Geçmişte Gümüş Oklar

yazar:

kategori:

Son 50 yıl içinde formula 1’de genel olarak ingiliz takımlarının egemenliği görülüyor. Italyan Ferrari Takımıysa yüksek bir başarı grafiği çizmeyi sürdürebilmiş bir diğer takım.
Formula 1’in yoğun mücadele ortamı teknolojik bir savaş’tan farksızdır. Formula 1’de ingiliz düşünüş tarzının diğer tüm avrupa ülkelerinden daha baskın çıktığını görüyoruz, politik açıdan kulağa doğru gelmeyecek belki ama istatistikler bu işi ingilizlerin daha iyi yaptığını kanıtlıyor.

AMA TARİH BUNUN DAİMA BÖYLE OLMADIĞINI SÖYLÜYOR
Grand prix yarışlarını disiplinsiz parasız ve ayrıntıya önem vermeyen bir takımın kazanması mümkün değil. İngilizlere bu acı dersi veren 1930’ların o muhteşem Alman Mercedes Benz takımı olmuştur.
Almanlar daha önce amatör centilmenlerin uğraştığı bu spor dalına profesyonellik kavramını getirmişlerdi. Mercedes Benz’in Gümüş Okları (silver arrows) Hitler Almanyası’nında Gurur Kaynağıydı.
”Hitler’in Alman ulusunun herşeyde en iyi olduğunu göstermek gibi bir saplantısı vardı, Grand Prix yarışlarına katılmanında Almanların mühendislik örgütlenme ve yönetim gibi konularda üstünlüğünü sergilemek için bulunmaz bir fırsat olacağını düşündü. Mercedes Benz Firmasına Hatırı Sayılır oranda Finansal Destek Sağlayarak ileri teknoloji ürünü yarış arabaları üretilmesini sağladı.”
Mercedes Benz 1937 – 1938 yıllarında gerçekten görülmeye değer bir takımdı. gürültülü hızlı ve gösterişli arabaları vardı ama rakipsizdiler. yani mercedes benz yarışları tüm diğer takımların 5 dakika önünde tamamlıyordu. tamamen farklı bir ligde yarışıyorlardı aslında. Süperşarjlı 3 litrelik v12 motorlarıyla Mercedes Benz w154’ler 1938 Trablus grand prix sinde tüm rakiplerini ezip geçti. Mercedes’in başarısının ardında takım yöneticisi Alfred Neubauer’in örgütleme dehası vardı. 1.dünya savaşı sırasında avusturya ordusunun motorize topçu birliklerini örgütleyen Alfred Neubauer gümüş oklar için el ve bayrak işaretlerine dayanan sinyaller geliştirdi bunlar sayesinde yarış sırasında sürücülerle iletişim kurması mümkün oldu. Ne Yazık ki Hitler’in Daha Büyük Hırsları Yüzünden grand prix yarışları 1939 sezonunun ardından bir duraklama dönemine girecekti. ama o duraklama döneminden önce Gümüş Oklar Tarihe adlarını yazdırdılar. İleride Onların Koyduğu standartları başka bir takımın yakalayıp yakalamayacağı merak konusuydu.

2. Dünya Savaşından önce grand prix yarışları Almanların Egemenliğindeydi, Alfred Neubauer yönetimindeki Mercedes Benz Bugünün formula 1 takımlarını tanımlayan profesyonellik standartlarını ilk belirleyen ekip olmuştu.

2.Dünya Savaşının ardından Almanya’nın enkaz altında kaldığını gören İngiliz motor endüstrisi bir zamanlar Mercedes Benz’in elinde bulunan egemenliği eline geçirmek için kolları sıvadı.
1.5 litrelik BRM. (British Racing Motors)un en yeni arabası olması dışında 160 farklı ingiliz firmasınında ortak yapımı hedefi yarışçılıkta İngilizlerin Sahip olduğu prestiji yeniden yükseltmek. BRM’in 1950 yılında pistlere çıkacağı tahmin ediliyor. İddalı BRM projesinin Fikir Babası yarışçı centilmen Raymond Mays’di ama Mays’in esin kaynağı Almanyaydı. Savaşın sonları yaklaşırken Müttefikler Almanya’nın teknik kadrolarını yağmalamış, Amerikalılar Alman Roket Bilimcileri kendi taraflarına çekerken, İngilizlerse Almanların grand prix başarısını çalmaya Karar vermişlerdi.

