Kol Kırılır Boğa İçinde Kalır

yazar:

kategori:

Türkiye GP’sinin 39. turunu 40. tura bağlayan melun 12. virajına 1-2 olarak giren bir takım, viraj çıkışında araçlarından birini kaybedip diğerini de 3.’lükte görüyorsa ve 1-2′yi de, şampiyonadaki en yakın rakiplerine altın tepside sunuyorsa, o zaman bu olay üzerine Red Bull’un tam 4 gündür PR çalışması yapması da oldukça anlamlı oluyor. Tehlikeli bir alevin işaretlerini gören takım, üst üste verdiği demeçler, röportajlar, soru-cevaplar ve fotoğraflarla, bu olayın üzerini örtmeye ve McLaren’in 2007′de yaptığının aksine, durumu ironikleştirip koruyucu bir ambalajla dondurulmuş olarak dolaba kaldırıyor. Henüz çöpe atamıyor çünkü ortada dönülmesi gereken 12 pist daha var.

Önce yarış günü, Vettel, Webber, Horner ve Marko’nun düşüncelerini dinledik. Ertesi gün Red Bull’un podcast‘inde Vettel hariç diğer Red Bull yetkilileri bu yarışla ilgili düşüncelerini anlattılar. Ardından Horner, duruma daha da açıklık getirdi ve Marko’nun ilk günkü açıklamalarının, yeterli bilgi olmadan yapıldığını ama artık herkesin aynı fikirde olduğunu söyledi. Aynı gün Mark Webber de bir röportaj yayınlayarak olayın büyümeyeceğini, önlerindeki yarışlara bakacaklarını söyledi. Yetmedi! Tuttular, bir kez daha buluştular ve basına, taraftarlara ve rakip takımlara “Kolumuzu kırdık, yen içinde bıraktık,” mesajı verdiler. Yukarıdaki fotoğraf, Red Bull’un marka değerinin ve şirket politikasının bir yansıması. Sempatik ve içten, olgun ve olağan, esprili ve ironik.

Red Bull’un, 2005 yılında Formula 1′e girmesi, o zamanların Jaguar’ını 1 dolara satın almasıyla gerçekleşti. Ancak bu sembolik ücrete karşılık Jaguar’ın sahiplerinin bir şartı vardı: “Takımı satın alacak kişi, 3 yıl içinde takıma 400 milyon dolar yatırım yapmak zorunda.” Bu madde, Red Bull’un Formula 1′e, yalnızca tanıtım amacıyla girmediğini, aksine başarılı bir takım olmanın ilk adımlarını da kabullendiğini gösteriyor. İstanbul’da yapacağı bir etkinlik için sponsor firma arayan bir arkadaşım, Red Bull’un İstanbul acentesiyle de konuşmuştu. Bu konuşmadan olumlu yanıt alamamıştı, ama şöyle bir şey öğrenmişti onlardan: “Ekstrem bir şey yapıyorsan, her ne olursa olsun, Red Bull ona sponsor olur.” Red Bull’un, marka imajı olarak kendini ifade etmeyi seçtiği alanlar, ekstrem olarak adlandırılan sporların veya etkinliklerin yamacında oluyor. Gökten yere 100 kilometre düşerken elma soymak gibi bir etkinlik yapılıyorsa eğer ve sorulardan biri, “Bu etkinliğe kim sponsor olur?” ise, sizin aklınıza gelen ilk şirketin Red Bull olması ya da olabileceğini düşünmeniz, şirketin, amacını gerçekleştirdiğini gösteriyor. Formula 1 de, bu ekstrem alanlardan birisiydi Red Bull için, ama bununla kalmadı.

Oldukça başarılı geçen ilk sezonun ardından, 2006 yılında Red Bull, F1′in dâhisi olarak adlandırılan Adrian Newey’i kadrosuna kattı. 2009 ve 2010 yılındaki başarıların anahtarı aslında buradaki iradede ortaya çıkıyor. Red Bull’un Avusturyalı sahibi Dietrich Mateschitz’in Formula 1′de koyduğu hedeflerin nerelere varacağını gösteriyor. Yalnız bu da değil. Takım, Red Bull Junior Team ile 10 yıldan bu yana genç sürücü yetiştirme programını işletiyor. Bulundukları âna değil, geleceğe yatırım yapıyor olmaları, Red Bull’un başarısının da anahtarı olmuş oluyor. İşte Adrian Newey’nin, Sebastian Vettel’in takım için önemi de burada ortaya çıkıyor. Bu iki figür, Red Bull’un başarı vaadi, PR anahtarı ve marka imajının alametifarikaları. Vettel ve Newey, marka olarak Red Bull’a saygınlık ve güvenilir bir yüz katıyor. Daha çok enerji içeceği satmak için pahalı bir yol, ne dersiniz!

