Büyük Yarışa Az Kaldı

5.Türkiye Grand Prix’ine 5 hafta kaldı…
Bu sene kısmet olursa 4.kez gideceğim, ilk seneki yarışı elimde olmayan
sebeplerden ötürü kaçırmıştım ancak 2006’da 17 yaşımdayken gittiğim
yarıştan bu yana hiç kaçırmadım. 3 gün bütün seanslarda pistteydim geri
kalan vakitte de anatribünün arkasındaki panayır alanında tabii.
Bu yazıyı okuyan herkesin en azından 1 sene bu organizasyona katılması
gerekir bence. Çünkü bir forum sitesinin anasayfasında yer alan yazıyı
okuyan herkes en az benim kadar Formula 1 severdir diye düşünüyorum.
Futbolun ve diğer sporların revaçta olduğu, bazı ulusal kanallarında spor
haberlerine geçildiğini göstermek için 3 adet topun gösterildiği bir
ülkede Formula 1’e verilmeyen önem eminim ki tüm F1 severleri üzmektedir.
Ancak bizlerin de üzerine düşen bir görev var, o da elimizdeki Formula 1
imkanını hiç değilse korumak. Bana göre dünyanın en modern pistlerinden
birine sahibiz. Pistimiz geçişe de olanak tanıyor heyecanlı yarışlar
izliyoruz. Ayrıca sıradışı 8.virajıyla da tüm F1 severler tarafından da
tanınan bir pist. Durum böyleyken Formula 1 organizasyonunun seyirci
azlığından ve ilgisizlikten kaybedilmesi 70 milyon nüfuslu bir ülkenin
ayıbıdır. Hemen yanıbaşımızda 10 milyon nüfuslu Bulgaristan bile F1’e
adaylığını koymuş durumda. Rusya-ABD gibi dünya devi ülkelerde yarış
yapılmazken bizde yapılması da kıymetini bilmemiz için ayrı bir neden.
Anasayfadaki anketin sonucunda oy verenlerin %13’ü yarışı televizyondan
izlemeyi daha zevkli bulduğunu söylemiş .Hiç anlam veremediğim bir görüş
ne yazıkki. İlk merak ettiğim acaba gidip izlediler ve bu görüşü mü
savunuyorlar yoksa TV’nin karşından bakıp mı bunu söylüyorlar. 1999
yılından beri sürekli izliyorum ve o yıllardan beri tek hayalim birgün
yarışı canlı olarak izleyebilmekti. Önünden her tur geçen 20 araç, start
heyecanı, motor sesleri, panayır alanının ambiansı, takımının lisanlı
ürünlerini alabilmen, yarıştan sonra ana düzlüğe inip podyum seramonisini
en önde izlemek. Televizyondan imrendiğin kim acaba bunlar dediğin podyumu
canlı canlı izleyen insanlardan biri olmak… Geçen sene pisti pit alanından
ayıran tellerin en önünde yer alıp massanın zıplayışını canlı canlı
en önden izleyebildim. Yanımdaki arkadaşım o kadar şanslıydı ki o
karambolde açıklıktan pit alanına girdi. Daha sonra güvenlik elemanları
orda bir hat oluşturdu ve daha fazla kişinin sızmasını engelledi ancak
arkadaşım elindeki makinayla araçların yakından fotoğraflarını çekti,
Niki Lauda ile aynı karede fotoğraf çektirdi. Garajlara kadar girebildi.
2006’daki pitwalktan bile daha keyiflidir muhtemelen yarış sonrası pit
alanında gezinebilmek.
Yarış alanında evde bulamayacağınız hiçbir şey yok, artık live timing
servisini bile ücretle sağlıyorlar.
Genelde oturduğunuz tribünün önünde dev ekran olduğu için hiçbir şeyi
kaçırmıyorsunuz. Hatta televizyona gelen görüntünün yaklaşık 8-9 saniye
öncesinde yaşananları görüyorsunuz. İşin maddi boyutunun da
farkındayım, tabii ki bu yarışa gitmek ucuz birşey değil. İstanbul’a çok
uzak bir yerde de oturuyor olmak ayrı bir engel ancak sitemizin adminlerinden
biliyorum ki Ordu’dan, İzmir’den, Bolu’dan da yarışa gelinebiliyor. Edinilen
dostluklar sayesinde kalıcak yer sorunu olmuyor, ne işsizlik sıkıntısı ne
henüz öğrenci olmak durduruyor onları. Bir şekilde tüm engelleri aşıp
yarış haftasonu İstanbul Park’ta oluyorlar.
Keşke tüm F1 sever arkadaşlarımın içinde böyle bir duygu olabilse ve şu
tribünler dolsa artık. Bizde F1
Ülkemizden gider mi, Bulgaristan bize vize verir mi korkuları yaşamasak.
Enes Güven