İngiliz Kraliyet Yayın Dairesi Başkanlığı 1948 yılında 1934 – 1939 yılları arası Alman Grand Prix yarış arabalarının gelişimine dair inceleme diye adlandırdığı gizli bir rapor yayınladı. Bu Rapor BRM’in Temelini oluşturacaktı.
Oysa Brm yanlış bir başlangıçtı Mercedes w154’ün küçük bir kopyası gibiydi, ama süperşarjlı 1.5 litrelik v16 motor yüzünden teknik açıdan çok karmaşıktı daha da kötüsü Raymond Mays bir Alfred Neubauer değildi. Belli bir hedefi olmayan BRM projesi çok geçmeden halk için bir utanç kaynağı haline geldi. BRM projesi yarışı kazanmak için en gerekli şeyin ne olduğunu kavrayamamış kişiler tarafından yönetiliyordu. teknik açıdan harika fikirleri vardı ve incelikli bir araba inşa etmişlerdi ama bunlar asla işe yaramadı. İngilizler Endüstri Sponsorluğundaki motor yarışlarında kötü olduklarını anlamışlardı Kazanmanın Başka bir yolu olmalıydı.

1954 yılında Alfred Neubauer ve Mercedes Benz takımı Grand Prix yarışlarına geri döndü Gümüş Oklar o gizli bileşenlerini kaybetmemişlerdi BRM’de olmayan herşey onlarda vardı. Tepeden Tırnağa Jilet gibi ve Acımasızca Etkiliydiler. Mercedes Benz’in dönüşü yeni kurular Batı Almanya’nında Umutlarını simgeliyordu takım 1 sezon içinde motor yarışlarında egemenliği yeniden ele geçirdi.
1955 İngiltere Grand Prix sinde ilk 4 sırayı Mercedes Benz’in arabaları aldı. Mercedes Benz Sürücüsü Stirling Moss Formula 1’in yeni çağında İngilterede yapılan bir yarışı kazanan ilk ingiliz olmuştu. Alfred Neubauer’in takımı yine eskisi gibi durdurulamaz görünüyordu, ama takımın egemenliği yine bir trajedi ile sona erecekti. Mercedes Benz o sezonun sonunda tüm motor sporlarından çekildiğini açıkladı. Haftalar önce takım Motor sporları tarihinin en kötü kazasıyla sarsılmıştı 24 saatlik Le mans yarışında pitstop’a girmek için yavaşlarken daha küçük bir arabaya çarpan Mercedes Benz seyircilerin üzerine uçmuştu. 80’den fazla kişinin hayatını kaybettiği kazanın ardından Mercedes Benz 30 yıl boyunca bir daha grand prix yarışlarına dönmeyecekti.


Yorumlar

“Geçmişte Gümüş Oklar” için 16 yanıt

  1. Söz konusu limitler, high machines, başarılar olduğunda Mercedes-Benz biraz garip bir markadır. Saydığın o 4'lü gibi asla değil. Benim takdirim bu şekildedir. Sadece F1 için de değil tüm motorsporları için de öyledir. Ferrari'nin geçmişten bugüne bir çok dalda başarısı malum, Mclaren hakeza öyle Can Am/Lemans/GT1 krallıkları mevcut olan bir efsane, Williams desen dünyada çok az atelyenin kazandırabildiği kadar teknoloji kazandıran ufak bir kuruluş. Son mekanik kers olayını hatırlarsınız bunu geliştirdi ve otomotiv sektörüne satıyor. 20 yıldır bu şekilde geliştirip sattığı bir çok teknoloji mevcut. Carbon fiber alaşımların oluşturulmasında geçmişte öncülük yaptığını biliyorum. Web arşivlerinden bulunamıyor malesef herşey. Lotus mu Lotus desen diğer serilerin dışında ürettikleri ile değil daha çok dahil oldukları ile meşhurdur. Lotus'un katkı sağladığı performans serisi makinelerin sayısı Mercedes'in sport ürün ağacı sayısını rahatlıkla geçer bence. Mercedes düşmanlığı yapabilecek kadar ahmak değilim sadece ne olduğunu biliyorum arkadaşın tecrübe ettiği ürünleri beni cezbetmiyor ben bmw tarafındayım (buradan anlaşılır sanırım birşeyler). Ne dedim garip bir marka dedim bir takla attı diye ürünü/olayı terkeden bir marka Mercedes (ip ucu Mark Weber) hatta bu konuda daha geçen gün DH oto bölümünde paylaşımda bulundum CLK-GTR'ye atfedilen bir yanlışlığı tüm hararetimle düzeltmeye çalıştım. Benim için Mercedes'in geçmişi başarılarla doludur ama bugünü için aynı şeyleri söyleyemem 🙂 hele ki ortada Ferrari, Mclaren gibi olağan üstüler hakiki garaj takımları var iken. Beni şişirilmiş markalar değil mühendislik atelyeleri, şahsiyetlerin imza'ları heyecanlandırır. Aynen Brawn gibi, Senna gibi, Shelby gibi 🙂

  2. Öncelikle bizi hor görüyorsan, ki yazdıklarından anladığım kadarıyla gördüğün açık; burada ne işin var? Git Ecclestone'ın ümüğünü sık, havuzdan Mercedes'e daha çok para ve kıymet versin. M1CHAEL(İbrahim)'i senden çok önce tanıdığım ve takip ettiğim doğru ve benim ölçüme göre bilgili ve makul biri. Anti parantez ıspatlamak istediğin ve ya dikte etmeye çalıştığın şeyler çoğumuz için sır değil; söylemek acizlik gibi duracak ama yine de özür dileyerek ben de Formula 1'de yarışırken hayatını kaybetmiş iyi bir pilotun kardeşi ile kendimi bildim bileli aile dostu olan biriyim ki beni bu spora çok küçük yaşta bilinçlendiren odur.. Kendi halkımın insanıyla bu spor hakkında saygı çerçevesi içinde paylaşımda bulunmak en büyük zevklerimden biri ve senin tavrın pek hoşuma gitmediği için mevzu bu reddeye geldi ama bunları unutmak benim için çok çok kolay: Dostuz ve bundan sonra seni ön yargısız takip edeceğim, bitti!

  3. Öncelikle bizi hor görüyorsan, ki yazdıklarından anladığım kadarıyla gördüğün açık; burada ne işin var? Git Ecclestone'ın ümüğünü sık, havuzdan Mercedes'e daha çok para ve kıymet versin. M1CHAEL(İbrahim)'i senden çok önce tanıdığım ve takip ettiğim doğru ve benim ölçüme göre bilgili ve makul biri. Anti parantez ıspatlamak istediğin ve ya dikte etmeye çalıştığın şeyler çoğumuz için sır değil; söylemek acizlik gibi duracak ama yine de özür dileyerek ben de Formula 1'de yarışırken hayatını kaybetmiş iyi bir pilotun kardeşi ile kendimi bildim bileli aile dostu olan biriyim ki beni bu spora çok küçük yaşta bilinçlendiren odur.. Kendi halkımın insanıyla bu spor hakkında saygı çerçevesi içinde paylaşımda bulunmak en büyük zevklerimden biri ve senin tavrın pek hoşuma gitmediği için mevzu bu reddeye geldi ama bunları unutmak benim için çok çok kolay: Dostuz ve bundan sonra seni ön yargısız takip edeceğim, bitti!

  4. Uğur, verdiğin başlıktaki yorumlarınızı okudum kardeşim. M1CHAEL'ı savunmak için değil ama anladığım kadarıyla M1CHAEL'in düşüncesi şu: '3-5 sezonluk başarıyla bir şey olmaz'.

    Ben de bu düşünceye katılıyorum. Önümüzde Red Bull örneği var. '09-'10 sezonları çok başarılıydılar, '11 sezonunu süpürdüler. Ama ne bir Ferrari ne de bir McLaren olabildiler. Hatta son yıllarda sürünen Williams kadar bile değiller. Diğer örnek de Brawn GP. Tek sezon ve o sezonda çifte şampiyonluk. Ama gerisi nerede?

    Motorsporlarının tümünü değil, sadece Formula 1'i takip ederim. Yazılanlardan-çizilenlerden anladığım ve rakamlara bakınca da hak verdiğim olay şudur: Formula 1'in 4 büyük takımı var. Bunlar; Ferrari, -efsane- Lotus, McLaren ve Williams. Diğerleri çok çok daha geride.

    Allah içimi biliyor ki bu takımların arasına Mercedes'in de girmesini isterim. (Zaten yukarıdaki yorumumdan Mercedes'e olan alakamı anlayabilirsin 🙂 ) Ama Jaguar, Honda, Toyota, BMW örneklerindeki acı tecrübelerimiz, üreticiysen bu işi gerçekleştirmenin çok zor olduğunu söylüyor. Hele bir de adın Mercedes ise bu daha da zor olabilir. 40 tane ortak. Her kafadan bir ses. Başarı gelmez, homurdanırlar. Başarı gelir, Aabar haberi çıkar. Ama dediğim gibi inşallah kalıcı olur ve önümüzdeki 15-20 sene içinde Formula 1'in 4 büyük takımını 5 büyük takım yaparlar.

  5. Buradan birşeyler karalamış olayım. Uğur şahsına karşı bir garezim yok. Yaklaşımımdan geçen sen böyle anladın. Brawn'ı satın aldığı günlerin sonrasından beri F1'de dominasyon yapabilecek tek takım olarak bu markayı gördüm. Bunun üzerine izahat yapan burada ki bir iki kişiden biriyim fakat yine aynı şekilde anlık düşüncelerimi değiştiren yine markanın kendisi. 'Redbull tahmin etmediğim derecede erken havlu attı' Mercedes'in henüz zamanı var ama o zamanı görmeyebilir. Şunu hep ifade ettim burada çünki bana kendileri öğrettiler. BMW, Toyota vs sadece birer marka asla garaj takımı değiller ve kıymetleri o kadar…
    Sorduğum sorunun cevabını köşe yazından alamadım kusura bakma o yüzden yazmış olmak için yazmadım.

  6. Adım İbrahim bu arada.
    🙂

  7. ben boş biri değilim yokladığım takımlarda boş değil. kulaktan dolma sitelerden okuduğum haberler ve anksiklopedileri okuyarak öğrendiğim bilgilerde değil. çoğu olayı yaşamış olan insanlarla birebir istişare yaparak öğrendiğim konular, sen m1cheal'ı dolu biri olarak görebilirsin daha önce beni çok görmedin çok konuşmam çünkü bişeyler yanlışa doğru giderse konuşurum bundan sonra takip et m1cheal mı dolu ben mi boşum anla kimseye bişey ispat etmek durumunda değilim. yazıya teşekkür edip işinize bakacagınız yerde benim muhabbetime çomak soktun. tamam belki ben kadar bilmiyorsun ama m1cheal bu kadar dolu birisiydi neden bunları paylasmadı böyle yaparak ışık tutmadı? boş konuşmayın boşu boşuna dolu olan biri anlatır öğretir biz biliyoruz bu işleri siz önünüzdeki kağıta kaleme bakın yarışları izleyin

  8. bunları en son hakedecek kişi o ise eğer ben formula 1i bilmiyorum demektir. ''Moss Mercedes'i Tebrik Etti'' haberinde mercedes benz takımının geçmişi ve şimdiki haliyle ilgili konuşmaları benim kaldırabileceğim türden yorumlar değil. ben titiz bir insanım sonuçta bir de mercedes yol otomobilleri test mühendisiyim içine binip kokusunu solumadığı arabaların geçmişine dair kendi şahsi bilgisi ile konuşmasının manası yok bana göre o sanatı ve inceliği tatmayan insanlar benden daha iyi biliyor değil… bende ne formula otoritelerinden nede patronlardan nede pilotlardan daha iyi biliyor değilim ilk önce herkes yerini bilecek

  9. M1CHAEL'e bu yazdıklarından ötürü yakında pişman olabilirsin – bi yerden bi kin kapmışsın ama.. 🙂 sıkı dur: o boş biri değil.. Aslında Mercedes'i küçük gören yok ama kusura bakma sonradan yorumlarında yazdıklarına bakarak diğer takımları da yoklarmış gibi görme ve ya gösterme gayretine girişmiş görüyorum seni diye tenkit edermişim 🙂 .. Her halükarda verdiğin bilgiler takdire değer.. Onur hoca da bildiğimiz gibi zaten!.. Sağ olun..

  10. duygu patlaması yaşamış 🙂

  11. Bunları M1CHAEL'a neden yazdın, anlam veremedim. Yalnızca şunu şöyleyebilirim; bu yazdıklarını belki de bu sitede en son hak edecek kişiye bunlar söylenmemeli.

  12. Estağfurullah M1CHAEL. Şu sitede bana bir şeyler öğretebilen bir kaç kişiden birisin. Çok sağol.

  13. Onur'un böyle yapmasının senin için iyi olduğu kesin ağzınla söylediğine göre sen bu motor sporlarında neyin nasıl ve ne zaman olduğundan bi habersin ve aslında bu yazıyıda sadece senin gibi bu konulardan bi haber Mercedes'e ve geçmişine muhalif insanlara tokat gibi bir yazı olduğunu biliyorum ben yazarım sen okursun başkası yazar sen gene okursun muhalif bir yorum ekleyemezsin açık yok çünkü gerçekler bunlar. Moss Mercedes'i tebrik etti haberinde avazın çıkıyordu gel gitlerle olmuyor bu iş diye Mercedes'in neler yapıp başardıklarını neler yaşadıklarını ayrıntılı bir şekilde öğrenmiş oldun gene muhalif ol gene bildiğini oku ama bu habere ekleyebilcen hiç bir olay yok. mürayilik yapma küçülüyorsun. öğrenebilirsin spor tarihini Ferdinand Porsche , Enzo Ferrari , Colin Chapman , John Cooper , Frank Williams , bu adamlar neler yapıp becermiş bir yerlerden oku formula 1'e yön veren takımları bu araları boş konuşma ile harcama.
    Bilmemek ayıp değil öğrenmemek ayıptır.

  14. Çok sevimlicene de olmuş Onur sağ ol her zaman derim sen bu işi biliyorsun.:)
    Biz boş boş yorum atarız sen tarihiyle, verisiyle nokta koyarsın 🙂

  15. Mercedes Benz'i küçük gören kişiler için iyi bir yazı yazdığıma inanıyorum bilmeyen arkadaşlar içinde güzel olduğu kanaatindeyim. seninde ayrıntılara girmen iyi olmuş daha açıklayıcı ve aydınlatıcı umuyorum ki formula 1 in ustalarına daha iyi bir saygı ile bakacaklardır.

  16. Emeğine sağlık. Bilmeyenler için gayet iyi olmuş.

    İzninle, 'thrillercd' isimli kullanıcının 'Mercedes GP Petronas F1 Takımı' başlıklı makalesine gönderdiğim mesajı, bir arkadaşla Ferrari ve 'kırmızı' konusunu tartışırken gönderdiğim mesajı ve bir de daha önce paylaşmadığım bir tarihi gerçeği de ekleyerek şu aşağıdaki mesajı ileteyim 🙂

    Formula 1 öncesi yarışlarda Mercedes

    1909 yılında Lightning Benz 200 km hızı aşan ilk Avrupalı otomobil olmuş. Florida'nın Daytona kum pistinde Bob Burman'ın kullandığı Lightning Benz saatte 228 km hıza ulaşarak uçak ve trenden daha fazla hız yaparak dünyanın en hızlı aracı olarak kayıtlara geçmiş.
    Lightning Benz -1
    Lightning Benz -2

    Mercedes, 9 Eylül 1923'te Monza'da gerçekleştirilen Avrupa GP'de 'Benz RH' modeli ile mücadele etmiş. 6 silindirli 2.0 litrelik motora sahip olan Benz RH, aerodinamik görüntüsü sebebiyle 'Gözyaşı' lakabını almış.
    Benz RH -1
    Benz RH -2

    1924'de Sicilya'daki Targa Florio Yarışı'nı kırmızı Mercedes'iyle Christian Werner kazanmış. Aracın rengi Werner'ın işini kolaylaştmış. Çünkü hızla ilerleyen araçları uzaktan gören İtalyanlar, diğer ulusların araçları yaklaşınca tehlike oluşturacak şekilde yola çıkıyorlarmış. Bu davranış sürücülere zor anlar yaşatıp, yavaşlayıp zaman kaybetmelerine yol açıyormuş. Ulusal yarış renkleri olan kırmızı otomobili gören İtalyanlar ise yoldan çekilerek İtalyan sandıkları Mercedes'e bir sürpriz yapmamışlar.
    Mercedes PP -1
    Mercedes PP -2

    1930'lu yıllarda Naziler, Mercedes ve Auto Union'a maddi destek vermeye başlamışlar. Yapılan yardımlar basının abarttığı kadar değilmiş, % 10 civarındaymış.

    Bir tek Nazi iktidarı değil, Alman halkı da yarışlara ve takımlarına destek veriyorlarmış. 1935 Almanya GP'yi 300.000 seyirci izlemiş.

    Silver Arrow isminin asıl sahibi W25 modeliymiş. Her ülkenin otomobillerinin kendi renklerine boyadığı yarışlarda Almanların rengi beyazmış (İngilizler yeşil, İtalyanlar kırmızı, Fransızlar mavi, Belçikalılar sarı). W25 yarıştan bir gece önce tartıya çıkarılmış ve ağırlığı 752 kg olarak ölçülmüş. O yıllarda yarış otomobillerinde 750kg olma zorunluluğu varmış. Mühendisler ağırlığı azaltmak için aracın boyasını sökmeye karar vermişler. Boyası sökülen W25 istenilen ağırlığa ulaşmış fakat çıplak gümüş yüzeyİ ortaya çıkmış. İstenilen ağırlığa gelen W25 yarışa katılma hakkını kazanmış ve yarışı birinci bitirerek 'Silver Arrow' lakabını almış.
    W25 -1
    W25 -2

    1935 – 1939 yılları arasında yapılan yarışları Alman takımları domine etmiş. Mercedes ve Auto Union, o yıllar arasında gerçekleştirilen resmi yarışların 3'ü hariç hepsini kazanmışlar.

    1937'de Mercedes-Benz yeni geliştirilen W125 ile tekrar zirvedeymiş. 5.6 litre, 8 silindirli, turbo, M125 kodlu motora sahip W125 sezon sonunda 12 yarışın 7'sini kazanarak Rudolf Caracciola’ya ikinci Avrupa şampiyonluğunu kazandırmış.
    W125 -1
    W125 -2
    W125 -3

    1938'de, W154, motorlara getirilen 3.0 litre kuralına uymak için tasarlanmış. Yeni getirilen kural ile azalan ağırlık, 750 kg sınırını da ortadan kaldırmış. W154 ilk sezonunda, 9 yarışın 6'sını kazanmış ve Rudolf Caracciola’ya üçüncü Avrupa şampiyonluğunu getirmiş.
    W154 -1
    W154 -2

    30'ların sonlarına doğru yarışlar tamamen Alman yarış arabalarının hâkimiyetindeymiş. 1939 yılında İtalyanlar, Almanların rekabetini kırmak için Almanlar tarafından üretilmeyen motor hacimlerindeki arabalara yer vermişler ve yarışlara yeni kurallar getirilmiş. Alman yarış otomobilleri bir kez daha standartların dışında kalmış. Mercedes-Benz mühendisleri vakit kaybetmeden, sadece 8 ay içinde W165'i geliştirmiş. Tam zamanında tamamlanan W165, çıktığı ilk yarış olan Trablus GP’de yine birinci gelen otomobil olmuş.
    W165 -1
    W165 -2

    Güzel bir hikaye

    Savaş sonrası kendisini toparlamaya çalışan Almanya'da Mercedes için de işler kolay değilmiş. En ucuz yol olarak da depolardaki parçalardan bir otomobil yapmaya karar vermişler. Bu otomobil 300SL'miş.
    300SL -1
    300SL -2

    1952 yılında Mercedes 300SL'leriyle Le Mans 24 Saat yarışlarına katıldığı zaman kimse onların kazanacağına ihtimal vermiyormuş. Çünkü Mercedes takımı, motor sporlarının bu en eski dayanıklılık yarışını o zamana kadar henüz kazanamamış.

    Devrin en iyi 58 otomobili, 14 Haziran 1952 Cumartesi günü saat 16:00’da Le Mans pistindeki start çizgisinde yerini almış. 24 saat süren bu yarışta, ikinci yarıya gelindiğinde, sadece 31 otomobil devam edebiliyormuş.Mercedes takımından Karl Kling ve Hans Klenk’in araçları da yarıştan çekilmek zorunda kalmış. Diğer iki 300SL ise 2 ve 3. sıradaymış.

    Zaman akıp finişe yaklaşıldıkça yarışan araçların sayısı giderek azalıyormuş. 4 saat kala 19, 1 saat kalaysa sadece 17 otomobil kalmış. İşte o esnada Mercedes takımı kimsenin ulaşamayacağı kadar açık bir farkla en öndeymiş.

    Yarışı Hermann Lang ve Fritz Rieß’in kullandığı 300SL, 155,575 km/s’lik yeni bir rekorla birinci bitirerek Le Mans tarihine geçmiş. İkinci de Theo Helfrich ve Helmut Niedermayr’in kullandığı diğer 300SL olmuş. Organizatörler bu çifte zafer karşısında hazırlıksız yakalanmışlar: Mercedes’in kazanacağına ihtimal vermeyen yetkililer Alman Milli Marşı kasedini de getirmeyi unutmuşlar!

    300SL’ler o sene Mille Miglia’da 2. ve 4. olmuş, Bern GP’sinde ilk üçün, Nürburgring’deyse ilk dördün tamamını oluşturmuşlar.

    Bu yarışın videosunu Sinan Bozok kardeşim bizlerle paylaşmıştı;

    Formula 1 dönemi yarışlarda Mercedes

    Alfa-Romeo'nun yarışlardan çekilmesiyle azalan ilgiyi geri getirmek ve katılımı arttırmak için FIA, '52 ve '53 sezonlarında yarışları F2 kurallarına göre düzenlemiş. Bu durum, 1930'ların muhteşem Mercedes'inin 1951 yılındaki yarışlara geri dönme girişimini 1954 sezonuna ertelemiş.

    1954'te Formula 1 kurallarına geri dönülmüş. Bu kurallarla 2.5 litrelik atmosferik motorlar geri gelmiş. O sezonda Lancia ve Mercedes Formula 1'e dönmüşler ve dönemin en iyi sürücülerini kiralamışlar. Bir çok önemli yeniliğe sahip Mercedes W196 aracını kullanan Fangio, Fransa Reims'deki ilk yarış öncesinde 200 km/sa hızın üstüne çıkarak ilk pol pozisyonunu kazanmış ve yarışta bir diğer Mercedes sürücüsü Karl Kling ile mücadelesinden sonra damalı bayrağı ilk sırada görmüş. Bu yarışta iki Mercedes damalı bayrağı 0.1 saniye farkla geçerken en yakın rakipleri 3. sıradaki Robert Manzon (Ferrari)'a tur bindirmişler.
    W196 -1
    W196 -2
    W196 -3

    W196, İngiltere'de sürücülerini zorlamış. Aracın aerodinamik yapısı virajları almayı zorlaştırıyormuş. Bunun üzerine bir sonraki yarış olan kendi evlerindeki Almanya GP için Mercedes-Benz, W196 şasisinde gerekli aerodinamik düzenlemeleri yapmış ve yarışı kazanan taraf olmuşlar.

    '55 sezonunda Mercedes yine güçlüymüş ve Fangio 3 yarış hariç hepsini kazanmış. Ancak 1955'ten sonra Mercedes spordan bir anda kaybolmuş. Teknolojik açıdan artık en üst seviyeye çıkmışlar, ancak, aynı yıl Le Mans'taki yarışta bir Mercedes aracının kazası sonucu 83 kişinin ölmesi de bu çekilmede etkili olmuş. Bu çekilişten sonra Mercedes 40 yıl spora dönmemiş. Le Mans'taki kazadan sonra ise geride kalan 3 Grand Prix yarışı da iptal edilmiş.

    Mercedes'in motorsporlarından çekilmesine sebep olan Le Mans'daki büyük kaza 'Dünden Bugüne Formula 1'de şu şekilde anlatılmış;

    "Tarihin En Büyük Faciası

    O zamanların geleneklerinden biri de iyi sürücülerin aynı zamanda spor otomobil yarışlarına katılmalarıydı. 24 Saat Le Mans yarışı bunlardan en prestijlisiydi. Yarışta mücadelenin İngiliz Jaguar, Alman Mercedes ve İtalyan Ferrari arasında olması bekleniyordu. Her bir takımın spor otomobil yarışı programları en iyi dönemlerindeydi ve amansızca birbirlerine üstünlük kurma çabası içine girmişlerdi.

    11 Haziran 1955 öğleden sonra saat 4'te yarış başladı. Ferrari ile Castelloti, Hawthorn'un Jaguar'ının önünde birinciliğe yerleşti. Kötü bir çıkış yapan Fangio ondördüncüydü. Fangio'nun otomobili hava frenleriyle avını parçalayan bir canavar gibiydi. Çok geçmeden Hawthorn'u yakaladı ve Jaguar'ı geçti. Hawthorn ve Fangio Castelloti'yi geçerken sanki 1953 Reims'de yaşanan efsanevi mücadelelerine kaldıkları yerden devam ediyorlardı. (Bu mücadeleyi 1953 sezonunun anlatıldığı ansiklopedi sayfasında aktarmıştım.) Saat 6:30'da ilk pit stop zamanı gelmişti. Hawthorn pitlerden önceki düzlüğe girdikten sonra pite daldı. Bu manevra hazırlıksız ve daha yavaş olan Macklin'in Austin-Healey'ini sola fırlattı. Solda yarışa hızla devam eden Pierre Levegh'in kaçış şansı yoktu. Mercedes'iyle saatte yaklaşık 210 km hızla Austin-Healey'e çarptı ve seyircileri pit düzlüğünden ayıran duvarın üzerine fırlattı. Otomobil alevler içinde kalmıştı; çarpışma, motoru ve ön takımı kalabalığın içine attı. Asrın kazasında 82 seyirci ile Pierre Levegh ölmüştü ve 100'ün üzerinde yaralı vardı.

    Sarsılan Hawthorn'un yerini Ivon Bueb alırken, Moss da Fangio'nun yerine geçiyor ve yarış devam ediyordu. Onuncu saat sonunda Daimler-Benz yöneticileri birinci ve üçüncü devam eden Mercedes'leri yarıştan çekme kararı aldılar. Bir gün sonra saat 4 civarında Hawthorn'un damalı bayrağı gören ilk pilot olmasıyla kabus sona erdi. Bu trajedi, kazada yer alan masum İngiliz'in aklından ömür boyu çıkmadı."
    Kazanın videosu

    Daimler-Benz 1956 sezonu için 300SLR yarış otomobilinin 'hardtop' (metal tavanı sökülüp takılabilen) sürümünü geliştirmiş. Fakat şirket 1955 sezonunun sonunda motorsporları faaliyetlerini durdurma kararı alınca 300SLR yarışa hiç çıkamamış. Yarışlara çıkamayan araç Test Bölümü Başkanı Rudolf Uhlenhaut'un şirket arabası olarak görev yapmış. Araca verilen 'Uhlenhaut Coupe' takma adı da buradan geliyormuş.
    Rudolf Uhlenhaut ve 300SLR

    İnşallah linkleri eklerken birbirlerine karıştırmamışımdır 🙂

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir