Takip edenler bilir, F1 sezonu esas Avrupa’da başlar. Belki pek çoğumuz ironik buluyoruz ama son kez F1’e ev sahipliği yaptığımız yılda Avrupa sezonunu biz açıyoruz. Kendi dramımızı bir kenara koyarsak, sezonun en heyecan verici kısmı geliyor.
Takımların ve pilotların belki de en iyi bildiği pistler Avrupa’da. Bu da işlerin kızışmasını sağlıyor. Takımlar pistleri yakından tanıyorlar ve strateji açısından da büyük tecrübelere sahip oluyorlar. F1 pilotların, çoğunun küçüklüklerinden beri bu pistlerde yarışmış olmaları da onlara ayrı bir tecrübe katıyor. Sezonun en heyecanlı, çekişmeli, tartışmalı kısmı da tam burada başlıyor.
Sezona, Red-Bull başarılı bir giriş yapsa dahi işler Avrupa’da sarpa saracaktır. Mclaren ve Ferrari, Red-Bull’ları yakalayabilmek adına, en önemli geliştirme çalışmalarını bu arada yapacaklardır. En azından daha önce ki yıllarda rekabetçi takımlar hep böyle yaptılar.
İşin eğlenceli tarafı, insanların birbirlerine sataştığı kısmı da bu dönemde oluyor. Benim fikrim; F1’in en renkli kişiliklerinden Flavio’nun Ferrari ile biraz tartışacağı yönünde. İşlerin gidiş hattı bir zaman sonra sinirli Flavio’yu kızdıracaktır. “Alonso’nun mükemmel bir pilot olduğunu ve sorunun otomobilin kendisinde olduğunu” şimdiden vurgulayıp duruyor. Ferrari istediği yeniliği yakalayamadığında ilk sorun onlardan gelecektir. Üstüne Niki Lauda’da o eşsiz yorumlarını yapacaktır. Mclaren, işleri biraz daha kurnazca –bundan kastım daha sessiz- halletmeye çalışsa da, Red-Bull’un da sıkıntı yaşayacağı aşikar. İki önemli takımı ensesinde hissederek yarışlara devam ediyor ve pilotları arasında uyumsuzluk takımın puanlarına mal olacaktır.
Tabi ki bütün bunlar Avrupa’nın heyecanlı kılınmasında yeterli değil. En iyi taraftarlar da İtalyanlar, İspanyollar bence. . . Adamlar yarış haftalarında pistlerde pilotlarını, takımlarını sonuna kadar destekliyorlar. Bunda kendi milletlerinden bir pilotun var olmasının ya da takımlarının olmasının payı tabi ki büyük ama insanlar da F1 kültürü de var. Bu da unutulmaması gereken küçük bir ayrıntı. . .
Bernie Ecclestone her ne kadar takvimde, Avrupa’yı azaltmaya çalışıp yeni pazarları takvime katmaya çalışsa da yine de Avrupa’da ki başarıyı elde edemiyor. F1’in ne de olsa uzun yıllardır ilişki içinde olduğu yer Avrupa. Diğer ülkelerde istikrarın sağlanması da uzun yıllara mal olacağı içinde, halen daha sezonun en renkli kısmı Avrupa’da oluyor.
Umarım ki sizlerde benim gibi düşünüyorsunuzdur. Evet, bizler yarışları belki bir daha ülkemizde, izleyemeyeceğiz ancak bu yıl çok daha özel bir yarışa ev sahipliği yapacağız. Hemen hemen her yıl Monaco veya Catalunya pistlerine verilen açılışı bu yıl devraldık. 2011 sezonunun Avrupa kısmı, ayrı bir heyecan ve merakla geliyor.
Schumacher’nin hep dediği lafıyla yazımı bitirmek en uygunu olur.
“Enjoy the show”.
Merve Akan
Bir yanıt yazın