Bu başarıların peşinden koşan Red Bull’un, görece çok kısa bir sürede Ferrari ve McLaren gibi takımların düzeyine gelmesi, ve bu düzeyi de iki sezon üst üste devam ettirebilmesi çok önemli. Geçen yıl, Newey’nin artık klâsikleşmiş dayanıklılık sorunları nedeniyle kaybettikleri şampiyonluğu, bu sene almak zorunda olduklarını hissediyorlar (bkz: Christian Horner’ın psikolojisi). Geçen yıl Brawn’ın yaptığını yaparak, sezonun ilk yarısında olabildiğince puan toplayacakları yerde, şu anda, olmaları gereken yerden daha geride olmaları, takımı ilginç bir strese sokmuş olmalı. Öyle ki, pazar günü yaşanan hadisenin üzerini örtmek için, neredeyse insan üstü bir çaba gösteriyorlar. Sezonun ilk 7 yarışında pole pozisyonunu kimseye kaptırmayan bir takımın, bu yarışlardan yalnızca 3′ünü kazanabilmiş olması, geçen yılki Brawn senaryosunu hatırlamalarına ve dizlerine vurmalarına neden oluyor. Sezon başındaki bu avantajlarını ençoklaştıramamaları ve üstüne üstlük aptalca bir kaza yüzünden en yakın rakiplerine en önemli puanları vermeleri, takımdaki yüzleri astı, sinirleri gerdi. Yarıştan hemen sonra Webber, basın toplantısındaki, “Son virajdaki hızın mı yavaştı da Vettel sana yaklaşabildi?” sorusuna, “Arkadaşlar, daha başka yerlere bakmanız gerekiyor,” yanıtını verirken; Helmut Marko, “Webber, Vettel’e yer açmalıydı,” uyarısını yaparken; Horner, Vettel ve Webber pistte yan yana geldiklerinde, ağzından “Move come on,”* kelimeleri dökülürken ve James Allen’ın aktardığı bilgiye göre, Mark Webber’in kız arkadaşı, geçen yıl Webber’in kazandığı Almanya GP’sinden sonra sürücülerin odasındaki bir Red Bulll çalışanının, “Mark’ın kazanması harika değil mi?” sözüne karşılık, “Oh sonunda bu galibiyete sevinen biri çıktı!” derken bence aynı noktayı gösteriyorlar: Red Bull için Vettel’in şampiyon olması, Webber’in şampiyon olmasından daha satılabilir bir ürün. Genç sürücü yetiştirme programından gelmiş bir sürücünün, Red Bull’u en üst basamağa taşıyan bir manivela olması, basının ve halkın zevkle kabul edeceği bir başarı öyküsüdür. Tarihin en genç şampiyonunu, genç ve dinamik Red Bull’a kazandıracağı imaj ve tanınırlılığın haddi hesabı yok. Vettel’in, bu düşünceler ışığında kayırıldığını söylemek istemiyorum. Hayır, Red Bull’un; ana sayfasında kendilerine neredeyse küfreden insanların yorumlarını filtresiz yayınlayacak kadar şeffaf bir takım olan Red Bull’un samimi olduğuna inanıyorum. Vettel ile Webber arasında herhangi bir ayrım yapmadan bu işi götürmeye çalışıyorlar. Son üç yarıştır pit-stop stratejileri nedeniyle bundan biraz kuşkulanmaya başlasam da, Webber’e, Vettel’e tanınan imkânların aynının tanındığını sanıyorum. Elbette bilmiyorum, ama öyle olduğunu düşünüyorum. Yeni arka kanadın, önce Vettel’in aracına, sıralama turlarına dakikalar kala da yoğun bir çabayla Webber’in aracına takılması, akla önceki senelerde yeniliklerin Hamilton’ın aracına eklenip Kovalainen’in aracına eklenmediği McLaren’i getiriyor. Yanıtı kendinde bir soru.

Red Bull şu âna kadar dayanıklılık problemleri nedeniyle zaten çok puan kaybetti. İstanbul’da olan şey, evin içinde var olduğu bilinen, ama bir türlü dile getirilemeyen hayaletin uyanışıydı bir yerde. Red Bull’un bir de bunu kaldıracak potansiyeli yok. 2007 McLaren deneyimi, bunun ne mene sonuçlara yol açacağını ayan bir şekilde koyuyor. Yalnız bu da değil, McLaren oldukça tutarlı ve hızlı bir şekilde Red Bull’un peşine düşmüş durumda. Yapılacak en küçük bir hata, şampiyonayı dramatik bir şekilde etkiler çünkü alınan puanlar kadar alınamayan puanlar da momentumu büyük ölçüde etkiliyor. 43 puan alacakken, 15 puan almaları; bu da yetmiyormuş gibi, 27 puan alacak rakiplerinin de kendileri yüzünden 43 puan almaları bana kalırsa takım için önemli bir dönüm noktası olacaktır. Buradan dönüp ışığa mı gidecekler yoksa karanlığa mı, yanıt bekleyen önemli soru da bu olacak sanırım.


* “Hadi kımılda!”

 

Ali Ünal

http://www.ali-unal.net/f1/

 

Duyuru: Ali Ünal’ın kendi sitesinde yazmış olduğu yazılar eş zamanlı olarak sitemizde de yer alıyor. Kendisinin kişisel bir uğraş olarak gördüğü bu yazılar düzenli bir periyotta eklenmemektedir ve bizim sitemiz adına yazılmamaktadır. Bu konuda sizleri bilgilendirmek istiyoruz. Bizi kırmayıp yazılarının sitemizde yayınlanması isteğimizi geri çevirmediği için de kendisine teşekkür ediyoruz.

 

 


Yorumlar

  1. meşrubatçıları zor günler bekliyor..
    çin bunun bir uyarısıydı.
    artık aslan payını aralarında paylaşma kavgası olamayacak dolayısıyla kavgada çıkmaz

    şimdi uğraşın kersle renoyu kopyalayın hep millet sizden mi kopya çekecek şimdi sizde biraz kastırın bakalım

    yada esnetin bir yerleri en kolay yaptığınız tipten.

  2. Sir Jack B.  avatarı

    Vettel'in aslında içi boş. Mücadele edemeyen bir pilot ve ne yazıkki şampiyonluk adayı. Hızlı olabilir ama bu gridde ki pilotların yarısından fazlası zaten hızlı.

    Kariyerine bakarsak pek parlak değil. E ozaman nerden geliyor bu adamın ünü.

    Michael Schumacher'den 🙂

    Bebek Schumi diye medya yoluyla insanlara bu fikri pompaladılar. Çoğu kişi de bunu yedi. Ama ben yemedim.

    Vettel'i beğenip Webber'i beğenmeyenler son yarışlarda bu iki pilotun performansını nasıl değerlendiriyor acaba.

    Red Bull'un yada Vettel'in şampiyon olabilmesi içi diğerlerinden baya hızlı olmaları gerekiyor. Şuana kadar bu böyleydi ancak Mclaren onları yakaladı. Yakın hızda araçları ile Hamilton yada Button bu adamlara papuç bırakmaz. Ferrari toparlanırsa Alonso da şampiyonluğun en büyük adaylarından.

  3. İçerikli,gerekli yerlerden bahseden ve onlara göndermeler yapan tarafsız bir yazı olmuş.Teşekkür ederim (namım adına).

    'Red Bull için Vettel’in şampiyon olması, Webber’in şampiyon olmasından daha satılabilir bir ürün. Genç sürücü yetiştirme programından gelmiş bir sürücünün, Red Bull’u en üst basamağa taşıyan bir manivela olması, basının ve halkın zevkle kabul edeceği bir başarı öyküsüdür. Tarihin en genç şampiyonunu, genç ve dinamik Red Bull’a kazandıracağı imaj ve tanınırlılığın haddi hesabı yok. Vettel’in, bu düşünceler ışığında kayırıldığını söylemek istemiyorum. Hayır, Red Bull’un; ana sayfasında kendilerine neredeyse küfreden insanların yorumlarını filtresiz yayınlayacak kadar şeffaf bir takım olan Red Bull’un samimi olduğuna inanıyorum. Vettel ile Webber arasında herhangi bir ayrım yapmadan bu işi götürmeye çalışıyorlar. Son üç yarıştır pit-stop stratejileri nedeniyle bundan biraz kuşkulanmaya başlasam da, Webber’e, Vettel’e tanınan imkânların aynının tanındığını sanıyorum.' Vettel in, BMW alt yapısından ToroRosso ya tranferi ile takıma katılımı sağlanmışdı.Kubica nın Kanada yarışındaki korkunç kazasının sonrasında (bir yarışlık olsa gerek ) vitrine çıkmasından yakalanmış bir isim.Tırnak içerisinde paragraf oluşturduğun yazınızdaki içerik bazı şeyleri mükemmel anlatmış. Tekerrürden teşekkürler.

  4. Güzel bir yazı olmuş. Tebrikler…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir