20 Yıl Önce Bir Schumacher – II

yazar:

kategori:

1997 Avrupa GP
Sezonun son yarışı. Michael Schumacher 78 puanla lider, Jacques Villeneuve 77 puanla ikinci sırada. Jerez’deki yarış 1997 sezonunun şampiyonunu da belirleyecek. Williams, paket olarak Ferrari’den daha hızlı olsa da Villeneuve’ün sık sık yarış dışı kalmış olması ve Schumacher’in çok üstün bir performans göstermesi sebebiyle şampiyonluk düğümü son haftaya taşınabilmişti. Sıralama turları da Formula 1′in bu unutlmaz hafta sonuna yakışır bir şekilde vuku buldu. Villeneuve, Schumacher ve Frentzen, sıralama turlarında tamı tamına aynı dereceye imza attılar: 1:21.072. Bu durumda, zamanı kim önce yapmışsa o gridin ön sırasında yer aldı. Öyle olunca da pol Villeneuve’e gitti, ancak Schumacher, yarışta çok daha iyi bir kalkış yapınca Villeneuve’ü geçti ve liderliğe oturdu. İkinci pit-stop’a kadar da yarışı oldukça rahat götürüyordu ki o meşum an gelip çattı.

“Bir şeyi değişirme şansım olsaydı, 1997 Jerez’i değiştirmek isterdim,” diyordu Schumacher yıllar sonra. Keşke bu sözleri o yarıştan sonra da söyleyebilmiş olsaydı ya da bu hareketi hiç yapmamış olsaydı, o zaman Schmacher bugün çok daha farklı bir imaja sahip olabilirdi. Martin Brundle hep, “7 değil de bir-iki tane daha az şampiyonluğu olsaydı, Schumacher bugün çok farklı anılırdı,” der ve ben de ona katılırım. Elbette müthiş bir adrenalinden ve rekabetten söz ediyoruz. Çok küçük anlarda verilen kararlar, ne yazık ki insanın yakasına yıllar boyu yapışabiliyor. Garip insanlar bunlar: Senna, Hamilton, Schumacher, Alonso, Vettel vs. Hepsinde, bu ince rekabet detaylarına rastlamamız mümkün. Button değil, Webber değil. Garip geliyor. 1997 Jerez, Schumacher’in kariyerinde önemli bir lekedir ve ne yazık ki o sezonki müthiş yarışlarını kimsenin aklına bile getirmeyecektir. Keşke hiç olmamış olsaydı.

1998 Macaristan GP
Bu yarış da benim en çok sevdiğim ve birkaç kez izlediğim Michael Schumacher yarışlarından biri. 1998′de yapılan büyük kural değişiklikleriyle, kulaklara tanıdık gelecek bir isim, -sürpriz sürpriz- Adrian Newey’in tasarımcısı olduğu McLaren, o sezona müthiş bir giriş yapmıştı. Takım, sezonun açılış yarışı olan Avustralya GP’sinin sıralama turlarında ilk iki sırayı alırken üçüncü Michael Schumacher’le arada neredeyse 1 saniye fark vardı. Yarışı da, 1997′nin şampiyon takımı Williams’ın tam bir tur önünde ilk iki sırayı alarak bitirmişlerdi. Sıralama turlarında McLaren’in yanına neredeyse kimse yanaşamıyordu (Bir yerden tanıdık mı ne!). Macaristan GP’si de bundan pek farklı değildi. McLaren’ler yine sıralama turunda ilk iki sırayı almışlardı, Schumacher 0,4 saniye geride üçüncü sıradaydı. McLaren’ler o hafta sonu en hızlı pakete sahiptiler ve yarışın ilk bölümünde de bunu belli ettiler. Yarış, başladığı gibi McLaren’lerin önderliğinde gidince, 2 pit-stop yapan takıma karşı Ferrari’nin başka bir şey yapması gerekti ve Schumacher’i çok erken pite sokup 3 pit-stop stratejisine döndü. Bunu sezen McLaren, 2. durumdaki Coulthard’ı bu amaçla tampon olarak kullanmayı düşündü ancak Schumacher 2. pit-stop’unu yapıp McLaren’lerin önünde piste çıkınca, İngiliz takımın planı suya düştü. Artık bu noktada Schumacher’in yapması gereken şey, diğer pit-stop’a kadar 25 saniyeye yakın fark açmaktı. Yani her turu, sıralama turu şeklinde atmalıydı. O ne yaptı? Aşağıdaki tabloda:

Schumacher-McLaren, 1998, Macaristan – Kaynak: http://en.mclarenf-1.com

Burada Hakkinen’in derecelerini dikkate almamak gerekiyor çünkü aracı mekanik arıza yaşamaktaydı. Schumacher, bu üçüncü bölümde attığı 20 turun sadece iki tur hariç hepsinde Coulthard’dan hem de epey farklı derecelerle hızlıydı. Ross Brawn’ın taktiğini sahaya yansıtabilmesi için, 20 tur boyunca sıralama turu atabileceğine inandığı birisinin direksiyonda olması gerekiyor. Dolayısıyla bu zafer, hem Brawn’ın hem de Schumacher’in, nasıl bir takım olduklarının da kanıtı. Çok çok önemli bir zafer. Hakkinen’in aracı arızalanmasaydı ne olurdu, bu elbette bir soru, ama Schumacher, o âna kadar zaten yapacağı her şeyin en iyisini yapmıştı bile.

1998 Belçika GP
McLaren’in bu kadar güçlü olduğu bir sezonda, Ferrari’nin ve Schumacher’in bu yarışa geldiklerinde şampiyonada hâlâ oldukça rekabetçi olmaları, sezonun Schumacher için nasıl geçtiğinin de bir kanıtı bana kalırsa. 1998′i hep Schumacher’in en iyi sezonlarından biri olarak görürüm. 1997-2002 arası ciddi anlamda üstün, bambaşka bir pilottu. Bu tarihten sonra elbette araç da bambaşka bir hâle büründü tabii. Neyse, uzatmayalım. Macaristan’ı, hem de biraz önce anlattığım gibi bir yarışın ardından kazanıp doğruca Spa’ya gelen Schumacher ve Hakkinen arasında, Mika lehine sadece 7 puan fark vardı. Sezonun bitmesine de sadece 4 yarış. Sıralama turlarında McLaren’ler yine Schumacher’in 1 saniye önünde ilk iki sıradaydılar. Ancak yarış günü yağmurlu olunca, araçların arasındaki hız farkı da bir anda sıfıra inmiş oldu. Yarış da yağmur altında başladı. Bu yıl Kanada’da, geçen yıl da Kore’da neden güvenlik aracına bu kadar bağımlı olduğumuz sorusuna da sanırım 1998 Belçika GP’sinin şu startı bir yanıt verebilir:

Yarışın ikinci kez verilen startındaysa Hakkinen yarış dışı kalınca, Schumacher’in bu yarış sonunda şampiyonada liderlik şansı doğmuş oldu. Coulthard da kaza yapınca meydan, önündeki Hill’le birlikte Schumacher’e kaldı. Ancak Alman pilot, Hill’i rahatça geçip ardından tüm gridden tur başına 3 saniye daha hızlı olunca, artık rakip olarak Hill de devre dışı kalmıştı. İkinciyle arasındaki fark 40 saniyeye kadar çıkan Schumacher, şimdi Coulthard’a tur bindirmeye çalışıyordu. O anda Schumacher’in en hızlı turu 2 dakika 03 saniye, Coulthard’ın da 2 dakika 11 saniyeydi. Yarışın son 20 turuydu:

Bu yarıştan yıllaaaar sonra, geçen yıl galiba, Schumacher BBC’ye konuk olduğunda yanında Coulthard oturuyordu ve o programda Schumacher, 1998 yılındaki kazada hatanın tamamen Coulthard’da olmadığını söylemişti. Bana kalırsa da Coulthard tek suçlu değil. Bu kaza elbette bir başka açıdan daha önemli. Jordan bu sayede ilk birinciliğini, hem de 1-2 şeklinde almayı başarmıştı. Schumacher’in de şampiyonluk yolunda aldığı en büyük darbelerden biri oldu. Şampiyonluk yolunda yarıştığı rakibinin takım arkadaşıyla çarpışıp yarış dışı kalmak, elbette kolay kaldırılabilecek bir durum değil.

2000 Japonya GP
Şampiyonlar arasında unutlmayacak bir yarış ve Schumacher’le Ferrari’nin 21 yıllık bekleyişlerinin de nihayete erdiği bir grand prix. Yarış öncesinde Schumacher 88, Hakkinen de 80 puandaydı. Schumacher kazanırsa şampiyonluğu garantileyecekti, Hakkinen kazanırsa iş Malezya’ya kalacaktı. Bu çok çok önemli pazarın gelişi cumartesiden belli olmuştu bile. Sıralama turlarında, bir Hakkinen bir Schumacher, saniyenin onda biri dilimlerinde polü birbirinden çalıp duruyorlardı. Hakkinen son hakkında hata yapınca, pol 0,009 saniyeyle Schumacher’e gitti.

Ancak yarış günü geldiğinde Hakkinen, kalkışta çok daha hızlı davranınca Schumacher’i geçmeyi başardı. İlk pit-stop’lara kadar aralarında 2,5 saniyelik bir fark oluşmuştu ve bu fark pitten sonra da devam etti, ancak Schumacher, burada fazladan yakıt alarak, onun artık klasikleşmiş geç pite girip hızlı turlar atma ritüeli için kendine zemin oluşturmuştu bile. İkinci pit-stop’larda Hakkinen’e göre fazladan iki tur atarak istediğini elde etti ve liderliği ele geçirdi. “Yeteri kadar hızlı gittiğimi sanmıyordum. Pitten ayrılırken, Ross bana, ‘İyi gidiyor, iyi gidiyor,’ diyip duruyordu. Sonra, ‘Müthiş gitti,’ dedi. Yarış hayatımın en müthiş anlarından biriydi,” diyor Schumacher, bu pit-stop sonrası için. Daha sonra zaman ekranlarına bakıldığında görüldü ki, Schumacher’le Hakkinen’in pite giriş turları tamamen aynıymış, ancak pitten çıkış turunda Schumacher 4,5 saniye daha hızlı olunca, istediğini alabilmiş. Bu da o arada yağan yağmur ve Hakkinen’in kötü lastiklerinden kaynaklanan bir sorun. Jean Todt da yarıştan sonra verdiği röportajda, sıralama turlarında sakladıkları bir yeni set lastiğin, bu yarışın kaderini belirlediğini söylemişti zaten. Aradan 11 yıl geçse de değişmeyen tek şey: Lastikler! Tabii bu yarış, Schumacher ve Ferrari için anlamı çok yüksek bir yarış. 1979′dan sonra ilk kez bir pilot Ferrari ile sürücüler şampiyonluğunu yaşamış oldu. Schumacher de, 1995′ten sonra ilk kez dünya şampiyonluğunu, ezeli ve ebedi rakibi Hakkinen’i yenerek kazandı. Zaferinizin büyük olması, rakibinizin büyük olmasına bağlıdır. Schumacher’in 2000 ve 2001 yıllarındaki şampiyonlukları, Hakkinen gibi büyük bir rakibe karşı kazanıldığı için değerlidir. Fin pilot da 2000 Japonya GP’sinden sonra, neden hâlâ özlemle hatırlandığını kanıtlarcasına konuşmuştu zaten: “İyi bir kazanan olmak kadar, iyi bir kaybeden de olmak gerekiyor.”

Sanırım bu yazı bitmeyecek.

 

Ali Ünal

http://www.ali-unal.net/f1/


Yorumlar

  1. Tam olarak anlattığınız sebeplerde Schumacher her açıdan bu kadar yükselen bir pilot olmuştur. bu kazanma azmı onda olmasa vasat yarışlar ızlerdık, heyecan için biraz ağresiflik vs gibi etkenler lazım, sıralanmış araçlar başlar ve bıtırır adıda f1 olmaz. montoya, schumacher, hamilton, senna gibi yarışçılar sayesınde biraz olsun heyecanlı yarışlara tanık oluyoruz. savaşta herşey mübahtır. sadece usulune uygun yap yeter.

  2. bence hiçbir sakatlığın etkisi 1,5 yıl sürmez

  3. Schumacher'in geçirdiği kaza ile Massa'nınki bir değil ki. Ne yani, şimdi Kubica geri döndüğünde eski performansını gösteremezse yine aynı şeyi mi söyleyeceksin?

  4. MASSA Kazadan sonra bir türlü toparlanamadı diye bir lakırtı var ya SChuminin şampiyonluk yarışının tam ortasında hatta önde olacağı bir anda büyük kaza geçirip gelip arkadaşına yardım etmeye çalışıp sonraki sen de şampiyon olduğunu vurguladım.

  5. "Schumacher, bu üçüncü bölümde attığı 20 turun sadece iki tur hariç hepsinde Coulthard’dan hem de epey farklı derecelerle hızlıydı. Ross Brawn’ın taktiğini sahaya yansıtabilmesi için, 20 tur boyunca sıralama turu atabileceğine inandığı birisinin direksiyonda olması gerekiyor. Dolayısıyla bu zafer, hem Brawn’ın hem de Schumacher’in, nasıl bir takım olduklarının da kanıtı"
    İşte bugünleri özledik.

  6. Massa'nın konuyla alakasını anlayamadım.

  7. Evet ya. Adamın 3 tekerlekle o yağmurda çarpışmadan sonra bu kadar rahat gitmesi… Çok formdaydı o sene. Ama schuminin kaybettiği şampiyonluklar hep aracın 2. hızlı olup perforansla başabaş geldiği ve küçük konsantrasyon hatalarından oldu. Ama işi o raddeye getirmesi ise müthiş bir konsantrasyonu gösteriyor. Bu da schumi paradoksu. Jerez deki çarpması mesela o sene şampiyonluğa ortak olması zaten sürpriz aslında, ama çok acemice çarpıyor. Biraz daha sabredemiyor ya da 2.liği kabul edemiyor.

  8. Milenyum çağında da en iyi yarışı Fransa 2004 bence 3 pitten 4 e dönerek 98 Macaristan gibi müthiş hızlı turlar atarak kazanmıştı yarışı

  9. Outlaw Rider  avatarı

    Yanlış anlaşılmasın saygı duyuduğum yarışlarıda yok değil! >:)

  10. Outlaw Rider  avatarı

    Tamam arkadaşım M. Schumacher hızlı pilot "N Rosbergden yavaş" anladık ama 1994 te Avustralya da Damon Hill e 1997 de İspanya da J. Villeneuve e kasıtlı çarpması 2006 Monaco sıralama turlarında Rascasse da aracını park etmesi O nun Kirli Pİlot olduğunuda göstermiyor mu? bunları dile getirdiğimizde "onlar geçmişte kaldı " diye cevaplıyorsunuz 7 tane şampiyonluğuda geçmişte kalmadı mı? Ne güzel iş yaa gurur duyduğunuz şeyleri hep gündemde tutacağız işinize gelmeyen şeyleri dile getirmeyeceğiz çünkü rahatsız olursunuz! >:)

  11. O anda Schumacher’in en hızlı turu 2 dakika 03 saniye, Coulthard’ın da 2 dakika 11 saniyeydi. Yarışın son 20 turuydu:

    Bir aralar DC'nin bir açıklaması vardı spa 98 hakkında. Diyordu ki Schumi 3 tekerlekli kaldığında bile benden daha hızlıydı 🙂

  12. Bu yazı, schumacher'in o kadar da hızlı bir pilot olmadığını düşünenlere gelsin. Bir de massanın performansının kazadan sonra düştüğünü düşünenlere…
    Elinize sağlık

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir