Hafta Sonu Dominasyonu : Formula 1’in Grand Slam Kazanan Pilotları

yazar:

kategori: ,

Geçen hafta Rusya’da yapılan yarışta Nico Rosberg sadece art arda 7. zaferini kazanıp puan farkını 43’e çıkarmakla kalmadı; bunun yanında pole pozisyonunu alarak, en hızlı turu elde ederek ve yarışın ışıklardan damalı bayrağa kadar tüm turlarını lider götürerek yaptığı Grand Slam ile bu prestijli ‘Grand Slam’ kazananları kulübünün bir üyesi oldu. Bu kulübün diğer 23 üyesine bir göz atalım…

Jim Clark – 8 Grand Slam

Geniş bir kitle tarafından Formula 1 tarihinin en hızlı sürücülerinden biri olduğu söylenen Clark’ın en yeni ve en iyi Lotus makinesini kuşanarak dokunulmaz olduğu birçok hafta sonu vardı. İddiasız İskoç şu an rekor olan 8 Grand Slam’den(ya da eskiden bilindiği adıyla Grand Chelem) ilkini 1962’de Britanya topraklarında bulunan Aintree’de kazanırken, sonuncusunu 1965 senesinde Almanya’nın ürkütücü pisti Nürburgring’de kazandı. Soru şu;

Eğer 1968 Hockenheim Formula 2 kazasında ölmeseydi ve aracının dayanıklılığı daha iyi olsaydı, Jim Clark kaç tane daha Grand Slam kazanabilirdi?

Alberto Ascari – 5 Grand Slam

Bu Formula 1 tarihindeki en kayda değer başarılardan biri olarak sayılır. 1952 ve 1953 yazları arasında Alberto Ascari ve yenilmez Ferrari 500’ü katıldıkları 13 şampiyona Grand Prix’sinden 11’ini kazandı ve bunların 5 tanesini Grand Slam ile kazandı. Dahası, inatçı ve yenilmez İtalyan’ın 5 Grand Slam’inden 3 tanesi yaklaşık olarak 3 saatten fazla sürede tamamlanan maraton yarışlarındaydı.

Michael Schumacher – 5 Grand Slam

Konu hat-trick(kazanma, pole pozisyonu, en hızlı tur) olduğunda müthiş Alman Jim Clark’a karşı 22 – 11 önde. Ancak müthiş Alman bu dominasyonun ‘yalnızca’ 5’ini Grand Slam’e çevirdi. Bunlardan ilki belki de anlamlı bir şekilde Ayrton Senna’nın trajik ölümünden sonra gerçekleşen ilk yarış olan 1994 Monaco Grand Prix’sindeydi. Aynı başarıyı iki yarış sonra Kanada’da da tekrar eden Schumacher, 3. Grand Slam’ini almak için 8 yıl bekleyecek ve bunu Ferrari ile İspanya’da gerçekleştirecekti. Schumacher’in son iki Grand Slam’i ise 18 yarışın 13’ünü kazanarak şampiyonayı domine ettiği 2004 senesinde geldi.

Jackie Stewart – 4 Grand Slam

Bir başka seri kazanan, arkadaşı Jim Clark gibi kimsenin yanına yaklaşamadığı Grand Prix’ler gören Jackie Stewart, gösterişli kariyerinde dört ‘kusursuz hafta’ yaşadı. İskoç pilotun ilk Slam’i 1969 yılında Fransa’nın Clemont-Ferrand pistindeydi ve muhtemelen en dominantıydı; Cosworth motorlu Matra’sıyla Stewart, neredeyse 2 saniye fark ile pole pozisyonunu almıştı ve yarışı ise neredeyse 1 dakikalık fark ile kazandı.

Ayrton Senna – 4 Grand Slam

Öteki dünyadan gelen yeteneklere sahip bir sürücü için belki de Senna’nın sadece dört Grand Slam kaydetmesi şaşırtıcı olabilir, ancak bu da Brezilyalı’nın karşılaştığı eşsiz rekabeti gösteriyor. Sonuçta büyük rakibi Alain Prost kendi inanılmaz kariyerinde bir Grand Slam bile yapamamıştır. Bir diğer önemli nokta ise Senna’nın aldığı ilk galibiyette Grand Slam yapmasıdır. Bu durum onu, bunu başarabilen iki sürücüden-diğeri Nelson Piquet-biri yapmıştır.

