde yatıyor. Kış testlerinde McLaren’in araçlarının orasına burasına taktıkları ilginç aletlere belki de herkes gülüyordu ama daha 7. yarışa geldiğimizde belki de bu aletler sayesinde 1 saniye fark kapatabildiler ve daha neler yapabileceklerini de göreceğiz.
    Son olarak teknik ekiptense belki bir yönetici değişikliğinin -onunda uzun vadede- işe yarayabileceğini düşünüyorum. Zaten Domenicalli’nin suyu ısındı, bu sezon işleri düzeltemezse Montezemolo’nun hışmına uğrayacağı kesin..

  8. ''gridin belki de en yeteneklisi ve hızlısı olan Raikkonen’in'' işte Kimi'yi bu yüzden seviyorum:)

  9. yine zevkle okuduğum bir yazı. başkan montezemel nun o piste para yatırdık kulanmak istiyoruz demesi bu yüzdenmiş demek. umarın ferrari elindeki bu şansı yanii alonso yu kullanmasını bilir.

  10. Fern4ndo-4LonSo avatarı
    Fern4ndo-4LonSo

    =en iyisi.

  11. Ali Unal= Formula 1`in Banu Avar`i 🙂 Tebrikler kardesim, yazilarini zevkle okuyoruz..

  12. Micha3L Schum4cheR avatarı
    Micha3L Schum4cheR

    Ali Ünalın yapmış oldugu yazısını bastan asaga okudum suna vardım.Cok doğru sölüyor ferrarinin altın yılları sırasında buyukbir kadro vardı ve kurallar cok farklıydı simdiki sistemle o zaman ki sistemin arasında cok fark var ferrari bu kurallarla bu yasaklarla nasıl mucadele etmesini bilmiyor su andaki muhendislerimiz ingiliz ler kadar basarılı olamıyor ferrarinin geriye donmesi icin kadro değişikligi sart ve buyuk bir değişime girmeleri gerekiyor 2006 dakı gibi butun kadro değişmeli yoksa 1990 ların basındaki gibi eski gunlere donebiliriz Alonsonun ferraride olması mukemmel bir şey ama aracınız yavas ise onun yapabilecegi bir şey yok sadece muhendisiyle arac hakkında konusur gerekli acıklamayı yapar neden yavasım diye srar arastırır bazı konularda arac hakkında sikayetlerını soleyerek gelisime katkı saglar demek istedigim takım calısmasını cok iyi uyan bir pilot ve arac ici gelismesinde buyuk payı var o bakımdan ferrarinin bu tür basarısızlıgı tarihini göze alarak yorumlarsak Downforce uzmanı olan Ross Brawn 2009 da kendini farklı bir takımla ve bes parasız sekilde mercedesın katkısıyla sampiyon oldu hemde button ile honda da surunen bir pilotla sampiyonluk kazandı demek istedigim aracınız en hızlıysa sampiyonluk icin pilotajlık 2 ci kısma kalıyor sen alonsoya yada massaya iyi bir arac yap massa da alonsoda sampiyonluk icin savasir tecrube ayrı bir olay ama aracda cok onemli Son olarak Ferrarimizi Artık sahnede tekrar rekabetci gormek istiyorsak 2006 dan beri bu kadroyla devam eden takım büyük değişime başlamalı eger bu sezonda sampiyon olamassak Montezomolo Kadro değişimi için Düğmeye basıcaktır buna şüphem yok cunku 2 senedir o kadar para harcanıyor rekabet derecesi çok düşük o bakımdan Ferrariye yakısmayan bir tablo cıkıyor taraftarlarını üzüyor eski günlerini özlüyorsun ARTIK FERRARIM UYAN takım içi yönetim bir an önce değişmeli 2010 sezonu hepimizin iyi dilekleriyle gecer inş.Alonso Senden Patlama Beqliyoruz Canada OLmasa bile Valenciadaki Guncellemeler bunu gosterecek sabırsızlıkla bekliyorum.

  13. can bundy (spa 2000) avatarı
    can bundy (spa 2000)

    özür dilerim doğrusu.

    Ferrari-Schumi=?

  14. can bundy (spa 2000) avatarı
    can bundy (spa 2000)

    schumi-ferrari=?

  15. Bu arada fotograf harika bana birçok seyi hatırlatıyor.Hey gidi günler : (

  16. Jean Tod , Ross Brawn Ve en önemlisi Michael Schumacher.3'ü Ferraride bir arada deilse Ferarinin basarılı olması cok zor..

  17. Elinize sağlık, her zamanki gibi harika bir değerlendirme olmuş. Son 4 sezona bakarsak takımın bir gelişim zaafiyeti yaşadığı çok aşikar. Bunun çözümü de ilki kadar başarılı olması mümkün görünmese de ikinci bir rüya takımı bir araya getirmek. Alonso Ferrari için büyük bir şans fakat tek başına yeterli olması mümkün değil. Üzerinden 15 yıl geçse de halen Schumacher'in en büyük başarısının Ferrari'ye İngiliz mühendisleri beraberinde getirmek olduğu söylenir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir