Türkiye'de Formula 1'in Sorunları – Bölüm 1 – İzleyiciler

 Türkiye motorsporları biraz üvey evlat muamelesi görüyor ne yazık ki. İşte ben de bunu kaleme almaya karar verdim ancak sorunları deştikçe altından neler neler çıktı. Baktım bu iş olmayacak, ben de bunu bir bölümlemeyi tercih ettim. Bir laf vardır; İğneyi kendine, çuvaldızı başkasına… Ben de kendimden başladım; izleyiciden…

   Biz izleyici olarak her zaman takımlara, pilotlara destek verdiğimiz için, Türkiye’de yarış olmasına destek verdiğimiz için gurur duyduk. Ülkede kıymeti bilinmemiş bir spor dalına sahip çıktık, destekledik ve gurur duymak hakkımızdı. Yine de sormadan edemiyorum; Biz acaba bu işin getirdiği sorumluluğu bilebildik mi? Türkiye’de azınlık olan bir kitlenin hareketlerine daha çok dikkat etmesi gerekir, malum bir futbol maçında tek bir taraftarın taşkınlığı bile takıma mâl ediliyorsa, biz bu kadar azken bizim içimizdeki arkadaşlarımızın hareketleri nelere sebebiyet veriyor?

   Çok uzağa değil, bir kaç yıl öncesine dönüp bakalım; bir gazetenin köşe yazarı olan Selahattin Duman F1 izleyicileri hakkında neler neler yazmıştı, hepimiz çok kızdık değil mi? Peki hiç düşündük mü bu adam ne demek istemiş diye? Selahattin Duman yermeyi seven bir adam, bunu da biraz alaycı bir dille yapmasını da bilir. Belli ki dikkatini çeken bir şey olmuş ki bununla alay etmiş. Konu belli; Formula 1’in Türkiye’ye uymamış olması. Bunda da sebebe gelince bizim insanımızı göstermiş alaylı bir dille. İzleyicileri de kendince ikiye bölmüş, bir tarafta babadan zengin şımarıklar, bir tarafta hevesli olan gençler.

   Şımarık zengin çocuklarına gelmeden önce şu bizim üniversiteli gençler dediği kitleye bir bakalım.

“Formula yarışlarına düşkün gençlerin ikinci türü ise genellikle orta halli ailelerin çocukları.. Çoğu memur bebesi.. 

Bunlar bu işe televizyondaki yarışları seyrederek sardırırlar ve “Çok param olsaydı var ya! Şu arabayı alırım..” hayalini kurarlar..

Genelde üniversite öğrencisidirler..

Diplomayı aldıktan sonra “Master yapasım geldi..” numarası ile iki üç sene daha evden geçinirler..

Şanslı olanları sonunda zor zahmet bir iş bulurlar.. Aldıkları ilk maaş onları Formula olayından soğutur..”

   Şöyle bir bakıyorum da, aslında haklı gibi. Gençliğinde yarış için ölen, sonra işe başlayınca “Zaten bütün hafta çalışıyoruz, bir gün de dışarı çıkalım, yarışların da zaten eski keyfi yok ki” teranelerine başlayan çok gördüm açıkçası. Gençlikte bir bakarsın, merak haddinden fazladır, parası olsa takım kuracak gencimiz, ama gençlik hevesi mi desek, hayran gönüllülük mü desek… Belli bir süre sonra bu çok ateşli kitlenin merakı da bir o kadar çabuk küle dönüşüyor. Çok seven, çabuk terkediyor kısaca.

   “Şımarık zengin bebeleri” olarak bahsedilen kısım ise ayrı bir dünya… Monaco’da yarış seyretmek isterler ama olmaz tabii ki, onlar da diğer Avrupa yarışlarına meylederler. Hepimizden çok yarış izlemişlerdir canlı olarak, bütün pilotlarla tanışmışlardır. Bunlar elbette güzel şeyler, buraya kadar sorun yok. Sorunun başladığı yer bu kitlenin bir kısmını ilgilendiriyor zaten; çok gezen mi, çok okuyan mı bilir kısmında.

   Yarışları yerinde izlemeyi sanırım herkes ister ancak gerçekçi olalım, her yarışı yerinde izleseniz de bilmek bambaşka bir konu, hele ki konu Formula 1 ise. Çok geniş bir alan ve her şeye yetişmek imkansız gibi. Bu yüzden çoğu arkadaşım gibi kişiler uzmanlaşmaya başlarlar. Bazıları politikasıyla ilgilenir, bazıları teknik kısımlarıyla, hatta teknik kısımlarla ilgilenenler bile kendi işinde bölünürler. Aero farklıdır, mekanik farklıdır. İşte böyle bir geniş konuda birden biz bu “zengin bebeleri” F1 uzmanı olarak görürüz karşımızda. Halbuki oturup F1 anlatmasını isteseniz söyleyebilecekleri de pek bir şey yoktur, 15 dk konuşur, sonra hangi pilotla nasıl tanıştığı macerasına girer kalır, bilgi yoktur. Ancak anlatana da muhalefettir, sorarsan da “Ben yarışlarda oradaydım, sen benimle mi kıyaslıyorsun” tadına gelir tartışma.

   Ben Selahattin Bey’in yazısına tamamen katılmıyorum elbette ancak biraz da kendimizi eleştirecek olursak haklı olduğu kısımlar var ne yazık ki. F1 izleyicisinin de bu şekilde algılanması ve sporun bu ülkede algılanamamış olmasında bizim payımızı es geçmek fazla iyimserlik olurdu.

   Peki biz kendi aramızda sporu tanıtmak, yaymak için neler yapıyoruz? Bizim bu konuda hiç bir sorumluluğumuz yok mu? Gelen yanıtları aslında şimdiden duyar gibiyim; “İnsanlar sevmiyor, hemen kanalı değiştiriyor. Aynı pistte dönüp duran arabalardan ne anlıyorsun” diyorlar. Bu tür bahanelerin ardına saklanmak çözüm mü? Ayrıca bu bahanelerin de artık gerçek olmadığını biliyorum. Her kitleden insanla yarış seyrettim, seyrettirdim, tek bir kelime de duymadım. Boğaz’da lüks restoranda da yarış izledim, köşe başındaki kır pidecisinde de, nerede olursam olayım mekandaki herkes kafasını kalırıp yarış seyretti. Kimse de durumu yadırgamadı. Kır pidecisindeki işçi-memur olan, sıradan vatandaş dediğimiz insanların ilgisi çok daha fazla, bunu rahatlıkla söyleyebilirim. Adamlar yemeği bitince kalkıp gitmedi, yarış bitene kadar oturdular, maç seyreder gibi seyrettiler, ben de arkalarında oturup pis pis sırıttım. Elit bir spor diyenler halt etsin diyorum sadece. Yada benim halkım cidden çok elit ama kıymeti bilinmiyor.

   Bahanelerin ardına sığındık, azınlığız dedik, büyüyemedik. Bunda suçlu olan başkaları değil, biziz. Biz tanıtamadık, izletemedik. İzlettiğiniz zaman alınan tepkiler her zaman olumlu olacaktır. Eskiden yarışları izlediğim bir bar vardı, her yarış haftasonu arkadaşlarımla oraya giderdim. Bir ara bıraktım, sonra gittiğimde barmen Birol abinin ilk lafıydı; “Abi bizim yarışlar hangi haftalar oluyor ben bilmiyorum, bazen gelenler oluyor, bu hafta yarış var mı diye soruyorlar, ben de izliycem ama nasıl yapıcaz onu” Ha tabii 40 kişi bir mekanda yarış izlerseniz gürültü olur, şikayet alırsınız o ayrı.

   Şimdiye kadar çizdiğim tablo hoş mu, bence değil. Hatalarımız çok ancak bu kadarla da sınırlı kalmıyor. Türkiye’de çoğu insan F1 izlerken fanatizm havasına bürünüyor. Biz futbol izlerken de böyleyken bu sonuç normal. Ancak bu tavırlar kırıcı da olmaya başlıyor, hatta hararetli tartışmalar sonucunda mantıktan çok uzak şeyler ortaya çıkmaya başlıyor bazı internet ortamlarında. Sporu varolan biçimiyle sevemiyoruz, hep bir şeyleri kabullenememe durumumuz var. Hazımsızlığımızın sebebi nedir bilmiyorum ancak kimi zaman dönen tartışmalara bakınca ilkokuldaymışım gibi hissediyorum. Elitist mi yaklaşıyorum olaylara, evet! Azınlık olan bir kitleyseniz ve bu sporu tanıtmayı da amaçlıyorsanız, bu ülkede yarış olsun istiyorsanız bu şekilde davranarak bunu yapabilirmisiniz? Elit olmak, özel olmak, çekici olmak zorundasınız. Cazibesi olan bir kitle olamazsanız büyüyemezsiniz. Yok ben yarışımı izlerim, gerisi çok da umrumda derseniz siz bilirsiniz, yarışları paralı kanallardan izlemeye, Avrupa’da yarış izlemek için para ödemeye katlanın derim, ama şikayet etmeyin sonra, çünkü bunu kendiniz istediniz.

   Biz zaten F1 izleyicisi olarak sadece takımlar pilotlar gibi konularda değil, her konuda ayrışmayı seviyoruz. Türkiye’de bu konuda hizmet veren internet platformlarının bile taraftarları var, onlar kendi arasında tartışma derdinde. Hangisi iyi, şu mu iyi, bu mu iyi? Sen mi daha çok biliyorsun, ben mi? Sen hangi yorumcuyu seviyorsun, ben hangisini seviyorum? Hep taraf olmaya çalışmak, hep düşman yaratmak, peki ama neden? Cidden elinize ne geçiyor sevgili izleyicisi kitlesi. Bir araya gelip adam gibi bir şeyler yapmak varken neden kendi iç savaşlarınızı yaratıyorsunuz?

   Arada bir hep duyarım, bir oluşum olsun, bir dijital dergi, bir internet platformu, bir pod-cast vs vs… Hep projeler vardır, fikrimi soranlara da hep destek olmuşumdur. Ancak merakım da büyüktür bu konuda. Bu işler hep kapalı kapılar ardında konuşulur, hep birilerinden gizlenilir, ama neden? Niye kimse de çıkıp, abi biz böyle böyle bir iş yapıyoruz, bunu da herkese duyuruyor ve herkesin fikrini alıyoruz demiyor ki? Neden hep gizli kapaklı işler döner, kimden bu korku? Ayrıca o projelerin de hiç başarılı olduğunu görmedim, o da ayrı bir konu zaten. Gençlik hevesi demiştik ya başında, bu da öyle bir şey işte. Ben bir blog açana kadar 100 kere düşündüm, acaba devamlılığını ne kadar sağlarım dedim, ölçtüm biçtim. Bazılarına bakıyorum da adamlar uçmuş gidiyorlar, bıraksan motorsporları kanalı kuracaklar. Bu heyecanı biraz realist olarak değerlendirseydik ve bir araya gelseydik şimdiye kadar öyle güzel platformlarımız olacaktı ki… Ama kendi aptallığımız ve hayran gönüllülüğümüz…

   Kısaca ortaya bir şey koyamamış, olmaması gereken yerde fazla iyimser olup, iyimser girişimlerde bulunulması gereken yerlerde bahanelerle sorumluluktan kaçan bir kitleyiz. Kendi kendimizi bölmüşüz, taraflar yaratmışız. Saldırmaktan, kırıcı davranışlardan kaçınmıyoruz, mantığa sahip olmayan argümanlarla konuşuyoruz. Tüm bunlar olurken biz hep başkalarını suçluyoruz; Medya, devlet, yatırımcılar… Bunların elbette yanlışları var ve sonraki bölümlerde onları da işleyeceğim ama önce bir aynanın karşısına geçin. Kendinize sorun; Ben ne yaptım ki ne istiyorum. Farklı takımları, farklı pilotları sevebiliriz, yarışları da tartışabiliriz, rekabet sporun bir parçası elbette. Bunları konuşalım ama bu konu bittiğinde karşımızdaki farklı fikirlerde olan insanla beraber bu sporu sevenler olarak aynı saflarda da yer alabilelim. İşte bunları yapabilirseniz, işte o zaman eleştirileriniz olgunca gelişir ve sonuçlarını da daha çabuk alırsınız.

   Belki bu yazıyı okuyan çoğu kişi değişmeyecek ancak bir yerlerde birileri kendine dönüp kendisini sorgulayacaksa bu da bir gelişmedir. Tabii bir taraftan da eleştirileri kişisel algılayanlar çıkacak. Bazıları eleştirilenin kişiler değil de davranışlar olduğunu idrak edemeyecek elbette ki. Eğer merak ediyorsanız şimdiden söyleyeyim, yukarıda yazan davranışlardan birini bile yapıyorsanız, evet sizi eleştiriyorum ve bunu sizin iyiliğiniz için, sporun iyiliği için yapıyorum arkadaşlar. Merak etmeyin yüzlerce F1 izleyicisi arkadaşım var ve herkese laf yetiştirmeye de çalışamam. Sadece sizden isteğim biraz olgunluk, biraz anlayış, biraz birliktelik. Kırıcı değil, yapıcı eleştirilerle bir araya gelebilmek ve doğru bir tartışma platformu oluşturabilmek. Doğru noktaları tartışmak ve doğru eylemlerde bulunabilmek önemli olan. Biz bunu yaparsak belli adımlar atmaya başlarız, yerimizde saymanın ötesine geçeriz.

   Sonraki yazı da konumuz Medya olacak, medyanın spora ilgisizliği ve yapılan yayınların kalitesizliği, hepsini tek tek ele alıyorum. O yazıya kadar biz de biraz kendimizle başbaşa kalalım ve kendimizle hesaplaşalım bence, buna her F1 izleyicisi gibi ben de dahilim.

   Not: Dijital Motorsporları dergileri lafı geçmişken; Yarış adında bir dijital dergi var, meraklısı için tavsiye ederim. Okumak isteyenler için buyrun linki;

http://data.axmag.com/data/201305/U50002_F211368/FLASH/index.html

 

 

Onur Ömer Öztürk

lolipopadam.blogspot.com

 


Yorumlar

  1. Bu bu bu, bu yazıyı alıp çerçeveletin bu yazıyı mükemmel olmuş tüm sorunlara, tüm taraf-bertaraf çekişmelerine vurgu yapmış Onur Ömer üstat tebrik ediyorum.

  2. Onur Ömer Öztürk avatarı
    Onur Ömer Öztürk

    Yaş konusunu bence bir kenara bırakalım, anketler çalışmalar yapılması lazım, bu şekilde tartışmak anlamsız.

    Lüleburgazspor taraftarı demişsin, çok güzel örnek. Adamlar her maça gitsin, rakip takımlara saldırsın, holiganlık yapsın, ama iş kendi takımlarının hataları olunca ne oluyor ben de anlamıyorum. Zaten o başkan olacak Siyami efendiden de hiç hazzetmem, takıma yarardan çok zararı var. Neyse konu zaten bu değil, ama senin söylediklerin zaten benim söylediklerimle aynı. Farkettiysen bir kaç defa bunu söyledim; Doğru platformda doğru şeyleri tartışabilmek. Bunu ister bir dernek olarak, ister bir taraftar grubu olarak ele alabilirsiniz. Biz F1 kitlesi zaten bu doğru platformu bulamamış olmanın sıkıntısını yaşamakta.

    Metin Mete'nin girişimiyle F1Discuss adında twitterda bir oluşum başladı. Güzel bir muhabbet ortamının yanı sıra bence en önemli sezon sonunda Türkiye GP tekrar gelecek mi söylentileri çıktığı dönemde yaşandı. #F1Turkiyeyegeridonmeli vs gibi hastagler ile neredeyse her hafta çalışmalar yapıldı ve bir çok defa TT listesinde en üst basamağa çıkabildi. Bazı gazetelerin de sayfalarında bu Twitter çalışması yer buldu. Bunlar yeterli mi dersen asla derim, ancak adımlar küçük küçük de olsa atılıyor gibi ve bu adımları büyütmek de bizim görevimiz zaten. Yani teknik olarak zaten aynı düşünceleri paylaşıyoruz

  3. Onur Ömer Öztürk avatarı
    Onur Ömer Öztürk

    Hep benim terbiyesizliğim, çok sağol abi ;))

  4. Senin aldığın tepkilerin %90'ını ben de almıştım zamanında, kimi zaman pes ettim ama aklıma gelen (kendimce) dahiyane fikrimle yaklaşık bir 4-5 arkadaş her zaman birlikte izlemekteyiz artık yarışları. Fikir de şuydu, hepsinin ilgi odağına göre pilot adayları sundum, örneğin saat reklamında oynayan (yanlış hatırlamıyorsam) raikkonen tam oğuzun aradığı adamdı. Saat manyağıydı oğuz, tamam lan bi yarışını izleyelim dedi en sonunda. Alper biraz daha soft bir adam, bu yüzden ilgisini çekmek oldukça basitti, v12 motorlar ve 300 km/h düzeyinde manyak yarışlar, kazalar, heyecan, tutku vs dedim ve o da kabul etti. En sonunda toplanıp diğer bir iki arkadaşla hepberaber izledik yarışı. 2005 monacoydu kendisi. Sanırım çok yerinde bir tercih monaco birilerine F1 sevdirebilmek için. O gün bu gündür takip ederler F1'i. Bizim oraların güzel mekanlarından biri olan Gülümse Cafe'de yarış hafta sonları Puf koltuklarımız, çaylarımız, yemeklerimiz hazır heyecanımız da doruktadır, pek bir keyifli oluyor yalnız izlememek 🙂

  5. aaaaa bana yorum gelmemiş 😛

  6. Yusuf Perçin avatarı
    Yusuf Perçin

    Verdiğim yaş rakamlarının arkasındayım. Daha fazla olduğu düşünülebilir ama öyle değil merak etmeyin. +25 bu topluluğun %30 undan ibaret.

    Taraftar olarak ne yapılabilir demişsiniz

    Şimdi diyeceğim bir öneri değil. Kişilerin insiyatifinde bir karar. Fakat daha önce diğer ülkeler de bir çok defa yapılmış. yine taraftarların gençlerden oluştuğunu tekrar ederek, genç izleyicilerin hayallerindeki meslek eğer formula 1 teknolojisiyle bir şekilde ilişkiliyse kazandıkları meslek bölümlerinde üniversite süreci başladığından itibaren gerçekten formula 1 e karşı ilgi duyuyor ve içinde olmak istiyorlarsa bu yönde çalışmalarını başlatabilirler. Bu belirttiğim şey gerçekten hayatını bu yolda feda etmekle sonuçlanabilir. Avrupada sanayi inkilabından sonra olduğu gibi bir çok girişimcinin veya bir çok matematikçinin yaptığı gibi bir amaç uğrunda ilerlenebilir.

    Esas öneri kısmına gelirsek bilinçli formula 1 seyircisi olan kısmın önceliği kendi içine vermesi gerekiyor. Formula 1 seyircisini ve formula 1 e ilgiyi arttırmak bir sonraki için bir temel kurulmalı. Önce bir formula 1 camiası oluşturulmalı. Bir dernek bile bu işlevi görebilir. Önce mevcut formula 1 izleyicisinin alt kültür seviyesi yukarılara çekilmeli ve her formula 1 seyircisinin ulaşabileceği bir taraftar yönlendirme kurumu olmalı. Geçen yıl devlet 20 milyon dolar vermeyi reddederken türkiyede var olan aktif ve tribünlere sadık bir izleyici oluşumu var mıydı ? Bu duruma ses çıkarabilecek tek bir taraftar oluşumu bile var mıydı ? Ancak forumda sitede yorumlarda eleştirildi. Zaten devlet nazarında mevcudiyeti bile olmayan bir kitle durumunda. Şöyle somutlaştırayım. Edirnedeki amatör futbol kulüpleri taraftarından çekinir. Neden ? çünkü belirli bir taraftar oluşumu ve resmiyeti var. Belirli kulüpler taraftarı gözetmeden iş yapamaz. Fakat lüleburgaz'a gelin. Lüleburgazspor taraftarı bir gün bile kulüp üzerinde etkisini gösteremedi. Başkanlar taraftara rağmen,taraftarı karşısına alarak bir çok iş yaptı. Ama taraftarın ufacık bir yaptırımı bile olmadı. Yine neden derseniz lüleburgazspor taraftarının bir resmiyeti ve kesin mevudiyeti yok. Tıpkı ülkemizdeki formula 1 izleyicisi gibi.

    Gazete yazarlarının haklarını savunacak ve arayacak gazeticiler ve yazarlar derneği vardır.
    Türkiyede faal hakemlik yapan hakemlerin haklarını arayacak bir çok hakem dernekleri vardır
    Futbolda seyircileri bir araya getirecek ve kulüplere karşı itici veya bitirici işler yapabilecek irili ufaklı binlerce dernek vardır.
    Ama benim bildiğim kadarıyla formula 1 izleyicisinin böyle bir tek derneği dahi yok.

  7. Onur Ömer Öztürk avatarı
    Onur Ömer Öztürk

    Gece gece okuyorum yorumları ve inanın herkese ayrı ayrı teşekkür etmek isterdim ama tekrar tekrar sayfayı yenile, kimse eksik kaldı mı falan derken, zor geldi yani kısaca :))

    Gerçekten hepinize müteşekkirim. Sadece eline sağlık diyen arkadaşlara değil, olumlu olumsuz fikrini belirten herkese. Günay'ın yorum zaten her zamanki gibi koparttı beni, söylemeden geçemeyeceğim bunu :))

    Umarım bu ilgiye karşı ben de daha iyi yazılar yazarım, her zaman bir adım daha iyiye gider yazılar. Her yazıda biraz daha üstüne koyabilirsem, biraz daha şey paylaşabilir, biraz daha fazla sizlere bir şeyler sunabilirsem ne mutlu bana. Sizlerin de eline sağlık arkadaşlar

  8. Onur Ömer Öztürk avatarı
    Onur Ömer Öztürk

    Kirletme benim yazımı :))

    Şaka bi yana aslında alakasız da olsa değindiğin iyi olmuş. Hem hukuksal, hem bürokratik bir ton sorun var. Distribütörlerin de tavırları malumken bazı araçlara ulaşmak çok zorlaşıyor. En mutlu olduğum anlardan birisi de sanırım Nissan 240 SX gördüğüm zamandı. Lüleburgaz'da siyah bir 240SX var ve sahibiyle tanışmak için fırsat kolladım ama yakalayamadım hiç. Nasıl yapmış etmiş getirmiş bir şekilde. Veyron'la tanışmam bile o kadar mutlu etmemişti beni. Bu arada Selimpaşa'da yazları turuncu bir McLaren F1 görürseniz şaşırmayın, benden söylemesi ;))

  9. Onur Ömer Öztürk avatarı
    Onur Ömer Öztürk

    Ne demek canım, müsaade senin. Ben zaten olabildiğince bu sesin yayılması için yazmaya başladım. İstediğin mecrada istediğin gibi paylaşabilirsin. Benim blogun adresini de not düşüp bi reklamımı da yaparsan tadından yenmez :))

  10. Onur Ömer Öztürk avatarı
    Onur Ömer Öztürk

    Zaten benim yerime az çok cevap verilmiş 🙂

    Bazı şeyler için elini taşın altına koymak gerekir elbette, zaten yazıda da anlattığım şey buydu. Birlik sağlanamaması, ortak platformlarda doğru tartışmaların olmaması gibi konulardan bahsettim. Bunların ötesinde izleyicinin yapabileceği bir fedakarlık ne olabilir, başka fikirlerin varsa dinlemek isterim. Ben zaten bu konuda bir şekilde yazılar yazmaya ve bunu olabildiğince düzenli ve sistemli yapmaya çalışıyorum. Konu üretkenlik ise ben elimden geldiğince üretken olmaya çalışan biriyim zaten. Bunun ötesinde elini taşın altına koyması gereken başkaları da var ve sonraki bölümlerde onları da işleyeceğim

    İnsanlara sporu sevdirmek bir misyon olmalı mı dersen, sevdirmek elbette misyon olamaz, ancak bu sporu bir şekilde hayatına sokamamış insanların karşılaştıklarında genel tavrı olumlu, benim gözlemim bu yönde. Merak ve istek insanlarda var, ancak çoğu insanın bir şekilde yolu kesişmemiş. Benim amacım bu insanların yolunu bir şekilde bu sporla kesiştirmek, sevmeyenler olabilir saygı duyarım ancak sevenler de çıkacaktır. Medyanın yapmadığı işi bir şekilde biz yapmak zorunda kalıyoruz belki ancak koşullar bunlar. Biz toplum olarak ilacı bile bir yakının tavsiyesiyle alırız, ticari reklamdan çok dost tavsiyelerine önem veririz, bu açıdan bizim gibi insanların tavsiyesi Türkiye'de medyadan da etkili olabiliyor bazen.

    Yaş konusuna hiç girmiyorum, M1chael'ın da dediği gibi genel profil üniversite öğrencisidir, Selahattin Duman bile bunu farketmiş :)) Bahsettiğin yaşlardaki gençlerin F1 ile alakası çok kısıtlı, hele ki her gencin elinde o akıllı telefon zımbırtıları olduğu bir dönemde hangi genç kafasını telefondan kaldırıp yarış izliyor ki :))

    Elbette bazı konularda işi şakayla karışık belirttim, bu nasıl üslup diye serzenişte bulunmayacak olgunlukta olduğuna güvenimden elbette, sonuçta sen de ülkede pek itimat görmeyen bir işe el atmışsın ve elinden geleni yapıyorsun. Demek istediklerimi sanırım daha net anlatabilmişimdir. Çalışmalarında başarılar dilerim

  11. Onur Ömer Öztürk avatarı
    Onur Ömer Öztürk

    Sağol, daha önce de bu konularda bir şeyler karalamıştım ama kalıcılık adına blogda yer alması gerekiyordu, hem biraz da geniş olarak ele almak iyi oldu konuyu, ihtiyaç vardı sanırım. Malum her yıl Türkiye GP söylentileri çıkar, her yıl Türkiye'de neden F1 yok tartışması olur, bunu da ele alıp yazmak şart olmuştu zaten. Sonraki bölümler çok daha keyifli olacak, çünkü asıl beni sinir eden kitlelere doğru kaymaya başlıyor iş :))

  12. Yaş tahminlerine katılamayacağım. Abdullah da olayın içinde olduğundan (kaç kere anket yaptı bilgileri topladı hani, çok yazan ve insanlar tarafından takibe layık görülen kişilerin bilgilerini gördü, diyalogları oldu vs) elinizde buna dair bir veri olup olmadığından sordu büyük ihtimal. Kendi açımdan ağırlıkla 2 yıl öncesine kadar fazla yazan kitleyi ordan burdan yaşlarını öğrenmem ile ve en başından beri türkiyef1 forumlarında ki kitlenin yaş aralıklarını bildiğimden 18 yaş üstünde çoğunluk. Üniversite öğrencileri bunlar lise ile ilişkisi çoğunun kalmamış durumda. Burası dışında da ekşi de sağda solda yine birşeyler karalayanlar yine aynı şekilde sizin çizdiğiniz profilden büyüklerdi. Zaten 90 ortası yada sonlarına yetişmiş olan bu ciddi yazma gayreti, hevesi olan kitle hani Hakinen'i izledik derler sıklıkla doğal doğum skalasında 80-85 arası doğumlular. Ben rahatlıkla 19-24 arası kitle daha yoğun diyebilirim. Zaten 2003-2004 gibi yıllarda ben de 25 yaşdan büyük değildim.:)
    Şurada yeni gençlerin nicklerinin çoğunu bilmiyorum. Ama vega gibi Minardi gibi herkul gibi birçokları devamlı aklımda bunun bir de diğer siteler tarafında ki misalleri var.

  13. Anladım biraz daha meslekvari bir konu.

  14. Yusuf Perçin avatarı
    Yusuf Perçin

    Yazılım ve programlama üzerine desem kafi. Fakat rutin programlama ve kod hatası düzeltme olayı değil.

  15. Yusuf Perçin avatarı
    Yusuf Perçin

    elbette hata ve yanılma payları olabilir fakat rakamlar dediğim değerlere işaret ediyor. Genç bir hedef kitle söz konusu. Ve gençler çabuk sıkılır. Yani gençler yaşlandıkça kopuyor ama ardından yeni gençler geliyor. Ve hedef kitlenin yaşı sabit kalıyor

  16. Eyvallah. Katılmamak elde değil zira ilk olay Formula 1 yada Pilot yetiştirmek değil dediğin gibi çok basit şeylerden, temel mekanizmalara, bütünsel tasarımlara kadar üretebilmekte. Bu otomotiv demek sonra bu motorsporları demek oluyor en sonunda Formula 1 oluyor.

  17. Müsaadeni istemiyorum 🙂 bunu birçok yerde paylaşıcam bilesin haberin olsun diyorum. 🙂
    Böyle amme hizmetlerinde "bana ait" tavrı olmaz. 😛
    Sen yaz biz okuyalım daha doğrusu okumakla kalmayalım derim en azından kendim için.

  18. Ne demek bu şalu?

    Abilerin bunlar bunu söylüyor sözü üzerine küfreder gibi şalu demek ilginç. 🙂

  19. Köşe yazısı ne demek o zaman? 🙂
    yada blog platformu.

  20. O başka bir sektör üzerine dediğiniz şeyi merak ettim paylaşabilirsen.

    Ayrıca şunu demek istiyorum Onur bir şey feda ediyor. Bizim millette vakit vakfetmek diye bir tabir vardır. Para vs vakfetmek kolay olanı şu alemin en değerli şeyi zaman Onur da bunu vakfetmiş. 🙂

  21. uff ya yanlış şey paste oldu kusura bakmayınız.

  22. O Supra epey getirildi Türkiyeye bu da tabi Toyota tarafından olmadı önceki Celica'yı da Toyota getirmemişti zaten. Bu galeriler, Kıbrıs üzerinden ve doğu bloğundan getirme ile oluyordu bizde. Epey dediğim de 100-150 tane değil tabi ama 10-15 kadar vardı tabi zamanla pert olanlar oldu çöpe gitti. Buna burada üretim yapan Avrupalı üreticiler sebep oluyor aslında devleti istedikleri gibi meylediyorlar bu da galerilerin işini zorlaştırdı zamanla sonra niye kaçak köçek işler yapıyorsunuz diyorlar. Dist. ler üzerinden gelmiyor zaten belirli hacimde ki araçlar hiç mi gelmesin yani. Bugün ki noktaya geldi o sebeple geçmişte çok daha farklı araç vardı ülkede şimdi tek düzeliğe doğru gidiyor. Birşeyler getirmek isteyenleri ise masraf zorluyor örnekle bi ZR1 2 kat rakama gelmemeliydi.
    Dodge Neon'lar Calibra'lar Celica'lar 3000GT'ler MX-5'ler daha neler neler vardı ülkede şimdi BMW Mercedes yazık bence. Lotus nasıldır tanımayan bir gençlik haline geldik maalesef örnekle.

  23. Berker Yıldırım avatarı
    Berker Yıldırım

    Kimse ilgilenmezken niye feda edilsin ki herkes boş dönen araçlar diye düşünürse feda edilmemesi kadar normal bir şey olamaz bence

  24. Öncelikle bu konuya giriştiğin için teşekkürler, kolay bir iş değil. Yazdıklarının çoğuna katılıyorum F1'in elit bir spor olduğu ve F1'i izletme misyonu. Formula 1 çok elit bir spor değil bence, öyle gözüküyor ama sanıldığı kadar değil. Özellikle de futbol maçlarındaki biletlerle kıyaslarsak. Formula 1'i tanıtmak ise gerçekten zor. Her F1 fanında olduğu gibi ben de arkadaşlara izlettirmeye çalıştım ama bir türlü olmuyor. Dönüp dolaşıp McLaren ve Mercedes'in farkına geliyorlar 🙂 Diğer yandan F1'i tanıtma konusunda özellikle sitelerde gerçekten eksiğiz. Bazen diyorum ben neden futbol izliyorum, takımım yenildiği zaman neden milletle konuşmaya çekiniyorum..Futbol aşkımız eğlenceden çok baskıya dönüşmüş durumda. Aynısı olmasa da internet sitelerinde özellikle yarışlardan sonra gerginlik oluyor. Demek istediğim ülkedeki futbol ortamından sıkılan biri bu gerginliği görse ben neden F1 izleyim ki düşünebilir. Yine de her halükarda F1 futboldan daha az stresli bir spordur. Konu başka başka yerlere geldi, son söz olarak bizim Formula 1'in 'elitliğini' biraz daha fazla yansıtmamız belki işe yarayabilir. Türkiye'de futbol dışında herhangi bir sporu izlemek elitlik gibi algılanıyor, bunu en iyi sitedekiler bilir. Ayrıca Türkiye'de Formula 1'in Sorunları'nı birkaç parçaya ayırman çok yerinde olmuş, çünkü biz kolaycılığı severiz hemen 'medya yüzünden' diye işin içinden çıkabiliriz. Kolay gelsin..

  25. f1 i düzenleyen 20 ülke aptal bir biz akıllıyız başka söze gerek yok

  26. mevcut internet sitelerinin takipçi profillerini mi çıkardınız acaba? öyle bir şey varsa bu incelemelerinizi seve seve görmek isterim.

  27. Yusuf Perçin avatarı
    Yusuf Perçin

    Yanlış anlamışsın beni. Ben zorla izletmekten bahsetmiyorum. Formula 1 i tanıtmalıyız girişimlerinin dahi yanlış olduğunu söylüyorum. Bırakın bilmesin insanlar. dönüp duruyorlar desinler. Sorun bu değil. Sorun formula 1 için bir şey feda edilmemesi

  28. Berker Yıldırım avatarı
    Berker Yıldırım

    Ben yüzme sevmem kimsede izletemez. Formula 1de de böyle kimse zorlamamalı diyorsunda. Sen yüzmeyi biliyorsun izlemiyorsun insanlar F1'i bilmiyorda izlemiyor. Yazıda da bundan bahsetmiş zaten.İnsanlara zorla izletelim demiyor insanlara sporu tanıtmalıyız diyor.Sonra ülkemizde ilgi yok diye ağlıyoruz. Böyle olunca çok normal.Yüzmeyi herkes biliyor ekstra bir şeyi yok tanıtacak. F1 öyle değil tanımayanlar ''dönüp duran araçlar'' diyor. Ama biraz izleseler ''Haa şu da şöyleymiş , şimdi şöyle oluyormuş'' diyorlar. Kendi çevremden biliyorum hiç bilmeyenler sayemde şu yarış şöyle oldu senin Alonso 5. olmuş diyorlar , bende evet ya şöyle şöyle oldu deyince dikkatle dinliyorlar. Dediğim gibi yazıda da bundan bahsetmiş senin dediğin konu apayrı bir şey

  29. Yusuf Perçin avatarı
    Yusuf Perçin

    İyi güzel yazmışsın hatta okuyanlar biraz da etkinir biraz olsun değiştirirler kendilerini niyetiyle fikirlerini sunmuşsun. Fakat kaçırdığın bir çok önemli nokta olduğunu düşünüyorum. Yazında sitem ettiğin fanatizm,tartışma,ukalalık,kıyaslama,en iyicilik konuları asla ülkemizde bu sporun büyümesine engel teşkil edemez. Formula 1 izleyici kitlesi trf1 ve diğer malum siteden ibaret değil. Burada ve diğer formula 1 sitelerinde yazan çizen tartışan kesimin çoğunluğunun 15-18 yaş aralığında olduğunu bildiğimize göre ülkemizde ki formula 1 seyircisini 2 ana gruba ayırabiliriz. Aktif internet kullanıcıları ve internet kullanmayanlar. Yine biliyoruz ki ülkemizde aktif internet kullanan kişilerde çoğunluk 15-25 yaş aralığında. Bu da demek oluyor ki ülkemizde formula 1 i internet ile beraber takip edenler 15-18 yaş grubundan oluşuyor. Yani +25 yaş izleyicisini görmezden gelmişsin. Toparlarsam sitem ettiğin konular bu yaş aralığında ister futbolda ister basketbolda olsun bu yaşın gereği olan bir üslup ve bir sorun da değil. yabancı forumlarda gezerseniz yine 18 yaş altı kullanıcıların en büyük hamilton ******* vari mesajlarını görebilirsiniz.

    Bir diğer konu; sporu takip etmenin yaşı zamanı mesleği olmaz. İnsanlar heyecan duyacakları ve zevk alacakları sporları izlemekte özgürdürler. Tenis severim,basketbol da izlerim hatta bisiklet turlarını bir çok defa baştan sona izlerim. Ama yüzme sevmem. İzlemem de. Kimse de bana bu sporu neden takip etmiyorsun diyemeyeceği gibi kimse de bu sporu bana sevdirmekle mesul değil. Demek istediğim "ülkemizde motorsporlarına ilgi çok düşük. Tanıtmalıyız insanlara izletmeliyiz" gibi yaklaşımlar son derece yanlış.İnsanlar motorsporlarına ilgi duymuyorsa formula 1 nedir bilmiyorlarsa , istediğiniz kadar reklam ve teşvik yapın bir faydası olmayacaktır. İnsanların spor aktivitelerini izlerken heyecan duyacakları bir bir olay gerçekleşmiyorsa izlemek için de neden yoktur. Heyecan duyulacak olaylar bir pilotun diğerini geçmesi veya pilotların kaza yapması değil. İzleyici bir takıma pilota futbolcuya hayran ve destek verdiğinde kazanacağına inanıyorsa heyecan duyar. Şöyle bir örnek vereyim. Geçen sezon formula 1 izlerken bu sezon izlemiyorum. Bunda en büyük etken schumacher'in emekli olması. Aslında bu çok basit bir denklem. Galatasaray başarılı oluyorsa tribünler dolar. Galatasaray kaybediyorsa tribünler boşalır. Eee peki formula 1 izlemeyen insan nasıl olacak da insanlar heyecan duyacak dersen burası ayrı bir konu. Bunun iki yolu var.

    Ya aktif formula 1 pilotlarından birini türkiyede kahraman,süper sürücü lanse edip insanları o pilota yakınlaştıracaksınız yada hayatınızdan ödün vererek formula 1 pilotu olmak veya kurmak adına çoğu şeyinizi feda edeceksiniz.

    Bu ikisi bizim ülkemizde yok. Hatta ikinci yol olarak gösterdiğim metot ise türkiye de hiçbir spor dalında yok. Sadece Milli maçlarda bu bahsettiğim bilinç uyanıyor.

    Bizim insanımız hazıra alışık. Herkes çözüm adına bir şeyler söyler. Fakat kimse tatbik etmez. Herkes türk formula 1 takımı kurulsun der ama bir mühendis dahi çıkıp bir şeyler feda etmeye tenezzül etmez. Herkes formula 1 pilotu yetiştirilsin der ama kimse cebinden para vermez. Bu gün dünya da yer alan büyük cirolu hangi işletme veya kurum olursa olsun kurucuları önce tırnaklarıyla kazıyarak bir yerlere gelmiştir. Ama bizim insanımız önce köşeyi döneyim fikirleri kurar. Birileri çıkıp bir şeyler feda etmedikçe formula 1 olan ilgi artmaz.

    Eee herkes konuşuyor diyorsun ama sen de konuşuyorsun. Sen ne yaptın formula 1 için diyebilirsiniz. Benim formula 1 e olan ilgim zayıf. Benim ilgim yine ülkemizde pek itibar edilmeyen başka bir sektör üzerine. Fakat ben o sektöre girerken asla ilgi gömüyor bizim insanımız şöyle gibi şikayet vari yönelimlerde bulunmadım. bu alanda girişim yoksa ben yapmalıyım diyerek birşeyler feda ediyorum

  30. Yazı için teşekkürler Onur.

  31. 2005 yılının 27 Ağustos sıcağında 120 bin izleyiciyi istanbulpark'a çeken bir avuç tutkulu fanın başarısı değil, medyanın gücüydü.

    Kesinlikle. 2005 ve 2006'da büyük bir ilgi vardı İstanbul Park'taki yarışa. 2007'de ilgi biraz azalsa da yine de iyi bir seyirci vardı. 2008'de yarış Mayıs'a atılında izleyici sayısı haliyle düştü. Özellikle 2009'da berbattı. Hem sezon zevksiz hemde izleyici sayısı çok azdı. (30.000 civarlarında bir seyirci vardı yanlış hatırlamıyorsam) 2010 ve 2012 arasında biraz toparlasa da ilk yıllarına göre yine de çok düşük kalıyordu. Kısaca Verilen 13 Milyon $'lık ücret ilk 3 yıl dışında muhtemelen hep zararına verildi. Ardından devlette bu parayı vermek istemedi ve sonuç ortada. 2 yıldır yarışlar gelmiyor Türkiye'ye muhtemelen uzun bir sürede gelmeyecek. Gazetelerde 2014 için görüşülüyor gibi haberler çıksa da artık inanmadığım için ümide kapılmıyorum.

    Peki ilgi neden kayboldu. Dediğin gibi ilk 3 yıldaki medya desteği biranda kayboldu. Özellikle 2005 ve 2006'da muhteşem bir heyecan vardı medyada. 2-3 hafta öncesinden haberler yapılıyor, sürekli F1 ile ilgili reklamlar çıkıyordu. 2007'de bu azalsa da devam etti ama 2008'de kayboldu. 2009'dan itibaren 2012'ye kadar medya umursamazdan geldi yarışları. Şimdi Vural Ak birşeyler yapmaya çalışsa da bence boşuna. 2014 içinde takvimde olamayacağız. Muhtemelen bir 10 seneye yakın bu devam edecek. Sonra belki tekrar F1 izleriz ülkemizde. Acı ama gerçek olan bu.

  32. yahu o monaco fotoğrafı ne güzelmiş öyle. yazıdan bile güzel. şaka bir yana iyi bir yazı olmuş eline sağlık.

  33. Onur gene döktürmüşsün……………………………………………Şalu

  34. hiç sorma abi ya aldık başımıza belayı 🙂

  35. Onur Ömer Öztürk avatarı
    Onur Ömer Öztürk

    M1chael ben sana cevap vermişim gibi olmuş, sana teşekkür edecektim, sonra herkese tek tek teşekkür etmek yerine topluca falan derken kaynadı, bi baktım da yazdığım şeyin senle alakası yok :))

  36. ok.bekliyoruz eline sağlık.

  37. Onur Ömer Öztürk avatarı
    Onur Ömer Öztürk

    Selahattin Duman %100 haklı demedim, zaten yazıda da her konuda katılmasam da biz F1 kitlesine yöneltilen bir eleştiri var, ben herkes gibi bunu yoksaymak yerine neden bu eleştiri yapıldı diye üzerinde durdum, haklı olduğu konuya değindim. Sevsek de sevmesek de S. Duman'ın yazısı aslında biz F1 severlerin dışarıdan bakıldığında nasıl algılandığımızı gösteriyor, demek ki biz insanlara doğru bir imaj çizememişiz, doğru tanıtamamışız ki böyle bir yazı yazmış adam. Bu ülkede çok değerli insanlar var F1 ile ilgilenen, ancak ilk onlar değil de Duman'ın bahsettiği kitleler ilk akla geliyor, o zaman biz de bir sorun olduğunu söylemek gerekmiyor mu?

  38. Onur Ömer Öztürk avatarı
    Onur Ömer Öztürk

    Hatam olmuş olabilir, üslup olarak biraz günlük konuşma diline yakın olmayı seviyorum, makale değil de deneme havasında yazmak okuyucu açısından bazen daha akıcı olmasını sağlıyor. Özel olarak eleştireceğin noktalar varsa, mesela hangi söylem, hangi cümle böyle düşünmene sebep oldu, üslubun biraz daha resmi mi olması lazım, bunlar konusunda daha geniş bahsedersen sevinirim, sonuçta ben de bu işi profesyonel olarak yapmıyor, yazı yazarak para kazanmıyorum, benim için okuyucunun daha fazla zevk alması önemli. Geri dönüş yaparsan çok sevinirim, teşekkürler uyarı için

  39. Onur Ömer Öztürk avatarı
    Onur Ömer Öztürk

    Tüm arkadaşlara yorumlarından dolayı teşekkürler :))

    Konunun tek sebebi biziz gibi bir hava oluşmuş bazılarında, ancak biraz sabredin, başka sebepleri de var bu işin, sonraki bölümleri bekleyin derim. Şu an benim bu yazı ile sizden isteğim şu; Diğer konuları şimdilik boşverin, kendi içinize dönüp kendinizi sorgulayın. Hala bakıyorum başka sebepleri öne sürüp konudan sıyrılmaya çalışıyoruz, kendimizi hep kurtarmaya çalışıyoruz, bundan vazgeçip biraz kendi kendimize düşünelim derim. Ne ben ne de bir başkası sizi sorgulayamaz, kimsenin böyle bir hakkı yok, bunu siz kendiniz yapmalısınız. Parayı devleti bir kenara bırakın, siz bir insan olarak ne yaptınız onu düşünün, bu yazının temel fikri bu.

  40. Onur Ömer Öztürk avatarı
    Onur Ömer Öztürk

    Yazıda da belirttim, bu yazı dizisi 4 bölümden oluşacak. 2. Bölümde medyanın konu ile alakalı tutumu ve sorunlar bahsedeceğim. 3. bölümde devlet destekleri ve ülkedeki spor politikalarını inceleyeceğim ve son olarak 4. bölümde bahsettiğin sponsorluk ve ticari girişimlerle yatırımcılardan bahsedeceğim. Bir aylık bir dönemde tüm bunları okuma şansı bulacaksınız, hem de çok geniş çaplı olarak ele alacağım

  41. köşe yazılarına makale denir. bilimsel makale farklı.

  42. Bernie de bu işi bu hale getiren veya bu işin sahibi olan kişi değil,ama ülkemizde uyandırdığı etki 3 kuruşluk malı 5 kuruşa satıp çakallık peşinde olan insan etkisi… Hee çakal mı çakal orası başka,ama esas amaç F1 liginde bir şekilde ülke olarak mutfakta ter alma olması gerekirken bizde turistler,turist getirileri,ülke reklamı vs vs… olunca bir yerde ilgiyi yüksek tutamıyorsunuz.

  43. Katılıyorum,hani pahalı bir spor olması ve elit bir kesime hitap etmesi zaten alenen ortada,çünkü onlar dünyanın en iyileri… Ama benim daha çok demek istediğim şuan F1 de yer bulmuş hamilton gibi ve daha birçokları gibi çok fakir bir aileden gelen,ama aşama aşama yeteneğinin peşinden gitmiş pilotlar mevcut… Bunu başarmış çünkü hem kendi ülkesinde hem komşu bütün ülkelerinde motorsporlarına en küçük yaştan en büyük yaşa kadar gerçekci rakamlarla başlayabilecekleri ve seslerini duyurabilecekleri birçok kategori mevcut,ve yetenekleri varsa ülke ülke gezerek aşama aşama zirveye kadar bir süreci takip edebiliyorlar. Ve baktığımız zaman her pilotun geçmişi benzer kategorilerdeki benzer başarılarla dolu…
    Düşünsenize bir markamız olsa (ki milliyetçi bir ülkeyiz,yabancı bir pilot yerine türk bir pilotu yarıştırmayı her zaman daha ön planda tutardık) sizce yetenekli bir pilotumuz orada olamazmıydı,yada çocuk iken hamilton gibi elinden tutulup tüm kariyerinde ona destek olamazmıydı? Bir renault olamazmıydık? Tüm araçları Türkiyede üretiliyor,hiç mi teknolojisini kapamadık,bir aracımız olmadı? Renault deyince nasıl fransa anlaşılıyorsa,mercedes deyince alman mclaren deyince ingiliz anlaşılıyorsa işte bizi tarif ve temsil eden hiçbir şeyimiz yok,özet bu.

  44. bence dünya f1 e hakettiğinden fazla önem veriyor.medyası f1 futbola ezilmesin diye haber yapıyor.ama devri bitti f1 in.10-15 sene sonra iptal edilir tamamen

  45. 2 ve 3 'ün yine bu yazıda anlatılan tema ile ilgili olduğunu düşünüyorum.
    Sizin bitirdiğiniz şekliyle şunu ekleyeyim müsaadenizle Kenan bilinmiyor, desteklenmiyor ki arkasına kurumlar, sponsor geçsin.

    Resmi yada federasyonel diyelim Motorsporları her zaman pahalı olacaktır en başından beri öyle. Bu at yetiştiriciliği, binicilik gibi bir şey herşey o hayvanları seviyor, sahip olmak, binmek istiyor ama çok pahalı bir olay, herkesin yapabileceği bir şey değil 500 yıl önce de böyleymiş. Son olarak motorsporlarını bu raddeye Bernie getirmedi ve dünyanın doğusundaki yükselişi de o sağlamıyor.

  46. Makale değil ki köşe yazısı. Bir şahsın değerlendirmesi.

  47. "Buradaki taraflaşma da eğlenmeye ve sataşmaya yer arayan 'bilinçli' yetişkinlerle yeni nesil gençlerin genel yapısından kaynaklı. İlk grup umutsuz vaka iken, ikinci grup ise bundan beter."
    Bu kısım çok güzel.
    Hayatın çoklu safhasında maalesef ki böyleyiz. Son kısımda ki itiraf da özel, itiraf denmez aslında biz' in misali sadece.
    Yine güzel bir yorum senden yani. 🙂

  48. Senin ki heves olmaktan baya zaman önce çıktı misyon oldu. Dönüştün sen Dark Knight 🙂

  49. Yazın çok güzel olmuş Onurcum, teşekkürler.
    Toplum olarak aslı ile bu topluluğu kastediyorum hep bahanelere ve diğer dikenlere takılıp kaldığımızı düşünüyorum. Sen ise olması gereken en temel noktadan başlamışsın ve sıkıcı olmadan ana temayı verebilmişsin.
    Önemli ve isabetle doğru gördüğüm yine buradan bir arkadaşın birçok Formula 1 pisti konumları ile bir dert anlatışı vardı çok önemliydi bu da o manada önemli bir yazı.
    Konuşmayı seven -yorum, kısa söylev yani- milletimiz yine uzun görecek okumayacak böyle şeyleri. Neyse böyle tabirler ile bozmayalım ruhu.
    Her zaman söylenen bizim ilk önce motorsporu kültürüne ihtiyacımız var bunun açılımının önemli bir kısmı da bu yazı da var. Çünkü bu marka olup olmaması, imkanların geniş olması ile alakalı değil önce İNSAN, biz ile alakalı.

  50. Arkadaşlar katılırsınız veya katılmazsınız ama ülkemizdeki F1 ilgisizliğine onca sebep aramaya gerek yok,benim tek bir sebebim var o da "üretken bir ülke değiliz"
    1- ülkemize ait ne bir araba markası ne de motorsiklet markası mevcut,devlerin kapıştığı arenalara ancak izleyici olabiliyoruz,o da anca bu kadar işte,F1 i içinde yaşatabilen her ülke F1 in mutfağında,yani öyle yada böyle bu organizasyona markasını sokmuş durumda,ama motor olarak ama mühendis olarak ama araç olarak ama teknoloji olarak,bizde ise bunların türkiye ismiyle özdeşleşmiş hiçbirisi mevcut değil…

    2- ülke içinde veya uluslararası arenada kayda değer ne bir motorsporları ligimiz mevcut ne de organizasyonumuz… yapilan kırık dökük yarışlar da zengin çoçuklarının ve holding patronlarının para saçtığı organizasyonlar konumunda,biz hala patates tarlası gibi izmir pinarbaşi betonarmesine pist diyebiliyoruz ve bununla avunuyoruz,bu koskoca ülkede 2 pist var biri istanbulpark dîğeri ise kenanın pisti gerisi hikaye… neden? Çünkü gerek yok,yılda 1-2 godoman organizasyonunda 3-5 araba yarışcık yapacak diye koskoca pist niye yapılsın? Veya yapılmış olan pist niye iyileştirilsin para harcansın? Ülkemizde bir çocuk birgün bende şu şu yolları izlersem F1 de yarışabilirim diyebiliyormu? Hayal… trilyonluk babası olsa ancak tahincioğlu gibi gp2 de yer bulur orda da nal toplar…
    3- bu iki maddenin getirisi olarak ne pilotunun,ne arabasinin,ne motorunun,ne mühendisinin,ne de teknolojisinin olmadiği bir organizasyona bir ülke ve o ülkenin evlatlari,ve de sponsorlari niye ilgi duysun sahip çıksın? Ancak izleyici olabilir,o da biyere kadar,ondan ötesi de bernie amcanın 3 kuruşluk malı 5 kuruşa satması olarak görülür tabi,ve kabul görmez,bu gayet normal…

    Markamız yok markamız,şampiyon kenanımıza bile sponsor bulamayan bir ülkede yaşıyoruz,daha ne diyeyim…

  51. üslup hiç iyi değil, makale olmaya yakışmayan bir yazı olmuş başını okuyunca devamını okumadım.

  52. bildiğimiz ama çözemediğimiz sorunlara en bildiğimiz yerden giriş yapmışsın. yıllardır -ben de dahil- onlarca arkadaşımız bu konuya envayi yönden değindik ancak durum nafile. sanırım doğru denklemi biliyoruz ama bu kadar çok değişkeni bir araya nasıl getireceğiz merak konusu.

    Bu güne kadar 1.asıl büyük sorunumuz; rezil bürokratik yapımız ve ''yetkin olmayan yetkililerden'' ümitsizce bu international standartlardaki elit organizasyonu ticari olarak yönetmelerini beklemek oldu (sportif olarak gayet başarılıydık)

    2..Asıl büyük sorunumuz ise yayıncı medya kuruluş dışında reyting uğruna diğer basın-yayın kanallarının Formula 1'i görmezden gelmesi oldu. Türkiye'nin spor kanalı olduğunu idda eden 24 saat spor yayını yapan, yelken sporuna dair programı bile olan bir kanal sırf ticari nedenlerle Formula 1'i neredeyse hiç saydı.

    3. sorun da bizdik. Ancak bu sorun daha çok 2 büyük sorunun bir sonucu olarak ortaya çıktı
    . sıradan alakadar insanları yönlendiren olayın medya ayağı ve ticari prestiji olduğu için asıl sorun fanlar ya da sıradan vatandaş değildi.

    2005 yılının 27 Ağustos sıcağında 120 bin izleyiciyi istanbulpark'a çeken bir avuç tutkulu fanın başarısı değil, medyanın gücüydü.

  53. iyi niyetli değerlendirmenize teşekkürler. ama belirtmeden geçemeyeceğim; üslup ile küfür arasında pek ince olmayan bir çizgi vardır. S. Duman ınki pek üslup sayılmaz. ayrıca F1 ticari bir işletmedir ve tüm ticari işletmeler gibi kar amacı güder ve bu önceliğidir ve gittiği her ülkeden aldığı para nedeniyle hiç bir zaman zarar etmez. F1den pist işletmecileri zarar eder. ülkemizde devlet eliyle işletilen pistten devlet zarar etmiş olmalı ki? pek gelecek vaat eden bir spor olarak değerlendirilmedi.. sayın duman gibi F1 analisti, (belki de hayatında tektir) f1 yazdı. biz f1 severlere f1 severleri de anlattı. (hangi sınıfına sokuyorsunuz kendinizi Duman sınıflandırmasının?) siz de adam haklı be nidalarına çok üzücü

  54. Eline sağlık.

    Selahattin Duman geyik adamdır, cahilliğinden sallayıverdi gitti. Kim anlayacak ki!

    Ülke olarak otomobillere ilgiliyiz ama tersten 🙂 Gençler olarak otomobil sporundan anladığımız şahine egzoz takıp bağırtmak veya piç kasaya abanıp yanlatmaktan ibaret. Yaş kemale erince, ekonomik şartların da etkisiyle iş ayağımı yerden kessin, az da yaksına dönüşüyor. Sorsan hepimiz şumayeriz yani.

    Haa dediğin gibi bi kere izletip açıkladın mı ilgi artıyor. İlk F1 aracı gösterdiğimde "abem bagajı da küçüktür bunun" diyen, pit stop izlettiğimde "eee? gene gabak lastik taktılar?" diyen egeli patronum şimdi biraz daha dikkatli oluyor, slick lastiği biliyor, gazetede gördüklerini bana anlatıyor: "çinde yarış olmuş alonso mu sülonzo mu ne kazanmış" diyor. Haa yaşıtlarım dahil şimdiye kadar kaç kişiyi izleyen yapabildin diye sorsan: 1. O da nişanlım, zamanında ben hakkineni tutarken o şumiciydi. Şimdi izleyelim diyorum: "amaaaaan"… Sanırım yarış izlemekteki paydamız ortak değildi.

    Internet tartışmalarına gelince, zaten türkiyede F1 tartışmaları genelde burada dönüyor. Buradaki taraflaşma da eğlenmeye ve sataşmaya yer arayan 'bilinçli' yetişkinlerle yeni nesil gençlerin genel yapısından kaynaklı. İlk grup umutsuz vaka iken, ikinci grup ise bundan beter.

    Bir süredir ortaya çıkmış bilumum trollface siteleri ve flash animasyon sitelerinden beslenen genç arkadaşlar hayatın her yanında bunu uyguluyor. Burada gördüğüm örnekleri: Yaş kaç?, xxx reyiz, farklı yarışları mı izledik? (en kıl olduğum bu), n yıldır F1 izliyorum, liseli…

    Gençlerin bu tavırları daha iyiye gider mi? Asla, aksine her gün artacak………..şalu! (bi de bu var.)

    Ülkedeki spora destek olarak düşünüldüğünde yarışlara gitmeye çalışmak muhtemelen yapılacak en iyi şey. Bu konuda ben üstüme düşeni yapmadım. Ya üşendim gitmeye, ya da TV'den izlemenin çok daha zevkli olduğunu düşündüğümden sallamadım. Haa pist burnumun dibinde olsaydı belki giderdim (bahane). Şimdiye kadar sadece bir tane yarışa gittim, hevesimi aldım diyelim.

    Gelip de "bu senin izlediğin formula ne aga?" diyene bu videoyu izletiyorum. Özellikle başka serilerden de görüntüler izletip kısaca açıklıyorum ki tek yarışın F1 olduğunu sanmasın. "Çok kaza oluyo mu ağbi" lafını duyunca vazgeçiyorum 🙂

  55. Honda F1 (Massa) avatarı
    Honda F1 (Massa)

    Ben Kocaeli'de oturuyorum.Allah'a şükür şehrimiz de bir yarış pisti var.
    Çok iyi de takip ederim Türk Motorsporlarını.Karting yarışları hariç her zaman piste gider yarış izlerim.

    Bazen arkadaşlara söylerim gelin yarış izleyelim diye,hepsi de ne anlıyorsun araba yarışından,dönüp dönüp duruyorlar derler.Sonra Zorla götürürüm hepsini.1 izledikleri zaman hemen alışıyorlar.Hatta artık onlar yarışa gidelim mi diyorlar.

    Kısacası iş motorsporlarını insanlara öğretmekten geçiyor.Biz ne kadar bu konuda iyi olursak o kadar çok izliyici toplarız.
    Çok güzel bir yazı elinize sağlık.

  56. eliniz sağlık. yazınızın büyük bölümüne katılıyorum. okulda meslektaş arkadaşlar bu işle ilgili olduğumu fazlasıyla biliyorlar. ilk öğrendiklerinde çoğunun tepkisi "eskiden ben de izliyordum" oluyor ve hakkinen – schumi dönemlerinden bahsediyorlar 🙂 e arkadaş üzerinden yıllar geçmiş, 10 sene geçmiş o kadar sürede niye izlemedin, izlemiyorsun dediğim de bizden geçti diyorlar. öyle olunca diyecek pek bir şey kalmıyor.

    neyse ki bizdeki heves üniversiteden sonra geçmedi 🙂

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir