"Aptal Sezon" Bu Yıl Akıllandı

yazar:

kategori:

İngilizcede “silly season” olarak adlandırılan terimin tarihçesi, 1800′lü yılların sonuna dek uzanır. Bu terim, yaz ortasında başlayıp birkaç ay süren durağan dönemi adlandırmak için kullanılır. Bu dönem daha çok, ülke meclislerinin tatile girdiği ve dolayısıyla gazeteler için haber yapılacak temel siyasi hareketlerin yavaşladığı süreci kapsar. Gazeteler, bu dönemde okuyucularını doyurmak için, sansasyonel haberlere ihtiyaç duymuşlardır ve hâlâ da duymaktadırlar. Yalnızca siyaset de değil, bu terim, kendisine spor alanında da yer etmiştir. Futbolun tatile girdiği Kuzey Yarımküre ülkelerinde, “transfer dönemi” olarak da adlandıracağımız bu süreçte, okur/takipçi sayısının düşmesini engellemek için sansasyonel transferler ya da dedikodular, birer habermiş gibi sunulur. Formula 1 de bundan elbette payını alır, ancak buradaki durum, terimin gerçekte kullanıldığı anlama biraz terstir. Formula 1′deki aptal sezon, diğer disiplinlerde olduğunun aksine sezon haricinde değil, sezon devam ederken başlar. Bu dönem de genelde haziran ve temmuz ayı itibariyle harekete geçmiş olur.

Geçen sene temmuz ayında, Formula 1 sirkinin sürücü marketi oldukça kızışmıştı. BMW’nin F1′den ayrılacağını açıklamasıyla hem Kubica hem de Heidfeld, 2010 yılında takımsız kalmışlardı. Massa’nın Macaristan’daki kazasıyla birlikte Schumacher, onun yerini almaya niyetlenmiş ancak sonunda Maranello koltuğu önce Badoer’e sonra da Fisichella’ya devredilmişti. Toyota’nın da F1′den ayrılacağı söylentilerinin artması, Glock ve Trulli’yi de bilinmezliğe itmişti. Alonso’nun, Ferrari’ye geçip geçmeyeceği, Raikkonen’in ne yapacağı, Alguersuari’nin 2009′dan sonra da Toro Rosso’da olup olmayacağı gibi türlü haberler ve dedikodular da temmuz ayından itibaren ayyuka çıkmıştı. Bir yandan sezon devam ederken, bir yandan da sürücü piyasasıyla ilgili dedikodular ve haberler de devam ediyordu. Alonso ve Kubica, geçen yılın pazarının kilit isimleriydiler. 2008 yılında da Kovalainen, Alonso, Rosberg ve Heidfeld’in hangi takımda yarışacakları kesinleşmemişti. Peki, bu yıl ne değişti?

2010 sezonu, belki de Formula 1 tarihinin gördüğü en büyük rekabete ve en kaliteli sürücü kadrosuna sahip. Geçen yılın sonlarına doğru netleşen sürücü transferlerinin ardından, Button’ın McLaren’e geçişiyle birlikte son iki İngiliz dünya şampiyonunun bir İngiliz takımında olmaları, Michael Schumacher’in 3 yıl aradan aradan sonra ilk takımı Mercedes’le tekrar pistlere dönüşü, Brawn’ın Mercedes tarafından satın alınmasıyla birlikte dört büyüklere (Ferrari, McLaren, Williams ve Renault) yeni bir fabrika takımının daha eklenmesi, Alonso’nun nihayet Ferrari’ye geçmesi, Kubica’nın Renault ile yeni bir başlangıç yapması ve Red Bull’un, 2009′da şampiyonluğa oynayan kadrosunu değiştirmeden taşıması; sezon başlangıcında bizlere, izlenmesi muazzam bir sezonun haberini veriyordu. Sekiz yarış sonunda, beklediğimizi de bulduk.

McLaren, birçoklarının iddia ettiğinin aksine Button ile Hamilton arasındaki kimyayı enfes bir şekilde dengeleyerek, hem çok çok güçlü bir takım kurmuş oldu hem de gelecek sezonlarda daha tutarlı olacak bir altyapının temellerini de attı. Hamilton, 2012 yılının sonuna kadar McLaren’de yarışacak sözleşmeyi 2007 yılında imzalamıştı. Button da geçen yıl Brawn’dan McLaren’e geçerken 3 yıllık bir sözleşme imzalamıştı. Dolayısıyla McLaren’in kadrosu 2011 ve 2012 yılında da değişmeyecek.

Ferrari, aptal sezonlardan olabildiğince uzak durmak için, bazen parasının da gücünü kullanarak sözleşmelerini birkaç yıllık imzalayıp dedikodu çıkmasını önlemeye çabalıyor. 2008 yılında, Raikkonen’le olan sözleşmelerini 2010 yılına kadar uzatmışlar ve böylece Alonso ile ilgili dedikoduları satın almaya çalışmışlardı. Aynısını bu yıl da yaptılar ve Massa ile 2012 sezonunun sonuna kadar anlaşma imzaladılar. Şu anda Raikkonen’e, sözleşme bedeli olarak devasa paralar ödeyen Ferrari, sırf dedikodularda adı geçmesin diye Massa’ya da böyle bir miktarı ödemeyi kabul etmiş midir, bilinmez, ama şu anda Ferrari’nin kadrosu da 2012 sonuna kadar sabit görünüyor. Massa, Alonso’yu zorlayacak kadar hızlı bir pilot değilken, Ferrari’nin tercih etmeyeceği kadar yavaş bir pilot da değil. Ferrari koltuğu uğruna, sözleşmesinde ikinci pilotluğu kabul ettiği söylenen Massa ile Ferrari’nin Schumacher simülasyonu Alonso, önümüzdeki yıl da Ferrari çatısı altında tutarlı bir takım olmaya çalışacaklar. Kim bilir, belki 2012′de de.

Mercedes’in kadrosu yeni kurulduğu için, zaten aptal sezona dahil edilmemişlerdi. Sezon ortasına doğru Schumacher’in, Heidfeld’le yer değiştireceği söylentisinin çıkabileceğini söylesek de, Mercedes’le 3 yıllık sözleşme imzalayan Almon pilotun, F1′den bu şekilde çekileceğine ihtimal vermek çok güç. Rosberg de Mercedes’in geleceği için önemli bir yatırım olduğundan, onun da Mercedes’ten kolay kolay ayrılacağını söyleyemeyiz. Böylece Mercedes, 2013 yılına kadar kadrosunu bu şekilde tutabilir ve Alman rüya takımına erişme hedefine bu tutarlı adımla erişebilir. Bir takımın, sürücülerini tanıması ve onların ne istediğini bilmesi, takımın başarısı için de büyük pay oynayacaktır kuşkusuz.

Red Bull da, tam aptal sezonun başlamasına yakın zamanlarda bir duyuru yaparak, Mark Webber’le 1 yıl daha birlikte kalacaklarını söyledi. 2010 sürücü pazarının kilitlerinden biri olarak görünen Avustralyalı pilot, yaşı ve kendi tercihi nedeniyle 1′er yıllık sözleşmeler yaptığını söylüyor. Böyle olunca her yıl, sözleşmesinin yenilenip yenilenmeyeceğine dair bir kuşku ortaya çıkıyor. Webber’in böyle bir stresi talep ettiğine inanmak güç, ancak kendisi, durumun böyle olduğunu söylüyor. Tek yıllık sözleşmelerin iyi ve kötü tarafları var. Kötü tarafı, sözleşmelerde perfromans maddesinin olması (aslında bakılırsa birçok pilotta bu performans ölçütü olabilir), iyi tarafı da sürücünün, kendini kanıtlamak için önünde tek bir sezon olduğunu bilmesinden ötürü, çok daha konsantre ve başarılı olabilmesi. Webber, 2011 yılının sonuna, Vettel de 2012 yılının sonuna kadar Red Bull’da. Öyle ki takım, Vettel’i 2015 sonuna kadar bağlamak istiyor.

Webber’in Red Bull’da, Massa’nın da Ferrari’de kalmasıyla, transfer olabileceği daha iyi bir takım kalmayan Kubica, henüz doğrulanmasa da büyük bir ihtimalle Renault’da kalacak. Renault’nun, takımı Kubica’nın etrafında kurma isteği ve Kubica’nın da, hırsına yanıt verilen bir ortamda olmasından dolayı oldukça rahat olması, Renault+Kubica formülünün, tıpkı Ferrari+Schumacher, Renault+Alonso gibi doğru sonuçlar vermesine olanak tanıyabilir. Buradaki risk, takımın, her ne kadar resmî olarak açıklanmasa da ikinci pilotunun doğal olarak Kubica’nın destekçi pilotu hâline gelecek olmasıdır. Barichello’nun, Massa’nın, Fisichella’nın oynadığı rollerin bir benzerini, Kubica’nın takım arkadaşı da oynayabilir. Takım için bu durum avantajlıyken, biz izleyiciler için pek o kadar değil. Özellikle, McLaren ve Red Bull’daki bu rekabeti gördükten sonra, birinci ve ikinci pilot ayrımının sonsuza kadar kalkmasının, yarışlar için ne kadar önemli olduğu bir kez daha görüldü sanırım.

Bunun dışında, Barichello, Hülkenberg, Petrov, Kobayashi, Alguersuari, Buemi, Liuzzi’nin, gelecek sezon da takımlarında olup olmayacaklarını bilmiyoruz. Lotus, Trulli ve Kovalainen’i kadrosunda tutacak. di Grassi, 2 yıllık sözleşme imzaladığından gelecek sezon da Virgin’de olacak, ancak İngiliz takımın Glock’u da bırakmak istemeyebileceğini söyleyebiliriz. Buna karşın Glock, Virgin’i bırakabilir ve Renault’da Petrov’dan boşalacak koltuğa göz dikebilir. Chandhok ve Senna’nın gelecekleri ise belirsiz ve açık. Özellikle Christian Klein’in, HRT’nin üçüncü pilotu olarak gelmesiyle, önümüzdeki yıl bu yönde bir değişiklik görebiliriz. Takımın, aracı geliştirmek için mutlak suretle deneyime ihtiyacı var.

Böylece, 2010 sezonunun birbirine en yakın olan beş takımının 2011 yılındaki kadroları, 2010 sezonunu yarısına gelmeden netleşmiş oluyor. Bu, pek ender görülen bir durum ve gridde rekabetin ve yarış niteliğinin de bir yansıması. Kimse, elindeki kimyayı bozmak istemiyor ve bunun üzerine önemli bir bina inşa etmek istiyor. Öyle ki, 2012 yılında bile bu kadroları değişmeden görebiliriz. Kuralların da sabit olduğunu düşündüğümüzde, önümüzdeki birkaç sezon, bize muazzam heyecan yaşatacak klasik birer sezon olabilir.

 

Ali Ünal

http://www.ali-unal.net/f1/


Yorumlar

  1. Beklediğim kadar güzel bir sezon yaşadığımı söyleyebilirim. En sıkıcı yarış olan Bahreyn'de Alonso'nun zaferi sayesinde o sıkıcılığı farketmemiştim. İspanya kendi standartlarına göre güzel bir yarışa sahne oldu ancak genel olarak sıkıcıydı. Diğer yarışlar tatmin edici düzeydeydi…

  2. Alonso-Vettel tüm zamanların en iyi rekabetlerinden birisi olur:)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir