2014 ile birlikte sekiz yıldır kullanılan motorlara elveda dedik, turboşarj ve elektriği birleştiren teknoloji harikalarını takip etmeye başladık. Sesleri her ne kadar elektrik süpürgesinden hallice olsa da kuralların azalttığı yere basma kuvvetleri ve turbo+elektrik sisteminin getirdiği üç kat tork ile birlikte araçları sürmek artık çok daha zor. Bu da zorlanan pilotların ortaya koyduğu keyifli yarışların önünü açıyor.
Önceki senelerde yedi yarışta yedi farklı kazanan gördük, Pirelli lastiklerinin aşınmasıyla değişen hızlar gördük. Ancak bu sene böyle olmadı. Geçen seneki gibi bir fiyaskodan korkan Pirelli bu sezonun araçlarının yüksek torkuna dayanması için çok daha sert hamurlar hazırladı. Bu da zaten azalmış olan tutunmayı iyice azalttı ve pilotların eskisi kadar rahat sürüş yapmaları zorlaştı.
Bu kadar değişikliğe rağmen geçtiğimiz sezonlara göre daha tahmin edilebilir yarışlar geçirmemiz de Mercedes takımının başarısı ve Renault motorlarının biraz geride kalmasının sonucu.
Yeni bir sezon ortası analizi ile ilk bölüme geniş bir bakış atalım. Öncelikle bu yıl değişenlerden başlayalım.
Pilot ve Takım Değişiklikleri
2014 sezonu başlarken herkes Lotus’tan ayrılıp Ferrari’ye geri dönen Kimi Raikkonen ile artık Ferrari’nin yerlisi konumunda olan Fernando Alonso’nun savaşını merak ediyordu. İki dünya şampiyonu Ferrari gibi bir takımda toplamak heyecan vericiydi.
Geçtiğimiz yıl yarışan beş pilot seriden ayrıldı. Bu isimler Mark Webber, Heikki Kovalainen, Paul di Resta, Charles Pic ve Giedo van der Garde.
Bu sezon üç tane çaylağımız var; Kevin Magnussen, Marcus Ericsson ve Daniil Kvyat.
Magnussen Formula Renault 3.5 şampiyonu, Kvyat ise GP3 şampiyonu. Ericsson’un ise 2007’deki Formula BMW UK şampiyonluğu ve GP2’de geçirdiği başarısız dört sezon dışında önemli bir geçmişi yok. Neden orada olduğunu tahmin edebiliyoruz, değil mi?
Pilotların ve Takımların Ulusları
Gride bu açıdan bakmak sporun hedef kitlesini açıklıyor. Temel fıkrası gibi Alman, İngiliz ve Fransız pilotların ağırlıkta olduğu bir grid görüyoruz.
Takımlar ise İngilizleri saymazsak dünya üzerine dağılmış durumdalar. Hindistan, Rusya ve Malezya’nın birer F1 takımına sahip olduklarını görmek güzel.
Yarış Tablosu
Meşhur tablomuz tekrar karşımızda. Sütunlar yarışları listelerken üst sıra sıralama sonuçlarını, alt sıra ise yarış sonuçlarını belirtiyor. Burada yarış dışı kalmış ancak yarış mesafesinin %90′ını tamamladığı için klasmanda yer alanları da tamamlamış olarak gösterdim.
19 yarışlık sezonun 11 yarışını geride bıraktık. Geriye bomba pistlerden oluşan 8 yarış kaldı. Ancak sezonun ilk yarısının güzel bir yanı var, eski adıyla A1 Ring, yeni adıyla Red Bull Ring olan pist yenilendi ve Formula 1 takvimine geri döndü. Parasızlıktan yıkılan pisti bize geri kazandıran Red Bull’a buradan teşekkürler.
Bu sezonun Red Bull’u Mercedes oldu. Erişilmez görünen performansları bazen dayanıklılık ve bazen şanssızlıklar ile gölgelendi ve nadir durumlarda geçildiler. Ancak yine de 1. sırada olmasalar bile kesinlikle podyumdalar, pit alanından başlasalar bile…
Zaferler
Bu sezon şimdilik üç farklı kişi yarış kazandı ve bunların ikisi Mercedes pilotları. Red Bull ise Mercedes’in dayanıklılık sorunlarından ve yağmur/güvenlik aracı karmaşasından faydalanarak iki yarış kazanmayı başardı.
Red Bull’da kazananın Vettel yerine Ricciardo olması garip geliyor. Dört dünya şampiyonu Alman pilot yeni araçların torkuna alışamamış gibi görünüyor. Ancak başından bu yana hazır görünen Ricciardo’nun sakin duruşu, ancak tam tersi agresif olabilen sürüşü lastik kullanımıyla da birleşince başarı kaçınılmaz. Williams’tan Valtteri Bottas da sürüşüyle Ricciardo’ya benziyor.
Pole Position
Şimdiye kadar pol alan sadece üç pilotumuz var. Mercedes pilotları toplam 10 pol ile ilk cebe kombine bilet almış gibiler. Massa da Williams’ın hızıyla kendisine bir yer edinmiş. Özellikle Hamilton’a kıyaslandığında onun kadar iyi bir tek tur pilotu olan Rosberg ile birlikte Mercedes daha çok pol alacak gibi görünüyor.
Podyumlar
Podyumlar bu yıl altı takım pilotlarından oluşmuş. Mercedes ve Red Bull pilotlarından sonra Williams, Ferrari, Mclaren ve Force India da podyum gören takımlar. Özellikle Williams’ın hızla yükselen formu daha fazla podyum görebileceklerinin sinyallerini veriyor. Mclaren’in podyumları ilk yarıştan sonra bıçak gibi kesilirken Ferrari’den Raikkonen’in henüz bu sezon bir podyumu yok. Ancak takım arkadaşı Alonso iki kez podyuma çıkmayı başardı.
Hızlı Turlar
Hızlı aracın da hızlı turu çok olur elbette 🙂 Mercedes pilotları11 yarışta 7 kez en hızlı turun sahibi oldular.
Katedilen Turlar
Performanstan ziyade dayanıklılık ve istikrarın önemli olduğu bir istatistik bu. Mclaren ve Ferrari araçlarının taş gibi olduğu görülürken diğer takımlar zaman zaman sorun yaşıyorlar. Alonso bu sezon her yarışta puan alabilmiş tek pilot. Nico Hülkenberg Macaristan’a Alonso ile birlikte bu sıfatla geldi, ancak kaza yaparak yarış dışı kalınca bu serisine son verdi.
Alonso ile Raikkonen arasındaki fark Raikkonen’in İngiltere’deki kazasından kaynaklanıyor aslında. Ancak Rosberg-Hamilton, Bottas-Massa ve özellikle de Ricciardo-Vettel arasındaki tur farkı dikkat çekici. Puan farklarını incelerken bunları da dikkate almak gerekiyor.
Lotus ve Sauber bu sezon ciddi anlamda dayanıksız görünüyor. Buna pilot kazaları da dahil elbette.
Takım Arkadaşları
İstatistiklerimizin ortaya çıkardığı ve üzerinde en çok konuşulan verilere geldik. Takım arkadaşları arasındaki savaşı buradan inceleyebilirsiniz. İlk satır sıralama sonuçlarını gösterirken ikinci satır ise yarış sonuçlarını belirtiyor.
Bu sezon yepyeni araçlar ve karmaşık güç üniteleri sebebiyle yarış dışı kalmalar biraz fazla ve takım arkadaşlarını karşılaştırabilmek zorlaşıyor. İki pilotun da bitirebildiği yarışları karşılaşmaya dahil etmek gerekiyor. Rakamlardaki gariplik bu yüzden.
Mercedes’ler birbirlerine yakın ilerlerken Toro Rosso’dan Red Bull’a terfi eden Ricciardo’nun Vettel karşısındaki performansı dikkat çekiyor. Bottas araca alıştıkça Massa’ya rahat bir üstünlük kurma yolunda ilerliyor.
Mevzu Alonso-Raikkonen arasında kopuyor. Sezon öncesinde o kadar hevesle bekledik ki bu mücadeleyi, gerçekleri biraz unutmuş olmalıyız. Raikkonen beklediğimiz mücadeleden çok, çok uzak kalınca yarış performansında 10-0 gibi bir durum oldu. Fin pilot bu durumu araca alışamaması ve F14 T’ninkendi sürüş stiline çok ters olmasıyla açıklıyor. Ancak son yarışlarda aracı kendisiyle uyumlu hale getirmeye başladıklarını ve rahat hissettiğini söyledi. Sezonun ikinci yarısı bunun ne kadar doğru olduğunu bize kanıtlayacak.
Grosjean-Maldonado ve Hülkenberg-Perez farkları beklenen yönünde ilerlerken çaylak Magnussen’in Button’un gerisinde kalıyor olması İngiliz pilotun yerine alternatif arayan Mclaren’i kara kara düşündürüyordur. Sezonun yükselen ismi Bianchi. Monako’daki karmaşadan en iyi şekilde yararlandı ve dokuzuncu olarak iki puanın sahibi oldu. Marussia ekibi dört yılın ardından ilk kez puan aldı ve yarış kazanmış kadar sevindiler. Sauber ve Caterham’ın puan alamayacak kadar yavaş kalmaları ve ciddi dayanıklılık sorunları yaşamaları takım arkadaşı savaşlarını bile anlamsızlaştırmış durumda.
Sezon sonunda ikinci yarının analiziyle görüşmek üzere. Bayramınız Monako’da puan alan Marussia gibi geçmiştir umarım. Aşağıda bu sezondan topladığım güzel fotoğraflar da var, bilgisayarımda duvar kağıdı döngüsü olarak kullanıyorum.
xtrabit racing
http://www.youtube.com/watch?v=NOg4Dv3x764
Bir yanıt yazın