Son yarışlarda, Formula 1 Yönetimi (FOM) kameraları bile boş tribünlerin görülmediği bölgelere konuşlandırmıştı. Seyircilerin olmadığı bazı tribünlerin üstü örtülmüştü.
Bernie Ecclestone ile yapılan görüşmeler sonucunda girişimciler tarafından kararlaştırılan pistin inşaa bölgesi en büyük eksilerden biriydi. Oraya “İstanbul Park” diyebilirsiniz ama öyle değildi.
Şehir merkezinden piste seyirci taşıyan otobüslerin piste ulaşması iki saat sürüyordu. 2006 yılında gittiğim yarışta yolu bulamamış olmamı da burada sayabiliriz.
Türkiye yarışı, yarış organizatörlerinin ve FOM’un ileri görüşlü olamamasının kurbanı olmuşa benziyor. Formula 1 takvimindeki en ucuz bilet fiyatlarına sahip olan pistlerden biri olmasına rağmen, ülkenin takvimde Gayri Safi Yurt İçi Hasılası (GSYİH-GDP) en düşük ülkelerden biri arasında olması da bir etken.
Aynı zamanda Türkiye, kısıtlı motor sporları kültürü olan bir ülkede Formula 1’i pazarlamada zorluk yaşadı. Pistin resmi internet sitesine bakıldığında Formula 1’in gerçekleşmediği 51 haftalık süreç içerisinde pistte hiçbir etkinliğin yapılmadığı görülebilir.
Pistin açıldığı ilk üç yıl içerisinde MotoGP, WTCC, DTM ve Formula Renault 3.5 yarışları ile birkaç GT serisi yarışı yapılmış olsa da onlar da bir iki yılın ardından bir daha piste uğramadı.
Pistin takvimden düşmesinin üzüntüsünü sadece kariyerindeki 11 zaferin 3’ünü orada kazanan Felipe Massa yaşamıyor. Neredeyse tüm pilotlar ve taraftarlar Hermann Tilke’nin en iyi pistlerinden birisi olan, belki de en iyisi olan bu pistin kaybedilmesine üzgün.
Sekizinci viraj (daha iyi bir ismi hak etmez miydi?) kesinlikle son on yılda Formula 1 pistlerindeki en iyi viraj.
İstanbul Park, DRS olmadan ve kuru hava şartlarında bile mücadele için gerçek bir imkan sunuyordu. Lewis Hamilton’ın 2006 yılında GP2 yarışında ortaya koyduğu mücadeleyi unutan kimse yoktur herhalde.
Geçen sene, lider Red Bull pilotları arasında yaşanan çekişme görülmeye değerdi ancak ne yazık ki pistte o anı yaşayabilen, izleyebilen çok fazla kişi yoktu.
Eğer Formula 1, Hindistan, Amerika, Rusya gibi yeni pistlerde başarıya ulaşmak istiyorsa Türkiye’de yapılan hataların tekrarlanmaması gerekir. Yarışı kuş uçmaz kervan geçmez bir bölgede yapmamalı, gerekli promosyon gerçekleştirilmeli ve potansiyel seyircilerin erişim gücünden yüksek fiyata pazarlanmamalıdır.
Önünde sonunda, birileri Formula 1’in gideceği yeni pistlerin başarısının garantisi konusundaki sorumluluğu üzerine alacak.
F1 Takımlar Birliği Başkanı Martin Whitmarsht takımların bu sorunu anladıklarını vurgulamıştı: “Bence endişe edilmesi gereken şey bizim yeterli olanı yapmamızdır. Çin ve hindistan konusunda konuştuk. Bence buralar heyecan verici yeni pazarlar. Ama aynı zamanda yarışları gerçekleştirip kolayca evimize dönemeyeceğimiz pazarlar. Daha sıkı çalışmamız gerekecek.”
Ama sporu pazarlamak takımları sorumluluğu olmamalı. Bunu yapacak kişiler FOM ve yarış organizatörleridir ki bu kişiler Türkiye’nin Formula 1’e tutunması için üzerine düşeni yapmakta yetersiz kalmış ve başarısız olmuştur.
Yedi Yılda Türkiye Grand Prix’si
2011 Turkiye Grand Prix — Vettel, rakipleri kendi liglerinde mücadele ederken galibiyete ulaştı.
2010 Turkiye Grand Prix – Red Bull’un kendi kendini cezalandırdığı yarışta McLren dublesi izledik.
2009 Turkiye Grand Prix – Vettel’in hatası Button’a bir galibiyet daha getirdi.
2008 Turkiye Grand Prix – Massa, İstanbulda’ki ard ard üçüncü galibiyeti kazandı.
2007 Turkiye Grand Prix – Hamilton lastiğindeki patlakla uğraşırken Massa yarışı kazandı.
2006 Turkiye Grand Prix – Massa’nın ilk galibiyeti
2005 Turkiye Grand Prix – Raikkonen kazanırken Alonso hasarı en azda tutmayı başarmıştı.
Bir yanıt yazın