2009 sezonu öncesinde FOTA takımları, Max Mosley ve Bernie Ecclestone yönetiminden ayrılarak yeni bir seri kurmaya ve böylece geçmişin kirli ilişkilerini geride bırakarak padoğa şeffaflık ve eşitlik getirmeye hazırlanıyor görünüyorlardı. Bu reform hareketi -iyimser bir yaklaşımla- Flavio Briatore tarafından yönetilmekteydi.
Aylar süren spekülasyonlar ve tartışmalar sonunda, FOTA planlarını rafa kaldırarak Mosley ve Ecclestone’un yönetimi altında kalmayı seçti. Bu yeni anlaşma sonunda takımlar Ecclestone’un muazzam gelir pastasından birer dilim daha almaya hak kazanırken, diğer tüm isteklerini unutmak zorunda kaldılar.
Takımlarla yapılan anlaşmaya Max Mosley’nin önümüzdeki ay görevden ayrılması da dahildi. Ancak Mosley’nin yerine aday gösterilen eski Ferrari takım patronu Jean Todt’un seçilmesi durumunda, bunun takımlar açısından bir zafer olarak görülmesi zor. Todt’un başkanlığının, Mosley rejimine benzer karakteristik özellikler göstermesi olası.
FIA başkanlık seçiminde Todt’un karşısındaki aday ise eski dünya ralli şampiyonu Ari Vatanen. F1’de taze bir yüz olan ve geçmişinde Formula 1 takımlarıyla bir bağlantısı bulunmayan Vatanen, şimdiden kendisini Max Mosley’nin akıl hocalığı dahilinde son derece profesyonel bir şekilde yürütülmekte olan bir kampanyayla karşı karşıya bulmuş durumda. Vatanen’in bu yarışı kazanması için mucizelere ihtiyacı var.
Mosley’nin görevinden ayrılmasına henüz vakit olmasına rağmen, yıllardır en büyük iki rakibi olan Ron Dennis ve Flavio Briatore şimdiden sporun dışında kalmış durumda. (Ron Dennis sezon başında Melbourne’de yaşanan “Yalan Skandalı” sonrasında yapılan anlaşmalar neticesinde McLaren’le olan tüm bağlarını koparmıştı. Flavio Briatore de Singapur skandalı sonrasında tüm FIA motor sporlarından ömür boyu uzaklaştırıldı.) Singapur skandalı sonrasında Renualt takımının aldığı cezanın, 2007’de McLaren takımının aldığı 100 milyon dolarlık cezaya oranla hafif olduğu bir gerçek. Bu karar, Max Mosley’nin Flavio Briatore’den kurtulmuş olmayı yeterli gördüğünü ve Renault gibi büyük bir takımın daha fazla zarar görmesini istemediğini işaret ediyor olabilir.
Ancak asıl ilgi çekici olan, Max Mosley’nin geçtiğimiz yıllar boyunca F1’in geleceğini şekillendirmekte kullandığı yöntemler. Son 10 yıldır F1’den ayrılan fabrika takımları ile, son olarak Honda ve BMW’nin (ve belki yakın gelecekte diğer bazı markaların) spordan ayrılışı, Mosley ve yönetiminin klasik F1 garaj takımlarının kurulmasını teşvik etmesine şans tanıdı. Spora yeni girecek olan bu takımların, tıpkı 1970’lerdeki bazı takımlar gibi, Cosworth firması tarafından üretilecek olan standart motorları kullanmaları bekleniyor.
Mosley’nin baş hakemi ve yakın dostu Alan Donnelly’nin halkla ilişkiler firması, Cosworth ile doğrudan bağlantılı. Ayrıca, görünüşe göre yeni giriş yapacak olan takımlar, diğer üretici firmalar yerine Cosworth’ten bir motor pakedini satın almaya teşvik ediliyor. Gerekçe ise yüksek maliyetleri düşürmek. 2010 sezonunda gridde yer alacak yeni takımlardan Lotus, Coswroth ile anlaştığını şimdiden açıkladı. Cosworth motoru ile yarışacağı açıklanan bir diğer takım ise Manor Grand Prix. Manor takımı teknik yöneticisi Nick Wirth, bir zamanlar Max Mosley’nin de ortağı olduğu March Mühendislik’te aerodinamik üzerine çalışıyordu. Wirth, daha sonraları Simtek’te (talihsiz bir kazayla 1994 Imola’da hayatını kaybeden Roland Ratzenberger’ın takımı) müdürlük görevi yaptı. Max Mosley Simtek takımının hissedarıydı. Nick Wirth, uzun yıllardır pek çok FIA projesinde görev alıyor.
Mosley’nin Formula 1 için çizdiği gelecekte, Bernie Ecclestone’un uzun yıllardır birlikte çalıştığı eski Brabham mühendislerinin yanında, Mosley’nin iş ortakları da padokta sağlam ve kalıcı yerler edinecek gibi duruyor. Tüm bunların ışığında, FOTA’nın ayrı bir seri kurarak yeni bir başlangıç yapma planından vazgeçişinin belki de tahmin edilenden büyük bir hata olduğu gerçeği yavaş yavaş ortaya çıkmaya başlıyor.
Kaynak: Richard Williams, Guardian.co.uk
Hazırlayan: Hazer Cereci
Bir yanıt yazın