Nigel Mansell – 4 Grand Slam

Pek az sürücü Mansell ile Williams FW14B arasındaki özel ilişkiyi araçlarıyla yaşamıştı, belki de bu yüzden Britanyalı pilotun kariyerindeki dört Grand Slam’den üçünü F1 tarihindeki en harika araçlardan biriyle alması şaşırtıcı değildir(diğeri ise bu aracın selefi FW14 ile gelmişti). Mansell ayrıca kendi evindeki yarışlarda üstün olmasıyla ünlüydü, bundan dolayıdır ki ilk ve son Grand Slam’leri Silverstone ’91 ve ’92 yarışlarında gelmiştir.

Sebastian Vettel – 4 Grand Slam

Vettel Red Bull günlerine istatistik toplamaya çok ilgiliydi ve sıklıkla liderken aracı eve getirmeye odaklanması gerekirken son bölümlerde en hızlı turları kaydederdi. Bu yaklaşım Christian Horner’ın kafasında birkaç beyaz saça neden olsa da Alman pilotun üç yılda dört Grand Slam(şu an griddeki herhangi bir pilottan 2 fazla) yakalamasına yardımcı oldu.

Nelson Piquet – 3 Grand Slam

Senna gibi, Piquet de ilk Grand Slam’ini 1980 sezonunda Long Beach’te gelen ilk zaferinde elde etti. Brezilyalı’nın ikinci Grand Slam’i bir sene sonra Arjantin’de geldi. Ancak bu yarışta yavaş kalkan Piquet Alan Jones’u ilk turun ortasında tekrar geçti ve bu hamle onun tüm turları lider götürerek Grand Slam kazanmasını sağladı.

Juan Manuel Fangio – 2 Grand Slam

Arjantinli üstat elde ettiği Grand Slam’lerden üç fazla dünya şampiyonluğu kazandı ve dominasyonun farklı yollarla elde edilebileceğine kanıt oldu. Fangio’nun ilk Grand Slam’i, rakiplerinin çoğunun ilk turda Tabac virajında güçlü rüzgârın piste deniz suyu püskürtmesiyle kaza yaparak yarış dışı kaldığı 1950 Monaco’da geldi. Fangio’nun ikinci ve son Slam’i ise 1956’da kaçınılmaz ve üstün performansıyla, bir yıl sonra kariyerini tanımlayan sürüşünü gerçekleştireceği Nürburgring’de geldi.

Jack Brabham – 2 Grand Slam

Fangio’da olduğu gibi, Brabham’ın Grand Slam çiftinin arasında da 6 yıl var. Brabham’ın ilk Grand Slam’i hafta sonu boyunca iki pilotun-Chris Bristow ve Alan Stacey-öldüğü ve başka iki pilotun-Stirling Moss ve Mike Taylor-ciddi şekilde yaralandığı çok kötü koşullarda gerçekleşen 1960 Belçika’da gelmişti. Black Jack ikinci Grand Slam’ini ise 1966’da daha mutlu bir ortamda, bataklığa dönmüş Brands Hatch’de elde etti. Ve bu Grand Slam hâlâ bir sürücünün kendi yaptığı aracıyla kazandığı tek Grand Slam olarak kayıtlı.

Mika Hakkinen – 2 Grand Slam

Şimdiye kadar üç Fin pilot dünya şampiyonluğu unvanını aldı, ancak yalnızca bir tanesi-Mika Hakkinen-Grand Slam kazanma ayrıcalığına sahip. Uçan Fin’in iki Grand Slam’i de ilk şampiyonluğunu kazandığı 1998’de sırasıyla Brezilya ve Monaco’da gelmişti.

Lewis Hamilton – 2 Grand Slam

2014’e kadar Lewis Hamilton, içinde Alain Prost, Keke Rosberg, Jenson Button ve Kimi Raikkonen’in de bulunduğu dünya şampiyonluğu kazanıp hiç Grand Slam elde edemeyen ender gruplardan birindeydi. O zamandan beri İngiliz pilot çantasına iki tane-ilki Malezya 2014 ve ikincisi daha üstün koşullarda İtalya 2015’te-atmayı başardı. Hamilton Monza’da yalnızca Grand Slam yapmakla kalmadı, ayrıca tüm antrenman seanslarında da en hızlıydı.

Mike Hawthorn – 1 Grand Slam

Yarışlara papyonla katılma tutkusuna sahip İngiliz yarışçı tek Grand Slam’ini 1958 sezonunda şampiyonluğa giderken Fransa’da kazandı. Ama yine bu yarışta da trajik olaylar oldu ve İngiliz pilotun Ferrari’de takım arkadaşı olan Luigi Musso aynı yarışta hayatını kaybetti.

Stirling Moss – 1 Grand Slam

Stirling Moss’un tek Grand Slam’inin-1959 Portekiz-karakteri o kadar güçlü ki, neden bunu birden çok kez gerçekleştiremediğini merak edebilirsiniz:

-2 saniye fark ile pole pozisyonu.
-Neredeyse aynı fark ile en hızlı tur.
-Damalı bayrağa gelindiğinde ikinci sıradaki Masten Gregory’nin tam bir tur önünde.

Moss herkesin bildiği gibi hiç dünya şampiyonluğu kazanamadı. Bu listedeki pilotlardan iki veya daha fazla Grand Slam kazanmış herkesin şampiyonluğu olduğu düşünüldüğünde, bu kayıtlarla kanıtlanabilen bir sorun hâline geliyor…

Jo Siffert – 1 Grand Slam

Formula 1 araçlarının direksiyonuna geçtiğinde, spor otomobillerde olduğu gibi şeytani derecede hızlı olan Seppi-sevgiyle bu isimle anılırdı-tek Grand Slam’ini 1971 sezonunda Avusturya’nın Osterreichring pistinde Jackie Stewart’ın üstün Tyrell-Ford aracını sıralamalarda yenip pole pozisyonunu kazanarak elde etti.

Jacky Ickx – 1 Grand Slam

1967’de Ickx Nürburgring pistinde daha güçsüz Formula 2 aracıyla 3. en hızlı zamanı kaydederek karmaşaya neden olmuştu. Bu yüzden Belçikalı’nın tek Grand Slam’ini 1972 senesinde aynı Alman pistinde bir Ferrari kullanarak elde etmesi makul görünüyor.

Clay Regazzoni – 1 Grand Slam

Gününde olduğunda iyi performans gösteren Regga, 1976 Long Beach’te şimdiye kadar hiç olmadığı kadar hızlıydı ve İsviçreli pilot bu pistte, ilk F1 pole pozisyonunu aldı ve yarışta takım arkadaşı Niki Lauda’yı 42 saniye farkla mağlup ederek tek Grand Slam’ini tamamlamış oldu.

Niki Lauda – 1 Grand Slam

Regazzoni gibi Lauda da tek Grand Slam’ini daha sonradan kariyerinin en fırtınalı sezonu olacak 1976 sezonunda elde etti. Ama hararetli Nürburgring kazasından, son dualar ve inanılmaz geri dönüşten önce, Zolder pistindeki yarış ve Lauda’nın liderliğinde üstün bir Ferrari dublesi vardı.

Jacques Laffite – 1 Grand Slam

Birçok kişiyi şaşırtarak Ligier, 1979 sezonunun açılış yarışında Jacques Laffite’nin pole pozisyonu, en hızlı tur ve yarış galibiyetini almasıyla, yenilmesi gereken takım olarak kendini göstermişti. İki hafta sonra Fransız pilot bu performansı bir vites yükselterek Brezilya’da tüm turları lider götürdü ve hatrı sayılacak şekilde art arda hat-trick/Grand Slam performansı sergiledi.

Gilles Villeneuve – 1 Grand Slam

1978 sezonunun son bölümünde kendi evinde kazanarak ilk Grand Prix zaferini alan, süper hızlı Fransız-Kanadalı pilot ilk ve tek Grand Slam’ini 6 ay sonra, ilk pole pozisyonunu galibiyete çevirerek 1979 sezonunda Long Beach’te aldı.

Gerhard Berger – 1 Grand Slam

Enerjik Avusturyalı 1987 sezonunun sonunda Japonya’da pole pozisyonundan başladığı yarışta bir tur hariç tüm yarışı lider götürüp, iki hafta sonra Avustralya’da bunu Grand Slam’e tamamlayarak kuvvetli bir form yakalamıştı.

Damon Hill – 1 Grand Slam

Hungaroring pisti Damon Hill’in kariyerinde 1993 yılında ilk F1 galibiyetini alması, 1997’de Arrows ile neredeyse kazandığı mucizevi yarış ve 1995’te elde ettiği tek Grand Slam gibi en iyi anlara ev sahipliği yaptı.

Fernando Alonso – 1 Grand Slam

Hill’de olduğu gibi Alonso’nun tek Grand Slam’i de kendisiyle eş anlamlı gibi anılan bir pist olan Singapur’da gerçekleşti. Ama 2008’deki zaferinin aksine, 2010 senesinde pole pozisyonundan kazandığı baskı dolu bir yarışla şampiyonluk yarışını ateşlediği Singapur GP’sinde hiçbir komplo kokusu yoktu.


Yorumlar

“Hafta Sonu Dominasyonu : Formula 1’in Grand Slam Kazanan Pilotları” için 33 yanıt

  1. [FORJUSTICE]^Wait us Melbourne #ForzaFERRARİ avatarı
    [FORJUSTICE]^Wait us Melbourne #ForzaFERRARİ

    Firstclass information,congratulate.

    1. Şafak Soysal avatarı
      Şafak Soysal

      Grazie 😉 😀

  2. cgdsny_Ferr avatarı

    Valla uzun zamandır bu kadar hoşlanarak okuduğum bir yazıyı hatırlayamıyorum. Bravo.

    Yazının başı rosberg’le başlıyor nasıl taraf tutma, nasıl çekememe, anlamış değilim. Ama (burada Alonso fanlarına sitem edeceğim müsadenizle) Alo’nun sona konması nereden bakarsanız bakın çekememezlik. 🙂 🙂 🙂 😉 adam başarılı bir kere abi…

    1. Şafak Soysal avatarı
      Şafak Soysal

      Teşekkürler, keyif almanıza sevindim 🙂

  3. Samet Demirel(GillVill) avatarı
    Samet Demirel(GillVill)

    Harika bir yazı. Eline sağlık Şafak 🙂

    1. Şafak Soysal avatarı
      Şafak Soysal

      Teşekkür ettim Samet abi 🙂

  4. saidertuğrul avatarı
    saidertuğrul

    Pilotlar Kazandıkları Grand Slam’lar ile değil Şampiyonlukları ile anılır. Gerisi hikaye…

  5. grand slam in fazla bir önemi yok.aslolan yarış kazanmak (şu anki formatta hızlı tur atmak önemsiz lastiklerden dolayı sıralama ve yarış zaferi öneml) ki fangio bile sadece 2 grand salam yapmış

  6. arşivlenecek güzel bir yazı olmuş.Elinize sağlık
    geçen yıl yanlış hatırlamıyorsam vettel singapurda fastest lapı atabilse grandslam yapacaktı.

    1. Şafak Soysal avatarı
      Şafak Soysal

      Aynen öyle, Ricciardo son turlarda almıştı Vettel’in elinden bu fırsatı en hızlı turu atarak.

  7. Rosberg Power avatarı
    Rosberg Power

    Rosbergimiz yazıda yok tarafsızlığınız için kutluyorum

    1. Schumacherci olduğum için Formula 1.com’a Rosberg’i bu haberde yazmayın dedim. Şafak kendi yazacaktı ona da boşver yazma dedim. Hatta o yüzden ilk satırda isminin geçmesine bile izin vermedik 😉

      1. kemal bunların içinde hiç akıllı yorum yazan çıkmazmı la.bir tanede aklı selim olsun rumuzuna göre.alayını silin 🙂

      2. saidertuğrul avatarı
        saidertuğrul

        Aman @kemal-sengul dikkat et. Birileri yine seni Ferrari’cisin diye aforoz etmek isteyebilir… 🙂

  8. Eline sağlık, çok güzel olmuşta neden Rosberg yok kasten mi yaptın :D:D:D

    1. Şafak Soysal avatarı
      Şafak Soysal

      İyiydi bu 🙂 Teşekkür ederim 😉

  9. Yaziyi yeni gordum gercekten muthis bir ceviri olmus ingilizceden cok daha akici olmus. 🙂 Enegi gecenlere cok tesekkurler. MICHAEL dedigi gibi boyle degerli yazilar cok tutulup begenilmiyor ve okunmuyor. Herkes cogu haberi sadece basligiyla okuyup rakip takim ve pilot taraftarina saldirmayi tercih ediyor. Halbu ki bu yazida f1 bircok degerli pilotunun ve takiminin degerli istatustikleri yer aliyor ve bu istatistikler normaldede oyle kolay elde edilemiyor. Son olarak boyle yazilarin devamini bekliyoruz ve herkesin daha bilincli okumasini umuyorum… sezon icerisinde takim degistiren pilotlarida sabirsizlikla bekliyoruz 🙂

  10. Yerli Ispanağın abisi Göçmen pırasa avatarı
    Yerli Ispanağın abisi Göçmen pırasa

    Hacım,ellerine sağlık hiçte sıkılmadan okudum.Akıcı uslübunu beğendim,yarın ales var dua edin ey cemaat.

    1. Şafak Soysal avatarı
      Şafak Soysal

      Eyvallah 🙂 Kolay gelsin, zaman alacak soruları atla kişiselleştirme soruları 😀

      1. Yerli Ispanağın abisi Göçmen pırasa avatarı
        Yerli Ispanağın abisi Göçmen pırasa

        Hadi bakalım, kişiselleştirmeden kamuya hitap edecek şekilde cevaplarım.:B

  11. Nico’da grand slam yaptı Rusya’da.Kasıtlı mı es geçtin.

    1. İlk cümleyi bile okumadan yorum yapmak?

      1. Haklısın kusura bakmayın.Direk içeriğe baktım.Açıklamada belirtilmiş.

  12. Yazı çok güzel ve özel kaydedip saklamak lazım ancak sayıya bakınca pek dikkat çekmemiş anlaşılan. Bu da herhal insanların bu tip şeylerin altını dolduramayacağı kapasiteden olsa gerek.. bom boş atışmaları çok seviyorlar! doluya koyduklarını sanıyorlar sanırım… Laf çarpmaysa evet sonuna kadar hepimiz ne idüğümüzü sorgulamalıyız.

    Bu istatistik pek dikkatimizi çeken bir olay değildi uzun seyircilik hayatımda öyle pek görmedim günü geldiğinde ooouv grand slam diyenler oluyordu sadece sanırım. Biraz da dış kaynaktakilerin derlemesinin zor olmasından gerek özellikle geçmişe yönelik derlemek sayıların kökeni itibariyle pek kolay değil. Mesela Abdullah çıkardığı şeyin ne kadar mesai harcadığını biliyor o da veriler biryerlerde ulaşılabilir halde derlenmişse oluyor tabi ki.

    Yazı itibariyle konuşabilecek, eklenti denilebilecek kapasitemiz yok. Benim dikkatimi başka şeyler çekti onlara küçük parantez çekmek lazım. Zaten denildiği gibi bu yazı itibariyle olan istatistiklere çok rastlamamıştım yıllar sonra çok keyifli geldi.

    İlki budur “bir sürücünün kendi yaptığı aracıyla kazandığı” bu motorsporları tarihi ve varlığı açısından çok çok acayip ve dikkat çekici bir olaydır. Üretkenliğin, bir arada paketin, varlık bütünlüğünün, kapasitenin, makinecilikte mükemmelliğin ne idüklerini bize gösterir. Bugünün bazı nedenlerini de çizgi, varlık seviyelerini de bu koyar sanıyorum. Sir Jack Brabham bu konuda çok nadide bir örnek hayatı wiki’lerden dahi olsa mutlaka öğrenilmeli özellikle makinelerin dünyasının ne idüklerini öğrenmek ve prototype’lerin geçmişten gelenlerini bugüne farklı çıkarımlar yapabilmek için.
    Hep Henrico Pagani, Colin Chapman gibi adamları iyi anlamamızın faide getirdiğini düşünmüşümdür bir de Sir Jackie Stewart, Gerhard Berger, Alain Prost gibi patronlaşan öznitelikli pilotlar var ama bu Brabham da ki gibi durum daha farklı bunun bir anlama seviyesini Niki Hunt filminde Niki’nin müdahalelerinin ne sonuçlar doğurabildiğini anlatarak iyi gösterdiler sanıyorum. Bu araç yapabilen, toparlayabilen insanların azı veya çoğu… Bugün Enzo Ferrari’nin ve Ferrari varlığının halen acayip görülmesinin önemli miktar background’unu bu oluşturuyor. Bilinenin dışında McLaren devasa markasının Bruce McLaren’in de yaptıklarını, düzeyinin sonucu oluyor velhasıl öyle kolay kurulmuyor bu markalar ve yarıştıkları için değiller sadece. Tabi ki dünya mevcudiyetleri ve buluş-üretim düzeyleri değiştiği için bazı şeyler artık söz konusu değil. Velhasıl yıllarca anlattığım engineering pilot veya pilot & engineering level’in arka planını bu itibar araştırdığımız da bize gösterir hep dediğim üzere değişen dünya ile bunun son temsilcileri evvel kilerde Alain Prost (Prof.), Michael Schumacher ve belki Valentino Rossi teşkil ediyor. (Sıkı takipçisi olmasam da ben valentino’nun harika kullandığı makinelerin tüm temel dinamiklerini iyi derecede bildiğini, fabrikada eline kağıt kalemi alıp insanlara karışabildiğini biliyorum. Belki de Seb Loeb de de böyle bir üst nitelik olabilir bilemiyorum)
    Zıddı ile başka bir örnekliği (engineer & pilot capacity) ise son yıllarda söylediğim Adrian Newey gözümüze sokuyor ama biz görmüyor olabiliriz.
    Bunlar gerçekte çok özel nitelik ve kavramlardır bunlara dair türkiyeden 2 isim direkt bildiğinden biraz daha iyi değerlendirebiliyorum sanırım. Velhasıl bu özellikle Bruce Mclaren, Jack Brabham örnekliğinde çok kullanılan “komple pilot” kavramının çok dışında bir vaka.

    Yazıda hayran olduğum diğer şey o harika Monaco resmi işte racing, eskiler budur dedirtiyor. Bende bunu canlandıran sık baktığım eski bir eu rouge resmi ve slide atan araçların arkasına insanların değdiği birkaç rally kaydı var. Şimdi ki Monaco’nun aynı virajına bakalım ve hangisinin gerçekten sokak yarışı olduğunu bir daha değerlendirelim. Gerçi yukarıda farklı bir noktadan Benetton’lusu var farkı ortaya koyuyor. İşte O eski deli adamların neden o kadar çok grand slam’i var bunun bir manası var. Onların yaptığını yapabilen ve onların yapabileceklerini üretebilen çok çok az adam var. Bugün yarışlarda gelecek hayali kuran onbinlerce genç var eh dünya da 7 milyar 🙂
    Asıl tema insanlar ölmesin üzerine kurulu olduğu söylenen gündelik olmayan özel bir durum olan yarış teması üzerine. Bir o gün ki monaco’ya bak bir de bugün ki aman çıkmasın aman birşey olmasın diyerek araçları yavaşlattığımız güya pist’lere. İnsanlar otobanlarda delice basıyorken ve birileri halen hız sınırsız otobanlar işletiyorken bu basılamayan pistlerde neci. Aklıma hemen risk, delilik ve nitelik faktörünü değerlendirmek düştü sayısal oranlarını çıkarıp değerlendirmek çok zor ama aklımca F1 ve WEC sınıfta kalıyor herşekilde malesef. Anlatımı zor ama şöyle değerlendirelim birkaç metrelik genişlikte ve dış formu hayatın kendisinde olan değiştirilmeyen Rally etaplarını düşünelim, en fazla belirli bariyerlerini değiştirebildiğimiz aralara dubalar koyarak S’ler oluşturduğumuz tırmanma etaplarını düşünelim, biraz bariyer biraz telle kapattığımız Nascar… bunlar halen yapılıyorken bir de harika güvenli, teknolojik dediğimiz prototype formula araçlarının döndüğü dev kaçış alanlı, çakıl yavaşlatmalı özel alanlar dediğimiz pistleri… işte ne kadar da kolay ve basitler. Risk faktörü kıyaslanamaz. Bir de ortada Isle of Man TT gibi realiteler var iken bazılarına hak ettiğinden daha fazla değer veriyoruz bence.
    İçimden harika pilot ve deli olduğunu söyleyen şimdinin bazı pilotlarına yukarıda ki resmi gösterip onların yaptığı neydi demek geçiyor. ama larla başlayan cümlelerden fazlasını duyacağımı sanmam. Şimdilerde zaten elleri ve kaskının tepesi görünüyor sadece. Duvarı yalamayı bir tek kanadanın malum yerinde görüyorlar hayatlarında galiba.
    Velhasıl o resim gibiler ve o adamların grand slam’leri şimdi ki savunmaları güden pilot ve taraftarlara çok fena kapaktır…

    Velhasıl 2000’ler yarışmanın ne demek olduğunun, çılgınlığa cesaretin, racing nedirin, varlık hayat savaşı vermenin, pilotluğun niteliklerinin en kötü olduğu zamanlar ötesi yok. İşte o yüzden daha da kötüye gittiği için tatmin etmiyor.

    1. Şafak Soysal avatarı
      Şafak Soysal

      Öncelikle değer verip bu kadar detaylı ve uzun bir yorum yaptığınız için teşekkür ederim. Dediğiniz şeyler o kadar önemli noktalara temas etmiş ve içten ki kendimi cevap vermekten alamıyorum.

      Kesinlikle eskiler çok daha uç bir noktada bu işi yapmış. Açık konuşayım bu işten önce Jack Brabham’a dair bilgim bir miktar vardı-kendi aracını ürettiği konusu en azından-ama bununla beraber kendisini daha da fazla araştırmaya yönelme kararı aldım. Keza Bruce McLaren da çok ayrı ve değerli bir pilot/mühendis/takım patronu. Bu iki insan ve yarışan daha niceleri varken, dediğiniz gibi şimdiki yarış gerçekten de “yarışların zirvesi” demekten çok uzakta.

      Yaşım itibariyle yetişemediğim dönemlerden olan 1980’ler ve 1990’ların başında en azından tutku ve pilotların araca müdahalesi konusu varmış. Yine dediğiniz gibi Rush filminde Niki Lauda’nın araca müdahaleleri çok anlamlı. Şimdiki pilotların özellikle yeni gelenlerin bu yönü pek eksik geliyor bana da.

      Umarım “yarışmak” tekrar birincil kaygı olur FIA için ve biz de gerçek pilotluğu ve rekabeti yaşayabiliriz..

      1. Eyvallah. Asıl maharet sizin bu paylaşımlarınız ve çevrim hizmetinizdir. Bu özellikle böyle bir ülke için çok çok kıymetli ve bizce kıymeti karşılanamayacak bir üst niteliktir çok zaman oluşturduğu katkının, geleceğe getirinin faydasını göremez insan. Tekrar teşekkürler. Her zaman denildiği gibi saygı talep edilmez hak edilir, karşılığı elde edilir. Dillendirilmesi de mühim değildir. Zira yeri ve zamanını her zaman bulur.

        Olurda notlar çıkartır makale haline gelmese de paraflar halinde bile olsa derleyip paylaşırsanız zevkle okurum hani. 🙂
        Şöyle birşey yada hissiyatımı ekleyeyim. Otomobil vs değil asli merağım sportif dünya ilgisinde makinelerin küçük bir yanı, bir terimi araştırırken int. de oradan oraya pdf den pdf’e akarken bir şekilde hep Brabham, Chapman gibi adamların birşeylerine ucundan da olsa değildiğine rast gelmiş bunu çokça yaşamışımdır. Tabi bu okurken tebessüm ettirdiği, vayy bee’lerle keyiflendirdiği kadar ulan gerçekte bu dünya ne kadar da küçük (alan ilgisinde), bazı es geçtiğimiz, bilmediğimiz adamlar ne kadar da önemli dedirtmiştir bana. Velhasıl çok geç olmak üzere 😛 öğrenilenin tadı dışında ulen nasıl birşey nerden girildi nereye çıktık deyince gülüyor insan. Mesela iki örnek bir akşam muscle, luxury nerden nasıl diye bakarken güncel premium class/cars ‘ın nerden geldiğini öğrenince şaşkoloz olmuştum geçen sene wind tunellere bakarken chapman’ın hafif şasi prensiplerine, kaynaklarına felan çıkmıştı kapı 🙂 öylesine işte içimden geçeni paylaşayım dedim. 😀

        Ben eskiden ilgisiz film den alıntı itibariyle asfalt makinelere “rise of the machines” itibariyle bakıyorken artık fark ediyorum ki öyle bakamıyorum. İşte bu bence kötü birşey. O yüzden de tatmin azalıyor galiba.

        Temennine inanasım gelmiyor artık malesef ama inşallah olur diyorum. Olsun ki biz de doyalım aç karınla dolaşmayalım diyorum. 🙂

  13. Strong_Union avatarı

    Aslında rai de 4 turla kaçırdı. 2007 Avustralya da pol en hızlı tur ve galibiyet aldı ama 1 tur alonso 3 tur hamilton lider gitti fakat yeni takımıyla ilk yarışıydı yinede çok iyi performanstı.

  14. hktn_ferrari avatarı

    kimi nin kariyerimin kusursuz hafta sonu dediği 2008 ispanya grandprixi gözden kaçtı galiba..tüm antrenmanlar,sıralamalar,yarış. tüm turlar lider ve fastest lap..

    1. Şafak Soysal avatarı
      Şafak Soysal

      Evet Raikkonen 2008 İspanya GP’sinde pole, yarış galibiyeti ve hâlâ pist rekoru olan 1:21.670 ile en hızlı turu almış. Ancak Grand Slam kayıtlarında göremedim kendisini. Yarış içinde pit-stoplarda yerini bırakmış olabilir mi acaba Massa’ya hiç?

      Ayrıca 3. antrenman seansını Nick Heidfeld almış 🙂

    2. Tamamını lider götürdüğü yarış 2005 İspanyaydı. En hızlı turu da Fisichella attığı için Grand Slam yapamamış…

  15. Burada şöyle bir detay var. 2010’a kadar yakıt ikmali olduğu ve bu yılların çoğunda sıramala turlarında yarıştaki yakıtlarla mücadele edildiği için Schumacher ve Hakkinen hariç 1996’dan 2010’a kadar Grand Slam yapabilen olmadı. Lider pilot çoğunlukla daha az yakıta sahip olup polü de bunun kısmi yardımıyla alırdı. Pitlerden önce farkı açar ve pite girerken liderliği devrederdi. 2010’dan itibaren yakıt ikmalinin kalkmasıyla hem pol en hızlı araca gitmeye başladı hem de lider arkadaki grup pite girince pit yapmaya başladı. Bu da Grand Slam’leri daha mümkün kıldı. Alonso ve Hamilton’ın da Grand Slam’leri 2010’larda geldi zaten. 2010 sonrası, galibiyet favorisi bir araca sahip olamadıkları için Raikkonen, Button gibi şampiyonların Grand Slam’leri olmadı.

    1. Çok güzel bir açıklama..
      Birde 50 ler ve 60 larda yarışan pilotlar listede üst sıralarda..
      O yıllarda bazen yarışlarda 1dk 2dk ya varan farklarla sonuçlanabiliyordu..Bazı pistler hem çok uzundu hemde otomobillerde sorun çıkma şansı kaza ihtimali çok çok fazla idi..
      2000 lerle beraber önde giden 1-2-3 pilotların kazaya karışma (spin veya başka bir araç nedeni ile) ve motor sorunları ile yarış dışı kalmaları çok çok azaldı..

      Çok güzel bir araştırma yazısı olmuş bu arada..

    2. Açıklama yerinde ve güzel de yukarıda slam’leri dizenlerin zamanında da ikmal var. Mikka Schummi yaptıysa diğerleri de yapmalıydı şartları o kadar değiştiremiyorlar demek ki diye de yorumlarım 🙂
      Hani şu kadar şampiyonun bir arada yarıştığı diye heyecan üretilen sezon hariç ki o sezonda da öyle çok rekabet yoktu mevcut ihtiyar ve gençlerin aslında rekabet, savaş felan görmediğinin göstergesi de oluyor.
      Bu yaptığın çıkarım ve yukarıda kiler birşeyi daha ortaya koyar aslında mevcut izleyicilerin harika ve özlem duyduğu 2000’lerin özellikle 70-80’lerin 90′ ortalarına kadar ne kadar da kötü geçtiğinin, sporun mücadelesinin bitttiğinin göstergesi oluyor. Biz tarihin en kötü dönemlerini izledik ve ondan zorlayarak birşeyler damıtmaya çalıştık 🙂

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir